Özlenen Rehber Dergisi

1.Sayı

Tasavvufun Menşei ve Toplumsal Hayata Etkisi

Erol KILIÇ Özlenen Rehber Dergisi 1. Sayı
İslâm dinî, asırlar boyunca çeşitli yöntemlerle anla?ılıp hayata tatbik edilmeye çalı?ılmı?tır. Her metot ya da sistem, bir bakı? açısına göre dini yorumlama yoluna gitmi?tir. Bu farklı bakı? açıları dinimizin ve güzel Peygamber’imizin farklı yönlerinden mülhemdir. Nitekim Kur’an ve Sünnet’in; itikadî, amelî, ahlâkî yönleri vardır. İlk asırdan itibaren Müslümanlar, Kur’an’ı doğru anlama gayreti için tefsir adında bir disiplin olu?turmu?lar, kelâm dinin itikadî hassasiyetini ve fıkıh disiplini de, ameli sorumlulukları sistemle?tirmi?lerdir ve bir metodolojiler dizisi olu?turmu?lardır. Fıkıh usulü diye bir anlama teorisi de olu?turdular. Tasavvuf ise, dinin di?er alanlarını da ihmal etmeden Efendimizin ahlâk-ı kemalâtını muhafaza için dinin bu yönünü kurumla?tırmı?tır.

Tasavvuf zihinsel düzeyde bu ahlâkî olgunlu?un adı olurken tarikatlar da bu geni? nübüvvet bahçesinde açan farklı çiçeklerin adı olmu?tur. Yani tarikatlar, tasavvuf dü?üncesinin hayata geçirilmesidir. İfade etti?imiz gibi aslında bu kurumlar dü?ünce ve uygulama olarak Hz. Peygamber döneminde var olmasına kar?ın, bir müessese olarak M.S XII.yy.’dan itibaren yer almaya ba?ladı. Arapça’da ’yol’ anlamına gelen tarikat, tasavvuf litaratüründe ise Allah’a(c.c) yakla?mak ve onun ho?nutlu?unu kazanmak maksadıyla takip edilmesi gereken manevî yoldur.

Klasik anlamda H. VI. yy.’dan itibaren toplumun her kesimine hitap eden, özel olarak geli?tirilmi? ir?at metotları, seyr-i sulûk usûlleri, adaba dair kuralları, zikir anlayı?ları olan sistematik bir yapıya kavu?turarak İslâm co?rafyasının en uç noktalarına kadar kurulan tekkeler vasıtasıyla önce Irak havalisi, sonra Horasan yöresi ve giderek bütün İslâm beldeleri binlerce tekke ve dergâh ile dolmu?tur.

Tabiîdir ki İslâm aleminin bir numaralı kurumu haline gelen tekkelerin kendilerine has bir yapısı, çok yönlü fonksiyonları olmu?, bu fonksiyonlarını en iyi ve en sa?lıklı bir ?ekilde yerine getirebilmeleri için i?leyi? biçimini hazırlayan nizamnâmeler hazırlanmı?tır. Bu konuda ilk düzenleme Ebu Said Ebi’l-Hayr (440/1048) tarafından yapılmı?tır. Ancak klasik bir tarikat hüviyetine sahip bir ocak olarak ortaya çıkan ilk tarikat; genel kabule göre Abdü’l-Kâdir Geylânî(ö. 562/1165)’ye nispet edilen Kâdiriyye Tarikatı’dır. Müessese olarak olu?an tarikatlara bir tablo halinde bakacak olursak;

Kâdiriye Abdü’l-Kâdir Geylânî v. 562/1165 Ba?dat
Yeseviye Ahmet Yesevî v. 562/1167 Yesi
Rifaiye Ahmet Rufaî v. 578/1182 Basra
Bedeviye Ahmet Bedevî v. 675/1276 Mısır
Şazaliye Ebu Hasan Şazelî v.656/1258 Mısır
Halvetiye Ömer Halveti v. 800/1398 Herat
Sâdiye Saduddin Cibavî v. 700/1300 Suriye
Sühreverdiye Ş. Sühreverdî v.632/1254 Ba?dat
Kübreviye Necmuddin-i Kubra v.618/1221 Türkmenistan
Mevleviye Mevlana Celaladdîn-i Rûmî v. 672/1273 Konya
Bekta?iye H. Bekta?-ı Veli v. 669/1270 Hacıbekta?
Nak?ibendiye Bahaddin Nak?ibend v. 791/1389 Buhara

?eklinde sıralanırlar. İlk olarak milâdî 12. yüzyıldan sonra kurulmaya ba?layan tarikatlar, tarihî süreç içinde birçok alt kollara ayrılmı?lardır. Öyle ki, bu sayı 400’lere dayanmı?tır. En genelde İslâm dünyasında 400 civarında olmakla birlikte aslında bütün tarikatlar, bir tasnife göre 12 ana tarikattan do?mu?lardır. Büyük bir kısmı var olmakla birlikte bütün bu tarikatların, bugün ya?adı?ı da söylenemez. Bir kısmı süreç içinde yok olmu?tur. Yine süreç içinde aynı kaynaklardan beslenen birçok yeni tarikat da ortaya çıkmı?tır. Tarikatlar ve onlara ba?lı kurumlar tekke, zaviye v.s yüzyıllar boyu sadece ibadet yeri olarak de?il; aynı zamanda e?itim-ö?retimin yapıldı?ı, toplumu ilgilendiren güncel meselelerin görü?ülüp karara ba?landı?ı, hükümet kona?ı, mahkeme, misafirhane, genel ve siyasî bilgi edinme yeri, hatta konferans merkezi olarak hizmet vermi?tir. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı Devleti bünyesindeki tekke ve zaviyelerin, köylerin geli?mesinde ve ilerlemesinde büyük bir hizmet yaptı?ını bilmekteyiz. Zaviyelerdeki Allah dostları yani Mür?id-i Kamiller, Osmanlı Devleti’nin kurulu?undan itibaren “köy gençlik ocaklarını” nüfûzları altına alarak buralara tasavvuf ilkelerini yerle?tirmi?lerdi. Böylece bunlar da ?ehirlerdeki ahi te?kilatları gibi manevî birlik kazanmı?lardı. Tekke ve zaviyelerin bir kısmı devlet tarafından, bilhassa yolculuk için tehlikeli olan yerlerde, tesis ediliyordu. Bu bakımdan da?larda, korkunç ve tehlikeli bo?az ve geçitlerde tesis edilen tekke ve zâviyeler; askerî sevk ve idareyi kolayla?tırmak, ticarete engel olabilecek e?kiya, haydut vb.. gibi kimselere mâni olmak için birer jandarma karakolu vazifesi de görüyorlardı. Tamamen vakıflara ba?lı olan bu müesseseleri hemen her yerle?im merkezinde görmek mümkün idi. Yine Osmanlı Beyli?i’nin kurulu?unda Babaîlik, Ahilik gibi tarikatlar mühim rol oynamı?tır. 14. yüzyıl sonlarıyla 15. yüzyılda bu tarikatların kuvvetlenerek Anadolu’nun siyasî tarihinde söz sahibi olmaları ise, beyli?in bunları himayesinden do?mu?tur. Osmanlı padi?ahlarıyla devlet adamları tarikat erbabına kar?ı, kurulu?tan itibaren büyük bir hürmet göstermi?ler, birço?u tarikat ?eyhlerine intisap etmi?ler ve onların terbiyesinden istifade etmi?lerdir. Bunun bir neticesi olarak da, adlarına tekkeler açtırıp vakıflar yaptırmı?lardır. Osmanlı sultanlarından bazıları tarikat mensubu ki?ilerden, sava?a giderlerken gaza kılıcı ku?anmı?lar, onları seferde beraberinde götürmü?lerdir. İ?te bu hürmet 14. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlılarda Ekberiyye, Bistamiyye, Zeyniye gibi tarikatlerin yaygınla?masına vesile olmu?tur. Osmanlının son dönemine kadar tasavvufî cemaatler içtimaî hayatta büyük ölçüde etkili olmu?lar ve halkın manevî ya?antısında önderlik etmi?lerdir. Bir çok alanda çok önemli ?ahsiyetler çıkarmı?lardır. Tasavvuf sadece manevî tekamülle ilgilenmemi? aksine edebiyat, hat sanatı, tasavvuf musikisî, kelâm, astronomi, gibi bilimsel ve kültürel alanda faaliyet göstererek toplumun kültürel hayatına katkıda bulunmu?tur.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.