Rehber Dergisi ve Farukiye Vakfı, değerli alim ve arif Abdullah Faruki el-Müceddidi Hazretlerinin Cenab-ı Hakk’a vuslatının 9. sene-i devriyesinde Üstadımızın medfun bulunduğu Ankara ilimizde bir anma etkinliği düzenledi. 11 Aralık 2008 Perşembe günü Afitab Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa güzel yurdumuzun dört bir tarafından katılan güzel insanlarla rahmet ve muhabbet dolu, hasret ve hüzün yüklü bir yâd-ı cemil nasip oldu. Salihlerin anıldığı meclislere rahmetini inzal buyuran Rahmet-i Rahman’a sonsuz hamd u senalar?
Sunuculuğunu Abdurrahman Özcan’ın yaptığı program, şu manalı girizgahla takdim edildi: ’ Bu tip programlara başlarken çok beliğ ve veciz sözler söylenir. Ki program bu sözlerle daha bir anlam kazansın. Fakat, biz çok fazla söz söylemeyeceğiz burada. Sadece bizim için çok kıymetli olan o ismi zikredeceğiz: Abdullah Farukî el-Müceddidî Hazretleri!.. Onu anmaya, Onu anlamaya, Onu yâd etmeye, Ona şükranlarımızı sunmaya hoş geldiniz, sefalar getirdiniz!?
Yâd ettiğimiz Rahmetli Üstadımızın da anlayışı üzere programın açılışı öncelikle Kur’an-ı Kerîm tilavetiyle başladı. En’am Suresinin son ayetleri gönüllere şifa tilavetiyle Hafız Eyüp Özberk hocamızdan sükûnet ve huzur içinde dinlendi. Hocamızın tilavet buyurduğu âyet-i celiler dikkat-i câlip idi. Ayetler Sevgili Peygamberimizin şahsında Onun varislerini de tasvir eder nitelikte idi. Hafızımızın okuduğu fermân-ı ilâhi’den bazı kesitler şöyle idi:
De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti. O, ortak koşanlardan değildi.
De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.
De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mı arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir. (En’am, 6,160-164)
Kur’an tilavetinin ardından Yakup Yüksel kürsüye davet edildi. Yakup Yüksel, Efendi Hazretlerinin bir mürşid-i kamil olarak Hakk’ı ve hakikati öğretmedeki gayretlerinden ve yöntemlerinden bahsetti. Abdullah Farukî el-Müceddidî Hazretlerinin sadece bir edebi, bir sünneti, Cenab-ı Hakk’ın bir hükmünü öğretmek için dahi birçok seyahatler düzenlemekten geri kalmadığını, eğitim ve öğretim için önüne gelen her fırsatı değerlendirdiğini belirten Yüksel Beyefendi, Üstad Hazretlerinin eğitim metodlarından bazılarını şu şekilde ifade etti: ’?Efendi Hazretleri, anlatma, soru-cevap, örnek uygulama, tekrar gibi çeşitli eğitim öğretim metodlarını yerli yerinde en başarılı bir şekilde kullanmıştır. Onun haftalık mutat olarak düzenlediği sohbetleri de başlıbaşına bir eğitim ve öğretim faaliyeti idi. Sohbetlerinde, hadis, akaid ve fıkıh ilimlerine mutlaka yer verilir; bunların akabinde tasavvufî konulara da değinilirdi??
Yakup Yüksel, Mübareğin sohbet usûlünü ise şu şekilde anlattı: ’Abdullah Farukî el-Müceddidî hazretleri her sohbetine sözlerin en güzeli Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlardı. Ardından meşhur hadis eserlerinin birinden bir bölüm okunur, gerekli yerlerde gereken açıklamalarda bulunurdu. Şayet okunan hadis-i şerif, daha önceden bilinen ve ahlak olarak da tatbik edilen bir hadis-i şerifse sonraki hadise geçilirdi. Eğer ilk defa işitiliyorsa ve öğreniliyorsa diğer hadise geçilmezdi. Ve kendisi şöyle derdi: ’Tamam oğlum, sonraki hadisi okuma! Zira bugün yeni öğrendiğimiz bu hadis-i şerifteki sünnetleri uygulayacağız.’ Efendi Hazretleri, Kur’an ve Hadis sohbetlerinin ardından ehl-i sünnet itikadını konu alan bir eserden iman esaslarının konu alan bir konuyu veya Hanefî fıkhına uygun bir ilmihal kitabından fıkhî bir meseleyi ele alırdı. O, sohbetlerini azamî olarak kaynak eserlerden yapmaya özen gösterirdi. Sohbetin sonunda konuyla alakalı sorular varsa cevaplar; işlenilen konunun herkes tarafından azamî dikkatle dinlenilmiş ve öğrenilmiş olmasına dikkat ederdi??
Rahmetli Üstadımızın, fıkhî konular içerisinde özellikle namaz üzerinde ısrarla durduğunu, hadis öğretmedeki üstün gayretlerini, hadislerin Arapça orijinal halleriyle ezberletilmesini teşvik ettiğini, hatta bununla ilgili hadis yarışmaları tertiplediğini, öğrencilerine sohbet ettirerek cesaretlendirdiğini, hafızlara ayrı bir değer verdiğini belirten Yakup Yüksel, Rahmetlinin, dergi çıkarttığını, kitaplar yazdığını, eğitim faaliyetlerinin hayatının her safhasına, seyahatlerine, ticaretine hatta katıldığı düğün merasimlerine dahi yansıttığını şahid olduğu bazı olayları da örnek vererek anlattı.
Daha sonra, Efendi hazretlerinin hizmet anlayışını anlatmak üzere mikrofana davet edilen Mehmet Öz, Üstadımızın ’Ya Rabbi! Ömrümü uzun eyle, ama ömrümün uzun olmasını çok yaşamak için değil; bu dine daha fazla hizmet etmek için istiyorum!? şeklindeki duasını hatırlatarak söze başladı. Rahmetli Efendimizin, hizmette kendisine örnek olarak başta Rasulullah Efendimizi (s.a.v.) ve sahabeyi aldığını, sahabenin ise fedakârlık ve sadakatlerine ayrı bir önem atfettiğini, dolayısıyla hizmet ehlinin iki vasfının ’fedakârlık ve sadakat? olması gerektiğini; tutulan yerin el kopsa da bırakılmaması gerekliliğini, Musab b. Umeyr’in (r.a.) Uhud harbindeki teslimiyetine teşbih ederek anlatan Öz, Efendi Mübareğin hizmet nazariyesinin en geniş manada şu şekilde olduğunu söyledi: ’Onun hizmet anlayışı en geniş anlamda Allah’ın iman ve itaat kapısından kaçan kullarını yine Hakk’ın kapısına rücû ettirmek, Allah ve Rasûlünün muhabbetini onların kalplerine nakşetmek olduğu gibi; mescidin tozlarını almak ve ihvan kardeşine bir bardak su ikram etmek gibi çoklarının küçük gördüğü hususları da onun hizmet ufkunun dâhilindeydi.?
Hizmette asıl olanın ihlas olduğunu, ihlası ise Üstad hazretlerinin ’İhlas eşittir: aşk + edeb? şeklinde formule ettiğini belirten Öz, Rahmetlinin, hizmetin ancak sevgiyle yapılmasını, bunu yaparken de edep dairesinden çıkılmamasını tenbih ettiğini anlattı.
Efendi Hazretlerinin, hizmetlerinde düzene, tertibe, devamlılığa azamî dikkat ettiğini söyleyen Mehmet Öz, merdivenleri çıkacak takatinin kalmadığı günlerde dahi sohbetleri bırakmadığını anlattığında duygsusal anlar yaşandı.
Mübareğin hizmetlerinin Mekke dönemi ve Medine dönemi olmak üzere ikiye ayrıldığını ve artık Medine döneminin başladığını, dolayısıyla hizmette bahanelerin artık kabul görmeyeceğini anlatan Öz, bu dönemin bir hizmet dönemi olduğunu, mübarek üstadımızın anlayışı ve gayreti üzere hizmet edilmesi gerektiğini ifade etti. Ve sözlerini Üstadından öğrendiği bir dua ile bitirdi: ’Rabbim! Yolumuzu ihlaslı kimselerle takviye eyle! Bizi de ihlaslı kimselerden eyle!..?
Mehmet Öz’ün konuşmasından sonra Abdullah Farukî el-Müceddidî hazretlerinin hikemlerinden bazı pasajlar okundu ve Farukî İlahî Grubu’ndan birbirinden güzel ilahiler güldestesi dinlendi.
İlahîlerden sonra kürsüye gelen Mehmet Yalçın, Abdullah Farukî hazretleriyle yaşamış oldukları hac hatıralarından bazılarını anlattı. Duygusal anların çokça yaşandığı konuşmasında Allah dostlarıyla beraberliğin öneminden bahseden Mehmet Yalçın, Rahmetli Efendiyle 13-14 senelik beraberliklerinde birçok seferlere katıldığını, bu seferler içerisinde ise en önemli beraberliklerinin hac yolculuklarında olduğunu ifade etti. İlk olarak 1990 senesinde beraberce hacca gidip o kutsal beldelerdeki atmosferi birlikte teneffüs ettiklerini belirten Mehmet Yalçın, o zamanlar kara yoluyla gittikleri için Bağdat’ta Abdulkadir Geylani (k.s.) hazretlerine uğradıklarını ve orada cereyan eden ibretlik bazı hadiseleri yaşadıklarını anlattı. Sonra Zamanın Sultanı’yla beraber yaptıkları tavafların güzelliğinden, Arafat’ta yaşadıkları zikir hatırılarından bahsederken göz yaşlarına hakim olamayan Mehmet Yalçın, Medine ziyaretleriyle ilgili bazı sözleri şöyleydi: ’Mübarek Efendi hazretlerinin, Rasul-i Kibriya’ya karşı olan sevgi ve saygısı tarife sığmıyacak derecedeydi elhamdülillah. Ve bizlere de bu edebi ve ahlakı alıştırmanın gayreti içerisindeydi. Bizi hiçbir zaman kendi başımıza bırakmadı. Hep beraber olmayı, beraber hareket etme anlayışını en güzel şekilde orada tatbik etti. Eksiklerimiz olduğu zaman da hemen ikaz ederdi. Ferdî ve keyfî hareketlerden bizi menederdi??
Daha sonra da, 53 yaşında Efendi hazretleriyle tanışma şerefine erdiğini belirten Necati Yüksel, Farukî hazretlerinden ilk ders aldığı zamanlardaki anılarını anlattı. Bir Cuma günü Cenab-ı Hakk’ın, Efendi Hazretlerine icâbet vaktinde dua etmesini nasip etmesine şahid olduğunu, imamın hutbeye çıkarken ayağa kalkıp ellerini açarak dua ettiğini anlatan Yüksel, Efendi hazretlerinin şu sözlerini nakletti: ’Necati Efendi, bugün camide bir iş yaptım. Ama bunu mürşid-i kâmilimden duymadım, böyle yap diye. Hiçbir kitapta da okumadım, böyle yapılır diye. Kendim de ilk defa Havza da bu caminin içinde yapıyorum. Dikkatini çekmedi mi, niye sormuyorsun? Oğlum, Hz. Allah insan hayatında ölümü gizledi, bunu kendisi bilir, gizli. Kuran-ı Kerim’de ism-i azamı gizledi. Okursanız, hatmederseniz okumuş olursunuz. Ramazan-ı Şerif ayında Kadir Gecesini gizledi. Evet, 27. gecesinde alametler, rivayetler vardır; ama Allah Rasulü ’Tek gecelerde arayın? buyuruyor. Bir de Cuma var oğlum. Cuma’nın içinde bir saatlik çok şerefli -onun deyimiyle söylüyorum- eşref bir saat vardır. Hz. Allah bugün ilham etti oğlum, açtı bu fakire, imam efendinin hutbeye minbere harekete kalktığı saate tekabül etti. Allahu Teala ilhamla bildirdi ki oğlum yeryüzüne melekleri vasıtasıyla öyle rahmet, öyle feyiz, öyle bereketler indirdi ki buna tazim için ona hürmet için ayağa kalktım oğlum. Meleklerin çokluğundan da parmaklarımın uçlarına dikeldim ve elimi kaldırıp zaman dua ettim.?
Necati Yüksel Beyefendinin konuşmasının ardından sahneye birbirinden manalı ilahileriyle Ömer Koçer geldi. İlahilerden sonra beklenen an geldi ve Abdullah Farukî hazretlerinin ’Gönlümün Tercümanı? buyurdukları, Farukiye Vakfı Genel Başkanı ve aynı zamanda Özlenen Rehber Dergimizin de başyazarı olan muhterem Muzaffer Yalçın Hocafendi kürsüye davet edildi. Abdullah Farukî el-Müceddidî hazretlerinin, dost olarak nisbet edildiği zâtın Hazreti Allah olduğuna dikkatleri çekerek başladığı konuşmasını, bu sayımızda Hocaefendinin kendi köşesinde istifadenize sunduk?
Başyazarımızın irad buyurdukları konuşmasının ardından Abdullah Farukî hazretlerinin kendi sesinden görüntülü olarak hazırlanmış bir sinevizyon gösterimi oldu. Üstad Hazretlerinin çeşitli sohbetlerinden derlenmiş nasihatler güldestesi niteliğindeki gösterim, zaten saatlerdir kendisinden bahsedilen Sultan-ı Zaman’a karşı daha derin bir hasret ve hüznün yaşanmasına sebep oldu. Ve Abdullah Farukî el-Müceddidî hazretlerinin vefatının 9. yılı anısına düzenlen anma etkinliği sinevizyonun ardından unutulmaz hatırâtıyla sona erdi.
Haber ?yâd-ı Cemîl?2008 yâd-ı Cemil
Özlenen Rehber Dergisi 70. Sayı
ben sultan beylinden nuriye öner.sizi devamlı takip ediyorum ve dinliyorum.faruk sultanının evladıyım.sevgilermle bye
s.a rabbim efendimin derecesini ali eyler inş rabbim müridlerinin sayısını ve ihlasını artırır inş yazıda da söylendiği gibi bizler dostunu bile anlatmaktan gerçekten aciziz .inş rabbim bizim sadırlarımıza da abdullah farukiyi anlamayı açar .rabbim inş bizi ona komşu eyler(amin)