Özlenen Rehber Dergisi

158.Sayı

Dinimize Göre Şoförün Ahlakı

Alıasqarhon KASIMOV Özlenen Rehber Dergisi 158. Sayı
عَنْ أَبِى ذَرٍّ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- فِيمَا رَوٰى عَنِ اللّٰهِ تَبَارَكَ وَتَعَالٰى أَنَّهُ قَالَ: «يَا عِبَاد۪ى إِنّ۪ى حَرَّمْتُ الظُّلْمَ عَلٰى نَفْس۪ى وَجَعَلْتُهُ بَيْنَكُمْ مُحَرَّمًا فَلَا تَظَالَمُوا، يَا عِبَاد۪ى كُلُّكُمْ ضَالٌّ إِلَّا مَنْ هَدَيْتُهُ فَاسْتَهْدُون۪ى أَهْدِكُمْ...»
Ebû Zer (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.)’in Allah Tebârake ve Teâlâ’dan rivayet ettiğine göre; muhakkak ki O şöyle buyurmuştur: ’Ey kullarım! Muhakkak ki ben, zulmü kendime haram ettim ve onu sizin aranızda da haram kıldım. Şu halde birbirinize zulmetmeyin. Ey kullarım! Benim kendisine hidayet ettiğim müstesna hepiniz dalalettesiniz. Şu halde benden hidayet isteyin ki size hidayet edeyim.’1
Yukarıda zikretmiş olduğumuz kutsî hadisten yola çıkarak dinimize göre hayatımızın parçası olan alanlarda nasıl davranmamız gerektiğini Allah’tan kalplerimize hidayet talep ederek âcizane incelemeye çalışalım.
’Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve bir çok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz. Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır. Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir. Ve kendilerine binmeniz için ve bir ziynet olarak atları, katırları ve merkepleri de yaratmıştır. Ve sizin bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratacaktır.’2
Dikkat edersek bu ayetin içerisinde hayvanlar ve birçok vasıtalar denildi, ama araba denilmedi. Muasır müfessirler bu ayetin tefsirinde şöyle demektedir: ’Ayetin sonunda ’sizlerin bilmediğiniz şeyleri de…’ cümlesi ile Allah (c.c.), Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde, Kur’an nazil olduğu sırada yok olup da sonradan ilmin gelişmesi ile beraber keşfedilen araba, tren, uçak vs. bizim bilmeyeceğimiz şeylerin yaratılmasına işaret etmiştir.’
Bizim şu anda bildiğimiz şeylerden başka şeyler de keşfedilecek ve ayetin son kısmı buna delalet eder. Belki de yarınımızda uçan teknoloji aletleri ve değişik vasıtalar, arabalar üretilir. O zaman da emin olun ki ayetten ve hadisten muhakkak bize hitap eden şer’î-fıkhî bir hüküm bulunur.
Araba nedir? Allah (c.c.) tarafından verilen bir lütuftur (nimettir). Şu anda bizim bindiğimiz bineklerimiz, ayette bahsedilen o hayvanlardan daha hızlı bir şekilde bizi menzilimize götürür. Demek ki şüphesiz bu Allah (c.c.) tarafından verilen bir nimettir. İnsan için her bir nimet karşılığında Allah’a şükretmek veya küfran-ı nimet olarak O’na nankörlük etmek söz konusudur. Peki Müslüman biri, nimet olarak adlandırdığımız bineği ’arabayı’ kullanırken nelere dikkat etmesi gerekir?
Bildiğimiz üzere Müslüman bir nimete, İslam’ın çizdiği çerçeve dahilinde muamele etmek zorundadır. Yani şeriatın kendisine emrettiği şekilde hareket etmelidir. İslam dini –şeriatımız- bize hayatımızda ne faydalı ise onu yapmamızı emreder, ne de zararlı ise ondan uzaklaşmamızı talep eder. Şu işte faydalı olanı al, zararlı olanı terk et. Asrımızda hangi yenilikler çıktıysa ve daha hangi yenilikler çıkacaksa uymamız gereken kural budur. Çünkü her bir şey fayda için de kullanılabilir, zarar için de!
Şeriatımız hangi meselede olursa olsun, hangi dönemde yaşarsak yaşayalım bize her şeyin fayda ve zararlarını öğretmiştir. Kur’an ve Sünnet’e yönelirsek şahit oluruz ki her türlü sorunumuza orada cevap bulunmaktadır.
Yukarıda ’araba nimettir’ dedik. Allah (c.c.) verdiği nimetlerden bizi sorguya çeker. İslam dini insana sadece ve sadece faydalı olan şeyleri emreder. Peki, buna göre Müslüman bir birey direksiyon önünde nasıl davranmalı?
Bu hususta dikkat edilmesi gereken en önemli kural şudur: İnsanlara faydası dokunsun, zarardan korusun.
Şimdi şu ayeti inceleyelim ve üzerinde biraz düşünelim. ’Allah’ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.’3
Şoförlüğü hak etmeyen çocukları direksiyona geçirmek, hak etmeyenlerin rüşvet yoluyla ehliyet almaları vd. Bu tarz meselelerin hepsinin hükmü yakarıdaki ayete göre nedir? Bu tarz kişiler sebebiyle yollarda bir kaza olursa işte hem bu kişiler, hem bunlara göz yumanlar hem de yardımcı olanlar suçta ortaktırlar. Bunun da hesabını Allah’ın huzurunda ve vicdanlarının önünde verirler.
Bu mukaddimeden sonra Müslüman şoförün ahlakını ’şoförün bineği ile muamelesi’ ve ’şoförün diğer insanlarla ilişkisi’ olmak üzere iki başlık altında ele alacağız.

1- Şoförün Bineği ile Muamelesi
a) Bindiğimiz araba her zaman temiz olmalı: Rivayet edildiğine göre bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: ’İslâm temizdir, öyleyse temizlenin. Zira muhakkak ki cennete an­cak temiz olan girer.’4
b) Arabada yazı olmamalı: Ayet bile olsa olmamalı, çünkü Kur’ân’ı Kerim ayetleri arabaya yazılsın diye inmedi.
c) Arabaya ’suret, hayvan azaları, kemikleri (boynuz)’ gibi şeyler asılmamalı: Suret asmakta bidat olması bir yana (kadın olsun erkek olsun) avret mahallinin açık olup da harama düşme tehlikesi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu suretleri asanlar günah işlemekte ve günaha vesile olmaktadırlar.
Hele bir de astığı şeyden -nazar boncuğu, kemik, boynuz gibi- bir medet umarsa o takdirde şirke düşme tehlikesi mevcuttur. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) bir çok hadislerinde bizleri bu hususta uyarmıştır:
’Her kim (fayda umarak) bir şey asarsa o (şey)e havale edilir (terk edilir).’5
’Her kim nazar(dan korunmak için) boncuk (rukye vb. şeyler) asarsa Allah onun (korunma) işini tamam etmez (veya etmesin). Her kim de (nazardan korunmak için) beyaz boncuk asarsa Allah onu (korktuğu şeyden) emin kılmaz (veya kılmasın).’6
Ukbe b. Âmir el-Cühenî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre; muhakkak ki Rasûlullah (s.a.v.)’e on kişilik bir grup geldi. Dokuz (kişis)iyle biatleşti, biriyle etmedi. Bunun üzerine (orada bulunanlar): ’Yâ Rasûlallâh! Dokuz (kişiy)le biatleştin, bu (kişi)yi ise bıraktın (biatleşmedin. Bunun sebebi nedir)?’ dediler. (Rasûlullah): ’Muhakkak ki onun üzerinde nazar(dan korunmak için) boncuk (rukye vb. bir şey) var.’ buyurdu. Bunun üzerine (o adam) elini (elbisesine) soktu ve onu kopardı. Bunun üzerine (Rasûlullah) onunla biatleşti ve: ’Her kim nazar(dan korunmak için) boncuk (rukye vb. şeyler) asarsa muhakkak ki şirk koşmuş olur.’ buyurdu.7
d) Arabanın (bineğin) sağlam olması: Aracın bozuk ya da yolcu taşımaya uygun olmaması sebebiyle birçoklarının yaralanmasına, hatta ölümüne sebep olabilir, alnına katil damgası vurulabilir. Özellikle toplu taşıt sürücüleri ve ilgili kişiler bu hususa çok dikkat etmelidir. Emanete ihanet etmemeli, nitekim yolcular Allah’ın emanetidir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edildiğine göre şöyle buyurmuştur:
’Muhakkak ki Allah, biriniz bir iş yaptığında, onu (tam ve) sağlam yapmasını sever.’8
Cenâb-ı Hak ise ayet-i kerimelerinde:
’…Kendinizi öldürmeyin...’9
’Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın.’10 buyurmakta, intiharı haram etmektedir. Aracın uygun olmadığı halde yola çıkarılması ve üstüne üstlük bununla insanların taşınması bir nevi intihar ve canları tehlikeye atmak olacağından caiz değildir.
e) Trafik kurallarına riayet: Trafik kuralları insan yapısıdır, ama insanların yaşamasına ve sağlığına kefil olduğu için uyulması gerekir.
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de: ’Sana fayda verecek şeye karşı çaba göster.’11 buyurmaktadır. Trafikte sizi durdurup sorgulayan trafik polisi kadar kendinize merhametli değil misiniz?
Trafik lamba ve işaretlerine riayet etmek, sollamayı doğru yerde ve zamanda yapmak, dönerken mutlaka sinyal vermek kul hakkına girmemek, araç ve insanlara zarar vermemek için çok mühimdir.
Halbuki ’(Kâmil) Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selamette olduğu kimsedir.’12
’Her kim (suçsuz bir kimseye) zarar verirse Allah da ona (dünya ve ahirette) zarar verir. Her kim (haksız yere bir kimseye) güçlük çıkarırsa Allah da (dünya ve ahirette) güçlük çıkarır.’13
Yine bir hadislerinde Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.’14
Bu vb. bir çok farklı hadis vardır. Bu mevzu ile alakalı olarak değerlendirince insan diyor ki: ’Sanki Rasûlullah (s.a.v.) bu dönemdeki şoförleri görmüş ve onlara nasihat etmiş.’ Biz trafik polisinden veya cezadan korkarak değil de Allah (c.c.)’dan korkarak trafik kurallarına uymalıyız, çünkü böyle yaparsak sevap işlemiş oluruz. Aksi takdirde kul hakkıyla beraber günah işlemiş oluruz.
Hız limitine riayet etmek gerekir. Aşırı hız yapan kişi bir nevi intihar etmiş gibidir. Bu sebeple bazı ülkelerde kişi belirtilen hızı geçerek trafik kazası yapar da ölürse (kendi mezheplerinde bu konuyla ilgili hükme uyarak) onun cenaze namazı kılınmaz.
Yollarda azami hız sınırı 50 yazılıysa eğer, sizin buna itiraz etmeye hakkınız yoktur. Çünkü o kuralları belirleyenler her şeyi hesap etmişler ve o sonuca varmışlardır. Bu kurallara uyarak bineğinizi sürmeniz utanç verici bir durum olmayıp aksine şeriatın sizden yapmanızı istediği bir taleptir.
Emniyet kemeri: Ne zaman ki cezaî müeyyideler kondu, herkes emniyet kemerine dikkat etmeye başladı. İdrak edin araba üreticileri olan gayri Müslimler musibetleri düşünerek tedbirler almışlar. Şimdi eğer siz Müslüman olduğunuz halde emniyet kemerini takmayarak ’Allah’ın dediği olur’ diyorsanız düşüncelerinizi tekrar sorgulamalısınız. Çünkü Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bir adam: ’Yâ Rasûlallâh! Onu (yani devemi) bağlayayım da mı (Allah’a) tevekkül edeyim yoksa (bağlamayıp) salıvereyim de mi (Allah’a) tevekkül edeyim?’ dedi. (Rasûlullah) şöyle buyurdu: ’Onu bağla da (Allah’a) tevekkül et.’15
Buna binaen şu bir kaide olmuştur: ’Önce sebeplere tutunmak, sonra Allah’a tevekkül etmek gerekir.’
Efendimiz (s.a.v.) dahi bunu bize hayatı ile gösteriyor. Hicret esnasında mağaraya girmesi, hiç bilinmeyen yoldan gitmeyi tercih etmesi, Hendek savaşında hendek kazması vd.
İnsanoğlunun sebeplere tutunması gerektiği ile ilgili Kur’ân’ı Kerim’de de örnekler vardır:
Eyyûb (a.s.)’a hitaben: ’Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su.’16
Meryem annemize hitaben: ’Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.’17 buyrulması gibi.
Trafik kazaları: Allah (c.c.) bizi trafik kazalarından muhafaza etsin. Olur da böyle bir durum başımıza gelirse -kimin yüzenden olması, kimin haklı olduğu söz konusu olmaksızın- ne yapmalıyız? Böyle yaparsam şöyle olurdu, şöyle yaparsam böyle olurdu demek Müslüman biri için caiz değildir. Tedbir alınması gerekliydi de almadıysa ve böyle bir durum başına geldiyse veya tedbiri aldığı halde başına geldiyse kadere teslimiyet gereklidir. Nitekim bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:
’Kuvvetli mü’min, Allah’a karşı zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevgilidir. Yine de her birinde hayır vardır. Sana fayda verecek şeye karşı çaba göster. Allah’tan yardım iste ve aciz olma! Sana bir (sıkıntı, bela vb. bir) şey isabet ederse, ’şayet muhakkak ki ben (şöyle) yapsaydım şöyle şöyle olurdu’ deme! Fakat ’(bu) Allah’ın kaderi, (O) ne dilerse yapar’ de! Zira muhakkak ki ’şayet’ (kelimesi) şeytanın amelini açar.’18
’Allah’ın dilediği olur, dilemediği ise olmaz.’19
’Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.’20
Şoför kimse evli ise ve çocukları da varsa artık o kişi münferit değildir, ailesinin, eşinin ve çocuklarının da üzerinde hakları vardır. Eğer o şoföre bir şey olursa ailesi zor durumda kalır. O yüzden ailenizin mülkünü muhafaza ediniz. Hayatınız sizin için değilse de aileniz için çok önemli!
f) Şoförlerin zamanını boşa geçirmemesi: Nöbetinizi beklerken geçireceğiniz o boş vakitleri neden sevaba çevirmiyorsunuz? Kur’an ayetlerinden bir tanesini bile olsun ezberlemek ne kadar zamanınızı alır? İşte bekleyeceğiniz yarım saatlik zaman dilimi içerisinde bunu yaparak sevap işleyebilirsiniz ya da bir konu ile ilgili ilme kulak vererek iyi bir ilim sahibi olabilirsiniz.
g) Araçta haddinden fazla yük veya insan taşımak: Herkes yolların bozuk olmasından dolayı şikayetçi, ama bu yolların bozulmasına neyin sebep olduğunu araştırmaz. Buna sebep olanlardan biri de yük taşıtlarının gerektiğinden fazla yüklenmesi ve kendileri için ayrılan yollardan gitmemeleridir.
Araç üreten şirketler kullanma kılavuzunda ona ne kadar yük yüklenmesi gerektiği hakkında bilgi vermişlerdir. Eğer Müslüman bir şoför bu kurala uymaz ise Müslüman ahlakı ile uyuşmayan bir amel işliyor demektir.

2- Şoförün İnsanlarla Muamelesi:
Şoförlük mesleğini seçen Müslüman bu işi (merkebi) ile ya insanlara yardımcı olarak sevap kazınır veya insanlara zülüm ederek günahkâr olur.
a) İnsanlara eziyet ve meşakkat verilmemeli:
Peygamberimiz (s.a.v.): ’Zulümden sakının! Zira muhakkak ki zulüm kıyamet gününde karanlıklar (olacak)­tır.’21 buyurmaktadır.
Şoförün zulmü nasıl olabilir?
a) Şoförün gece farları ile karşıdakine eziyet etmesi: Eğer senin farların yüzünden karşıdan geliyor olan araba kaza yaparsa veya bir insanı çarparsa işte bunu zulümden başka bir şeyle ifade etmek mümkün değildir.
b) Korna: Siz ailenizle beraber giderken arkanızdan birisi trafik kurallarını ihmal ederek size hızlı bir şekilde yetişse ve sizin yolunuzu işgal ederek size sürekli korna çalıp rahatsızlık verse işte bu çevreye rahatsızlık verdiği için hem kul hakkı hem de zülüm değil midir?
Trafikte sabretmeyi öğrenelim, çünkü biz Müslüman’ız. Gayrimüslimlerin trafikte kendini nasıl tuttuğuna bir bakınız. Aslında biz Müslümanlar örnek olmamız gerekiyor her konuda. İşte o zaman eskisi gibi dünyada Müslümanların sözü geçerli duruma gelir.
Korna sesini üretim ayarlarından daha fazla yükseltmek: Yol kenarında yürüyor olan birini korna sesiyle korkutmak zülüm değil mi? Ya da yakınının evine, dükkanına gidince onu çağırmak için korna çalması ne kadar ahlaki bir davranış sizce? Kornadan elini çekmeden basmak yerine arabadan inip yakınının kapısına gitmesi gerekmez mi? Gayrimüslimler arabasının önünden biri geçmeye kalkarsa ona yol verir, korna ile onu korkutmaz. Ya biz Müslümanlar? Düştüğümüz durumdan utanmamız gerekmiyor mu? Allah’ın huzurunda nasıl cevap veririz?
c) Müzik: Üretici tarafından yerleştirilen hoparlöre kanaat etmeyip yerine daha yüksek sesli hoparlör yerleştirerek camları açıp seyir halinde müzik dinleyenler; siz öncelikle kendinize zülüm ediyorsunuz. Çünkü sağlığınız elden gidiyor. Bunun dışında bu işi yaparken kimi taklit ediyorsunuz? Bunun riya olduğunu unuttun mu ey Müslüman? Yukarıda belirtiyor olduğumuz tüm örneklerin tamamı zülüm ile örtüşüyorsa biz zalim konumuna düşmüyor muyuz? Allah (c.c.) zulmetmeyin demesine rağmen biz zulümde devam mı edeceğiz?
d) Yayalara öncelik tanımak: Yolda bizim hakkımız olduğu gibi yayaların da hakkı var. Eğer imkânımız olduğu halde ona öncelik tanımıyorsak biz onların hakkına giriyoruz. Kul hakkı da bildiğiniz üzere büyük bir günah ve haramdır. İşte bu konu yani kul hakkı dinimizde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biridir. Ama maalesef çağımızda bu husus ihmal ediliyor herkes tarafından.
’Merhametli olanlar, Rahman (olan Allah)’ın kendilerine merhamet ettiği (kimseler)dir. (Siz) yeryüzü halkına merhamet edin ki gökyüzündekiler de si­ze merhamet etsin.’22
e) Çamurlu, yağmurlu veya karlı bir mevsimde araba ile yayalara bir şeyler sıçratmak: Hatırla ey insan, bir zamanlar sen de yaya idin, araban yoktu. Sana da çamur veya kirli su sıçratanlar olmuştu. Kim ki araba sürerken böyle bir şeye dikkat etmiyorsa bu o şoförün kibrine ve terbiyesizliğine delalet eder.
’Kibir; hakkı inkâr ve insanları küçük görmektir.’23
f) Arabayı hareket ettirirken veya durdururken gereksiz hareketler yapmamız ve rahatsızlık verici sesler çıkarmamız: Hepimiz yaşadığımız çağda şahit oluyoruz ki bazı kişiler arabayı harekete geçirirken veya durdururken gaza-frene yükleniyorlar. Böylece lastiğin asfaltta sıyrılması sonucunda korkutucu ses ve zararlı kokular çıkıyor etrafa. Düşünelim. Bizi birisi böyle bir hareketle korkutursa veya rahatsız ederse biz onun arkasından beddua mı okuruz ya da maşallah mı deriz? Kişi itibarı, hayatın başka parçalarında aramalı. Biraz akıl yürütelim. Eğer bunların tamamı zulüm ise bizim Allah’ın katındaki durumumuz nasıl olur?
Konu başlıklarımızın ve örneklerimizin sayısını daha da çoğaltabiliriz. Fakat biz bu kadarıyla yetineceğiz. Çünkü bizim dinimiz bize her şeyin ilmini öğretti. Akledelim ve düşünelim; tuvalete hangi ayakla girip hangi ayakla çıkacağımızı, girdiğimizde nasıl oturacağımızı ve neler söylememiz gerekeceğini öğreten dinimiz bu kadar büyük konular üzerinde bizi bilgilendirmedi mi sanırsınız? Bu yazdıklarımız sadece ipucudur. Eğer bundan daha fazla bilgi edinmek isteyenler olursa Kur’an’a ve Sünnet’e baksın ve sarılsınlar.
Allah’ın rahmeti ve hidayeti hepimizin üzerine olsun. Allah (c.c.) bizi faydasız ilimden, boş amelden, kibirden, riyadan, bütün kötülük ve kendisine hoş gelmeyen şeylerden korusun. Allah (c.c.) öğrendiklerimizle yaşamayı hepimize nasip etsin.
آمين والحمد لله رب العالمين

(Endnotes)
1 Müslim, el-Birru Ve’s-Sılatu Ve’l-Âdâb, 15.
2 en-Nahl, 16/5-8.
3 en-Nisâ, 4/5.
4 Taberânî, Evsat, c.5, s.139, h.no:4893, Dâru’l-Harameyn, Kahire, 1995.
5 Nesâî, Tahrîmu’d-Dem, 19.
6 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.28, s.623, h.no:17404, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1997.
7 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.28, s.636, h.no:17422.
8 Ebû Ya’lâ, Müsned, c.7, s.349, h.no:4386, Dâru’l-Me’mûni Li’t-Turâsi, Beyrut, 1990.
9 en-Nisâ, 4/29.
10 el-Bakara, 2/195.
11 Müslim, Kader, 8.
12 Buhârî, Îmân, 4.
13 Ebû Dâvûd, Kadâ, 31.
14 Muvattâ, Akdıye, 26.
15 Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme Ve’r-Rakâik Ve’l-Vera’, 60.
16 Sâd, 38/42.
17 Meryem, 19/25.
18 Müslim, Kader, 8.
19 Ebû Dâvûd, Edeb, 110.
20 et-Teğâbun, 64/11.
21 Müslim, el-Birru Ve’-Sılatu Ve’l-Âdâb, 15.
22 Ebû Dâvûd, Edeb, 66.
23 Müslim, Îmân, 39.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.