Özlenen Rehber Dergisi

103.Sayı

Cenâze Âdâbı

ÖLÜMÜ HATIRLAMAK
Ölümü çokça hatırlamak da Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz’in sünnetlerindendir. Efendimiz (s.a.s.) bu hususta Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çokça hatırlayınız.’ (Nesâî, Cenâiz, 3)
Ölümü temenni etmemek gerekir. Zira Efendimiz (s.a.s.): ’...Hiçbiriniz ölümü temenni etmesin! (Zira kişi), iyilik (ihsan) sahibi ise umulur ki (yaşayıp) hayrı artırır. Günahkâr (bir kişi) ise, umulur ki (günahından) döner, (Allah’ın rızasını diler).’ buyurmuştur. (Buhârî, Merdâ, 19)

VEFAT ANINDA UYULACAK ÂDÂB
Ölümü yaklaşan kimsenin yanında Yâsîn Sûresi okunmalıdır. Yanında sürekli olarak kelime-i şehâdet ve kelime-i tevhîd getirilmeli, ancak bunu söylemesi için zorlamamalı, kendiliğinden söylemesi beklenmelidir.

VEFATTAN SONRAKİ ÂDÂB
Bir kimsenin ölüm haberi alınınca sabır ve metanetle karşılanıp ’İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ (Bakara Sûresi, 2/256.) denmelidir. Taşkınlık yapılarak üst-baş yırtmamalıdır. Cenâb-ı Hakk’a isyankâr sözler söylenmemeli, ağıt yakılmamalıdır. Ancak ağlamak çok tabii ve normaldir. Çünkü Efendimiz (s.a.s.), oğlu İbrahim (r.a.)’ın vefatında: ’Muhakkak ki göz ağlar, kalp de hüzünlenir. (Biz ise), ancak Rabb’imizin razı olduğu şeyi söyleriz. Ve muhakkak ki biz ey İbrahim, senin ayrılığınla hüzünlüyüz.’ buyurdu. (Buhârî, Cenâiz 43. Rasûlullah’ın (s.a.s.) kızı Hz. Zeyneb’in oğlunun vefâtında ağlaması için bkz. Buhârî, Cenâiz 32.)
Cenaze sahibi, ilk gece geçmeden onun namına bir miktar sadaka vermelidir. Verecek bir şey bulunmazsa, iki rekât nafile namaz kılınmalıdır.
Cenaze sahibinin komşularının, cenaze sahibi için yemek yapıp götürmesi de sünnettir. Zira Rasûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Cafer’in şehâdetinden sonra onun hane halkına yemek yapılmasını emretmiştir.
Abdullah b. Ca’fer (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Cafer’in (ev) halkına yemek yapın. Zira muhakkak ki onlar(ın başın)a kendilerini meşgul eden bir iş geldi.’ (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 30)
Kabir ziyareti de sünnettir. Ancak kabir başında sükûnetle durmalıdır. Mezarlığa girince oradaki bütün ehl-i iman mevtalara selâm vermeli, Kur’ân-ı Kerîm’den bilhassa Fâtiha ve Yâsîn-i Şerîf okunmalıdır. Sevâbı da, orada metfun bulunan bütün mevtalara bağışlanmalı, afları için dua edilmelidir.
Kabirler üzerinde yürünmemeli, onlara basılmamalıdır.
Ölen kimseler daima (şayet ehl-i imansa) hayırla anılmalıdır. Daima iyilikleri konuşulmalı, yaptığı kötülüklerden bahsedilmemelidir.
Bir yere cenaze ziyaretine gidileceği vakit, ölümden çok kısa bir süre sonra gidilmelidir. Eğer uzun bir zaman geçmişse (15 gün gibi) o kimseye üzüntüsü hatırlatılmamalı, o ziyaret iptal edilmelidir.
Cenaze ziyaretleri mümkün mertebe kısa tutulmalıdır. Ziyaret, ’Başınız sağ olsun’ diyerek kısa sürede bitirilmelidir.
Ziyaretine gidilen hane halkı teselli edilmeli, onlar için Cenâb-ı Hak’tan sabr-ı cemîl niyâz edilmelidir.
Kabirler üzerinde uzun uzadıya yazılı levhalar koymak da mekruhtur. Ancak ölünün kısa künyesi yazılabilir.

TEÇHÎZ ve TEKFÎN
Ölen kimsenin gözü açık kaldığında, gözleri kapatılmalı, çenesi bağlanmalıdır. Göbeği üzerine demir bir şey (bıçak gibi) bırakılmalıdır ki şişmesin.
Yüzü örtülmelidir.
Ölünün kefeninin de güzel olması sünnettir. Kefen en pak ve beyaz bezden olmalıdır. Ölü kefeninin buhurlanıp kokulanması dahi müstehabdır.
Ölüyü yakınlarının yıkaması müstehabdır. Eğer yakınları yıkamayı bilmiyorlarsa, emin ve muttaki olan bir kimse yıkamalıdır.
Cenaze geçerken ayağa kalkmak sünnettir. Cenazenin ardından gitmeli, önüne geçmemelidir. Cenaze götürülürken tekbir getirilmelidir. Sünnet olan, tabutun dört tarafından biraz tutmaktır.
Cenazenin ardından giderken, sessiz sessiz, çokça tesbih ve tehlil okunmalıdır. Dünya kelâmından hiçbir şey konuşulmamalı, kesinlikle gülmemelidir.
Cenaze göz önünde tutulmalı ve çabuk götürülmelidir. Cenazenin baş tarafından Fâtiha Sûresi’ni, ayakucunda ise Bakara Suresi’nin ilk beş âyetini okumalıdır. Ki, bu dahi sünnettir.

DEFİN

Cenaze için açılacak kabir, derin ve geniş olmalıdır. Kabrin derinliği, bir insan boyu, yahut ayaktan göğse kadar olmalıdır. Kabir, hayır ehli kimselere yakın olmalıdır.
Cenazeyi yerine koyduktan sonra sünnet olan, oturmaktır. Cenazeyi kabrine koyarken kıbleye dönük koymak sünnettir.

CENAZE NAMAZI

Cenaze merasimine namazını kılmak için gitmek farz-ı kifâyedir. Fakat akraba ve yakınların, âlim ve sâlih insanların cenaze namazlarına katılmak için gayret ve hassasiyet göstermek lâzımdır.
Cenaze namazını kıldıracak kimsenin, mümkün mertebe sâlih ve âlim bir kimse olmasına özen gösterilmelidir.

VASİYET
Vasiyet konusu da bu babda ele alınması gereken hususlardan biridir. Çünkü vasiyeti ölmeden önce hazırlamak mühim sünnetlerdendir.
Bir mü’min vasiyetini her an ölebileceğini düşünerek önceden hazırlamalıdır. Hazırlamadan ölüm hâline düşen kimse vasiyetini hemen o anda yapmalıdır.
Fakîhlere göre, bir mü’min, meşru mirasçıları varken, onları mirasından mahrum edecek şekilde vasiyet edemez. Ebû Hanîfe (rh.a)’ye göre kişi, malının ancak üçte birini vârislerinden başkasına vasiyet edebilir.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmaktadır:
’Muhakkak ki Allah Azze ve Celle, amellerinizde fazlalık olması için vefatınız sırasında mallarınızın üçte birini (yani vasiyyeti) size verdi.’ (İbn-i Ebî Âsım, Âhâd Ve’l-Mesânî, c.3, s.70, 385, h.no:1385)
İrtidat eden veya kendisine miras bırakacak kimseyi öldüren kimse mirastan mahrum olur. Müslümanın kâfire, kâfirin de Müslümana vasiyeti caiz değildir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.