Özlenen Rehber Dergisi

20.Sayı

El-bârî (c.c.)

Sultan ÇONGAOĞL Özlenen Rehber Dergisi 20. Sayı
’Her şeyin âzâ ve cihazını birbirine uygun yaratan’
&

Bârî, bir kalıptan döker gibi düzgün, tertipli ve güzel yaratan, organ ve cihazları birbirine mütenasip ve kainattaki genel düzene ve gayelere yardımcı ve uyumlu olarak yaratan anlamına gelir.(1) ’Bârî’ kalıbı daha ziyade Allah (c.c.)’nun canlıları yaratması, onları düzgünleştirip denkleştirmesi mânâsını hissettirmektedir.(2) Varlıklara kalıp veren, diye de açıklanmıştır.(3)

Bu isim Kur’ân’da üç yerde geçer. İkisi İsrail oğulları hakkında; ’Bâriikum/Yaratıcınız’ şeklinde, üçüncüsü de başka bir âyette; ’O öyle Allah’tır ki; Hâlık, Bârî, Musavvir’dir. En güzel isimler O’nundur.’(4) diye yer alır. Bu son âyette geçen üç vasıf arasında icraatta bir derecelenme söz konusu olabilir.(5) Hâlık ile ’takdir edip planlama’, Bârî ile ’bir kalıptan döker gibi düzgün ve tertipli yaratma’, Musavvir ile de ’güzel bir sûret verip tahsîn ve tezyîn etme’ fiillerinin simgelenmesi akla gelebilir.

Gerçekten de Allah Teâlâ her şeyin vücudunu mütenasip, yani organlarını, hayâtî cihazlarını ve unsurlarını nitelik bakımından birbirine uygun ve ahenkli bir şekilde yarattığı gibi her şeyi de hizmeti ve faydasıyla umûmî ahenge münasip olarak yaratmıştır. Öyle ki, bütün eşya bir birine lazım ve bu sonsuz çokluk ve genişlikteki âlemler sanki bir tek fabrikanın bölüm ve parçalarıymış gibi her şey bir şey için ve bir şey her şey için çalışmaktadır.

Hâlık, Bârî ve Musavvir isimlerinin tam olarak ne anlama geldiğini ve aralarındaki ince farkı görmek için şu âyet-i kerîmeler de ışık tutabilir: ’Ey insan! Nedir Kerîm Rabbine karşı seni aldatan? O Rabb ki; seni yarattı (Halegake), ardından düzgünleştirdi (Fesevvâke) ve (âzâlarını) denkleştirdi (Feadeleke) ve dilediği sûrette (Fî eyyi sûratin) seni terkip etti.’(6) Burada planlayıp yaratmak Hâlık, düzgünleştirmek ve denkleştirmek Bârî, sûret vermek ise Musavvir isimlerinin icraatıdır. Böylece Kur’ân’ın ifadesinden Bârî vasfının daha husûsî ve canlılarla ilgili bir yaratmayı ifade ettiği anlaşılmaktadır.

Bunu bir binanın yapılışıyla da izah edebiliriz: Yapılacak bir binaya ne kadar tahta, ne kadar harç gideceğini, genişliğinin, uzunluğunun ve yüksekliğinin ne kadar olacağını, kaç tane duvarının olması gerektiğini hesaplayacak birisine ihtiyaç vardır. Bunları mühendis yapar. Bundan sonra binayı fiilen yapacak ustalara ihtiyaç hâsıl olur. Bina meydana geldikten sonra nakışlarını ve tezyînatını yapacak ustalara ihtiyaç vardır. Demek ki, her üç işi de yapacak ayrı ayrı ustalara ihtiyaç vardır. İnsanlar için de durum budur. Yani takdir eden, binayı yapan ve onu süsleyen ayrı ayrı kişilerdir. Halbuki şanı yüce Allah (c.c.)’nun fiilleri bahsinde durum böyle değildir. Bilakis O, hem takdir edici, hem yaratıcı-yapıcı ve hem de tezyîn edicidir.(7)

Kur’ân-ı Kerîm’de ’Şüphesiz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.’(8) buyurulmaktadır. Çölün kum zerrelerinden Everest Tepesi’nin kar tanelerine, bitkilerden insanlara, cansızlardan dünyamızı şenlendiren sayısız canlı varlıklara kadar küçük büyük her şeyde bir ölçüyü, bir planı ve programı görmemek mümkün değildir. Her neye bakarsak bakalım gizli bir elin görünmez bir kalem ve pergelle, en dakik bir biçimde zerrelerine varıncaya kadar ölçüp biçtiğini anlamakta gecikmeyiz. İnsan aklının altından kalkamayacağı incelik ve doğruluktaki bu ölçüm ve planlama, insanı ister istemez tefekküre ve ibrete sevk etmektedir.

Kula gereken şey, yaratılışın bu kanununu örnek alarak kendisine bağışlanan kuvvetleri yerli yerinde ve yaratılış itibarıyla vazifesine uygun olarak kullanmak, bunun hilafına hareket etmekten sakınmaktır. Mesela; Allah (c.c.)’yu bilmek için verilen aklı ve fikri O’na isyan yolunda kullanmak tamamıyla ters bir muameledir. Umûmî ahenge aykırı bir yoldur.

Cenâb-ı Hakk, bizleri rıza-i Bârî’ye erenlerden eylesin!

Kaynakça:
1. Abdullah Yeğin, Yeni Lügat, s.51.
2. Bkz. Beyyine sûresi 6-7 ; Bakara sûresi 54 ; Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyet, s.234.
3. Beyhâkî s.24.
4. El-Haşr 59/24.
5. Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyet, s.257.
6. El-İnfitâr 82/6-8.
7. İmam Gazâlî, Esmâü’l-Hüsnâ Şerhi, s.49-50.
8. El-Kamer 54/49.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.