Özlenen Rehber Dergisi

76.Sayı

İnsanlığın İftihar Tabloları...bülbüller Gül'e Hasret, Gül de Rabbine...

Abdullah Eken Özlenen Rehber Dergisi 76. Sayı
Bülbüller Gül’e Hasret, Gül de Rabbineİslâm dininin iki kaynağı vardır. Biri Allah’ın (c.c.) kitabı Kur’ân-ı Kerim, diğeri ise Efendimiz (s.a.v)’in sünnetidir. Sünnet; Peygamberin Efendimizin söz, fiil ve takrirlerinin bütününü ifade eden bir terimdir. Mâide sûresi 92. âyet-i kerimede; “Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının...” buyrularak Hz. Allah (c.c.) ve Sevgili Habîbi’ne itaat edilmesi ayrı ayrı zikredilmiştir. Evet, Rasûlullah Efendimize itaat aynıyla Hz. Allah’a itaattir. Emir O’nudur. Kâinatın Sertâcı Efendimiz (s.a.v.): “Kim Sünnetimi ihya ederse beni seviyor demektir. Kim beni severse, cennette benimle beraberdir.” müjdesini vermiştir. (Tirmizî, İlim 16)Efendimiz (s.a.v)’in sünnetlere ittibada Sahabe-yi Güzin efendilerimizin eşsiz bir güzelliği vardır. Onlar Allah Rasûlüne itaatlerinin önüne; hevâyı, nefsi, arzularını, dünyayı, mazeretlerini ve aklı asla geçirmemişlerdir. Rasûlullah Efendimize benzemek onlara nasip olduğu kadar kimseye nasip olmamıştır. “Ashab-ı Kiram” deyince kalpler heyecanlanır. Akla; aşk topluluğu, dünyanın en nadide gülünün etrafında ötüşen ve o cennet gülünün rayihasından gayriyi unutmuş, bütün namelerini onun için besteleyen sayısız bülbüller cenneti gelir.ONLAR AŞK UĞRUNA CANDAN GEÇENLERDİROnlar ki Allah ve Rasûlullah aşkı uğruna candan geçenlerin önderlerdir. Cennete süs, Beşerin Efendisi’ne en layık munislerdir. Onlar ki; Hakk’ın kendilerinden razı oldukları, kıyamette asla utandırılmayacak olan ve nurları cennetin yolunu aydınlatan Hakk kandilleridir. Rabbim şefaatlerinden bizleri mahrum etmesin.Ashâb-ı Kiram Efendilerimiz, kurtuluşun Kur’an ve Sünnet’e bağlı kalmakta olduğunu bildikleri hayatlarının her alanına sünneti yaymışlardır. Bu vesile ile sonraki kuşaklara da Efendimiz (s.a.v)’i en güzel şekilde tanıtmayı başarmışlardır.Sahabe Efendilerimizin mümtaz ahlâklarından birisi de Kur’an âyetlerini ve Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetlerini nefislerinde içtenlikle yaşamaları ve işittikleri her hadis-i şerifi başkalarıyla paylaşarak dini doğru anlayıp yaşanmasına gayret etmeleriydi. Sünnet’in yaşanması ve ihyası uğrundaki gayretleri son nefeslerine kadar hep canlı kalmıştır.Allah Rasûlü Efendimizin Ashabı, olgunluğu, kemâlatı ve fazileti Sünnet’e ittiba ile buldular. Hayatlarını, anlayışlarını Efendimiz (a.s.)’a uymakla bereketlendirdiler. Rabbimizin sonsuz rızasına, tecellisine nail olan Sevgili Peygamberimizin ahlâkıyla sevgi ve rahmete bezenen Sahabe-yi Güzin efendilerimiz, Allah Rasûlü’yle beraber oldukları her anın faziletinden istifade ederek Sevgili’yi adım adım takip ettiler.ONLAR RASÛLULLAH’A CANDAN BAĞLIYDILAR Müslüman olmadan önce Mekke Fethi öncesi görüşmeler için ashabın yanında geceleyen Ebu Süfyan (r.a.), Sabah Ezanı sesini duyan Ashâb-ı Kirâm’ın namaz için hep birlikte seferber olduklarını görünce heyecanlanmış, kendisini öldürmek istediklerini sanmış, hayretle karşılamıştı. Çok korktu ve:’Bunlar ne yapmak istiyorlar? Ey Abbas! Halkın bu halleri nedir? Yoksa, beni mi öldürmek istiyorlar?’ diye sordu. Hz. Abbas:’Hayır! Namaza kalkıyorlar!’ dedi.Ebu Süfyan:’Muhammed’in münâdîsi (müezzini) bunların hepsini kaldıracak mı?’ diye sordu.Hz. Abbas:’Evet!’ dedi.Ebu Süfyan:’Bunların hepsi, kalkınca ne yapacaklar?’ diye sordu.Hz. Abbas:’Onlar Müslümandırlar, Rasûlullah (a.s.)’ın yanına gidecekler!’ dedi.Kendisi de, Ebu Süfyan’ı yanına alıp gitti. Peygamberimiz (a.s.) abdest almaya kalktı.Abdest alırken, Müslümanlar, Peygamberimiz (a.s.)’ın abdest suyunu yüzlerine sürmek için üşüştüler. Ebu Süfyan, bunu görünce:’Ey Fadl’ın babası! Ben şimdiye kadar ne Kisrâ’da, ne de Benî Asfariarın (Rumların) hükümdarlarında, hâkimiyet ve saltanatın böylesini görmedim! Kardeşinin oğlu kadar büyük saltanatlısını görmedim!’ dedi.Hz. Abbas:’Bu saltanat değildir, fakat peygamberliktir! Bunun içindir ki, onun üzerine düşüyorlar! buyurdu.Peygamberimiz (a.s.) namaza başlama tekbirini aldı, Müslümanlar da tekbir aldılar. Peygamberimiz (a.s.) rükûa gitti. Müslümanlar da, hep birlikte rükûa gittiler. Peygamberimiz (a.s.) rükûdan doğruldu. Müslümanlar da, hep birlikte rükûdan doğruldular. Peygamberimiz (a.s.) secdeye vardı. Müslümanlar da, hep birlikte secdeye vardılar.Namaz kılındıktan sonra, Ebu Süfyan: ’Ey Abbas! Muhammed onlara (Müslümanlara) birşey emretse, onlar o emri hemen yapar, yerine getirirler mi?’ diye sordu.Hz. Abbas:’Evet! Vallahi, onlara yemeyi, içmeyi bırakmalarını da emredecek olsa, yine ona itaat ederler, onun emrini yerine getirirler!’ dedi. (M. Asım Köksal, İslâm Tarîhi; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, c. 5, s. 41, İbn Hacer, Fethu’l-bârf, c. 8, s. 6.)Bu hadise, Ashab-ı Kiram’ın Efendiler Efendisine itaatlerinin ne derece kuvvetli olduğunu göstermeye fazlasıyla yetmektedir.Ashab-ı Kiram aleyhimü’r-Rıdvân, Rasûlullah Efendimiz’den öğrendiklerini Efendiler Efendisi (s.a.v.) irtiha ettikten sonra da aynı aşk ve bağlılıkla yaşamışlardır. Örneğin Hz. Peygamber (s.a.v) Kuba Mescidi’ne sık sık gelerek namaz kılarlar idi. Hz. Ömer (r.a.) de Efendimizin adımlarını takip ederek Kuba Mescidi’ne gelerek namaz kılmış ve; ”Eğer bu mescid, etraf memleketlerden birinde olsaydı, develere binip türlü zahmet ve meşakkatlere katlanarak onu ziyarete giderdik” (İbn-i Saad, Tabakat) buyurarak hem Mescid-i Kuba’nın faziletini beyan etmiş hem de Rasûlullah’a tabiiyetinden, Sünnet’inden ne pahasına olursa olsun ayrılmayacaklarını en güzel bir ifadeyle dile getirmişti.Efendimiz (s.a.v.)’i adım adım takib eden sahabelerden biride Abdullah b. Ömer (r.a.)’idi. Hz. Âişe (r.anhâ) onun hakkında; “İbn-i Ömer’den daha çok Rasûlullah (s.a.v.)’in izlerini sürdüren ve konakladığı yerlerde onun yaptığını yapan birine rastlamadım.” buyururdu. (İbn-i Saad, Tabakat) İbn-i Ömer (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’i adım adım takip ederdi. Rasûlullah (s.a.v.) nerede namaz kılmışsa oda oraları hafızasında tutar, her ne vakit buralara uğrarsa namaz kılardı. Hatta Allah Rasûlü (a.s.) bir defasında bir ağacın gölgesinde konaklamış istirahat buyurmuştu. İbn-i Ömer (r.a.)’de bu ağaca uğradığında kurumasın diye köküne su döker onu sulardı.Hz. Ali (r.a.) efendimiz de: “Ben, Rasûlullah (s.a.v.)’den bir şey duyduğum zaman Allah’ın dilediği ölçüde onunla amel etmeye çalışırım” der ve “O’nun (s.a.v.) sünnetini yol edininiz. Zira O’nun sünneti yolların en üstünüdür.” (Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe) buyurarak Sünnet ile amele teşvik ederdi. Sahabe-i Güzin (r.anhüm), hayatın her alanına bir bütün olarak Peygamber Efendimizin bakışıyla bakarlar ve O Eşsiz Güneş’in nuruyla görürler idi. O Ashâb-ı Kiram ki gökteki yıldızlar gibidir, hangisine tabi olursak kuşkusuz hidayet buluruz.Yüce Mevlâ’m, bizleri onların ahlâk, anlayış ve istikametinde ayırmasın.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.