Özlenen Rehber Dergisi

70.Sayı

Haber?ah Senin Dertlerin? imâm Hüseyin (r.a.)

Mustafa ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 70. Sayı
Ehl-i Beyt sevgisi, sadırlarda var olan imanın dışa aksetmesi ve ümmet olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimize olan sadakat ve teslimiyetimizin en belirgin tezahürlerindendir.

Kelime olarak ’ev halkı? manasına gelen Ehl-i Beyt, terim olarak Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin ailesine denir. Ehl-i Beyt’in, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin eşlerini, kızları ve damatlarını, şirkten takvaya yönelmiş her muttaki kişileri ve ona iman etmiş ümmetini de ihtiva ettiği söylenmiştir. (İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, XI/28; Ebu Avane, Müsned, Beyrut s, I/96; Rağıb el-İsfehânî, el ?Müfredat, s. 38)

Ehl-i Beyt ümmetin gönlünde kök salan ve müslümanlar olarak bizleri birleştirici en güçlü unsurlardandır. Ehl-i Beyt, İslâm semasının parlak yıldızları ve ışık saçan güneşleridir. Ehl-i Beyt, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin risalet evinde büyümüş insanlık örnekleridir. Ehl-i Beyt; ilimle ameli, hayatla ahlâkı, hikmetle irfanı buluşturmuş, sevgi rahmet ve merhametin menbaı olmuş şerefli ve kutlu nesillerdir. Ehl-i Beyt sevgisinin gönüllerimizde makes bulması en büyük değer ve onurlardandır.

Ehl-i Beyt, Âlemler Sultanı (s.a.v.)’nın ’Allah’ım onları günahlardan temizle? (Tirmizî, Menakıb 32) diye dua ettiği ’Benden sonra Ehl-i Beytim’in hakkını gözetiniz.? (Buharî, Fezâilu’l-Ashâb, 12, 22) ve ’Çocuklarınızı Ehl-i Beyt sevgisiyle yetiştiriniz? (Suyûtî, Camiü’s-Sağir, 311) diye tavsiyede bulunduğu bütün bunların yanında ’Nimetleriyle sizi beslediği için Allah’ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytim’i de benim sevgim için sevin.’ (Tirmizî, Menakıb 3792) hadisleriyle biz müslümanlara onları sevmemizi emrettiği dünya ve ahiretin şeref ve kıymet kandilleridir.

Rabbimiz (c.c.) bizleri bir muharrem ayına daha kavuşturdu. Kamerî aylar içerisinde muharremin ayrı bir önemi vardır. Seyyidü’ş-Şühedâ İmam Hüseyn-i Kerbela (r.a.) efendimizin şehadeti de bu zaman rastlar ve onun sevgisinden nasibi olan bahtiyarların bu güzlerde yürekleri bir başka atar. Sineleri hüzün nameleri terennüm eder;

Kurretü’l ayni Habib-i Kibriya’sın yâ Hüseyn

Nur-i çeşm-i Şâh-ı Merdan Murtezasın yâ Hüseyn

Hem ciğerpareyi Zehrâ, Fâtımâ Hayrü’n Nisâ

Ehl-i Beyti Murteza Âli âbâsın ya Hüseyn

(Türk Musikisi Klasiklerinden İlâhiler, İstanbul Konservatuarı Neşriyatı, İstanbul 1933, II/62 )



Hazreti İmam Hüseyin (r.a.)

İmam Hüseyin (r.a.), dedesi Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin terbiyesinde yetişmiştir. Onun hayâ ve edeb gibi özellikleri yanı sıra konuşma tarzından (Tirmizî, Menakıb 60) yürüyüşüne kadar (Müslim Fezâilü’s-Sahabe 98) birçok yüce ve güzel vasfına sahip olmuştur.

İmam Hüseyin (r.a.) efendimiz;

’Fatıma benim bir parçamdır. Onu sevindiren beni sevindirmiş onu üzen de beni üzmüş olur? (Buhârî, Fezâilü Ashabi’n-Nebî, 12) övgüsünün sahibi, huzur-u Rasûlullah’a geldiğinde Âlemler Fahri’nin sevindikleri, ayağa kalkıp elinden tutarak yanaklarından öptüğü, kendisine iltifat edip yanına oturttukları (Müslim Fezâilü’s-Sahâbe 98) iffet ve namus timsali nur yüzlü analar anası Hz. Fatımatü’z-Zehrâ (r.anhâ) ile henüz çocuk denilecek yaşta müslüman olan (İbn Sad et-Tabakat) üstün meziyetler sahibi, ’Sen dünya ve ahirette benim kardeşimsin? ve ’Ben kimin dostu (mevlası) isem Ali’de onun dostudur? (Tirmizî, Menakıb 21) nebevî müjdelerinin şerefli muhatabı, Hz. Musa (a.s.)’a nispetle Hz. Harun (a.s.) misali (İbn Sâd, Tabakat) veliler babası İmam Ali (k.v.) efendimizin kıymetli evlatlarıdır.

İmam Hüseyin (r.a.) efendimiz;

Rasûlallah (s.a.v.) Efendimizin kendisi ile oyun oynadığı, kucağına alıp okşayıp sevdiği, secdede sırtına bindiğinde ininceye kadar secdede beklediği (Nesâî, İftitah 82), ağabeyi Hz. Hasan (r.a.) ile beraber ’dünyanın iki çiçeği ve ahiretteki gençlerin de efendileri? diye övdüğü (Buhârî, Menakıb 22) ve haklarında ’Allah’ım ben onları seviyorum sen de sev? (Tirmizî, Menakıb 31) diye dua ettiği mübarek torunlarıdır.

İmam Hüseyin (r.a.) efendimiz, hicretten dört yıl sonra şaban ayının üçünde ?diğer bir rivayete göre de beşinde- Medine-i Münevvere’de doğmuştur. Doğduğu Peygamberimize müjdelenince, Efendimiz (s.a.v.) hemen görmeye geldi ve sağ kulağına ezan sol kulağına da kamet okudu. Yedinci günü Efendimiz (s.a.v.) tarafından kendisine ’Hüseyin? ismi verildi, akika kurbanı olarak bir koç kurban edildi. Annesi Hz. Fatıma (r.a.) tarafından saçları kesildi ve kesilen saçların ağırlığınca gümüş tasadduk edildi. (Abdullah Farûkî el-Müceddidî (k.s.), ’Ehl-i Beyt ve On İki İmamlar? Farukiye Vakfı Yayınları, Ankara 1999 s. 267)

Ağabeyi Hz. İmam Hasan (r.a.) dan sadece on bir ay küçük olan Hz. İmam Hüseyin (r.a.) ağabeyi ile mutlu bir çocukluk dönemi geçirdi. Yedi yaşında iken dedesi Allah Rasûlü (s.a.v.) Efendimizi kaybeden Hz. Hüseyin (r.a.) sekiz yaşına geldiğinde de cennet kadınlarının efendilerinden olan anneciği Hz. Fatıma (r.anhâ) annemizi kaybetti. Küçüklüğünden itibaren özen ile yetiştirilen Hz. Hüseyin (r.a.) ilk eğitimini dedesinden aldı. Onun vefatından sonra babasının gözetiminde diğer çocuklarla beraber mescitte, Ebu Abdurrahman es-Sülemî (r.a.)’den kıraat dersi okudu. Bu dersin yanında babası Hz. İmam Ali (k.v.) efendimizden fıkıh ve hadis dersleri aldı. (M. Asım Köksal, ’Hz. Hüseyin ve Kerbelâ Faciası? Ankara 1979; M. Mahfuz Söylemez ’Hz. Hüseyin? Diyanet Aylık Dergi, Nisan 2003, sayı 148, sayfa 62?63 )

Gerek yaşının küçük oluşu ve gerekse de ilim ile uğraştığından İslâm’ın ilk iki halifesi zamanında cereyan eden hiçbir hadisenin içerisinde yer almadı. Onun tarih sahnesine ilk çıkışları daha çok üçüncü halife Hz. Osman (r.a.) döneminde gerçekleşti. Örneğin Said b. el-As (r.a.) komutasındaki ordunun Horasanı fethettiği esnada ağabeyi Hz. Hasan (r.a.) ile birer nefer olarak yerini aldı. Daha sonra meleklerin kendisinden hayâ ettikleri Hz. Osman-ı Zinnûreyn (r.a.)’in asiler tarafından kuşatılması hadisesinde, asilerin ona bir zarar vermemeleri için ağabeyi Hz. Hasan-ı Müctebâ ile kapısında nöbet tuttu. (Ethem Ruhi Fiğlalı, ’Hz. Hüseyin? DİB Ansiklopedisi, XVIII/518?521 )

Babası Hz. İmam Ali (k.v.)’nin halifeliği zamanında onunla beraber bütün hadiselerde yer alan Hz. Hüseyin (r.a.) babasının vefatından sonra ağabeyi Hz. Hasan (r.a.)’a biat etti. Hz. Hasan (r.a.)’in hilafeti Hz. Muaviye’ye (r.a.) bırakmasından sonra Medine’ye yerleşti ve kendisini mescidde ilme ve ibadete verdi.

Hz. Hüseyin (r.a.) efendimiz, halife olmaya liyakatli olmayan ve fıskı açıka bilinen Yezid’e tüm baskı ve zorlamalara rağmen biat etmemiştir. Allah’a isyanın olduğu yerde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in terbiye ve mektebinde yetişmiş evlatlarının bu durumu hoş karşılaması asla mümkün olamazdı. Hak adına bir yanlış var ise buna önce Cihan Serveri Efendimizin torunlarının mukavemet göstermeleri, ’dur? demeleri gerekirdi, nitekim öyle de oldu. Onun ümmete örnek bu tavrı, Hakk’ı üstün tutma gayretini en üst seviyede ifade eden emsalsiz örneklerdendir.

Bu düşüncelerden dolayı Hz. İmam (r.a.)’ın Mekke’ye gittiğini öğrenen Kufe’liler ? ki aralarında o zaman Kufe’sinin ileri gelenlerinden Müseyyeb b. Necebe, Rifaa b. Şeddat, Habib b. Muzahhar ve Süleyman b. Surad el-Huzâî gibi kişilerde vardı- bu haksızlığa engel olmak yolunda Hz. Hüseyin (r.a.)’e destek olmak istediklerini ve ne pahasına olursa olsun yanında mücadele edeceklerini anlattıkları sayısız mektuplar göndererek Hz. İmam-ı Kufe’ye davet ettiler. Hz. İmam Hüseyin (r.a.), Kufe’lilerin davetine icabet ederek zilhiccenin sekizinde ya da üçünde Mekke’den Kufe’ye yola çıktı. (Abdullah Fârûkî el-Müceddidî (k.s.), a.g.e., s. 272)

Hz. Hüseyin (r.a.) efendimiz, hicretin atmış birinci senesi muharrem ayının ikisinde ashabı ve ehl-i beytiyle Kerbela’ya henüz ulaşmıştı ki elçileri Müslim b. Akil ve Hani b. Urve zalimlerce çoktan yakalattırıp öldürtülmüş, Kufeliler de can ve mal kaygısıyla Hz. İmam’ı yalnız bırakmışlardı.

Zalim vali Ubeydullah b. Ziyad’ın, Hz. Hüseyin (r.a.)’in üzerine saldığı komutanlardan kimileri onunla savaşmak istemediği halde Ubeydullah b. Ziyad, Hz. İmam’ı Yezid’e zorla biat ettirmek istemiş, bunu kabul etmeyince de onun Mekke’ye dönme yönündeki isteğine engel olup şehit edilmesi yönünde hareket etmiştir.

Evet, Yezid, o sırada yaşanan bir çok gelişmeden sonra Hz. İmam’ı şehit etme kastıyla 4000 kişilik bir kuvveti Hz. Hüseyin (r.a.) efendimizin üzerine gönderdi. Ehl-i Beyt, abluka altına alındı ve Fırat nehri ile aralarına birlik yerleştirip nehirden içme suyu almalarına müsaade edilmedi ve yanında bulunan yetmiş iki kişi ile Hicri 61, 10 Muharrem günü Kerbela’da şehid edildi. (Abdullah Fârûkî el-Müceddidî, a.g.e., s. 272)

O dönemdeki gelişmelere şahit olan biri şöyle der:

’Bir gün Ubeydullah b. Ziyad’ın huzuruna çıktı¬ğımda, Hüseyin b. Ali (r.a.)’nin kesik ba¬şı onun önünde duruyordu. Kısa bir süre sonra Muhtar’ın huzuruna çık¬tım; Ubeydullah b. Ziyad’ın kesik başı bir kalkanın üzerindeydi. Çok geçmeden Mus’ab b. Zübeyr’in hu¬zuruna çıktığımda Muhtar’ın kesik başı önündeydi. Bir süre sonra Abdülmelik b. Mervan’ın huzuruna çıktığımda Mus’ab’ın kesik başını onun önünde gördüm.’ (Suyûti, Târihu’l-Hulefâ, s. 207)

Yaşanılan her şey ezel ve ebed sultanı Kadir-i Mutlak, Zât-ı Akdes (c.c.) tarafından takdir edilmiş bir kaderin kazası idi. Şan-ı Yüce Allah’u Teâlâ, Muhbir-i Sadık Nebiyi Ekrem (s.a.v.) Efendimize bu olayı tâ yıllar öncesinden de haber vermişti. Cihân Güneşi Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardı:

’Cebrail bana Hüseyin’in Fırat kenarında şehid edileceğini haber verdi.? (Camiü’s-Sağîr, Hadis no: 281)

’Bir gün Cebrail (a.s.) Peygamberimizin yanına gelmişti. Peygamberimiz o sı¬rada Ümmü Seleme validemizin yanındaydı. Ümmü Seleme’ye (r.anhâ), ’Kapıyı üzerimizden kapat, içeriye kimseyi alma’ buyurdu. Onlar içerdeyken Hz. Hüse¬yin geldi, içeriye girmek istedi. Hz. Ümmü Seleme onu içeriye koymak istemediyse de Hüseyin (r.a.) bir fırsatını bulup içeriye daldı ve Rasûlullah’ın kucağına oturdu. Peygamberimiz sevgili torununu öptü, sevdi. Cebrail (a.s.), ’Hüseyin’i çok mu seviyorsun?’ diye sordu. Peygamberimiz, ’Evet, çok seviyorum’ buyur¬du. Cebrail (a.s.), ’İyi ama ümmetin onu şehid edecek’ dedi. Peygamberimiz, ’Demek onu mü’minler öldürecek?’ diye hayretini bildirdi, Cebrail (a.s.) ’Evet’ dedi ve oradan ayrılarak kısa bir müddet içerisinde Kerbelâ’dan getirdiği kırmızı ve ıslak bir avuç toprakla geri döndü. Bunun üzerine Peygamberimizin mübarek gözlerinden yaşlar aktı. Cebrail’in getirdiği toprağı da saklaması için Ümmü Se¬leme’ye verdi.? (Hâkim, Müstedrek, 3/177; İbnül Esir, Usdû’l-Gâbe, 2/22)

Kerbela hadisesinden yıllar sonra yaşanan şu olay ve Hz. Abdullah b. Ömer (r.a.) efendimizin şu tepkisi ne kadar da manidardır. Abdullah b. Ömer (r.a.)’dan Kufeli bazı insanlar Hac için ihramlı bulunurken sinek öldürüp öldüremeyeceklerini (bir rivayette de öldürdükleri sinekleri üzerlerine bulaşan kanları ile namaz kılıp kılamayacaklarını) sorduklarında, Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:

’Peygamber (s.a.v.)’in ’Dünyada kokladığım reyhanımdır’ dediği Hz. Hüseyin (r.a.)’i katledenlerin bugün bana gelip sineği sormaları çok gariptir.? (Buhârî, Kitâb-u Fadâili Ashâbi’n-Nebî, 62/93)

Muharrem hüzün gecesi? Kerbela Hz. Hüseyin (ra) efendimizin şahadeti? Fırat’ın yanı başında suyun akış sesini duyup kuşatılmışlık içerisinde susuzluk çeken mazlum bir kafile?

Aradan geçen bunca yılda Hüseyin efendimizin aşkı daha çok yaktı inanan gönülleri. Ona olan sevginin bir tezahürü olarak hep Hüseyin ismi verildi çocuklara. Kerbela yaşam merkezi, önce kasaba ve daha sonra da Hüseyin Efendimizin sevgisiyle ruh ve kültür oldu. Meşhedü’l Hüseyn’e Mimar Sinan’ın usta çizgileri, Matrakçı Nasuh’un bakışları yansıdı. Camisini Sultan III. Murat’ın valisi Ali Paşa yaptırdı, türbesini Necip Paşa eliyle Sultan Abdülmecit onarttı. ’Hadikatü’s-Sueda? adıyla kitabını Fuzulî yazdı, ağıdını Kazım Paşa?

Şimdi yıl 2009 ve aylardan yine muharrem? Kerbela’da yine kan var, Kerbela’da yine zulüm ve gözyaşı. Çocuklar yine yetim, Irak yine kan gölü?

Ab-ı ruy-i Habib-i Ekrem için

Kerbela’da revan olan dem için

Bakma yâ Rab bizim günahımıza

Nazar et can-u dilden ahımıza

(Sultan Murad-ı Hüdavendigar)

Allah’ım biz nâçar kullarını, Habibi’nin, Ashabı’nın, Ehl-i Beyt’inin sevgisi ile ayılt.

Sana inanan kullarının arasında, Ehl-i Beyti sevgi ve muhabbet unsuru eyle.

Allah’ım onların hürmetine ümmetin üzerinde oynanan oyunları boz, akan kanı durdur, masum ve mazlumları sevindir?

Allah’ım bizim gönüllerimize imanın kuvvetini aç ve bizi sana kulluğa döndür?
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • sadullah

    s.a selat ve selam allahın rasulü ve ehlibeytine olsun rabbim bizi ehlibeytten ayırma ehli beyti farukim gibi sevmeyi nasib eyle

  • yasemin

    s.a. ellerinize yüreginize saglik. allah razi olsun, Allah cc bizi rasullahin reyhanlarindan ve onlari bize sevdiren dostlarindan ayirmasin selam ve dua ile...

  • nuri hoca

    çok başarılı bir çalışma olmuş başarılarının devamını diliyoruz selam ve dua ile

3 kişi yorum yazdı.