Özlenen Rehber Dergisi

31.Sayı

Mağfiret Ümidimizi Taatimizle Canlı Tutalım

Abdurrahman ÇALIŞKAN Özlenen Rehber Dergisi 31. Sayı
Cenâb-ı Zülcelâl Hazretlerinin kullarına olan şefkat ve merhameti gazabını geçmiştir. Rabbimiz, biz aciz kullarına karşı rahmetli olmayı ilke edinmiştir. İmtihan sahamıza şöyle bir baktığımızda, basit bir yargı ile dünya misafirhanesinde hanesine yazdırdıkları iyilikleri çok olan cennete, yine hanesinde eksileri yani kötülükleri ziyade olan cehenneme denip kapılar kapatılmamıştır. Bilakis yapılan kötülükler hemen kaydedilmeyip gün sonuna kadar kulun inabesi beklenilmiş, yazılınca sadece misli kadarı yazılmış, ileride samimi bir tevbe ile Rabbine rücu’ ederse de silinmiştir. Ancak haseneler böyle değildir. Onları yazmak için muvazzaf melekler bir an bile gecikmez ve yazarken de Rabbimizin cömertlik sıfatı tecelli ederek kulun gönlüne taşıdığı niyetin kuvvetine göre en az on misli ile karşılık bulur.
Rabbimiz kullarını sevmekte ama kullarının nefislerine zulmetmesine de razı değildir. Hiç günah işlemeyenlerdense, günahına tevbe ederek merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Rabbimizin af kapısında boyun bükenleri daha çok sever. Kulunun tevbesinden öylesine hoşnut olur ki, samimi bir tevbe ile gelen kuluna nice amel sahibinden daha yüksek dereceler verir. Yeter ki kul, dua etsin, boyun büküp; ’Hata ettim Allah’ım! Affını dileniyorum’ desin.
Zaman dilimlerine işte bu zaviyeden şöyle bir baktığımızda sanki her bir sekmenine birer af kapısı konmuş gibidir. Meselâ seher vaktinde, Cuma günü zevalde, gün batımında ve imam Cuma hutbesine çıkarken, hatta evimize Allah için gelen misafirimiz kapıdan henüz yeni girmişken; her Kur’an hatminden sonra, hakkıyla ihya edilen kandil geceleri ve bayram gün ve gecelerinde yapılan duaların reddolunmayacağı gibi, abdest alıp namaz kıldıktan sonra, oruçlunun iftar vaktinde, zekâtın edası ve haccın ifasından sonra da günahların sonbahardaki yapraklar misali döküleceği, nebevî müjdelerde zikredilen örneklerden sadece bir kaçıdır.
Günah kirlerimizi yıkadığımız rahmet menbalarının en ziyade kaynayıp coştuğu tecelli zamanı ise üç ayların bizleri kendisine hazırladığı şehr-i ramazandır. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluştur. İnanarak ve sevabını umarak ramazanı namaz, oruç, Kur’an tilaveti, zikir, hayır ve hasenat ile ihya edenlere çok büyük müjdeler vardır. Hele de son on günün, ramazanın diğer vakitlerine kıyasen faziletini idrak ederek ibadet ve itaatlerimize daha da bir dikkat etmeliyiz.
Ramazan-ı şeriften en güzel bir şekilde istifade edebilme noktasında siz okurlarımıza bir hizmet sunabilmek şuuruyla bu sayımızda, içerisinde farklı konuları da ihtiva etmekle beraber bu kıymetli aydan en güzel bir şekilde hisseyâb olunabilmeye katkı sağlayacak bir içerikle sizlere ulaştık.
Rahmetli Üstad’ımız Abdullah Farukî el-Müceddidî Hazretleri’nin Kadir Gecesi’ni ihyaya dair yapmış olduğu bir sohbetin de yer aldığı dergimizde, Başyazarımız Sayın Muzaffer Yalçın Hocaefendi’ye ait de ’oruç ve hikmeti’ üzerine duran bir sohbet okuyacaksınız.
Orucun sağlık açısından faydalarına da temas ettiğimiz dergimizde, Seyfullah Kılınç, genel olarak ramazan ayı hakkında bizleri bilgilendirirken; Mustafa Ulum, oruca dair fıkhî hükümler ve oruç hakkında en çok sorulan soruları konu edinmekte, Turgut Şen ise bizlere teravih namazı hakkında özlü bilgiler sunmaktadır.
Ramazanda muhtaç kimseler gözetilmeli, hayır ve hasenata dikkat edilmelidir. Bayrama ulaşmadan da mutlaka zengin kardeşlerimizin zekâtlarını muhtaç kimselere ulaştırmaları güzel olur. Fakirlerin bayrama boynu bükük girmemelerine vesile olmak ne güzledir. Zekât ibadetinin gerçekten de topluma sayısız katkıları vardır. Döndü Erdal da ’Psiko-Sosyal Açıdan Zekât? adlı makalesinde işte bu hususta bizleri aydınlatmaktadır.
Hakka itaatsizliğin ecri nasıl ki ebedi hüzünse, zıddı da emniyet ve sürur ile kaimdir. Bu hem bu dünyada hem de ukbada böyledir.
En güzel akîbetler inanan ve inancına takva libası giydirenlerindir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.