Özlenen Rehber Dergisi

94.Sayı

İtaatte Sebat...

Mehmet YALÇIN Özlenen Rehber Dergisi 94. Sayı
Cenâb-ı Hakk’ın dostluk nimetine kavuşmuş insanlar, Allah’a itaati daima en ön planda tutmuşlardır. Kur’an’ın ve Sünnet’in emrettiği kulluk vazifelerini kemaliyle yerine getirebilmek için büyük bir gayret sarf etmişlerdir. Farzları, vacipleri, sünnetleri yaşamada çok titiz davranarak, Peygamber Efendimizin ahlâkını kendilerine örnek almak suretiyle amellerinde devamlılığı esas edinmişlerdir.
Rahmetli Üstadımız Abdullah Farukî el-Müceddidî Hazretleri bir sohbetlerinde kendisinin veysî olarak manen terbiye edildiğini, Cenâb-ı Hakk’tan kendisine birçok nimetlerin ihsan edildiğini söyledikten sonra ’ben de otuz senedir gece gündüz Allah’a itaatte devamlılığa, O’nun haram kıldığı şeylerden kaçınmaya dikkat ediyorum. Ve otuz yıllık bu süre zarfında gece namazını kaçırdığım iki ya da üçü geçmez’ buyurmuşlardır.
Aslında ibadette devamlılık Cenâb-ı Hakk’ın bizlere vermiş olduğu sonsuz nimetlerine de şükür mahiyeti taşımaktadır. Nitekim Âişe (r.anhâ) validemizin anlattığına göre Peygamber Efendimiz, ayakları şişinceye ve patlayacak dereceye gelinceye kadar namaz kılardı. ’Geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı halde, kendine bu şekilde niçin zahmet veriyorsun’ sorusuna Peygamber Efendimiz, ’Şükreden bir kul olmayayım mı?’ diyerek cevap vermiş ve yaptığı bu uygulamanın kulluğun bir şükranesi olduğunu ifade etmiştir. Üstadımızın takip etmiş olduğu ahlak da bu istikamet üzereydi.
Mübarek Üstadımız bizlere nasihatlerinde; ’Allah’a itaat yolunu ciddi tutunuz, çünkü Allah (c.c.) ciddi tutana ciddi muamele eder’, buyururdu. O yüzden kul, ibadetlerinde şeklî vazifeleri yerine getirirken, Allah’a karşı olan zahirî ve bâtınî edeplerine riayet ederek o ibadetlerden en yüksek manada istifade edebilir.
Mübarek Efendi Hazretleri, vakitlerini çok güzel değerlendirir, işlerini ibadetlerine göre ayarlardı. Güne, gece namazı ile başlar, sohbetlerinde ’salih olmanın şartlarından bir tanesi de gece namazına devam etmek’ derdi. Sabah namazının sünnetini evinde kıldıktan ve Peygamber Efendimizin yaptığı gibi sağ tarafına biraz uzandıktan sonra sabah namazının farzını kılmak için mescide inerdi. Sabah namazını cemaatle ifa ettikten sonra tesbihatlar yapılır, Cenâb-ı Hakk’ın isimleri, Peygamber Efendimizin isimleri, büyüklerimizin virtleri ve salât-ü selâmları tek tek okunur, İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin hatmesi yapılır, hatme duasında ise silsile-i saadatta bulunan büyük Allah dostlarının isimleri sırayla anılırdı. Mübarek Üstadımız hergün istisnasız bu amelleri yerine getirirdi. İşrak namazına kadar bu ibadetlerle geçirilir, daha sonrada işrak namazı kılınırdı.
Yine Mübarek Üstadımız, İşrak namazından sonra da yatmaz, rızkını kazanmak için işyerine giderdi. Üstadımızın yanında çalışan ve hergün kendisini evden arabayla alarak işyerine götüren bir kardeşimiz başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatmıştır:
’Efendi Hazretlerini, her gün sabah saat yedide işyerine götürmek için evinden alırdım. Bir keresinde Efendi Hazretlerini almaya geç kalmıştım. Efendi Hazretleri de bu arada evin de durmayıp yola kadar inmiş. Mübarek arabaya binince ’Oğlum, niye geç kaldın? Benim için vakit çok değerli, benim merdivenlerden inerken okuduğum virdlerim var, arabada giderken yaptığım virdlerim var, dükkâna varınca yapacağım vazifelerim var, ben bunları vaktinde yapmayı kendime prensip edinmişim, bunun aksaması hoşuma gitmez, o yüzden vazifene dikkat et’ dedi. Mübarek Efendi’nin hizmetine gereken hassasiyeti göstermediğimizden dolayıdır ki, arabamla ufak bir kaza geçirdim. Ben bu hadisenin başıma gelmesinin Efendi Hazretlerinin gönlünü bu sebepten dolayı incitmemden kaynaklandığını anladım; fakat Üstadım da kazadan meydana gelen masrafları kendisi karşılamak suretiyle ahlâkının büyüklüğünü bir kez daha bizlere gösterdi.
Evet, Allah’a itaatte devamlılık çok önemlidir. Nasıl ki bir damla su taşa sürekli çarpa çarpa o taşta oyuk açıyorsa, Allah’a itaat etmek suretiyle dökülen ilâhî nurlar sebebiyle katılaşmış kalpler de yumuşayacaktır. Böylece kul, merhamet sahibi, şefkat sahibi bir hale gelecektir.
Mübarek Efendi Hazretleri Kur’ân’ın ve Sünnet’in emirlerine göre bir ibadet prensibi takip ederdi. Cenâb-ı Allah’ın şu emri mucibince bizlere şöyle nasihat ederdi. ’İpliğini kuvvetlice büktükten sonra çözen kadın gibi olmayınız’ (Nahl sûresi, 16/92) derdi. Böylelikle bizlere yapacağımız ibadetlerde sabırlı ve sebatlı olmayı, bir ibadete başlayınca üç beş ay devam edip sonra ondan usanıp ibadetlerden el çekmenin insanı manen büyük bir kayba uğratacağını sohbetlerinde devamlı hatırlatırdı. Cenâb-ı Hakk (c.c.) bu hususta Kur’ân-ı Kerim de şöyle emir buyurmaktadır: ’Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et.’ (Hicr sûresi, 15/99) Öyleyse kula gereken Rabbine kavuşuncaya kadar itaat üzere yaşamaya devam etme mücadelesini vermesidir.
Üstadımız (k.s.) yine bir gün sohbet için Kırıkkale’ye gelmişti. O günlerde bir hayli de rahatsızdı. Sohbet olacak kardeşimizin evi de binanın beşinci katında idi. Rahmetli Üstadımız merdivenleri yavaş yavaş çıktı. Bazen takatinin kesildiği yerde arkadaşlar tarafından getirilen oturağa oturarak nefesini toparlayıp yeniden merdivenleri çıkmaya devam etti. Bu esnada Üstadımız hiçbir zaman aklımızdan çıkmayacak şu sözleri söyledi. ’Allah (c.c.) (kulları için/ dostları için) âdetinden vazgeçmez, biz de kulluğumuzdan vazgeçmeyiz.’ Hakikat şu ki nice sıhhatli insanlar Allah’a kulluk vazifelerini yerine getirmemek için veyahut kendisini Allah’a daha iştiyaklı bir şekilde ibadet etmeye sevk edecek ortamlara gitmemek için birçok bahaneler üretiyor, böylelikle de ömür sermayelerini nefsin heva ve hevesi uğruna tüketiyorlar. Halbuki insanoğluna gereken, ömrünü heva ve hevesin peşinde değil Allah’ın rızasını kazanma uğrunda harcamasıdır.
’Allah’ım! Ölmeden önce uyananlardan ve Sen’in taatında sebat edenlerden eyle bizi... Âmin’
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • AHMET ATEŞ

    Rabbim sizden razı olsun hocam

2 kişi yorum yazdı.