Özlenen Rehber Dergisi

112.Sayı

Hilâl İle Gelen Sonsuz Rahmet

Murat GELEGEN Özlenen Rehber Dergisi 112. Sayı
Bismillâhirrahmânirrahim
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Hamd, Azîm olan Rabbi Zülcelale’dir ki, O bizleri halk edip hiçbir çaba göstermeden iman nimetini nasip etti. Rahmetiyle En Sevgili kuluna ümmet etti. Ve O, Habibi lisanıyla, bize kendisine varacağımız yakınlık yollarını öğretti. Bu vesileyle, O’nun Kulu ve Habibine Salât-u Selâmların en güzeli olsun…
Recep ve Şaban aylarındaki rahmet esintilerinden sonra, Ramazan ayını da idrak ettiren Rabbimize şükürler olsun. Allah Teâlâ bu iki mübarek ayda yapılan ibadetleri katında makbul eylesin.
İçerisinde Allah’ın ve Rasûlü’nün birçok müjdelerini barındıran bu mübarek ay (Ramazan ayı), dinimizde maddi ve manevi büyük önem taşımaktadır. Çünkü Ramazan ayı vesilesiyle:
- Nefsani arzular kırılır: Nitekim nefis, aç kaldığı zaman birçok kötü ahlakını sahibine yaptıracak takat bulamaz. Sakin ve halim bir hale bürünür.
- Günahlar affolunur-Kardeşlikler pekiştirilir: İnanılarak ve ihlâslı bir şekilde tutulan Ramazan orucunun geçmiş günahlara keffaret olduğu birçok hadiste haber verilmiştir. Aynı zamanda zengin yoksulun, tok olan da aç olanın hâlinden bir nebze ibret alır. Çünkü yıl içerisinde aç kalmaya tahammül edemeyen ve sürekli yeme-içme ihtiyacı peşinde koşarak etrafındaki insanları gözetmeyerek, ruhen zayıflayan mü’minler, oruç vesilesiyle açlığın ve aç olanların durumlarını anlar, mü’minler arasındaki yardımlaşmaların ne denli önemli bir amel olduğunun farkına varırlar. İşte bütün bu ve daha fazla güzelliklere vesile olan Ramazan ayı, körelmiş nefislerin terbiyesi için büyük bir nimettir. Nitekim Rasûl-ü Zişan Efendimiz de orucu bir kalkana benzetmiş ve: ’Oruç, mü’min için kalkandır. Bu bakımdan herhangi biriniz oruçlu ise, çirkin konuşmasın, cahilce hareket etmesin. Eğer bir kişi kendisiyle çirkin konuşur veya dövüşürse: ’Ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin.’ (Buhârî, Savm, 32) buyurarak bu husustan bahsetmiş ve ona zarar verecek unsurlardan haber vermiştir. Bu ve birçok hayır kapıları bu ayda açılır, hakkını veren herkese kurtuluş vesilesi olur.
Bu öyle bir aydır ki Allah Teâlâ bu ayda rahmet kapılarını sonuna kadar açar, az amele büyük ecirler yazar ve bu ayda oruç tutanları da ’Oruç benimdir, onun ecrini ben veririm…’ (Buhârî, Savm, 2) buyurarak sınırı olmayan büyük bir nimetle müjdeler.
Çünkü Nebi (s.a.v.) bu ayda Allah Teâlâ’nın tövbe eden kulların affı ve duaların da icabeti için fırsat olduğunu müjdeleyerek şöyle buyurmuştur: ’"Ramazan ayı girdiği zaman gök kapıları açılır ve cehennem kapıları kapatılır, şeytanlar da zincirlenir". (Buhari, Savm, 5) İşte bu mübarek aya mahsus derin rahmet ve mağfiret müjdeleri göz önünde bulundurulduğunda, Ramazan ayının ne denli mühim olduğu ve onun ecrinin zedelenmemesi için de çok çalışmak, ömrümüz boyunca bize zulmeden nefsimize gem vurmak, iyilikte ve hasenatta birbirimizle yarışmak ve eğer yapamıyorsak da bunun üzüntüsünü içimizde yaşayıp Rabbimizin kalbimize fütuhatlarını açması için sonsuz merhametine sığınıp bolca dua etmek gerektiği ortaya çıkar.
Evet, o öyle bir aydır ki onun dışındaki on bir ay, adeta bu ayın nidasını yaparak mü’minlere bu ayı müjdeler. O, öyle bir misafirdir ki içindeki rahmetin kokusu Recep ayının ilk gününden hissedilmeye başlar, Şaban ayı ile iyice hissedilir ve bu iki mübarek ayın içerisinde ki mübarek günler ve ibadetlerle kalpler temizlenerek, adeta bu rahmet misafiri için gönüllerde hazırlıklar yapılır. Bu ayın, her tarafı kapsayan bereketinden, zengin-fakir, büyük-küçük her zümre kendisine bir hisse bulur, aydınlığı ve ışığı da ona muhtaç olan her kalbe sükunet verir. Rahmeti o kadar geniştir ki gölgesinde salih niyetli bütün mü’minleri barındırır. Şeytanlar zincire vurulur, vuslat kapıları da ardına kadar açılır. Bu hususta Rasûlullah (s.a.v.) Selman-ı Fârisî (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyurmuştur:
’Şaban ayının son günü Peygamberimiz(s.a.v.) bize hitap ederek söyle buyurdu : ’Ey insanlar! Sizi büyük bir ay gölgesi altına almak üzeredir. İçinde bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah, O ay içinde oruç tutmayı farz, gecelerini ibadetle geçirmeyi de nafile kılmıştır. Kim bu ayda bir hayır işlerse başka zamanda bir farzı yerine getiren gibidir. Bu ayda bir farzı yerine getirirse başka zamanlarda yetmiş farzı yerine getiren gibidir. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın mükafatı ise cennettir. Bu ay yardım ayıdır, içinde mü’minin rızkının arttığı bir aydır. Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse, bir köle azat etmiş gibi sevap kazanır ve günahları bağışlanır.’ Selman-ı Fârisî buyurur ki: ’Bu sırada: ’Ya Rasûlullah, hepimizin oruçluyu iftar ettirmeye varlığı yetmez.’ dedik. Peygamberimiz sözlerine şöyle devam buyurdu: ’Allah, o sevabı, oruçluyu bir yudum süt, bir içim su ve bir hurma ile iftar ettirene de verir. Kim oruçlunun karnını doyurursa bu onun günahlarının bağışlanmasını sağlar, Allah ona benim Havzımdan bir kere içirir de artık hiç susamaz olur. Ayrıca oruçlunun mükafatından hiçbir şey eksilmeksizin onunki kadar sevap kazanır. Bu ayın başı rahmet, ortası bağış ve sonu cehennemden kurtuluştur. Kim bu ayda kölesinin işini hafifletirse Allah onu cehennemden azat eder. Bu ay içinde dört şeyi çokça yapın: İkisi ile Rabbimizin rızasını kazanırsınız, diğer ikisi de sizin için kaçınılmaz ve ihmal edilmez ihtiyaçlardır. Rabbinizin hoşnutluğunu kazandıran iki şey: Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet etmek ve O’na istiğfar etmektir. Sizin için kaçınılmaz ve ihmal edilmez olan diğer iki şey de: Rabbinizden cennet istemeniz ve sizi cehennemden korumasını dilemenizdir.’ (İbn-i Huzeyme, Sahîh, Savm, Bab:8, c.3, s.192, had.no:1887)
Fazilet ve rahmet dolu bu aylar için bazı âlimler de şu sözleri söylemişlerdir:
’Recep ekim, Şaban sulama, Ramazan ise harman ayıdır.’
’Sene bir ağaçtır. Recep ayı senenin yapraklanma günleridir. Şaban ayı, meyvelenme günleridir. Ramazan ayı ise, senenin meyvelerinin toplandığı günlerdir.’
Burada şu soru sorulabilir: Yukarıda bahsedilen güzel sıfatlar her oruçlu tarafından yaşanır mı veya her Ramazan ayını oruçlu geçiren herkes bu müjdelere mazhar olur mu?
Böyle bir sorunun cevabı elbette ki hayır olacaktır. Çünkü nice oruç tutanlar vardır ki, oruçlu oldukları halde kötü ahlaklarını sürdürürler. Bu hususta Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.): ’Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan açlıktan başka bir şey elde etmezler.’ (İbn-i Mace, Savm, 21) buyurmuştur. Bu hadisin şerhinde âlimler: ’Bunlar öyle bir kimsedir ki, helal yemekten nefsini meneder, fakat haram olan gıybette bulunmak suretiyle orucunu bozar.’ demişlerdir. Buradan da anlaşılıyor ki Ramazan ayı mü’minler için kaçırılmaması gereken büyük bir nimettir; fakat onun sıhhatini korumak da bir o kadar zordur. (Yine de en doğrusunu Allah bilir.)
Bütün bunlardan sonra Rabbimizden cümlemizi, bu aylardan istifade edenler zümresine dâhil etmesini, ibadetlerimizi makbul, hatalarımızı da affıyla örtüp, bu hatalara bir daha dönmemek için de bizi rahmetiyle kuşatmasını niyaz ederim!
Selam Hakk’a tabi olanların üzerine olsun…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.