Özlenen Rehber Dergisi

107.Sayı

Evrâd-u Ezkâr - IV - Evrâd'ın Mahiyet ve Çeşitleri

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 107. Sayı
Evrâd’ın Mahiyet ve Çeşitleri:
Evrâd, kulun Rabbine yakınlık maksadıyla yerine getirmeyi kendine vazife edindiği her türlü nafile ibadetlerdir. Bu itibarla, Kur’ân ve Sünnet’te sarahaten emredilen ve tavsiye edilenler başta olmak üzere her türlü ibadet ve taat nevi vird edinilebilir.Geçen ayki makalemizin devamı olarak bu ay da evrad u ezkar çeşitlerinden bir kısmını daha zikretmeye çalışacağız.
Dua:
İbadet nevileri içerisinde dua, büyük bir ehemmiyete haizdir. Cenâb-ı Hakk (c.c.): ’Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!’ (el-Furkân, 25/77) buyurmuştur. Duanın ehemmiyetini ifade eden birçok hadis mevcuttur. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
 Enes b. Mâlik (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Dua, ibadetin özü (yani beyni, ruhu)dir.’ (Tirmizî, Deavât, 2)
 Ebû Hureyre (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Allah Teâlâ’ya, duadan daha üstün bir şey yoktur.’ (Tirmizî, Deavât, 1)
 Nûman b. Beşîr (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Dua ibadetin ta kendisidir. ’Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, size icabet (ve duanızı kabul) edeyim.’ (el-Mu’min, 40/60)’ (Ebû Dâvûd, Vitr, 23)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in bizatihi ettiği ve ümmetine talim eylediği birçok dua vardır. Bu nedenle, Kütüb-i Sitte sahipleri ve diğer birçok muhaddis, kitaplarında dua için müstakil bölümler, baplar açmışlardır. Hatta, Efendimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen dua ve zikirlere has olarak; ’Ezkâr’, ’Amelü’l-yevmi ve’l-leyle’, ’Deavât’ vb. isimlerde eserler tasnif edilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in, sahâbesine bazı özel vakitlerde tavsiye ettiği dualardan birkaçını zikretmek istiyoruz:
 Muaz b. Cebel (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.), onun elini tuttu ve şöyle buyurdu: ’Ey Muâz! Vallahi, muhakkak ki ben seni seviyorum. Vallahi, muhakkak ki ben seni seviyorum.’ (Rasûlullah devamla): ’Sana (bir şey) tavsiye edeyim, (onu) her (farz) namazın sonunda (okumayı), katiyen terk etme: ’Allâhumme einnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetik/Allah’ım! Seni zikretmekte, sana şükretmekte ve sana güzelce ibadet etmekte bana yardım et!’ dersin.’ buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 361)
 Âişe (r.anhâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Yâ Rasûlallah! Şayet hangi gecenin Kadir gecesi olduğunu bilirsem o (gece)de ne dememi tavsiye edersiniz?’ dedim. (Rasûlullah): ’Allâhumme inneke afuvvun, tuhibbu’l-afve fa’fu annî/Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.’ de!’ buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 84)
Peygamberimiz (s.a.v.)’in bunun gibi belirli bir zamana, ibadete, işe ya da hadiseye bağlı olarak ettiği duaları olduğu gibi, herhangi bir kayda bağlı olmadan ettiği dualar da mevcuttur. Bir mü’min, gücü nispetinde bunları ezberlemeli, öğrenmeli, okumalı ve böylece bu duaları kendisine vird edinerek Efendimiz’e tabi olmaya çalışmalıdır.
Bugün meşhur evrâd ve hizblerin büyük bir bölümünü Rasûlullah (s.a.v.), Ashâb-ı Kiram ve onlardan sonra gelen büyüklerin duaları oluşturmaktadır. Sair tesbihât, salavât ve ezkârın da aynı zamanda birer dua olduğunu düşünürsek, ’evrâd ve hiziplerin tamamını Cenâb-ı Hakk’a yönelik dua, niyaz ve yakarışlar teşkil etmektedir’ diyebiliriz.
Zikir-Tesbihât:
Tesbihât kelimesi, ibadet nevilerinin her birinde var olup bir mü’minin hayatının her bir cüzüne yayılan; istiğfar, hamd, tesbih, tekbir, tehlil vb. zikir nevilerine şamil genel bir ifadedir.
Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’de tüm nevileriyle zikir ve tesbihâtı emretmiştir. Bu hususta birçok âyet-i kerime vardır. ’Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. O’nu sabah akşam tesbih edin.’ (el-Ahzâb, 33/41-42) âyet-i kerimesi, mü’minlere bu hususta apaçık bir emirdir.
Zikir ve tesbihât hakkında Efendimiz (s.a.v.)’den mervi birçok hadis-i şerif vardır. Biz burada Peygamberimiz’in günlük olarak eda ettiği ve Sahâbesine emreylediği belirli sayılardaki tesbihâta işaret etmek istiyoruz ki, ’Sahâbe (r.anhüm)’den, bir gün içerisindeki virdi on iki bin tesbih olan kimseler vardı. Yine onlar içerisinden virdi otuz bin olanlar vardı.’ (Bkz.; İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, c.1, s.353)
- İstiğfar (Estağfirullâh):
 el-Eğarru’l-Müzenî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Muhakkak (bazen) kalbime bulut (gibi bir hal) çöker ve ben Allah’a günde yüz defa istiğfar ederim.’ (Müslim, Zikr-Dua-Tevbe, 12)
- Tevhid (Lâ ilâhe illallâh):
 Ebu’d-Derdâ (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Herhangi bir kul 100 defa ’lâ ilâhe illallah’ derse, Allah kıyamet gününde onun yüzü ayın on dördü gibi olduğu bir halde diriltir. Ve onun sözünün benzerini veya daha fazlasını söyleyen hariç, o gün onun amelinden daha faziletli hiçbir kimsenin ameli (Allah’a) yükseltilmez.’ (Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, c.2, s.103, h.no:994)
 Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hâni’ (r.anhâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.)’e geldim ve: ’Yâ Rasûlallah! Muhakkak ben (yaşlılıktan dolayı) ağırlaştım. Bana otururken söyleyebileceğim bir şey öğret!’ dedim. (Rasûlullah): ’100 defa ’Allâhu ekber’ de, bu senin için üzeri örtülmüş ve kabul edilmiş yüz (kurbanlık) deveden daha hayırlıdır. 100 defa ’Elhamdulillâh’ de, bu senin Allah yolunda (cihad için) gemlenmiş, eğerlenmiş ve yükünü hazırladığın yüz attan daha hayırlıdır. 100 defa ’Subhânallâh’ de, bu senin için İsmail (a.s.)’ın neslinden yüz köleyi azat etmenden daha hayırlıdır. 100 defa ’Lâ ilâ illallah’ de, (bu) hiçbir günah bırakmaz ve hiçbir amel de (sevap ve fazilet bakımından) onu geçemez.’ buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, s.2034, h.no:27937)
- Havkale (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh):
 Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, sözünü çok söyleyin. Zira o Cennet hazinelerinden bir hazinedir.’ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, s.621, h.no:8387)
 Esed b. Vedâa’nın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Kim her gün yüz defa ’Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ derse ona ebediyen fakirlik isabet etmez.’ (Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, c.2, s.357, h.no:2394)
İtikâf:

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in Ramazan ayına mahsus eda ettiği itikâf da, yine evrâd cümlesinden sayılabilecek mühim bir ibadettir. Nebi (s.a.v.)’in muhterem eşi, annemiz Âişe (r.anhâ)’dan rivayet edildiğine göre; Nebi (s.a.v.), Allah onu vefat ettirinceye kadar Ramazan’dan son on günde itikâfa girerdi. (İrtihal eyleyince), O’nun ardından zevceleri itikâfa girdiler. (Buhârî, İ’tikâf, 1)
* * *
Yukarıda zikrettiklerimizin yanı sıra; tefekkür, gözyaşı, kaylule uykusu gibi sünnette varit olan sair ameller de evrâd kapsamında ve diğer evrâd nevilerinin tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir.
Ayrıca; ’Selef-i sâlihîn, her gün içerisinde dört şeyi bir arada yapmayı müstehap sayarlardı: Oruç, az da olsa sadaka, hasta ziyareti, cenaze merasimine katılmak. Zira bir haberde şöyle buyrulmuştur: ’Bir gün içerisinde bu dört şeyi bir arada yapan kimsenin günahları affolunur.’ Diğer bir rivayet ise: ’(Bunları yapan) cennete girer.’ şeklindedir. Şayet bunlardan bir kısmını yapar, diğer kısmını yapmaktan âciz kalırsa, niyetine göre hepsinin sevabını elde eder.’ (İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, c.1, s.352-353)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.