Özlenen Rehber Dergisi

14.Sayı

Kâinatın Efendisi'ne Münacat

Emine KARACA Özlenen Rehber Dergisi 14. Sayı
Selâm Sana ey gönüller Şâh’ı!
Selâm Sana yüzü suyu hürmetine kâinat yaratılan!
Selâmın en üstünü Sana, âlemlere rahmet olarak gönderilen Nebî!
Selâm Sana ey gül yürekli Rasûller Rasûlü, Nebîler Nebîsi...
Selâm!...
Yâ Rasûlallah! Sana karanlıklar ortasından sesleniyoruz... Seni görmemenin hüznü ile... İsyan etmeden gönül burukluğuyla Seni düşünüyoruz... Bazen çok şükrediyoruz da iyi ki Senin döneminde yaşamamışız. Çünkü Yâ Rasûlallah Sahâbe’ne bakıyoruz, Senden onlara yansıyan bir mükemmeliyet var. Bir de kendimize bakıyoruz da iyi ki o zamanda yaşamamışız diyoruz. Gönlümüz o zamanın temizliğini taşıyacak kadar temiz değil zira... Ama Ey Rasûl! Yine de Seni görmemek içimizi yakıyor. Seni görmek arzusuyla yanıyoruz. Yâ Rasûlallah bırakma bizi. Bizleri karanlık odalarımızda bırakma! Aydınlat yolumuzu, gözümüzü, gönlümüzü... Bizleri bas bağrına ve bizleri karanlık odalarımızda nefislerimizle baş başa, boynu bükük mahsun bırakma!.. Biliyorum Yâ Rasûlallah ümmetini çağırıyorsun. Kollarını açmış bizi bekliyorsun. Bunu hissediyorum. Bizlere, her birimize, ’Gel! Gel! Daha ne duruyorsun gel artık!..’ diyorsun. Sen ümmetini çağırıyorsun. Sen her zaman bizleri davet ediyorsun. Dün Kureyş sapkınlarını İslâm’a davet ettin, bu gün ise bizleri davet ediyorsun. Ellerimi uzatsam sana dokunacağımı biliyoruz. Sen sevginle bizleri kuşattın. Ama...Ama gücümüz yok SULTAN’IM. Kollarımızı kaldıramıyoruz. Zincirlere vurulmuşuz. Karanlıklara hapis olmuşuz. Ne olur sultanım gel!.. Zincirler artık ağır geliyor... Karanlıklar boğuyor. Gel Yâ Rasûlallah! Karanlığımızı aydınlığa çevir. Zincirlerimizi çöz. Bizi Rabbimizin yoluna ve o Senin güzel gönlüne bağla. Öyle sıkıca bağla ve beni tut ki bir daha karanlık görmeyelim. Yâ Rasûlallah Sen ki davete icabet edersin. Seni gönlümüze davet ediyoruz. Ashabınla beraber tekbir sesleriyle beraber gelmeni bekliyoruz. Gönlümüzü aydınlığa çevireceğin ânı, Senin heybetinden korkup kaçacak olan kibrimizin, riyamızın ve hasedin gitmesini hasretle bekliyorum. Biz hepimiz Seni bekliyoruz. Biz Sensiz, acının en büyüğünü tatmaktayız. Senin o güzelliğini, merhametini, mükemmelliğini, ahlâkını duyduğumuz ve bildiğimiz hâlde sevmemek, aşkına deli divane olmamak bir kul için en büyük acı olsa gerek. Yâ Rasûlallah! Sahaben açtı; ama Seni görünce doyarlardı. Biz de açız. Bu öyle bir açlık ki on dört asırdır acıkan ümmetinin süre gelen açlığıdır. Güle hasret, güneşe, aya, yağmura ve Sana hasret ile geçen on dört asır... Yâ Rasûlallah! Uzaklardan bulutlar görüyoruz. Bunlar yağmur bulutları değil mi? Bir bulut olup, kuruyan gönlümüze sağnak sağnak yağmaya geliyorsun değil mi? Artık bize hüzün yok, çünkü Sen geliyorsun. Bizim açlığımızı, susuzluğumu gidermek için, bizi bağrına basmak için ve kuruyan gönüllerimizi yeşertmek için... Artık bize hüzün yok, çünkü Sen varsın. Artık karanlık yok, Senin nurun var. Artık kuraklık yok, âlemlere rahmet Sen varsın ve Senin sevginle gözlerden dökülen göz yaşlarımız var. Artık Sen varsın. Rabbimiz’e kulluktan, Sana uymaktan, Seni sevmekten başka bir şey yok. Artık Medine dönemi var. Nefsin işkencesinden kurtulma zamanı. (İnşâallah) zincirleri parçalama ve Medine’ye, nurlu diyara göç var...
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.