Özlenen Rehber Dergisi

105.Sayı

Esad Rejimi, Nusayrilik ve Katliam Üçgeninde..

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 105. Sayı

Suriye ve Beşşar Esad Hakkında Kısa Kısa…

Suriye’de nüfusun yüzde 10’u Nusayrî, yüzde 60’ı Sünnî’dir. Esad ailesi Nusayrî’dir. Beşşar Esad Nusayrî olup eşi ise Sünnî’dir.
Silah gücü Esad’ın elindedir. Keza, Esad’ın emrinde hareket eden ’Şebia’ denilen bir de illegal grup bulunmaktadır. Ancak ordunun % 82’si sünnî’dir.
Hafız Esad iktidar için büyük oğlu Basil Esad’ı hazırlamaktaydı. Basil Esad siyasi yönetim anlamında tecrübeli birisiydi. Planlar baba Esad’ın düşündüğü gibi olmadı ve Basil trafik kazası hayatını kaybetti. Hafız Esad’ın ölümüne yakın bir dönemde yaşanan bu gelişme neticesinde iktidar, tek aday olan tecrübesiz Beşşar Esad’a kaldı.
Beşşar Esad iktidara geldiği ilk günlerde sempati ile karşılanmış, özellikle 2000-2002 yılları arasında ülkede ciddi reformlar yapmış, ancak Beşşar Esad’ın etrafını saran babası Hafız Esad döneminden kalan statükocu sistemin adamlarından dolayı, Esad yönetimi yıllardır reform sözü verdiği halde somut adımlar atmamışlardır.
Suriye’deki bu nizam hakkında bir muhalifin anlattıkları ise şöyledir; ’Suriye bir istihbarat devletidir. İstihbarat rejimi orduyu da kontrol etmektedir. Nitekim orduda en önemli grup 4. Tugay Cumhuriyet Muhafızlarıdır. Beşar Esad’ın kardeşi Mahir Esad bu tugayın başında ve katliamları da bu tugay gerçekleştirmektedir. Esad kendi yandaşlarını -ki bunların çoğunluğunu Nusayriler oluşturuyor-, orduda çeşitli kademelere yerleştirmiş bulunmaktadır. Suriye ordusundaki askerler ordu içerisinde her beş askerden birinin Esad’ın istihbaratı olduğunu dile getirmektedir. Bu yüzden askeri komuta içerisinde de bir ihbar korkusu bulunup ve herhangi bir adım atamamaktadırlar. Nitekim yayınlanan video görüntülerinde, Cumhuriyet Muhafızlarına bağlı bir komanda şunu anlatıyor; ’bizi birliklerimizden aldılar, bize terörle mücadele birliklerinin giydiği elbiseleri giydirdiler ve ’teröristlere karşı mücadele edeceksiniz hakiki mermi kullanacaksınız’ talimatı verdiler. Biz baktık ki karşımızdaki silahsız halk. Birliğimizde bulunan Sünnî erler ateş açmadılar. Biz göstericilere 15 metre yaklaşmıştık ki silahlarımızı bırakıp göstericilerin içine karıştık. Bunun üzerine, arkadan üzerimize ateş açtılar. Bir arkadaşım omzundan yaralandı ben ise kaçtım.’
Lâzikiye ve Esad Rejimi…

Lâzikiye, Mersin’in karşısındaki bir kent olup, Suriye rejimi orayı da bombalamıştır, şaşılacak husus şudur ki, Lâzikiye, Esad Ailesi’nin gücünü aldığı kenttir. Rejimin hemen bütün elebaşları, orduda üç ve dört yıldızlı generallerle onların yerini alacak olanlar, bürokraside önemli mevkilerde bulunanlar genellikle Lâzikiye kökenlidir.
Darülfünun hocalığına geçmeden önce Osmanlı Devletinin değişik köşelerinde görevler yapmış Mehmet Ali Ayni’nin mutasarrıf olarak son tayin yerlerinden biri Lâzikiye’dir. ’Hatıralar’ adlı kitabının bir yerinde (s.95-96) kentin ahalisini şöyle anlatır: ’Lâzikiye’de iken Nusayriler ile meşgul olmak belli başlı işlerimizin arasına girmişti. Sultan II. Abdülhamid zamanında, Nusayrileri gittikleri yoldan çevirmek ve kendilerine Ehl-i Sünnet mezhebi kabul ettirilmek için, bizzat padişah tarafından pek çok emekler sarf edilmişti. Bu meyanda, Nusayri köylerinde camiler yaptırılmış, mektepler açılmış ve Nusayrilerin isimleri nüfus defterlerine ’Hüdai’ olarak geçirilmişti.’ Ancak ahali; ’hüdai de ne demek, biz İmam-ı Aliyyül Murtaza Haydar-ı Kerrar’a mensubuz, biz Haydari’yiz’ diye bu yapılana itiraz etmişlerdir.
Lâzikiye kentinin halkı, Fransız yönetimi altındayken izlenen azınlıklar politikasından yararlanarak çocuklarını askeri okullara göndermişlerdir. O çocuklar okuyup subay olmuşlar, generalliğe yükselmişler ve 1963 Baas darbesinde ön saflarda yerlerini almışlardır.
Hafız Esad 1969’da başbakan, 1971’de cumhurbaşkanı olunca, ülkede ’Lâzikiye’liler yönetimi’ başlamıştır.
Osmanlı sonrası Suriye’de manda yönetimi kuran Fransızlar, Nusayrileri ’alevî’ olarak adlandırmış, bu tanımlama Nusayriler tarafından da kabul edilmiş ve 1922’de Lâzikiye bölgesinde bir Alevî devleti oluşturuluştur. Bölge 1936’da Suriye Devleti’nin vilayeti olarak kabul edilmiş, ancak Fransızlar 1939’da Lâzikiye’ye tekrar müstakil bir statü vermiş ve nihayet 1942’de Suriye’ye katılmıştır.
Sizlerin basından takip ettiğiniz ve yukarıda aktarılan bu kısa bilgilendirmeden sonra, şimdi sizlere Nusayrilik hakkında kısaca bilgi verelim.
Nusayriliğin Kurucusu…

Nusayrilik, Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî (ö.270/883) tarafından kurulmuştur. Halep’te ölmüştür. İkinci hakiki müessisi Hüseyin b. Hamdân el-Hasîbî’dir. (ö.358/968)
Nusayriliğin Yayıldığı Yerler…

Nusayriler, genellikle Suriye’de ve bunun haricinde Hatay, Tarsus, Adana, Fırat boyları ve Lübnan’da bulunmaktadırlar.
Nusayriler, Haçlılar, İsmâîlîler ve Moğolların hakimiyeti altında varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yavuz Sultan Selim zamanında 1516 Mercidabık zaferi ile Suriye’nin Osmanlı idaresine girmesiyle Nusayriler Osmanlı hakimiyeti altına girmişler ve Osmanlı idaresi altında müreffeh bir hayat yaşamaya başlamışlardır.
Nusayriliğin Kitabı…
Nusayrilere ait hükümleri içeren müstakil bir kitap bulunmayıp bu husustaki en önemli kitapları el-Hasîbî’nin yazdığı, 16 sureden müteşekkil ’Kitâbü’l-Mecmû’ isimli Kutsal Kitap’tır.
Mezhebe giriş şekilleri ve görüşlerini anlatan bir diğer kitap ise, Nusayri iken Hıristiyan olan ve sonra Tarsus’ta ölen Adanalı Süleyman Efendinin yazdığı, ’Kitâbu’l-Bakûrâti’s-Süleymâniyye fî Keşfi Esrâri’d-Diyâneti’n-Nusayriyye’ isimli kitaptır.
Nusayrilerin Toplam Nüfusu…

Nusayrilerin toplam sayısının 325-400 bin civarında olduğu bilinmektedir.
Nusayrilerin Kolları…
Nusayriler genel olarak 4 kola ayrılmışlardır.
1- Haydariyye
2- Şimâliyye/Şemsiyye
3- Kilâziyye/Kameriyye
4- Gaybiyye
Nusayrilerin Bazı Görüşleri…

Nusayrilik Bâtınî bir mezhep olduğundan diğer Bâtınî mezhepler gibi içine kapalı ve hakkında fazla bilgi bulunmayan bir mezheptir. Haklarında elde edilen bilgilerin bazısı şöyledir:
a) Ali Mabud’dur, Tanrı’dır, Doğurmamıştır, Doğrulmamıştır, Ölümsüzdür…
Görüşlerinin temelini Ali’nin İlahlaştırılması teşkil eder. Nusayrilerin bütün kollarına göre Ali, Mabud’dur, Tanrı’dır, doğurmamıştır, doğrulmamıştır, ölümsüzdür, her zaman vardır, zatı yıldızlara hakim olan nur’dur. Nurun nurudur. İlahi zatı itibariyle gizlidir. O, manadır. Görünüşte İmam ise de, bâtınî olarak O, Allah’tır.
b) Kelime-i Şehâdet; eşhedü en lâ ilâhe illâ Ali… ’Ali’den başka İlah olmadığına şehâdet ederim…’
c) Ali kendi nurundan Muhammedi yaratmıştır, Muhammed ise Selman Fârisî’yi yaratmıştır. Bu durum, ’A’ (ayın), ’M’ (mim) ve ’S’ (sin) sembolüyle ifade edilir. Bu sır, Hıristiyanlıktaki ’Baba-Oğul-Kutsal Ruh’ sistemiyle açıklanır.
d) Beş yetim, Selman Fârisî tarafından yaratılmıştır. Ali ’mana’dır, Muhammed ’isim’dir, Selman Fârisî ise ’bâb’dır. Selman Fârisî’den sonra 5 eytâm vardır. Bunlar ’bâb’ın yani Selman Fârisî’nin manevi çocukları olup Selman Fârisî tarafından yaratılmışlardır. ’Bâb’ın yarattığı bu 5 yetimin isimleri ve vazifeleri şunlardır;
1- Mikdâd b. Esved: Tabiat olaylarını ve depremleri idare eder.
2- Ebû Zerr Ğıfârî: Yıldızların hareketini idare eder.
3- Abdullah b. Revâha: Canlıların hayatlarını idare eder.
4- Osman b. Maz’um: Rızık ve hastalıklarla uğraşır.
5- Kanber b. Kadân ed-Devrî: Ruhları cesetlere gönderir.

e) Beş vakit namazın kendilerine tahsis edildiği 5 masum vardır. 1- Muhammed (Öğle namazı) 2- Fâtıma (İkindi namazı) 3- Hasan (Akşam namazı) 4- Hüseyin (Yatsı namazı) 5- Muhsin (Sabah namazı)
f) Nusayriler Ali’nin ilahlığına inanmak bahtiyarlığına ermiş kimselerdir. Bu durumdan dolayı kibirlendiklerinden ötürü, Ali onları cezalandırmak için insan suretinde yeryüzüne göndermiştir.
g) Tenâsüh ve Hulûl inancı vardır. Nusayrilerin ruhları öldükten sonra yıldızlar haline dönüşerek nurlar âlemine yükselir. Nusayri olmayanların -Müslüman, Hıristiyan, Yahudi- ruhları ise hayvan cesetlerine girerler.
h) Şeytan insanların günahından, kadınlar da şeytanların günahlarından yaratılmışlardır. Kadınların ruhları yoktur. Kadınlar, hor ve hakir yaratıklar olup, mezhebin sırrının açıklanamayacağı sıradan yaratıklardır.
Kadınlar hakkındaki bu inançlarından dolayı ’masum’ olarak gördükleri ’Fâtıma’nın adını kullanmaktan kaçınıp, ’Fâtır’ bu kelimenin müzekkeridir ve ’Fâtıma’ yerine biz bu kelimeyi kullanıyoruz’ demektedirler ve metinlerinde de ’Fâtıma’ yerine ’Fâtır’ı kullanmaktadırlar.
I) Ebû Bekir, Ömer, Osman, Talha, Sa’d, Muaviye, Yezid, Haccac, Ahmed Bedevî, Ahmed Rufâî ve Abdulkadir Geylânî gibi zevat şeytanın sembolleridir ve bunlara lanet edilir.
Nusayriler hakkında daha aktaracağımız birçok hususiyetler mevcut olup, bu yazımızda ancak bu kadar aktarabileceğiz.
Neticede, inanışları ve ibadetleri göz önüne alındığında, Nusayrilik, Totemcilik, Sâbiîlik, Yahudilik, Hıristiyanlık, Cahiliye inanışları ve Müslümanlık gibi birçok inançlardan etkilenmiş ve bâtınîlik ile bunları örtmüşlerdir.
Bu okuduklarınızdan sonra bazı din kardeşlerimizin; ’Esad Müslüman değil mi, nasıl Müslümanları böyle pervasızca ve acımasızca öldürebiliyor’ sorusunun cevabının altında, yalnızca koltuk sevdası olmayıp, inanç’a bağlı nedenler de olduğunu ortaya koymak istedim. İnşallah bir parça faydalı olmuştur…
Bu açıklamalardan sonra, korkulan durum yahut başka bir deyişle birtakım devletlerin beklentisi içerisinde oldukları husus, bölgede bir ’mezhep çatışmasının’ çıkmasıdır. Eğer böyle bir durum olursa, bu sadece Suriye ile sınırlı kalmayıp diğer bölge ülkelerine de kayabileceği bir gerçektir. Kadir-i Mutlak olan Allah, İslam düşmanlarını oyunlarını başlarına geçirsin! Âmin.
Şunu da belirtmek istiyorum ki, aslında ’Nusayrilik’ konusunu ’Ehlibeyti ve Sahabeyi Sevmede Aşırılık Ne demektir?’ isimli bir yazıda ele alarak aşırılık nasıl olur, ne demektir, mevzularını açıklamak istiyordum lakin nasip böyleymiş. Hayırlısı olsun inşallah…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • sehit celik

    Allah hazreti uzeyri yahudilerin ona attigi iftiralardan, Hz isayi hristiyanlarin ona attigi iftiralardan,Hz aliyi de bunlarin iftitalarindan korusun... bu ne zalimliktir yaaa. Sallu Ala rasulina muhammmmed(sav)!

2 kişi yorum yazdı.