Özlenen Rehber Dergisi

153.Sayı

İntihar

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 153. Sayı
Son günlerde yaşanan, birçok ölümlerle, yaralanmalarla ve türlü acılarla neticelenen canlı bomba hadiseleriyle tekrar toplumun karşısına çıkan ’intihar’, ’ruhun geçirdiği bir çeşit cinnet sebebiyle kişinin kendi üzerinde işlediği cinayetin adıdır.
Teknoloji ve refah seviyesi ilerledikçe intihar olaylarının eksilmediği, aksine daha da arttığı bir gerçek. Bu da bize dinimiz İslâm’ın, hayatımızın her alanında olduğu gibi yaşam, can, ruh, beden gibi Cenâb-ı Hakk’ın lütfetmesiyle sahip olduğumuz en önemli değerler için ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Zira İslâm ile irtibatı kuvvetli olan toplumlarda, intihar olayı çok az ya da hemen hemen hiç görülmediği halde ondan uzak olanlarda neredeyse her saniyede intihara teşebbüs edilmekte, Allah’ın insana verdiği en önemli kıymet olan hayat heba olmaktadır.
Biz bu yazımızda İslâm’ın ’intihar’a bakış açısının ne olduğunu özlü bir şekilde ortaya koymaya çalışacağız.

İntihar ne demektir?
İntihar kökü Arapça olan bir kelimedir. Arapçada ’boğazını keserek öldürmek, boğazlamak’ anlamına gelen ’nahr’ kökün­den türeyen intihar, ’ki­şinin kendi hür iradesiyle ölümü seçip is­temesi ve sonuçlarını bilerek kendisini öl­dürmesi’ demektir.

Eski Yunan Felsefesi’nde intihar:
Nakıs aklın şekillendirdiği Eski Yunan Felsefesi’nde intihar, genellikle tasvip edilme­mekle birlikte tahammül edilmesi zor elem, yoksulluk, yaşlılığın getirdiği zillet vb. durumlar istis­na olarak algılanmış ve intihara izin verilmiştir.
Günümüzde bu felsefenin fikrî uzantılarının devam ettiğini görüyoruz. Kimi kişi ve toplumlar, hayat haz vermemeye başladığında insanın onu sona erdirme hürriyetinin bulunduğunu savunmaktadır. Mesela; bir kişinin yaşamını, dayanılamayacak durumda olarak algılanması sebebiyle, acısız veya çok az acıtan ölümcül enjeksiyon yaparak, yüksek dozda ilaç vererek veya yaşam destek ünitesinden ayırarak sonlandırmak anlamına gelen ’ötenazi’, ya da başka bir tabirle ’hekim destekli intihar’ Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington, Oregon, Montana ve Vermond eyaletlerinde yasaldır.1

İslâm’ın intihara bakışı:
İslâm’da dinin temel amaçlarının2 başın­da, ’hayatın/canın korunması’ ilkesi bulunmaktadır. Bunun bir sonucu olarak kişinin haksız yere başka­sını öldürmesi haram olduğu gibi kendi ca­nına kıyması da kesin bir biçimde yasaklan­mıştır.
İslâm’da değil intihar, kişinin yaşadığı zorluklardan ötürü ölümü temenni etmesi dahi yasaklanmıştır. Nitekim3 Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
’Biriniz, kendisine isabet eden bir zarardan dolayı sakın ölümü temenni etmesin! Şayet mutlaka (temenni) etmek zorunda kalırsa: ’Allâhumme ahyinî mê kêneti’l-hayêtu hayran lî, ve teveffenî izê kêneti’l-vefêtu hayran lî/Allah’ım! Yaşamak benim için (ölümden) daha hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Ölmek benim için (yaşamaktan) daha hayırlı olduğu zaman da beni öldür!’ desin.’4
’Hiçbiriniz ölümü temenni etmesin! (Zira kişi), iyilik (ihsan) sahibi ise umulur ki (yaşayıp) hayrı artırır. Günahkâr (bir kişi) ise, umulur ki (günahından) döner, (Allah’ın rızasını diler).’5
Kays b. Ebî Hâzim’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Habbâb (b. el-Eret)’in yanına girdik. Karnına yedi dağlama yapmıştı. ’Eğer Rasûlullah (s.a.v.) bizi ölmek için dua etmekten nehyetmeseydi mutlaka (ölmek için) dua ederdim.’ dedi.6
Enes (r.a.) şöyle demiştir: ’Şayet Rasûlullah (s.a.v.): ’Sakın biriniz ölümü temenni etmesin!’ buyurmasaydı ben mutlaka onu temenni ederdim.’7
Ölümü temenni etmek caiz değildir. Zira İslâm’da esas olan; Allah’ın kaza ve ka­derine razı olarak sabretmek ve sükûn içinde bulunmaktır.
İslâm’ın ’intihar’a bakış açısının ne olduğunu ortaya koymak için Kur’an ve Sünnet’e müracaat etmemiz gerekiyor.

A- Kur’ân’da intihar:
Kur’ân-ı Kerim’de öldürmeyi ya­saklayan âyetler, hiçbir suçu yok iken bir başkasını öldürmeyi kapsadığı gibi kişinin kendini öldürmesini de içine almakta ve kesin bir şekilde yasaklamaktadır. Kur’ân’a bir bü­tün olarak bakıldığında intiharın İslâm’ın ruhuna aykırı olduğu açıkça görülür. Bununla birlikte şu âyetlerin bunu açıkça yasakladığını söyleyebiliriz:
1- ’…Kendinizi öldürmeyin...’8
Müfessirler bu ayetin manasının: ’Birbirinizi öldürmeyin’ şeklinde olduğunda ittifak etmişlerse de ayetin zahiri; gazap, canından bezme gibi hallerde mümini kendi canına kıymaktan açıkça nehyetmektir.
Âyetin bu manaya delalet ettiğine şu rivayet işaret etmektedir:
Amr b. el-Âs (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Zâtü’s-Selâsil Gazvesi’nde iken soğuk bir gecede ihtilam oldum. Gusledersem helak olacağımdan korktum ve teyemmüm ettim. Sonra (ordudaki) arkadaş­larıma sabah namazını kıldırdım. (Medine’ye dönünce) bunu Nebi (s.a.v.)’e söylediler. Bunun üzerine (Rasûlullah): ’Ey Amr! Arkadaşlarına cünüp olduğun halde namaz mı kıldırdın?’ buyurdu. Bunun üzerine ona, beni gusletmekten alıkoyan şeyi haber verdim ve: ’Muhakkak ki ben, Allah’ın: ’Kendinizi öldürmeyin. Muhakkak ki Allah size karşı çok merhametlidir.’ buyurduğunu işittim.’ dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) güldü ve hiç bir şey demedi.9
Buna göre intihar etmek kesinlikle haramdır.
2- ’Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın.’10
İntihar etmenin, canını tehlikeli yer ve yollara atmanın haram olduğunu gösteren bir diğer âyet de budur.

B- Sünnet’te intihar:
Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde intihardan şiddetle kaçın­mayı gerektiren ifadeler yer alır. Bu hadislerden bazılarını burada zikredeceğiz:
- ’(Dünyada iken) kendini boğa(rak öldüre)n kimse, cehennemde de kendini bo­ğ(up durarak azap gör)ecektir. Kendini dürtüp vuran (ve böylece kendini öldüren) kimse de cehennemde kendini dürtüp vur(arak azap gör)ecektir.’11
- ’…Her kim kendini bir demir parçasıyla öldürürse, cehennem ateşinde o (alet)le (kendisine) azap edilir.’12
- ’(Siz­den evvel geçen ümmetlerden birinde) yaralı bir adam vardı. (Acısına dayanamayıp) kendisini öldürdü. Bunun üzerine Allah: ’Kulum (sabırsızlık etti ve) kendi kendi(ni öldürmek) ile benim (hük­mümün) önüne geç(meye kalkışarak canına kıy)dı. Ona cenneti haram kıldım.’ buyurdu.’13
Kendi kendini öldüren kimseye cennetin haram kılınışından murat, bunun devamlı bir ukubet olacağıdır. Cezanın devamlı olmasının sebebi de bu katilin, intiharı helal saymış olmasıdır. Yoksa intihar etmek, büyük bir günah olmakla birlikte kâfir olmayı ve binaenaleyh ebedî azabı gerektirmez.
- ’Her kim (kendini) bir dağdan aşağı atıp da kendini öldürürse, işte o (kimse) cehennem ateşinde orada ebedî ve devamlı kalıcı olarak (kendini) yüksekten aşağıya at(ıp durmak suretiyle azap gör)ecektir. Her kim bir zehir yudumlayıp içer de kendini öldürürse, cehennem ateşinde zehri elinde onu, orada ebedî ve devamlı kalıcı olarak yudumlayıp iç(mek suretiyle azap gör)ecektir. Her kim de kendini bir demir parçasıyla öldürürse, cehennem ateşinde demiri elinde, orada ebedî ve devamlı kalıcı olarak onunla karnına vur(mak suretiyle azap gör)ecektir.’14
Demirden kastedilen; bıçak, kılıç, ok, tabanca, tüfek vb. şeylerdir.
Bu hadis-i şerifte intihar şekillerinden bazıları zikredilmiş ve bunun uzun bir süre azap olunmayı gerektirecek büyük günahlardan olduğu anlatılmıştır.
Hadiste intihar edenlerin cehennemde ebedî kalması, intiharı helâl saydıkları takdirdedir. Helal kabul etmeyenler hakkında cehennemde ebedî kalmak, uzun müddet orada azap görmekten kinayedir.
- ’…Her kim bir şeyle kendini öldürürse, kıyamet günü onunla (kendisine) azap edilir.’15
Bu ha­dislerin anlatmak istediği şey, insanın kendi canına kıymasının affedilemeyecek ölçüde büyük bir suç ve günah olduğu gerçeğidir. İntihar eden kimse bu fiili hangi usulle gerçekleştirmişse, -Allah’ın affına ya da şefaate erişemediği takdirde- cehen­nemde uzun bir müddet aynı tarzda ceza görecektir.
Yaşama hakkı ta­bii haklardandır, onun elde edilmesinde kişinin bir katkısı yoktur. Canı veren Al­lah’tır ve yine ancak O alabilir. Kişinin, Allah’ın bir emaneti olan kendi canı üzerinde tasarrufta bulunma hakkı yoktur. Büyük acı ve ıstıraplar içerisinde kıvranan insanlar için bile intihar meşru bir yol değildir.16
Sehl b. Sa’d es-Sâidî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre; muhakkak ki Rasûlullah (s.a.v.), müşrikler karşılaştı ve savaştılar. (O günün harbi sona erip) Rasûlullah (s.a.v.) kendi askerin(in karargâhın)a, diğerleri (yani müşrikler) de kendi askerin(in karargâhın)a döndü. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı içerisinde bir adam vardı ki, onlardan (yani düşman saflarından) ayrı dü­şeni ve tek kalanı mutlaka takip ediyor, ona kılıcıyla vuruyordu. Bir (kimse): ’Bugün bizden hiçbir kimse filanın (yani Kuzman’ın) gösterdiği kahramanlık de­recesinde yeterlilik gösteremedi!’ dedi. Bunun üzerine Rasûlullah: ’Fakat o, cehennem ehlindendir!’ buyurdu. Topluluktan (Eksem b. Ebu’l-Cevn el-Huzâî isimli) bir (Sahâb)î: ’Ben o kimseyle beraber ol(up onu gözleye)ceğim.’ dedi. Bunun üzerine (o Sahâbî) o (kimsey)le beraber (savaş meydanına) çıktı. Her nerede dursa onunla beraber durdu. Süratlendiği zaman onunla birlikte çevik­lik gösterdi. Nihayet (o) kimse şiddetli bir şekilde yaralandı. (Yaranın acısıyla) ölümü çabuklatmak istedi, kılıcının kabzasını yere, keskin tarafını ise iki memesi arasına koydu, sonra kılıcının üstüne yüklendi ve kendini öldürdü. Bu­nun üzerine (onu izleyip gözeten) kimse Rasûlullah’ın yanına vardı ve: ’Şehâdet ederim, muhakkak ki sen Allah’ın Rasûlü’sün.’ dedi. (Rasûlullah): ’Bu (sözünün sebebi) nedir?’ buyurdu. (el-Huzâî şöyle) dedi: ’Az önce kendisinin cehennem ehlinden olduğunu söylediğin kişi (var ya); onu(n hakkında verdiğiniz haberi) insanlar büyüttü. Bunun üzerine (ben de): ’Ben si­zin için o (adamı izleyip gözetleyeceğim).’ dedim. Nihayet peşi sıra çıktım. Sonra (en nihayet bu adam) şiddetli bir şekilde yaralandı. (Yaranın acısıyla) ölümü çabuklatmak istedi, kılıcının kabzasını yere, keskin tarafını ise iki memesi arasına koydu, sonra kılıcının üstüne yüklendi ve kendini öldürdü. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): ’Muhakkak ki kişi, insanlara görünen işler­de mutlaka cennet ehlinin amelini yapar. Hâlbuki o, cehennem eh­lindendir. Ve muhakkak ki kişi, insanlara görünen işler­de mutlaka cehennem ehlinin amelini yapar. Hâlbuki o, cennet ehlindendir.’ buyurdu.17
Hadiste intiharı bildirilen Kuzman, intihar etmekle dinden çıkmış değildir. Cehennemlik olduğu bildiriliyorsa da Cehennem’de ebedi kalacağına delalet eden bir cihet yoktur. Binaenaleyh işlediği intihar günahının cezasını çektikten sonra Cehennem’den imanının eseri olarak azat edileceğini kabul ederiz. İntihar edenin kâfir olması; Müslümanlıkta haram olduğu kesin olan intiharı helal kabul ederek kendi teşebbüsüyle hayatına son vermiş olmasındandır.18

İntihar, ahlakî ve sosyal bir suçtur:
İslâm’ın ortaya koyduğu hak ve vazife anlayışıyla açıkça çelişen intihar, ahlâk ba­kımından da bir suçtur.
İntihar aynı zamanda sosyal bir suç kabul edilir. Zira insan yalnız kendisi için değil toplum için de yaşar; topluma faydalı olmak onun bir görevidir. Hâlbuki intihar eden kişi bu görevden kaçmış ve görevlerini ifa imkâ­nına son vermiştir.
Cana kıymak gibi organlardan birinin fonksiyonunu ortadan kaldırmak da dine ve ahlâka ay­kırıdır.

Ötenazi yapmanın hükmü:
Ötenazi, ’iyileş­mesi imkânsız ya da zor görülen bir hastalıktan dolayı büyük acılar çeken bir kişinin hayatına tıbbî yolla son vermek’ demektir. Aktif ve pasif olarak ikiye ayrılan ötenazinin aktif olanında, acılara dayanamayan hasta, hekiminden bir ilâçla hayatına son vermesini ister. Pasif olanında da bilinci yerinde olmayan yahut kendisine danışıl­mayan hastanın hayatına yine hekim ma­rifetiyle son verilir.
Buna göre pasif ötenazi bir nevi cinayet­, aktif ötenazi ise intihardır. Bu nedenle asla caiz değildir.19

İntihar edenin cenaze namazı kılınır mı?
İntihar ede­nin cenazesinin diğer cenazeler gibi yıka­nacağı ve Müslüman kabristanlığına gö­müleceği konusunda fakihler ittifak etmiştir.
Fakat bu kişinin cenaze namazının kılınıp kılınmayacağı meselesinde ihtilaf vardır:
- Âlimlerin çoğunluğuna göre intihar eden kimsenin cenaze namazı kılınır. Zira onlara göre: ’Hayatına kast eden bir kimse bu çirkin hareketiyle İslâm’dan dışarı çıkmış ol­maz. Binaenaleyh namazı kılınır. Günahı ise kendisine aittir.’ Ayrıca Rasûlullah (s.a.v.), bütün Müslümanlara namaz kılmak âdetini koymuş ve bundan hiçbir Müslüman’ı is­tisna etmemiştir.
- Bu hususta Hanefî mezhebi içerisinde ihtilaf vardır. Şöyle ki:
İmam Ebû Yusuf (rh.a.)’e intihar göre edenin cenaze namazı kılınmaz. Çün­kü o, nefsine zulmetmiştir. Bu sebeple yol kesen eşkıya hükmündedir.
Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed (rh.a.)’e göre ise cenaze namazı kılınır. O kimse sair fasıklar (günahkârlar) gibidir.
Hanefî mezhebi içerisindeki bu ihtilaf, kendini kasten öldüren hakkındadır. Hata yoluyla öldürürse namazı hilafsız icmaen kılınır.20
- Halîfe Ömer b. Abdulazîz ile Evzâî (rh.a.)’e göre ise intihar edenin cenaze namazını kılmak mekruhtur.
Câbir b. Semura (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Nebi (s.a.v.)’e kendini (uzun ve geniş) oklarla öldüren bir adam getirildi de onun üzerine (cenaze) namaz(ı) kıl­madı.’21 Diğer bir rivayete göre ise; muhakkak ki bir adam kendini (uzun ve geniş) oklarla öldürdü. Rasûlullah (s.a.v.), (bu kişi namazı kılınmak üzere kendisine getirilince): ’Bana gelince, (ben) onun üzerine (cenaze) namaz(ı) kıl­mam.’ buyurdu.22 Bu hadisin zahiri; Efendimiz (s.a.v.)’in o kişinin namazını kılmadığını, ancak Ashâbı’na kılmalarını emrettiğine işaret etmektedir.
Rasûlullah (s.a.v.)’in bu kimsenin cenaze namazını kılmayışı ise, o kimseyi cezalandırmak ve diğer Müslümanları bu gibi cinayetlerden menetmek içindir.23 Nitekim borç ödemekte gevşeklik ve ihmal gösterilmesin diye ilk zamanlarda borçlu ölenlerin cenaze namazlarını kılmamış fakat ashabına: ’Arkadaşınızın üzerine namaz kılın!’24 buyurarak kılmalarını emretmişti.
’İntihar edenin cenaze namazını kılınır mı, kılınmaz mı?’ hususunda âlimlerin bu şekilde ihtilâfa düşmeleri, intihar etmenin başkasını öldürmekten daha büyük bir cinayet ve günah olduğuna delildir. Zira başkasını öldüren katil hakkında cenaze namazının kılınıp kılınmayacağında ihtilâf yoktur, katilin cenaze namazı kılınır.

İntiharla ilgili istatistikler:
İslâm ta­rihinde toplu intihar olayları hiç yaşan­madığı gibi münferit bazı olaylar dışında intiharın toplumsal bir sorun haline gel­diği de hiç görülmemiştir. Günümüzde ise intihar sos­yal bir afet halini almıştır.
Her intihar bir hayatın trajik şekilde kaybıdır ve geride; yıkılmış aileler, arkadaşlar, tanıdıklar bırakır. Bu sebeple, intihar bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu etkilediğinden önemli bir halk sağlığı problemidir.
2014 yılında yayımlanan Dünya Sağlık Örgütü İntiharı Önleme raporuna göre; dünyada her yıl 800.000 üzerinde kişi intihar ederek yaşamına son vermektedir.
Dünya üzerinde tüm ölümlerin %1.8’i intihar sonucunda gerçekleşmektedir. İntihar oranı ülkemizde her ne kadar batı ülkeleri ile kıyaslandığında daha düşük görünse de son 40 yılda %50 artış göstermiştir, bu ciddi artış dikkat çekilmesi gereken bir durumdur.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre son 10 yılda 29.253 kişi intihar sonucu hayatını sonlandırdı.
Son yıllardaki istatistik verilerine bakıldığında dikkat çeken diğer bir durum intiharın gençler ve genç erişkin nüfusta artış gösterdiğidir.25
Son yarım yüzyıl­da % 60 oranında artan intihar olayları­nın erkekler arasında ve özellikle sosya­list ülkelerde daha yaygın olduğu görülmektedir.
Günümüzde intihar fak­törleri arasında en önemli yeri maddî ve manevî kayıpların veya kayıp tehditlerinin tuttuğu bilinmektedir. Bunlar arasında ’boş yuva belirtisi’ denilen ve yetişkin ev­lâtların evden ayrılması sonucu anne ba­banın yalnız kalması şeklinde ortaya çıkan durum özellikle Batı’da çok dikkat çekici­dir. Esasen ahlâkî ve manevî değerlerin zaafa uğradığı durumlarda kendisine sağlam bir dayanak bulamayan kimselere ölüm, yaşamaktan daha çok tercih edilir bir yol olarak görünmektedir.
Fertle toplum arasındaki bağların gevşediği, kişide ahlâkî ve mânevi yapının sarsıntıya uğrayıp dirençsiz kaldığı ortam­larda intihar eğilimleri artmaktadır.
Ruh hekimlerine göre intihar, özel tedavi gerektirecek marazî bir durumdur. Yani intihara eğilimli kimseler potansiyel ola­rak ruh hastası olan kişilerdir. Bununla birlikte ilmî veriler, dinî inançlarına bağlı kimselerde intihar nispetinin çok düşük olduğunu göstermektedir.26

Sonuç:
İslam’ın intihar olaylarına bakış açısı net ve kesindir. Hangi şartlar altında olursa olsun, intihar kesinlikle yasaklanmıştır. İnsan ne kadar büyük acılar yaşarsa yaşasın hayatına son vermesi meşru bir yol değildir. Böyle bir hak ve yetkiye de asla sahip değildir. Zira ruh ve beden Allah Teâlâ’nın kullarına birer emanetidir. Bu emaneti, ruh bedenden kişinin kendi müdahalesi olmaksızın ayrılıncaya kadar korumak gerekir.
Şu halde mümin etkisinde kaldığı dünyevî sıkıntıların zorluğuna tahammül etmeli, böyle büyük bir günahı işlemeye teşebbüs etmemelidir. Zira intihar etmekle dünyevî sıkıntı ve problemlerini çözeceğini düşünen kişi, hemen intikal edeceği kabir ve daha sonra ahiret hayatında çok daha büyük sıkıntı ve felaketlerle karşılaşır. Müminin nazarında dünyanın en büyük ve en kötü hâdisesi bile, âhiret meselesi yanında büyük sayılmaz, korkutucu olmaz.
Ruh bedende kaldıkça Allah’tan ümit kesilmez. Her geceden sonra gündüz, her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Kulun Allah’a yönelmesi ve O’ndan yardım istemesi, sıkıntı ve problemlerin çözümünün başlangıç noktasını teşkil eder. Yüce Yaratıcı, umulmayan, beklenmeyen yer ve yönlerden kolaylıklar ihsan eder. Çünkü O’nun her şeye gücü yeter. O’na dayanan da güç kazanır.27
Dünya fâni, ahiret ise bakidir. Bu gün dayanılmaz zannederek intihara insanı zorlayan hâdiseler, bir müddet sonra aslında hiç o derece üzülmeye değmediği ortaya çıkabilir, zamanla unutulur.28
İnsanın canına kıymaya karar vermesi elbette ki hiç kolay bir şey değildir. Elimize küçük bir iğne veya diken battığında dahi acısını hissedebiliyorsak, yaşamımıza son verecek kadar elem verici bir davranışı gerçekleştirmek için büyük etkenler veya ciddi rahatsızlıklar olması gerekir.29 Şu halde her geçen gün artan intihar olayları karşısında, intihar ederek canına kıyan ve başkalarının da hayat hakkını gasp edenler hakkında toplum olarak ’Bir insanı böyle bir günaha sevk eden acaba nedir?’ sorusuna cevap aramalıyız.
Ahlaklı insanlar yetiştiremeyen, saldırgan, doymak bilmez, saygısız bir nesil ortaya çıkaran eğitim sistemimizi mutlaka gözden geçirmeliyiz.
Kendimiz, aile ve akrabamızın dini nereden alışıp öğrendiğine dikkat etmeli, ’Ehlisünnet’ çizgisinde istikamet üzere yürüyen âlim, hoca ve şeyhlerin etrafında yer almalıyız.
Yaşlılarımıza sahip çıkmalı, onları sıcak bir yuvadan, güler yüzden, evlat ve torun sevgisinden mahrum bırakmamalıyız. Gençlerimizi kontrol etmeli, işyeri, okul ve sosyal ortamlardaki görüştüğü ve tanıştığı kişilerden haberdar olmalıyız.

Faydalanılan Diğer Eserler:
1- Ahmed DAVUTOĞLU, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Sönmez Neşriyat
2- Vehbe ZUHAYLÎ, et-Tefsîru’l-Munîr, Tercüme: Dr. Ahmet Efe vd., Risale Yayınları.


(Endnotes)
1 Bkz., https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96tanazi
2 İslâm’da dinin temel amaçlarına; ’zarûriyyât-ı hamse’ veya ’mekâsıd-ı hamse’ ya da ’külliyyât-ı hamse’ denir. Bu korunması zorunlu olan beş şey şunlardır: 1- Hayat (can) 2- Nesil (nesep, ırz) 3- Akıl 4- Mal 5- Din. (Bkz., TDV. İslam Ansiklopedisi, ’Makâsıdu’ş-Şerîa’ Maddesi, c.27, s.425, Ertuğrul BOYNUKALIN, TDV. Yay., Ankara, 2003)
3 TDV. İslam Ansiklopedisi, ’İntihar’ Maddesi, c.22, s.351, Hayati HÖKELEKLİ, TDV. Yay., Ankara, 2000.
4 Buhârî, Merdâ, 19.
5 Buhârî, Merdâ, 19.
6 Müslim, Zikr-Dua-Tevbe-İstiğfâr, 4.
7 Müslim, Zikr-Dua-Tevbe-İstiğfâr, 4.
8 en-Nisâ, 4/29.
9 Ebû Dâvûd, Tahâret, 126.
10 el-Bakara, 2/195.
11 Buhârî, Cenâiz, 83.
12 Buhârî, Cenâiz, 83.
13 Buhârî, Cenâiz, 83.
14 Buhârî, Tıb, 56.
15 Müslim, Îmân, 47.
16 TDV. İslam Ansiklopedisi, agm., c.22, s.351.
17 Buhârî, Cihâd, 77.
18 Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, Kâmil Miras, c.10, s.269-270, DİB. Yay., Ankara.
19 TDV. İslam Ansiklopedisi, agm., c.22, s.352.
20 Bkz., İbn-i Âbidîn, Raddu’l-Muhtâr Ale’d-Durri’l-Muhtâr Şerhu Tenvîri’l-Ebsâr, c.3, s.108, Dâru Âlemi’l-Kutub, Riyad, 2003
21 Müslim, Cenâiz, 37.
22 Nesâî, Cenâiz, 68.
23 İbn-i Hacer el-Askalânî, el-İfhâm Fî Şerhi Bulûği’l-Merâm Min Edilleti’l-Ahkâm, c.1, s.287, Dâru’l-Âsıme, Riyad, 2005.
24 Buhârî, Havâlât, 3.
25 Türkiye Psikiyatri Derneği İntiharı Önleme Günü Basın Açıklaması, 10.09.2015. Bkz., http://www.psikiyatri.org.tr/news.aspx?notice=1420
26 TDV. İslam Ansiklopedisi, agm., c.22, s.353.
27 http://www.baframuftulugu.gov.tr/buyuk-gunahlardan-intihar-(vaaz.aspx
28 ’İntihar neden günahtır?’, Mehmet DİKMEN. Bkz., http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=177993
29 http://www.baframuftulugu.gov.tr/buyuk-gunahlardan-intihar-(vaaz.aspx
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.