Özlenen Rehber Dergisi

30.Sayı

Hayatımızı Nasıl Mutlu Kılabiliriz?

Nermin KAYA Özlenen Rehber Dergisi 30. Sayı
Dünya hayatının akışını, kontrol potansiyelini taşıyan insan, çok kapsamlı ve kapasiteli bir varlıktır. Ancak o, özelliklerini tanıyıp geliştirme yolunda çoğu kez bilinçsiz davranmaktadır. İnsanoğlu, kendindeki gizli cevherleri keşfedip maddî ve manevî yönden gelişmeye çalıştığı ölçüde yükselebilecek bir yapıya sahip olmanın yanında, bunlara dikkat etmezse alçalmaya da uygundur. Kur’ân’da insanın en güzel şekilde yaratıldığı ifade edilirken, ilâhî direktiflere uyulmadığı takdirde aşağısı bir varlık haline gelebileceği de belirtilmektedir.(1)

Kendimizi daha iyi tanımamız ve insanca yaşama çabası içinde olmamız, bizi ihtiyaçlarımıza daha uygun bir hayat tarzına ve mutluluğa götürecektir. Bu aslında ’yarattığını en iyi bilen’ tarafından, insanlara kendi cinsinden elçiler ve ilâhî kitaplarla bildirilmiştir. Bu noktada Müslüman’a düşen, ilâhî mesajı iyi anlayıp kendini tanıyarak, Kur’ân’ın öngördüğü şekilde yaşamak, zaaflarını kontrol ederek mükemmelleşme yolunda gayret etmektir.

Davranışlarda kontrolü sağlayabilmek için, kişinin kabiliyet ve kapasitesine göre bir hedefi bulunmalıdır. Tanımlanmış bir hedefi olmayan kişinin enerjisi boşa harcanmaktadır. İnanan insan için dünya hayatının hedefi ise, Yaratıcı’sının hoşnutluğunu kazanabilecek bir hayat yaşamak ve güzel davranışlar gerçekleştirebilmektir. Aynı zamanda bu hedefler alternatifli olmalıdır. İnsan, hedeflerinden birine ulaşamayınca diğer hedef devreye girmeli, böylece hayal kırıklığının sebep olabileceği, çöküntüden korunmalıdır. Engelleri, bizi geliştiren ve enerjiye dönüştüren barajlar gibi değerlendirmeliyiz. Aslında insanlar tembel değildir. Sadece kendilerine ilham kaynağı oluşturacak kadar güçlü ve belirli hedefleri yoktur. Hedefler mıknatıs gibi olmalı, kendilerine, ulaşmayı sağlayacak her şeyi çekmelidir.

Bazen sonuçlara kilitlenmek kaygıyı artırabilir; bu bakımdan geçen sürece aldırmaksızın, amaçları gerçekleştirebilmek için ilgili noktalara yoğunlaşarak performansı en üst düzeyde kullanabilmek gereklidir. Hedefe ulaşma olduğunu bilmeden hedefi nasıl vuracaksınız?

Ruhsal hareketler, ancak tabiî her gâyeye yöneldikleri zaman ortaya çıkabilirler. Kişi eldeki gerçeklere göre hareket ederse, hedefe ulaşma yolunda hızla ilerleyebilir. Hedefin netleşmesi için sistem, ortam ve perspektifi iyi belirlemek gerekir. Hedefe ulaşamama korkusundan ziyade, engelleri aşma noktasında özgüven tazelenmelidir. Sonuca kilitlenmeden ziyade, sürece, diz bağı konular üzerinde tartışma daha verimli olabilir. Kararlılığın gücünü kullanabilenlerin önünde durmak mümkün değildir.

Kişi, dünya hayatında mutlu olabileceği konusunda, kendine güvenmelidir. Çünkü ümidini kaybetmiş olanın, başka kaybedeceği şeyi kalmaz. Her türlü işe girişmek için iradeye sahip olan insan mutluluğa ulaşabilir. Bazı sıkıntı ve zorluklar karşısında bitkinlik ve başarısızlık korkusuna kapılmamalıdır. Bir şeyden korkma, onun içine düşmekten daha tehlikelidir. Korkulan şeyin üzerine gitmek gerekir. Bu cesareti gösterdiğinizde o şeyin korkulacak bir yanının olmadığını göreceksiniz.

İnsan, içinde bulunduğu durumu çok iyi anlamalı ve en iyi şekilde değerlendirmeye çalışmalıdır. Çevreyi ve durumu, size en iyi şeyleri verebilecek şekilde tasarlamalısınız. Durumu alternatiflendirmek ve içinde bulunulan anı kontrol altına almaya çalışmak gerekir. Her şeyi yerinde ve zamanında yapan başarılı olur. Psikolojik yönden rahat olanın başarısı artar. Bu da ancak kişinin içinde bulunduğu anı çok iyi yorumlayıp değerlendirmesiyle gerçekleşebileceklerdir.

İstediğiniz sonuçların zihinsel ve fizyolojik tohumlarını ekmezseniz, yabanî otlar kendiliğinden büyüyecektir. Siz kendinizi faydalı şeylerle meşgul etmez, vücut bahçesinde güze ve faydalı davranış meyvelerinin yetişmesi için gayret etmezseniz; nefis ve şeytan boş durmayacak, sizi lüzumsuz hatta zararlı işlere sürükleyecektir.

Kişiye motive etmek için daha önce gerçekleştirilen ’başarma durum’ unun gücüne benzer başka bir güç yoktur. Başaracağına inanan kişi başarılı olur. Bütün yapılması gereken, beyni başarmak için programlamaktan ibarettir. Kaybedeceğinize değil inanmak, aklınızdan geçirirseniz dahi sonucun hüsranla neticeleneceği çok büyük ihtimal haline gelir. Her durumda pozitif enerjiyle yüklü olanlar daima başarılı olurlar.

Kişi kendini, başarı yolunda belli bir noktaya taşımadıkça diğer insanlarla münasebetlerinde muvaffak olamaz. Bir atasözünde de: ’Zamanından önce öten horozun, başı kesilir.’ ifadesiyle bu durum vurgulanmıştır. Horoz başı kesilmesine rağmen günün erken doğmasına hiçbir etki edemez. Gün yine zamanı gelince doğar.

’Zenginlik, servet çokluğu değil gönül zenginliğidir.’(2), ’Haline şükretmeyen insan, zenginliğinin sefasını süremez.’, ’Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, çünkü geri dönmek zorunda kalabilirsin.’ Bu yaklaşımlar, eldeki imkânları en iyi değerlendirme açısından yorumlanarak ibretler çıkarılabilir.

İhtiyaç halinde anahtar aramak yerine, anahtar olabilmelidir. Nerede nasıl hareket edeceğini bilmek, mutlu olabilmenin ve yaşamanın yarısıdır. Bütün münasebetlerde dürüstlük, en iyi hareket tarzıdır. Siz işe yarar donanımlar edinin, mutlaka değerlendirileceksiniz.

İslâm’ın saygı gördüğü toplumlarda, kişinin iyi ve makbul huylar ile donanması belki kolay olabilir; ancak İslâm’ı sırdan bir obje olarak değerlendiren toplumlarda durum aynı şekilde olamayabilir. Bu durumda çok daha uyanık ve basiretli olmak gerekmektedir. ’O gün, ne mal fayda verir, ne de evlât; ancak Allah’a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler o günde fayda bulur.’(3) Dolayısıyla Müslüman, başkalarının sahip olduklarıyla meşgul olmaktan ziyade, gönül dünyasını zenginleştirmeye çalışır. Bu arada kişisel gelişimini de tamamlayarak, maddî sahasını da mükemmelleştirebilir. Şartların menfî olanlarını müspete çevirmek için çalışmalıdır. Böyle gayret edenlerin amelini, Allah boşa çıkarmaz. Herkese çalıştığının karşılığını verir.

Mutlu olabilmenin bir kaynağı da insanlar arası iletişim donanımlarına sahip olmaktır. Dost ve akraba ilişkilerini gerekli seviyede tutabilenler, onulmaz hatalar yapmazlar. İletişim hataları hayatımızı derinden etkiler ve kişiyi mutsuz kılabilir. İletişimde göz, başlı başına bir mesaj kaynağıdır. Bir kimse gözünüze bakıyorsa size ilgi ve saygı duyuyor, aynı zamanda içtenlikle hareket ediyor demektir. Öte yandan bir kimse gözünü, gözünüzden kaçırmakla sizden bir şey saklamak durumunda olduğunu ifade edebilir. Göz ilişkisi kurulduktan sonra, diğer ilişkiler yavaş yavaş kurulur ve kişinin bu başarısı, mutluluğunun vesilesi olur.

En dolu vakit, kendimizi geliştirmeye çalıştığımız anlardır. Kitaplarla dost olmak sizi canlı, uyanık tutar ve size çok şeyler katar. İnsanda cehalet, öğrenme ihtiyacı durunca başlar. Cehalet de mutsuzluğa boyun eğmektir. Bu da ancak okuyarak, okuduğunu anlayarak ve anladığını hayata geçirerek oluşturulan bir ideâl ile giderilebilir. Bu ideal; insanın maddî, manevî bütün güçlerini kullanması noktasında kişiye güç verir. Yeteri kadar sebebe sahipseniz, onun nasıl yapılacağını mutlaka öğrenirsiniz. Yeteri kadar sebebiniz varsa eninde sonunda bu dünyadaki her şeyi yapabilirsiniz. Yeter ki mutlu olabilmek için sebepler arayınız. Sebep Allah (c.c.)’ nun rızası ise bu bireye hem dünya, hem de ahiret mutluluğu kazandırır, değil ise sadece dünya mutluluğunu verebilir.



Kaynakça:
1. et-Tin, 95/4-5.
2. Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekat 120, (1051); Tirmizî, Zühd 40, (2374).
3. eş-Şuarâ, 26/89.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.