Özlenen Rehber Dergisi

119.Sayı

Tefsir ve Te'vil...

Rıfat AKSAÇLIOĞLU Özlenen Rehber Dergisi 119. Sayı
TEFSİR
Tefsir kelimesi kapalı bir şeyi açmak, aydınlatmak ve ortaya çıkarmak gibi manalarda kullanıl "f-s-r" fiilinin ’tef’il’ vezninden türetilmiştir. Kimilerine göre ise ’s-f-r’ fiilinden galb (harflerin yer değiştirmesin)e uğrayarak ortaya çıktığını söylerler ’s-f-r’ fiilide açmak ortaya koymak manalarındadır. Bundan dolayıdır ki kadın yüzünü açtığında Araplar "sefereti’l-mer’etü" derler. Burada zikrettiğimiz söz konusu iki kelimenin anlam bakımından benzerlikler taşıması ve Arap dilinde mevcut olan "taklib sanatı" göz önüne alınacak olursa "tefsir" kelimesinin bu iki kökten de türediği ileri sürülebilir. Durum böyle olmakla beraber Sözlüğe bakıldığında "s-f-r" kelimesinin maddî, zahiri bir keşf manasına geldiği "F-s-r" kelimesininse manevi bir keşf göze çarpmaktadır.
Tefsir kelimesi terim olarak ise: "Müşkil olan lafızdan murad edilen şeyi keşfetmektir" şeklinde tarif edilmiştir Bir ilim olarak ele alındığı zaman da tefsir: Arap dili başta olmak üzere birçok ilimden yardım alınılarak Allah’ın muradına delâlet etmesi bakımından Kur’ân ayetlerinin içerdiği manaları ortaya koyan ilimdir.
Sahabe devrinde tefsir denilince akla tevkîfî (kaynağı Allah olan) beyanlar geliyordu. Yani bu söz onlara göre Allah’ın veya O’nun elçisinin açıklamalarını ifade etmek üzere kullanılan bir kavramdı. Yani onda hata ihtimali asla söz konusu değildi. Böylece denilebilir ki ashab döneminde "tefsir" lafzı Allah ve Hz. Peygamber’in beyanları için söz konusu iken daha sonraları muhtevası biraz daha genişletilerek sahabe açıklamalarını da içine almaya başladı. Çünkü onlar Kur’ân’ın inişine şahit olmuşlar, hükümlerle sebepler arasındaki münasebeti iyi kavramışlardı.
TE’VİL
"Te’vil" kelimesi, sözlük manası itibariyle aslına dönmek anlamına gelen "evl" kökünden "tefil" vezninde masdar olup, "döndürmek" ve "herhangi bir şeyi varacağı yere vardırmak" demektir. Ayrıca bir lafzın manasını belirleyip "takdir ve tefsir etmek" manalarını da ifade etmektedir.
Te’vil kelimesi, Kur’ân bütünlüğü içerisinde farklı anlamlarda kullanılmıştır. Bunları kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
1. Tefsir: "Onun te’vilini (tefsirini) ancak Allah bilir..."
2. Sebep: "Hakkında sabredemediğin şeylerin te’vilini (sebebini) sana bildireceğim"
3. Sonuç: "Bu daha iyidir ve te’vil (sonuç) bakımından daha güzeldir"
4. Rüya tabiri: "Ve Yûsuf dedi ki: Babacığım! İşte bu daha önce gördüğüm rüyanın te’vili (tabiri)dir"

Genelde lafzı ilk manasına değil de ikinci manasına hamletmek manasına gelen Te’vil terim olarak: "Meşru bir sebep veya delilden ötürü âyeti zahirî manasından alıp, kendisinden önce ve sonraki âyete mutabık, kitâb ve sünnete uygun manalardan birine hamletmek" demektir.
a) Te’vilin Şartları
İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre nasslardan hüküm çıkarmada esas olan, te’vile gitmemektir. Başka bir ifade ile nassların zahirî manalarıyla amel etmek vâcibtir ve kuvvetli delil olmadıkça zahirî manalarını bırakıp te’vile gitmek caiz değildir. Meselâ genel manalı bir nass, kendisini tahsis eden hususî bir nass olmadıkça umum, mutlak manalı bir nass da takyid edici bir nass olmadığı müddetçe mutlak anlam taşır. Emirler de aynı şekilde aksi bir delil bulunmadıkça vücûb ifade ederler. Ancak birbiriyle anlam yönünden çelişir gibi görünen müşkil âyetlerin te’lifi ve manaları gizli bir anlam için sembol teşkil eden âyetlerin yani müteşâbih nasların açıklığa kavuşturulması gibi durumlarda da te’vil kaçınılmazdır. İşte bu hallerde şu şartlar göz önünde bulundurulmalıdır:
1. Te’vile esas alınan mana, lafzın muhtemel manalarından olmalı. Şayet lafız, ihtimâli olmayan bir anlam ile te’vile zorlanırsa, o takdirde yapılan te’vil sahih ve makbul sayılmaz.
2. Te’vil, lafzın ilk akla gelen zahirî manasından alınıp başka manaya çekilmesine elverişli şer’î bir delile dayanmalıdır.
3. Te’vilin şartlarından biri de, yapılan te’vîlin manası açık bir nassa muhalif olmamasıdır. Şayet yapılan te’vil, sahih ve sarih bir nassa ters düşerse, böyle bir te’vil de fâsiddir. Çünkü şartlar tamamlanmış değildir.

Burada şunu da ifade edelim ki, sözünü ettiğimiz şartlar mevcut olmadan yapılan te’viller gayr-i sahih olarak nitelendirilmiştir. Demek ki, makbul ve sahih bir te’vilden söz edebilmek için öncelikle söz konusu şartların bulunması gerekmektedir.
b) Te’vîl İle Tefsir Arasındaki Farklar
Te’vîl ile tefsir arasındaki farkları şöyle sıralamak mümkündür:
1. Te’vil, bir karineden dolayı lafzın muhtemel manalarından birisini tercih anlamı taşıdığı için katiyyet ifade etmez. Fakat tefsir, lafızdaki mananın açıklığa kavuşturulmasında kesinlik arz eder. Çünkü tefsir, Hz. Peygamber ve vahye şâhid olan sahâbîlerden gelen nakle dayanır. Bu yönüyle tefsirin tevkîfî olduğu söylenebilir. Halbuki te’vil, içtihada dayalıdır. Kısacası te’vil, kastedilen manayı dirayetle, tefsir ise rivayetle ortaya çıkarır.
2. Te’vil genellikle nasların manalarında, tefsir ise lafızlarda görülür. Başka bir ifade ile te’vil, lafızlarda kastedilen manayı ortaya koyar, tefsir ise lafzın konusunu beyân eder.
3. Te’vil, tefsire göre daha hususî bir anlam taşır. Çünkü te’vil ilahiyat konularında yazılmış eserlerde, tefsir ise hem bu tür kitaplarda hem de bunların dışında kaleme alman eserlerde söz konusudur.
4. Te’vil kavramı, bâtınî manaları ortaya koymak, tefsir ise hakikat veya mecaz yoluyla lafızların zahirî manalarını beyan etmek için kullanılır.

NOT: Bazı âlimler Rasûlullah (s.a.v.) ve sahabeden yapılan nakillerin dışındaki tefsir çalışmalarını te’vil niteliğinde değerlendirmiş ve bunlara tefsir denmesinin caiz olmadığını söylemişlerdir. Bunu da tefsir ve te’vilin tanımlarıyla temellendirerek tefsirden maksadın o ayetteki Allah’ın muradının ne olduğu söylerken te’vil denirken ise o alimin karineler ışığı altında ondan ne anladığı kastedilir. Tefsirde tevkıfilik varken tevilde tevfikilik vardır.
Tercüme ise; sözlükte, "bir kelâmı bir dilden bir başka dile çevirmek", "bir sözü diğer bir dilde tefsir ve beyân etmek", "bir lafzı, kendisinin yerini tutacak bir lafızla değiştirmek" gibi manalara gelmektedir.
Tercüme terim olarak da: "Bir kelâmın manasını diğer bir lisanda dengi bir tâbirle aynen ifade etmek" demektir. Tabiatıyla sözü bir dilden diğer bir dile nakletmek de, o sözün anlamını diğer dildeki kelimelerle ortaya koymaktan ibarettir. Bu durumda da tercüme edilecek dildeki sözlerin tüm mana ve maksatlarına bağlı kalmak ve tercümeyi buna göre yapmak gerekmektedir. Aksi halde mükemmel bir tercümeden söz etmek mümkün olmaz.
Bilindiği gibi Kur’ân, hem lafız hem de mana yönüyle Allah kelamı olduğundan, onun tam olarak tercümesini yapmak mümkün değildir. Yani insan, bütün gücünü ortaya koyarak Kur’ân’ı tercüme etse de, bu hiçbir zaman, onun bütün mana ve maksatlarını mükemmel şekilde ortaya koyacak bir tercüme olarak nitelendirilemez. İşte bu noktada insanın imdadına ’meal’ yetişmektedir.
Meal ise; Bir sözün manasını her yönüyle değil de, biraz noksanıyla ifade etmek demektir.
İşte söz konusu imkânsızlık nedeniyledir ki, yapılan Kur’ân çevirilerine, "tercüme" denilmekten çekinilmiş, onun yerine daha ılımlı ve yapılan işin mahiyetine daha uygun olan "meal" kelimesi kullanılmıştır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.