Özlenen Rehber Dergisi

24.Sayı

Rasûlullah'ın Sünnetinde Mizah - 1

Selma MERT Özlenen Rehber Dergisi 24. Sayı
İNSANIN MİZAHA OLAN İHTİYACI ve MİZAHIN FAYDALARI

Melekler ve hayvanlar gibi tek yönlü olmayan insanın hem melekî hem de hayvanî yönleri vardır. Bunun için özellikleri, ihtiyaçları, tatmin yolları... çok değişik ve komplikedir. İnsanın devamlı bir hâl üzerinde kalması veya uzun süre aynı hâli sürdürmesi mümkün değildir. Bazen yorulur, bazen bıkar ve bazen de usanır. Bu onun en tabi özelliklerindendir. Bu durumlarda insan önceden yaptıklarının zıddına veya değişik şeyleri yapmak suretiyle dinlenir, hâl değiştirir. Meselâ, bedenen yorulup sıkıldığı zaman istirahat ederek dinlenmesi ne kadar normal ise, ciddi işlerde yorulup mizah yapması, şakalaşması, bir şeyler terennüm etmesi de o kadar tabiî bir ihtiyacıdır.

Asr-ı saadetle bir bütünlük içinde baktığımızda, fıtrattan kaynaklanan tabiî davranışların hepsinin bu hayat içindeki tezahürlerini görmekteyiz. Rasûlullah Efendimizin meclisinde duyduğu dinî hazzı dışarıda devam ettiremediği için imanında zaaf olduğunu zannederek Rasûlullah Efendimize gelen ve bu hareketiyle münafıklaştığını zanneden sahabe-i kiram efendilerimizden Hanzala’ya, Peygamber Efendimizin cevabı şöyle olmuştur:

’İnsan bir zaman böyle, bir zamanda şöyle olabilir.’(1) Rasûlullah Efendimizin bu güzel sözü bize gösteriyor ki, Hanzala gibi vahiy katibi olan gayretli bir sahabe dahi, Hazreti Peygamber’in yanında hissettiği duyguları, hayatın dağdağası için zaman zaman unutabiliyor ve kendisini dünyevî meşgalelere kaptırabiliyor. Demek ki insandaki bu hâl değişikliği normaldir; fakat aslolan bu hâle takılıp kalmaması ve dinî duyguları hepten unutmamasıdır.

Sahabe-i kiram Rasûlullah Efendimizin sohbetlerine büyük bir aşk ile katılırlar ve O’nu pür dikkat dinliyorlardı.(2) Bu meclislerin verdiği üstün manevî haz ve sahabenin iştiyakına rağmen Peygamber Efendimiz onları usandırmamak için ancak fasılalarla ve belirli zamanlarda vaaz-ı nasihatlerde bulunuyorlardı.(3) Bu da bize insanların kalben ve zihnen yorulmalarının, usanmalarının gayet tabiî olduğunu göstermektedir.

Maddî, manevî ve daha bir çok sıkıntılara maruz kalan insanların bu sıkıntılardan biraz olsun kurtulmasında ve rahatlamış olarak, yani boşalmış olarak ciddi işlere tekrar dönebilmesinde mizah, şaka, espri vb. gibi tabiî davranışların etkisi olacaktır. ’Zaman zaman kalpleri dinlendiriniz.’(4) hadisi de herhâlde bunu ifade etmektedir.

Hazreti Ali Efendimizin; usanan ve yorulan zihinleri rahatlatma hususunda şöyle bir tavsiyesi vardır: ’Bedenler yorulduğu gibi gönüller de yorulur, usanır. Kalplerinizi dinlendirin. Ona ulaşacak hikmet yollarını arayın. Nefis oyun ister, oyalanmaya meyyaldir, yanlış şeyleri yapmak ister, tembelliğe yatkındır, rahatı arzular, çalışmaktan nefret eder... Eğer nefsini çok arzularsan yıpratırsın, başı boş bırakırsan hepten rezil edersin.’ Hazreti Ali Efendimizin bu tespit ve tavsiyesi de gösteriyor ki, nefsî arzularından tamamen uzaklaştırmak onu öldürür. Zaten bu mümkün değildir. İsteklerinin tamamını yapmak ise onu kontrolden çıkarır ve sefih bir hale sokar. Öyleyse onu zaman zaman dinlendirmek, eğlendirmek, neşelendirmek... lâzımdır ki, bu şevkle insan, tekrar aslî görevlerini yerine getirebilsin.

Mizah duygusu, bu rahatlamayı sağlayan yollardan biridir. Aşırı, kırıcı ve haram yollarla yapılmadığı zaman mubah olan mizah, Peygamber Efendimizin yapmış olması cihetiyle de sünnettir.

Fıtratın gereği olan davranışların, fert ve toplum üzerinde müspet etkileri olacağı kesindir. En azından bu davranışlar bir ihtiyacı giderdiği için insanları rahatlatmaktadır. Mizah da böyledir. Yerinde ve ölçülü yapılan bir şaka, muhatabı da aynı şekilde rahatlatır ve taraflar arasında sevgi, iletişimi meydana getireceğinden sosyal bünyenin sağlamlaşmasına da katkıda bulunur.

’Allah (c.c.)’nun rahmetiyle Sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi...’(5) âyeti, sert ve asık suratlı olmanın meydana getireceği sosyal çözülmeyi açıkça belirttiği gibi, yumuşaklık, güler yüzlülük vb. şeylerin de toplayıcı özelliklerini dile getirmektedir.

Peygamber Efendimizin, ’müminin, mümine tebessümünü’ sadakanın çeşitlerinden biri olarak sayması (6) da tebessümü doğuran faktörlerden biri olan mizahın sosyal yapıya müspet etkisini göstermektedir. Bazı sosyal-psikolojik tecrübî araştırmalar, mizah duygusuna sahip olmayı, en fazla sevilen kişilik özelliklerinin başta gelenlerinden birisi olduğunu ortaya koymaktadır.(7)

Mizahın eğitime de büyük bir katkısı vardır. Çünkü mizahla anlatım öğrenmeyi, terbiyede takip edilecek böyle bir yol da eğitimi kolaylaştırır. Kabiliyetleri varsa, eğitim öğretimle meşgul olanların buna ehemmiyet vermesi gerekir. Rasûlullah Efendimizin sünnetinde, bilhassa çocuklara karşı davranışında bunun pek çok örneklerini görmekteyiz.(8)

Kaynakça:
1. Müslim, Tevbe 12.
2. Buhârî, İlim 27.
3. Buhârî, İlim 11,12.
4. KÖTEN, Yrd. Doç. Akif, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslâm, Asr-ı Saadette Mizah, Bölüm 4, s.456.
5. Âl-i İmran, 3/159.
6. Tirmizî, Birr 36.
7. KÖTEN, Yrd. Doç. Akif, a.g.e., s. 457.
8. Canan, İbrahim, Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye, Ank. 1980, s.150-162.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.