Özlenen Rehber Dergisi

36.Sayı

Editörden...

Abdurrahman ÇALIŞKAN Özlenen Rehber Dergisi 36. Sayı
KIYMETİNİ BİLEMEDİK
GERÇEK ÜMMET OLAMADIK

Değerli mü’min kardeşlerim!
Ümmet bilincinin zayıfladığı, hayatımıza tekdüzeliğin hâkim olduğu bir zamanda yaşıyoruz gerçekten. Gün geçmiyor ki, bu zayıflığımızın kerametiyle bizleri üzen bir olay meydana gelmesin. Bir binanın tuğlaları misali gibi olmalıydı tüm din kardeşlerimiz ya da bir bedenin uzuvları gibi değil mi? İçlerinden birisine bir sıkıntı maraz olsa, hepsi birden onun feryadına koşmalı, derdiyle dertlenmeli, sıhhatinin huzurunu da birlikte yaşamalı. Ya korkularımız... Rahatımız... Bana dokunmasınlar da... Bu zamanın gerekleri asr-ı saadetinkinden farklı(!)...
Ne zaman ki, tüm inananları üzecek, ancak çok da fazla üstesinden gelemediğimiz bir olay vuku bulsa; hac ibadetinin ifası için kılıçsız yola çıkan Cihan Serveri ve Kutlu Ashâb’ının, kâfirlerin engelleriyle karşılaşıp da silahsız olmalarına rağmen Rıdvan Beyatı’ndaki rikkate gelmiş kalplerden yükselen ihlâs kuvvetinin küffarı nasıl da titrettiği ve anlaşma yapmak zorunda kaldıkları Hudeybiye günleri aklıma gelir. Düşmanla o an mücadele edecek zahiri donanımları yoktu belki; ama, kalplerinde îmanları ve Allah Rasûl’ünün yoluna ruhları feda için çırpınan gönülleri vardı.
Tüm din kardeşlerimiz açısından hayatiyet içeren, İslâm hâsitlerinin Müslümanları zayıf görerek buldukları cesaretle, tarihin hemen her devresinde olduğu gibi çeşitli şekillerde onlara saldırmalarının bir benzerini yakınlarda yaşamış bulunduk. Ama bilmeliyiz ki, bazı gayr-i müslimlerin son derece çirkin ve insanlık dışı bir izanla yaptıkları ancak neredeyse tüm dindaşlarının destekledikleri karikatürler, inancımıza saldırının sadece şimdilik gözlenebilen kısmıdır. Esas kinleri ve arzuları ise ortaya çıkmak için fırsatını kollayan niyetlerindedir. Uzun gayetleri neticesinde Müslümanlar birbirlerinden tam da istedikleri gibi uzaklaştı. Her biri artık yalnız. İkinci adım onları teker teker güçsüz kılmak, kendilerine bağımlı kılmak... Kendi aralarındaki savaşları mı? Onlar kurt iştahları yüzünden paylaşamama savaşıdır.
Rabbimiz biz inananları Kur’an’la uyarıyor, ayık olmamızı, onların sahte dostluklarına, çağırılarına kanmamamızı, bütünlüğümüzü deşifre edecekleri hiçbir bilgiyi vermememizi ve birliktelikten ödün vermememizi istiyor: “Ey iman edenler! Sizden (Müslüman) olmayanlardan hiç bir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.”(Âl-i İmran, 3/118.)
Yüce Rabbimiz, onlara fırsat verdiğimiz için bizleri bağışlasın ve Sevgili Peygamberimize dil uzatanlara kahrıyla tecelli etsin inşallah.
Ortaya çıkan bu kötülüğe karşı, mü’min kardeşlerimizden gerek el ile gerek dil ile gerekse de kalben buğzederek farklı şekillerde karşı cevaplar gelmiştir. Ama gönüllerimiz, bu çirkinliğe karşı sahabevî bir cevap veremediğimizi içimizden haykırıyor. Mü’minler kuvvetlerini Allah’tan alırlar, küffar ise iblisten. Hakkın hükmü karşısında iblisin hakikate bir hükmü olamaz ise, hep birlikte kulluğumuzu, kardeşliğimizi yeniden gözden geçirelim de kalplerimiz yakınlık ve kuvvet bulsun ve gayr-i müslimler inançlarımıza saldırabilecek cesaret bulamasınlar.
Peygamber Efendimiz’e karşı son zamanlarda işlenmiş çirkin hadislere karşı hem tüm okurlarımı bilinçlendirmek ve noksanlarımızı bir kez daha gözden geçirmek için gerek Rahmetli Üstad’ımız Abdullah Farukî el-Mücediddî Hazretlerinin, gerekse de başyazarımız Muzaffer Yalçın Hocaefendi ve tüm kardeşlerimizin makalelerinden istifade edileceğini umuyorum.
Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olun.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.