Özlenen Rehber Dergisi

129.Sayı

Eserleri ile Abdullah Farukî El-müceddidî (k.s.)

Mustafa ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 129. Sayı
Hayatı, şahsiyeti, eserleri ve geride bıraktıkları ile gönül ve ruh dünyamızda derin izler bırakan ender şahsiyetlerden birisi de hiç kuşkusuz Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleridir.
Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri son dönem tarihimizin en önemli ilim, fikir ve manevi önderlerindendir. Yaşadığı hayat her kesiti ile günümüz müslümanlarına ideal bir örnek olmuştur. Sözleri ve eserleri başta sevenleri olmak üzere bütün insanlığa bugün dahi rehberlik etmektedir.
Günümüzde okuyanların sayısı iyiden iyiye azaldı ve git gide sadece sözlerden ibaret kulaktan dolma bilgilerle hayatı anlamaya, anlamlandırmaya çalışan bir nesil ortalıkla dolaşmaya başladı. Kendi çağlarının ve kendilerinden sonraki zamanların en büyükleri olan Hak dostu, gönül insanı, Peygamber sevdalısı, koca yürekli insanları anlamak için hiç kuşkusuz bir ömür yetmez diyebilirim.
Allah dostları arzın sağlamlığı için Hâlık’ın (c.c.), yerleri sabit tutması adına yerleştirdiği dağlar mesabesindedirler. Allah dostları, içerisine hiç bir hilafın karışmadığı hak ve hakikat ilminin sahipleri, hakikati bulma yoluna süluk edenlerin kutlu rehberleri ve gerçek olana yolculuk yapacakların yol göstericileridir.
Bugün gelinen noktada ilim ve gönül dünyamıza yön verme sadedinde kadim eserlerin var olan faydaları asla yadırganamaz. Bir Fethu’r-Rabbanî, bir Futuhu’l-Ğayb, bir Mektubat-ı Rabbani, bir Mesnevi, Şifa-yi Şerîf, Müzekkin Nüfus, Tenbihu’l-Gafilin ve diğer yüzlerce eser bu manada öne çıkan isimlerdir. İşte tam da bu noktada Son dönem âlim ve ariflerinden Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretlerinin değişik zamanlarda kaleme aldığı birbirinden değerli eserlerini; bilinmesi, okunması ve istifade edilmesi gibi gayelerle makalemiz vesilesiyle tanıtmak istedik. Bununla beraber, ’bir Hak dostunun eseri’nden söz edilince, aslında Mürşid-i Kâmillerin ilk başta zikredilmesi gereken eseri elbette gönlündeki nimetleri kendisinden sonraki nesillere aktarmaya varis ve ehil olarak yetiştirdiği halifesi olmalıdır. Bunun farkındayız. Ancak biz makalemize verdiğimiz bu isimle Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.)’nun matbu eserlerini tanıtmayı amaçladık. Rabbim şefaatine nail eylesin, eserlerinden ve sözlerinden istifademizi rızası istikametinde ziyadeleştirsin inşallah. (Âmin)
1. Zâhirî ve Bâtınî Edepler:

Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretlerinin ilk yayınlanan eseri 1996’da basılan ’Zâhirî ve Bâtınî Edebler’ adlı eseridir. Eser; İbadetlerle ilgili sünnet ve edebleri ihtiva etmesiyle "fıkhu’s-sünne" türünden, günlük yaşantıyla ilgili sünnet ve edebleri anlatması yönünden, ’zahirî âdâb’ ve tasavvuf erbabının dikkat etmesi gereken edeblere yer vermesiyle de ’tasavvufî ahlâk’ türünden bir eserdir. Ayrıca Zâhirî ve Bâtınî Edebler adlı bu eser; Fıkhî bir eserdir, fıkh-ı zahir ve fıkh-ı bâtınla ilgili bilgiler ihtiva etmektedir. Bir âdâb kitabıdır, zahirî ve bâtıni edebleri konu almaktadır. Tasavvufî bir eser olup, salikin örnek ahlâkını ele almaktadır. Eser ilk olarak 1996 yılında Fiav yayınlarınca Ankara’da basıldı. Daha sonra yoğun talep üzerine genişletilmiş ve yeni konular ilave edilmiş şekliyle 2000 yılında tekrar Fiav yayınlarınca Ankara’da basımı gerçekleştirilmiştir.
2. Evrâd-ı Şerife-i Farukiyye:
Evrad vird kelimesinin çoğuludur. Vird; Sözlükte "gelmek, getirilen su, su hissesi" gibi anlamlara gelirken; tasavvufta, günlük dualar, düzenli bir şekilde belli zamanlarda okunmak üzere âyet, hadis ve büyüklerin sözlerinden derlenmiş dualar, ahzab, hizb, ezkâr, zikir anlamlarını ihtiva etmektedir. Evrad ve ezkarın tasavvuf ilimdeki yeri erbabınca malumdur. Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri de evrad ve ezkara son derece önem vermiş günlük yaptığı evrad ve ezkarı her ne durumda olursa olsun terk etmemiştir. (Konu ile ilgili olarak bkz; M. Eyüp Özberk, Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.)’nin Evrad Ezkar anlayışı, Özlenen Rehber Dergisi 117. Sayı) Bu eser, Arapça olarak günlük okunması gereken vird ve tesbihleri içine almaktadır. Bir el kitabı hüviyetindedir. Tasavvuf yolunda tesbih ve virdlerle ilerlemek isteyen talipler için Efendi Hazretleri’nin eskimeyen bir yadigarıdır bu eser. Bu eserde ilk olarak 1996 yılında Fiav yayınlarınca Ankara’da basılmış olup ilerleyen yıllarda değişik ebat ve formatta farklı baskıları da olmuştur.
3. İslâm’da Zikir ve Rabıta:
Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretlerinin kaleme aldığı bir diğer eser de İslam’da Zikir ve Rabıta adlı eşsiz eseridir. İslam’da Zikir ve Rabıta, adlı eser tasavvuf ilminin mühim ve bilinmesi elzem olan belli-başlı konularını ele almaktadır. Eser, tasavvufa aşina ve meyyal olanlar için son derece lüzumlu bilgileri cem etmekle birlikte, tasavvufî konulara yabancı olanlar için de oldukça açıklayıcı ve doyurucu bir muhteviyata ve nezih bir dil ve üsluba sahiptir. Aynı zamanda bazı kimseleri tasavvuf karşıtı olmaya iten, zor anlaşılır veya incelikli konuları en anlaşılır ve kapsamlı bir şekilde ele alıp büyük bir vukufiyetle açıklamaktadır. Bu eserde ele alınan başlıca tasavvuf konuları, zikir, rabıta, velayet, keramet, seyr-i süluk, nefs mertebeleri, tevessül, ilm-i ledün, ilham gibi Kur’anî tasavvufî kavramlardır. Eser ilk olarak 1997 yılında Ankara’da Fiav yayınlarınca bastırılmıştır.
4. Fıkhî Risaleler:
’Fıkhî Risaleler’ adlı bu müthiş eser içerik olarak, 1980-90’lı yıllarda çokça tartışılan ve ta o zamanlarda birçok istismarcı ve art niyetli kişilerin kalemiyle temiz gönüllerin kirlenmesine mümin kalplerin bulanmasına kapı açan mühim mevzulara getirilen sarih cevap ve açıklamaları ihtiva etmektedir. Tartışıldığı ve gündemi allak bullak ettiği dönemlerde risaleler halinde telif edilmiştir. Kaleme alındığı dönemlerde, bu konuları tartışan ve zihni bulanan Müslümanlar açısından çok büyük bir hizmet vesilesi olmuş olan bu risaleler, bizzat Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri tarafından, daha sonra iki kapak arasa alınarak müstakil bir eser hüviyeti kazanmıştır.
Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.), günümüzde tartışılan bu meselelere bir tasavvuf erbabı olarak, Kur’an, Sünnet ve Ehl-i Sünnet ulemasının re’y ve anlayışlarıyla yaklaşmış ve bu konuları büyük bir itina ve vukufiyetle ele almıştır. Yüzyılımızın son çeyreğinde Müslümanları meşgul eden birçok tartışma konusundaki aydınlatıcı muhtevasıyla bu eser, ülkemizde 20. yüzyılın fikir tarihini kaleme alacak olanlar için önemli bir kaynaktır. Eser ilk olarak 1997 yılında Ankara’da Fiav yayınlarınca basılmış ve taliplilerinin hizmetine sunulmuştur.
5. Salâvat-ı Şerife-i Farukiyye:
Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri’nin en çok önem verdiği ibadetlerin başında hiç kuşkusuz salât-ü selâm gelmekteydi. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de geçen ’Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin’ (Ahzab, 33/56) ayet-i kerimesi ile Efendimiz (s.a.s.) üzerine salat-ü selamı emretmiştir. Rabbimiz tarafından Kur’ân-ı Kerim’de müminler için emredilmiş olan bu ibadet, Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretlerinin bir salâvat-ı şerife kitabı hazırlamasına büyük oranda vesile olmuştur. ’Salâvat-ı Şerîfe-i Farukiyye’ adı verilen bu eserinin 1998 yılı içerisinde biri Arapça diğeri ise Arapça salavatların yanında Türkçe manalarının da bulunduğu iki ayrı baskısını yaptırmıştır. İlk baskısında Türkçe bir mukaddime ile birlikte salâvat-ı şerîfelerin Arapçaları yer almış, ikinci baskısında ise, yine aynı mukaddime ile birlikte, bütün salâvatlar, tercümeleriyle birlikte verilmiştir. Bu eserde salâvat-ı şerîfeler, haftanın günlerine taksim edilmiş, büyük Allah dostlarının salât-ü selâmları büyük bir itina ile bir araya getirilmiştir. Son derece pratik bir planı ve okuyana sağladığı büyük bereketi vardır.
6. Ehl-i Beyt ve On İki İmamlar:

Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri’nin vefatından bir müddet önce müstakil olarak kaleme aldığı ve çok önem verdiği bir eseri de ’Ehl-i Beyt ve On İki İmamlar’ adlı hacimli eseridir. Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri tasavvufta çok özel bir nimet olan ’veysî’ olma ihsan ve izzetinin sahibi olması ile birlikte daha çok Ehl-i Beyt kanalıyla manen yetiştirildiği için, ’Ehl-i Beyt’ ile alakalı olan her hususta çok hassastı.
Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri Ehl-i Sünnet uleması içinde ’On İki İmamlar’ hakkında eser yazan nadir zatlardan birisidir. Büyük bir hassasiyetle ve üst seviyedeki bir titizlikle kaleme alınan bu kıymetli eser yayınlandıktan sonra çok geniş kesimlerce ilgi görmüş müthiş bir talep elde etmiş ve basımının yapıldığı 1999 yılı Haziran ve Temmuz aylarında üst üste iki baskı yapmıştır. Eserin Ehl-i sünnet bir âlim ve ârif tarafından ele alınmış olması ve evveliyatla Ehl-i Beyt sevgisini açık bir şekilde izhar ediyor olması da özellikle son dönem ilim tarihimizde ender rastlanan bir durumun da göz önünde bulunması ile önemi ve güzelliği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Eserde Ehl-i Beyt kavramı üzerinde durulmuş, Ehl-i Beyt’in neden ve nasıl sevilmesi gerektiği vurgulanmış ve başta Hz. Fatıma (r.anha) annemiz olmak üzere İmam Ali (k.v.) Efendimizden başlanılarak on iki imamların hayatları nezih bir dil ve enfes bir üslup ile ifade edilmiştir.
7. Basıma Hazırlanan Eserleri:
Edeb Ya Hu/Hikem-i Farukiyye

Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri’nin ileriki yıllarda basılması düşünülen bir diğer eseri de "Edeb Ya Hu" başlıklı eseridir. Geçmiş mutasavvıfların "hikem" tarzı eserlerine benzeyen bu eserinde konu başlıklarına göre hayatlarında iken söyledikleri veciz ve hikmetli sözler yer almaktadır. Edeb Ya Hu/Hikem-i Farukiyye adını alması düşünülen bu hikmetler, hayatında iken büyük gayretlerle ve başyazarlığını yaparak çıkarttığı Özlenen Fark Dergisi’nin her sayısında arka kapakta yayınlanmaktaydı. Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri, bu bölümü özel olarak her sayı içi hazırlardı. Bu hikemlerin bir kısmı ise 80’li yıllarda değişik dergilerde yayınlanmıştır. Hikemler ’Edeb Ya Hu’ başlığı ile ilk sayısından son sayısına kadar Özlenen Fark Dergisi’nin hep arka kapağında en güzel baskı ile okurlara sunulmuştur.
Tasavvufî/Ledünni Tefsirler;
Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri’nin hayatta iken yaptığı ama henüz basımı gerçekleştirilememiş bir diğer önemli eseri ise hiç kuşkusuz tasavvufî-ledünni âyet tefsirleridir.
Tasavvufi/ledünni ayet tefsirleri, inceliklerle dolu ve anlaşılması güç bazı âyetler üzerinde Allah Teâlâ’nın bir mevhibesi/ilâhi bir bağışı olmak üzere yapılmış tefsirlerdir. Tefsir edilen âyetlerden bir kısmı ise mana olarak açıktır; fakat Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri’nin ilham-ı ilâhiye dayalı tefsirleriyle ilk bakışta görülemeyen manaları gözler önüne serilen ayetlerdir. Bu meyanda tam olarak tefsir ettiği tek sure Duha Suresi’dir. Bunun dışında tefsirini yaptığı âyetler ise şunlardır:
Besmele-i Şerife, Âl-i İmran Sûresi/14, 110-104, 133, 134 ve 135; Tahrim Sûresi/6; Nisa Sûresi/79; Mutaffifîn Sûresi/14; Mü’minun Sûresi/13-14; Tâhâ Sûresi/124; Hacc Sûresi/46; Bakara Sûresi/148 ve 151; Maide Sûresi/67. âyet-i kerimeler.
Burada şu hakikati bir kez daha izhar etmek faydalı olur ki o da şudur; Abdullah Farukî el-Müceddidî Hazretleri’nin bu tefsirleri her ne kadar tasavvufî ve ledünni ise de o, zahirî ilme de yer vererek, ’Zahire (şer-i şerife) aykırı her batın batıldır’ anlayışına gerek yaptığı tefsirlerde ve gerekse de hayatının her alanında hep bağlı kalmıştır. Bu nedenle, hayatının hiçbir alanında ve yaptığı bunca ayet tefsirlerinde şer-i şerife aykırı herhangi bir yorum bulmak asla mümkün değildir. Ayrıca bu tefsirler, hem rivayet, hem de dirayet tefsiri olma özelliklerini de üzerlerinde bulunduran nadide eserlerdir.
8. Kitaplarına Girmemiş Çeşitli Konulardaki Makaleleri:

Kaleme aldığı ve baskısı yapılan kitapları ile basımı en kısa sürede gerçekleştirilecek çalışmalarının yanında Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretleri’nin bugüne kadarki kitaplarına girmemiş makaleleri de mevcuttur. Kısaca ifade etmek gerekirse bunlar şunlardır;
• ’İmâm-ı Rabbânî’yi Anlamak’, Özlenen Fark (Bülten), Ağustos 1995, Sayı: 6, s. 2.
• ’Mevlîd-i Nebevî ve Muhammed Ümmeti’, Özlenen Fark (Bülten), Eylül 1995, Sayı: 7, s. 2.
• ’Maarif-i Nefs/Nefsi Bilmek ve Özlenen Fark, Yıl: 1, Ağustos 1996, Sayı: 1, s. 2-4. Bu yazının bir özeti daha önce bir dergide yayınlanmıştır: ’Nefsi Bilmek’, İslâm Mecmuası, Yıl: 1,Terbiyesi’,
Haziran, 1984, Sayı: 10, s. 45.
• ’Tevhid ve Tasavvuf’, Özlenen Fark, Yıl: 1, Eylül, 1996, Sayı: 2, s. 2–3.
• ’Sünnet-i Seniyye ve Rasûle İttiba’, Özlenen Fark, Yıl: 2, Ağustos 1997, Sayı: 13, s.3-5.
• ’Nefs Terbiyesi ve Sigara’, Özlenen Fark, Yıl: 2, Şubat 1998, Sayı: 19, s. 5–7.
• ’Tasavvufi Açıdan İmanın Çeşitleri’, Özlenen Fark, Nisan, 1998, Sayı: 21, s. 3–4.
• ’İnsanları Allah’a Yaklaştıran Yollar ve Sekiz Kapısı’, Özlenen Fark, Kasım-Aralık 1998, Sayı: 28–29, s. 3–6.
• ’Yurtlarından Çıkarılanlar, Katledilenler ve Hicret’, Özlenen Fark, Mayıs 1999, Sayı: 34, s. 3-4.
• ’Aşura Günü ve Hz. Hüseyin (r.a.)’, Özlenen Fark, Haziran, 1999, Sayı: 35, s. 3-6.
• ’Sevgi ve Barış Haritasının Merkezinde Hünkar Hacı Bektaş Veli el-Horasani (k.s)’, Özlenen Fark, Yıl: 4, Sayı: 37, s. 3-5.
• ’İlm-i Ledün, Batınî ve Zahiri İlimler’, Özlenen Fark, Yıl: 4, Sayı: 38, s. 3-4.
• ’Tasavvuf Tarihinde Ömerî-Müceddidî Kolu’, Özlenen Fark, Kasım 1999, Sayı:40, 5.3-4.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.