Özlenen Rehber Dergisi

8.Sayı

Peygamber Efendimizin Bütün Aleme Rahmet-i İlahiye Oluşu

Zeki KANBUR Özlenen Rehber Dergisi 8. Sayı
EHL-İ BEYT-İ VE GÜZEL ASHABINA DAİR


Allah Teâla, Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz hakkında: “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik”(1) buyurmuştur. Bu cihetle Nebîyyi-Zî?an Efendimizin mübarek vücutları bütün kâinat için Hak Teâla’nın bir lütuf ve rahmetidir.

O, bir hakikat güne?idir ki, O’nun ne?rettiği hidayet ve hikmet ziyaları sayesinde, insanlık alemini kaplamı? olan cehalet ve dalalet bulutları açılmaya ba?lamı?tır. Efendimizin dünya hayatı bizlere rahmet oldu?u gibi, âhiret yurdundaki hayatı da yine rahmet vesilesi olacaktır. Nitekim bir hadis-i ?erifte; “Sizin için hayatım da mevtim de büyük bir hayırdır.”(2) buyurmu?tur.

Apaçık bir hakikat ki Efendimiz (s.a.v) dünyada bulundukça be?eriyeti ir?at ve uyarmaya çalı?mı?, herkesi selamet ve saadete eri?tirmeyi bir gaye bilmi?, kendisine tabi olanları meleklerden daha yüksek bir kemal mertebesine eri?tirmi?tir. Ebediyet alemine intikalden sonra da ümmetinin ?efaatçisi ve uhrevî hâmisi olmu?tur. Ümmeti ahirette O’nun Havz-ı Kevser’inden kana kana içecek, O’nun ?efaatiyle mah?erin deh?etinden ve bir çok uhrevî mesuliyetten kurtulacak daha nice ilahî nimetlere, manevî tecellilere nail olacaklardır.

O’nun, bizlere hayatında rahmet olması bizlere Rabbimizi, dinimizi anlatması ve bizlere îmanı ula?tırması..., ahrette rahmet olası da binlerce tecelli yanı sıra bizler için ?efaatçi olası, o sıkıntı anında hesabın, onun hürmetine kolayla?ması, havz-ı kevser’inden ve mubarek sanca?ı livâ-i hamd’in gölgesinde mü’minlerin kıyamet korkulardan emin olmaları ve vb. binlerce büyük nimete ula?tırmasıdır.


Allah Teâla, Efendimizi kendi zat-ı kibriyasına mahsus olan, iki mübarek ismi ile taltif etmi? ve O’nun hakkında lisan-ı Kur’an da; “Andolsun! Size, kendinizden bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz onu üzer. Üzerinize titrer. Müminlere çok ?efkatli, çok merhametlidir.”(3) buyurmu?tur. Yine Efendimizin mükellef bulundu?u yüksek vazifeleri, tarafı ilahiden ?u ayet-i celîle ile beyan buyrulmu?tur:

“Ey Peygamber! Biz seni bir ?ahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.”(4) O bir ?ahittir: Ümmetin hallerine ve bütün hak ve hakikate; O bir mübe??irdir: Hak Teâla’ya itaat edenlere, Allah’ın lütuf ve inayetine ereceklerini müjdelemi?tir; ve O, bir münzirdir: Günahkarlara müstahak oldukları azapları haber vermi?, kendilerini dünyevî ve uhrevî hayatın acı akıbetlerinden korkutmu?tur. O büyük peygamber, Allah’ın bir davetçisidir. Bütün insanları ve cinleri, hakkın katında da tek din olan İslam dinine davete memur olmu?tur. Bu davetiyle zulmetli geceleri aydınlatmı?, hak ile batılın, helal ile haramın, güzel ahlak ile kötü ahlakın arasını ayırt etmi?tir.


Rasûl-i Kibriya (s.a.v), Rabbimizin övdü?ü büyük bir ahlak üzeredir. “Muhakkak ki sen yüce bir ahlak üzeresin”(5) Efendimizin zatında hemdem olan bu Ahlâk-ı Hamidiye, Allah’ın bütün mü’min kullarında da görmek istedi?i yüce bir ahlaktır. Onun içindir ki, Rabbimiz bizlere; “Yemin olsun! Sizin için Allah’ı ve âhiret gününü arzu edenler ve Allah’ı çok analar için, Allah’ın peygamberinde pek güzel bir örnek vardır.”(6) buyurmu?tur. Efendimiz de hadislerinde “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmu?tur.


Dünyada ve refik-i âlâ da Efendimize en yakın olanlar ?üphesiz ki Allah’ın kendilerini her türlü hallerden ve günahlardan tertemiz kıldı?ı ehl-i beytidir. “Ey ehl-i beyt, Allah sizden sadece kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (7) Efendimizin ehl-i beyti, nesep ciheti ile zat-ı risâlete mensup olan ezvâc-ı tahirat, Hz. Fâtıma, Hz. Ali ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’dir. Ayrıca ba?ta ashabı kiram olmak üzere, bütün muttaki mü’minler de Âli beytten sayılmaktadır. “Her muttaki insan, âl-i beyttendir.” (8)


Rasûl-i Ekrem Efendimizin hanedan-ı nübüvveti ve evlad-ı kiramı hakkında büyük muhabbetleri ve teveccühleri vardı. Bir gün üzerindeki mübarek hırkasının altına, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ile Hz. Hüseynini alarak; “İlahi bunlar benim ehl-i beytimdir. Benim hanedanımın hâvasındandır. Bunları nâpâk hallerden, günahlardan berî tut, bunları tam bir taharet ve nezahete mazhar buyur.”(9) diye Rabbine niyazda bulunmu?tur. Muhakkak ki Cenâb-ı Hak Hazretleri Efendimizin tüm dualarını kabul buyurmu?tur.

Rasûlullah Efendimiz, ehl-i beyt içerisinde kerimeleri Hz. Fâtıma’ya çok muhabbet ve hürmet gösterirdi. Peygamberimiz onun kendisinden bir parça oldu?unu, onu üzenin kendisini üzmü? olaca?ını, onu seveninde kendisini sevmi? olaca?ını bizlere duyurmu?tur. Allah’ın Rasûlü (s.a.v) dünya hayatındaki son günlerinden birinde Hz. Fatıma’ya hitaben; “Bana ehl-i beytimden ilk kavu?acak, ?üphe yok ki sen olacaksın.” (10) buyurmu?tur. Nitekim irtihal-i nebevîden altı ay sonra Efendimize ilk kavu?an Hz. Fâtıma olmu?tur. O, bütün kadınların örnek alması gereken, Cennet kadınlarının da Efendisidir.

Nebi Zi?an Efendimizin Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin hakkındaki muhabbet ve iltifatları da pek ziyade idi. Hadis-i ?erifte; “Hasan ile Hüseyin, cennet ehli gençlerin iki efendisidir”(11) buyrulmu?tur. Di?er bir hadisi ?erifte de; “Her kim Hasan ile Hüseyni severse mutlak beni sevmi? olur, her kim de onlara bu?z ederse muhakkak bana bu?z etmi? olur.”(12)


Velhasıl Hz. Fatımatü’z-Zehra ile nesl-i necîb’inin fazileti ve kemâlâtı, bizlerin tahayyül bile edemeyece?imiz mertebelerde âlidir. (Rıdvânullahi aleyhim ecmaîn)


Malum oldu?u üzere ehl-i beyt içerisinde Efendimizin muhterem refikalarının da özel bir yeri vardır. Onlar Peygamber hanımları olarak ?eref ve izzet buldukları gibi, Allah onları bütün inanan müminlere anne kılmı?tır. “Peygamber, müminlere kendi nefislerinden evladır. Zevceleri de (müminlerin) anneleridir.”(13)

Efendimizin ilk refikası Hz. Hadîcetü’l-kübrâ’dır. Hz. Hatice, Nebiyy-i Zî?ânı tasdik edenlerin ilki olma ?erefine haizdir. Hz. İbrahim’den ba?ka di?er evlad-ı nebeviyenin muazzez valideleridir. Rasûl-i Ekrem Efendimizin u?rundaki fedakarlıkları her türlü övgüye layıktır. O dünya kadınlarının en hayırlısıdır. “Dünya kadınlarının en hayırlısı, Hz. Meryem ile Hz. Hatice’dir.”(14) Cibrîl-i Emin, Allah’ın ve kendisinin selamlarını Rasûl-i Ekrem vasıtasıyla Hz. Hatice’ye bildirmi? ve onun için Cennette pek kıymetli bir makam bulundu?unu da müjdelemi?tir.(15) (Radıyallahü anha)


Müminlerin annelerinden biri de Hz. Âi?e-i Sıddîka’dır. Rasûlullah’a çok hizmetlerde bulunmu?, ondan çok ilm-ü irfan ö?renmi?, İslamiyet alemini, ne?retti?i dînî malumat ile aydınlatmı?tır. Fukahâyı sahabenin büyüklerindendir. Ashab-ı Kiram arasında en çok hadis rivayet eden altı sahabiden biridir. Kendilerinden rivayet edilen hadisler, dinimizin bir çok ahkamına delil te?kil etmektedir.(Radıyallahü anha)


Allah’ın kelam-ı kadiminde; “Ey peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi de?ilsiniz...”(16) hitabıyla onların, Allah’a ve Rasûlüne itaatte, takvada ve güzel ahlakta di?er bütün hanımlara örnek olmalarını istedi?i, Efendimizin di?er hanımları ise ?u mümtaz ?ahsiyetlerdir. Hz. Sevde, Hz. Hafza, Hz. Zeyneb, Hz. Ummu Seleme, Hz. Zeyneb bint-i Cah?, Hz. Cüveyriye, Hz. Ummu Habibe, Hz. Safiye, Hz. Mâriye (Allah, annelerimizin hepsinden razı olsun)


Malum oldu?u üzere Rasûl-i Ekrem Efendimizi görme ve iman etme ?erefine nail olan ve bu imanla vefat eden her Müslüman’a sahabe denir. Efendimiz zamanında iman edip de aynı zamanda âma oldu?u halde, onları da Efendimiz (s.a.v) gördü?ü için âma olan bazı ki?ilerde sahabe olmu?lardır. Nebiyyi Âli?ân Efendimizin mübarek sohbetiyle ?ereflenmek, onun ulvî nazarına nail olmak, onun nezih, latif cemalini görmü? bulunmak, en büyük bahtiyarlıktır. Bu sohbet ve görmenin o kadar manevî tesiri vardır ki, bunun müddeti ne kadar az olursa olsun bu, kendisine nail olan zata din bakımından ebedî bir ?eref ve ulviyet verir. Onun için dünya da ve ahirette feyiz ve saadete vesile olur.


Ashab-ı kiramın hepsi de fevkalade hürmete layık, Allah’ın ve Rasûlünün yanında yüksek derecelere haiz insanlardır. Kur’an da bir çok yerde, Allah’ın rızasını celp etme noktasında, müminlere düstur olacak olan, sahabe tablolarına yer verilmektedir. Allah-ü Teala bu güzel insanlardan razı oldu?unu, onların da kendi zatından razı olduklarını kitabında ?u ayetle teb?ir etmi?tir:

“Allah onlardan razı olmu?, onlar da Allah’dan razı olmu?lardır.”(17) Onlar, Allah’ın ve Rasûlünün yolunda mallarını, canlarını sahip oldukları her ?eylerini ortaya koyarak, imanın lezzetini bütün zerreleri ile tatmı?lardır. Onlar, kıyamete kadar bütün insanlı?a miras olarak yetecek, Saadet Devrini ya?amı?lardır. Efendimiz de ashabını, uydu?umuz zaman dalalete dü?meyece?imiz, bilakis kurtulu?a erece?imiz, imanca ve ahlakça e?siz insanlar olarak tarif etmi?tir.

Bizler için lazım olan o dur ki, bütün söz ve fiilleri birer hakikate tercüman olan Efendimizin ve güzide ashabının bu ahval ve ahlakını kendimize numuneyi imtisal kabul edip, onun ehl-i beytini bütün âl ve ashabını en hürmetli sözlerle yâd edelim. Onlar hakkında hürmetsizli?e a?an söz ve fiillerden son derece uzak duralım. Bizim selamet ve saadetimiz onlara ittiba ile kaimdir. Nitekim hadis-i ?erifte; “Ehl-i Beytimin sizin yanınızdaki durumu, Nuh (a.s)’ın gemisi gibidir. Bu gemiye binen tufandan necat buldu?u gibi, Ehl-i Beyte tabi olan da hüsrandan halas olur.”(18)

Bu efrad-ı ümmet hakkında hayırhah olalım. Bu yolda hareket edilmedikçe, kuru bir muhabbet ve ittiba iddiasında bulunmak bizlere dünya ve ahirette hiçbir fayda vermedi?i gibi, hüsranımıza da sebep olacaktır. Haktealâ, cümlemize kemaliyle tabi olmayı nasip buyursun.

Kaynakça:

1. Enbiya Sûresi / 107.
2. Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikatları, Ömer Nasûhi Bilmen, Bilmen Bas. Ve Yay. İstanbul.
3. Tevbe Sûresi / 128.
4. Ahzab Sûresi / 45.
5. Kalem Sûresi / 4.
6. Ahzab Sûresi / 21.
7. Ahzab Sûresi / 33.
8. Râmûz el-Ehâdîs, s.4.
9. Müslim, Savâik, s.85.
10. Buhârî, h.No.1661.
11. Tirmîzî, Savâik, s.82.
12. İbn-i Mâce, c.1 s.33.
13. Ahzab Sûresi / 6.
14. Buhârî, c.7, s.214.
15. Müslim, c.7, s.133.
16. Ahzab Sûresi / 32-33.
17. Tevbe Sûresi / 100.
18. Hadisi Deylemî rivayet etmi?tir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.