Özlenen Rehber Dergisi

65.Sayı

Fıkhın İşığında...

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 65. Sayı
Üç aylar içerisinde bulunmamızdan dolayı önümüzde bazı kandil geceleri bulunmaktadır. Bizden önceki asırlarda sorulduğu gibi zamanımızın insanı da bu gibi geceleri ihya etmenin cevazı hakkında bir takım sorular sormaktadırlar.

Bir kesim bu geceleri ihya etmenin bidat olduğunu söylerken, diğer bir kesim de bu geceleri ihya etmenin meşruluğunu kabul etmektedir. Kandil vb. mübarek gün ve gecelerin varlığını kabul edenler de kendi aralarında; bu gecelere ait özel ibadetler olup olmadığı veya bu gecelerin hangi tarih ve günlere rastladığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Yine kabul edenlerin bir kısmı, kandil gecelerinin bazısını kabul etmiş, bazısına ise “sünnette yeri yoktur” diyerek reddetmiştir.

Biz ayrıntılarıyla beraber bütün bu mevzulara girmeyeceğiz. Sadece; bu geceleri ihya etmeye inanma ya da inanmama, bu gecelerin hangi başlık altında değerlendirilmesi gerektiği hususlarını açıklamaya ve bazı ulemanın mevlit kandilini ihya etme hakkındaki görüşlerini aktarmaya çalışacağız.

Kandil vb. mübarek gün ve geceleri ihya etmek itikâdî bir mesele midir?

İtikâdî hususlar, inançla alakalı hususlardır. Bu sebeple itikâdî meselelere her müslüman inanmak zorundadır. Bir mesele hakkında “itikâdî bir meseledir” dediğimiz zaman onu olduğu gibi kabul etmemiz gerekmektedir. İnanmamak durumunda ise itikatta noksanlık hâsıl olacağından kişinin dinine halel gelir.

Mevlit kandili, Berat kandili, Regaip kandili, Miraç kandili gibi mübarek gün ve geceleri ihya etmek ise itikâdî bir mesele olmayıp, fıkhî bir meseledir. Durum böyle olunca, baştan şunu belirtmek lazımdır: Kandilleri ihya etmeyi kabul etmeyen kimse dinden çıkmayacağı gibi, ihya eden kişi de küfre düşmüş olmaz. Ne bu günlerin varlığını kabul edenleri, ne de etmeyenleri şirk, küfür vs. ile itham etmek yanlıştır. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi bu gibi hususlar dinin, inanılması gereken zaruri meselelerinden değildir.

Kandilleri ihya etmek ibadet kabilinden olmayıp güzel bir adet kabilindendir:

İbadetler, şer-i şerif tarafından belirlenir. “Bir fiil ibadettir” dememiz için o fiilin “nas” ile sabit olması gerekmektedir. Nas ile sabit olmayan bir fiile ibadettir demek ise bidat olur. Adetlerde aranan durum ise şer-i şerife aykırı düşmemesidir.

Mübarek gün ve geceleri ihya etmek “ibadet” kabilinden değil “güzel adet” kabilindendir. Ancak şu husus iyi bilinmelidir ki; kandil gecelerini ihya etmenin ibadet olması ayrı, o gecelerde yapılan dua, zikir, Kur’an tilaveti vb. taatlerin ibadet olması ayrıdır. Mesela; hac ve umrenin bizatihi ibadet olmasının yanı sıra bu ibadetler, içerisinde namaz, oruç vs. ibadetler de barındırmaktadır. Mübarek geceler ise böyle değildir. Bu geceleri ihya etmek bizatihi ibadet olmayıp, bu geceleri ihya etmek için yapılan taatler ibadettir.

Kandiller güzel adetler kabilinden olduğundan dolayı kutlanmasında dinen hiç bir sakınca bulunmamaktadır.

Kandilleri ihya etmek “Her bidat dalalettir” hadis-i şerifinin umumuna girer mi?

Rasûlullah (s.a.v.) zamanında olmayıp daha sonra meydana gelen işlere şöyle bakılır:

1- Rasûlullah (s.a.v.)’den sonra din alanında ortaya çıkan yenilik, eğer iyi bir iş ise şu hadis-i şerifin zımnında değerlendirilir: “Her kim İslâm’da güzel bir çığır açarsa, o (çığırın) ecri ile kendisinden sonra o (çığırla) amel edenlerin ecirlerinden hiç bir şey noksan edilmemek şartıyla (hepsinin) sevapları kendine (yani o çığırı ilk açana) aittir.” (Müslim, Zekât 69)

2- Rasûlullah (s.a.v.)’den sonra din alanında ortaya çıkan yenilik kötü bir iş ise şu hadis-i şerifin zımnında değerlendirilir. “Her bidat dalalettir.” (Müslim, Cum’a 43)

O halde bidat ikiye ayrılır:
1- Bidat-i hasene ki; övülen ve iyi bir çığır açan bidattir.

2- Bidat-i seyyie ki; zemmedilen ve kötü bir çığır açan bidattir.

Buradan anlaşılıyor ki, kandil gecelerini ihya etmek caizdir. Çünkü kandiller iki husustan birinin zımnına girmektedir:

1- Kandiller, “güzel adetler” kabilindendir.

2- Kandiller “bidat-i hasene” kabilindendir. Kandiller bu iki şıktan hangisinin zımnında ele alınırsa alınsın hükmü caizdir. Ayrıca bunların ihyasını nehyeden bir nas da yoktur. Asr-ı Saadet’te böyle bir iş varit olmamıştır; ancak bir şeyin terk edilmesi onun nehyedildiğine delil olmaz.

Abdullah b. Mesud (r.a.)’den şöyle rivayet edilmiştir: “Müslümanların güzel gördükleri şey Allah’ın katında da güzeldir. Müslümanların çirkin gördükleri şey ise Allah’ın katında da çirkindir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, s.309, h.no:3600) Kandil ve diğer mübarek gün ve geceler de müslümanların güzel görüp ibadet ve taatla ihya ettikleri zaman dilimleridir.

Bu geceleri ihya etmek müslümanlara bir fayda hâsıl eder mi?

Bu geceleri ihya etmede Ümmet-i Muhammed’e birçok faydalar hâsıl olmaktadır. Bu gecelerde çokça namaz kılınır, zikirler edilir, salâvatlar getirilir, sadakalar verilir, müslümanların bir araya toplanmaları sağlanır, müslümanlar arasındaki ülfet tazelenir, birlik ve beraberlik teyit edilir, ikramlar edilir, Kur’an tilavet edilir, günahlar hatırlanır, tevbe-istiğfarlar edilir, âhirete dönüş için bir fırsat bilinir. Bu saydıklarımızın haricinde diğer birçok faydalar hâsıl olmaktadır.

Ayrıca bu gecelerin gerek varlığı ve gerekse kutlanmasını kabul eden kesimin delil olarak dayandıkları hadislerin var olduğu da unutulmamalıdır.

Kandil gecelerinin oruçla geçirilmesi hoş görülen “gündüzleri” ne zamandır?

Şer’i hükümlerde itibar edilen ve Ay’ın hareketlerine bağlı olarak düzenlenen Hicrî takvimde, bir günün, ilk önce gecesi, sonra gündüzü gelir. Cuma gününün gündüzü, Cuma namazını kıldığımız gün olup gecesi ise perşembeyi cumaya bağlayan gecedir. Mesela; 1 Temmuz salı gecesi ihya edeceğimiz bir kandilin gündüzü 2 Temmuz çarşambadır. Yani 1 Temmuz gecesini ibadetle geçirir, 2 Temmuz günü ise oruçlu olunur.

Kandil orucuyla birlikte bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmakta herhangi bir sakınca yoktur. Ancak bilinmelidir ki; kandil gecesini karşılama niyeti ile bir oruç varit olmuş değildir.

* * *

Diğerlerine emsal olması açısından, yazımızın bu kısmında meşhur İslâm ulemasından bir kaçının “Mevlit kandili”ni ihya etmek hakkındaki görüşlerini aktarmayı uygun görüyoruz:

İmâm Nevevî (v.h.665):

“Zamanımızdaki en güzel bidat, Rasûlullah (s.a.v.)’in doğum gününe muvafık olan günde yapılan iyilikler, verilen sadakalar, izhar edilen sürur ve sevinçtir. Bu günde fakirlere ihsanda bulunmanın yanında, bu günü kutlayan kimse kalbinde Rasûlullah (s.a.v.)’e muhabbet ve ona karşı tazim duyar.” (et-Tahzîr Min’el-İğtirâr Bimâ Câe Fî Kitâbi’l-Hivâr, Prof. Abdulkerim Murat-Abdulhay el-Amrâvî)

Hâfız İbn-i Hacer el-Askalânî (v.h.852):

İbn-i Hacer el-Askalânî, şu delili getirerek Mevlit kandilini ihya etmenin cevazına kail olmuştur: İbn-i Abbas (r.anhümâ) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) Medi¬ne’ye geldiğinde Yahudilerin aşure günü oruç tuttuklarını gördü de: “Bu ne orucudur?” diye sordu. Yahudiler: “Bu gün iyi bir gündür. Bu gün Allah’ın İsrail oğulları’nı düş¬manlarından kurtardığı bir gündür. Musa Peygamber (bu ilâhî lütfa şükür olarak) bu gün oruç tutmuştur.” dediler. Rasûlullah (s.a.v.): “Biz Musa’ya sizden daha ziyade hak sahibiyizdir.” buyurdu. (Fethu’l-Bârî Şerh-u Sahîhi’l-Buhârî, Savm, c.3, s.497)

İmam Suyûtî:

Mevlit kandilini ihya etmenin şeriata göre hükmünün ne olduğu sorulmuştur. Bu iş mezmum (kötü) bir iş midir, yoksa övülen bir iş midir? İmam Suyûtî cevaben şöyle der: “Mevlidi ihya etmek ki, onda insanlar, Kur’an tilaveti, Rasûlullah (s.a.v.)’in siyerini ve doğumunda meydana gelen hadiseleri zikretmek için toplanırlar, sonra kandil simidi dağıtılır yerler ve oradan ayrılırlar. Bu güzel olan bidatlerdendir. Öyle ki bunu yapan kimse sevaba nail olur. Çünkü bunda Rasûlullah (s.a.v.)’in kadrini yüceltme, doğumundan dolayı sevinç ve sürur izhar etme vardır.” (Hüsnü’l-Maksıd Fî Ameli’l-Mevlid Li’s-Suyûtî, el-Hâvî Li’l-Fetâvâ)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.