Özlenen Rehber Dergisi

44.Sayı

Mahremiyet ve Tesettür

Elif KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 44. Sayı
Hiçbir yardıma muhtaç olmadan kendi zatında kusursuz, hâli ve zamanı değiştiren, Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücûd hazretlerine sosuz hamd-ü senâlar olsun! Salât ve selamın en mükemmeli Efendimiz (s.a.v.)’e, O’nun âline ve ashâbına olsun!
Cenâb-ı Hakk, kullarına çok merhametlidir. Kullarına ancak, dünyada selamet ve âhirette saadete vesile olacak şeyleri emreder. O, sevgili peygamberine, ferdin salahı ve cemiyetin saadetini temin için ümmetini İslâm âdâbına, İslâm’ın getirmiş olduğu faziletli ahlâka ve hikmetli düzene çağırmasını emretmiştir.

Cenâb-ı Hakk’ın kulları için koymuş olduğu hikmetli ve ölçülü nizamın prensiplerinden birisi de kadının örtünmesidir. Allah (c.c.) bir âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:

“Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, ziynet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut kendi kadınları (Müslüman kadınlar)ndan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey Mü’minler! Hep birlikte tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (en-Nûr, 24/31)

Bu âyet-i kerime Cenâb-ı Hakk’ın Mü’min hanımlara bir emri, cahiliye devri kadınlarının sıfatlarından ve müşrik kadınların yaptıklarından onları ayırmasıdır. Müslüman hanımın âyette sayılan kişilerden ziynet yerlerini örtmesi vacip değildir. Çünkü sayılanların bazıları kocasıdır ki; ona ziynetini açması, izhar etmesi gerekir. Bazıları (baba, kocanın babası, oğul vb.) mahremdir ki; onlardan setir lazım değildir. Bazıları (erkekliği kalmamış hizmetçi, henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuk) mahrem değilse de cimaya iktidarları olmadığından, onlara karşı ziyneti izhar etmenin fitneye sebep olma ihtimali yoktur. Müslüman kadınların, Müslüman kadınlara görünmesinin caiz olup kâfir kadınlara görünmesinin caiz olmadığına işaret için Vacip Teâlâ âyette, “Müslüman kadınlara” görünmelerini sarahaten beyan buyurur.

Âyet-i Kerimenin Açıklaması:
• Cenâb-ı Hakk, “Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar” buyurmaktadır.

Âlimlerin çoğunluğu kadının, yabancılara -şehvetle olsun veya olmasın- bakmasının caiz olmadığı görüşündedirler. Ebû Dâvûd, Tirmizî (rh.a.), Zührî kanalıyla; “Âyet-i kerimede, gözlerin sakınılmasının, ırzların korunmasından önce zikredilmesinin hikmeti şudur: Bakmak, zinanın postası, günahın öncüsüdür; yaygındır, ondan korunma çok zordur. Onun için bu hüküm öne alınmıştır.” demişlerdir.
Saîd bin Cübeyr, âyetin devamında geçen “Irzlarını korusunlar” ibaresinin manasının; “Mahrem yerlerini fuhşiyattan korusunlar!” olduğunu söyler. Mukâtil, bu korunmanın “zinadan korunma” olduğunu söyler. Ebû’l-Âliye ise şöyle der: “Kur’ân’da mahrem yerleri korumanın zikredildiği her âyet, zinadan korunma hakkında nazil olmuştur. Bundan sadece, ‘ırzlarını korusunlar’ âyeti müstesnadır.”

• “Görünen kısımlar müstesna, ziynet (yer)lerini göstermesinler.”
İbn-i Abbas ve ona tabi olanlar, ziynetlerin görünen kısmını “yüz ve eller” diye tefsir etmişlerdir. Cumhura göre meşhur olan tefsir budur. Ebû Dâvûd’un süneninde rivayet etmekte olduğu şu hadîs-i şerif de bu görüşü destekler mahiyettedir. Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre Ebû Bekir (r.a.)’ın kızı Esmâ, üzerinde bir ince elbise olduğu hâlde Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girmişti. Rasûlullah (s.a.v.) ondan yüzünü çevirip; “Ey Esmâ! Kadın buluğa erdiği zaman ondan sadece şurasının -Rasûlullah (s.a.v.) yüzü ve ellerini işaret ederek- görünmesi uygundur.” buyurdu.

• “Başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar.”
Âyetin bu kısmında, hanımlar için yapılan ve uçları geniş olan başörtüleri kast edilmektedir. Bunlar, göğüs ve gerdanı örtmek üzere göğüsler üzerine konur. Cahiliye devri kadınları böyle yapmazlardı. O devirde kadın, erkekler arasında göğsü açık dolaşır, göğsünü herhangi bir örtüyle örtmezdi. Bazen olurdu ki; boynunu, saç örgülerini ve kulaklarındaki küpeleri de açıkta bırakırdı. Allah Teâlâ, Mü’min hanımlara gerek görünüşleri ve gerekse hâlleri ile örtünüp gizlenmelerini emretmiştir. Diğer bir âyet-i kerimede; “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve Mü’minlerin kadınlarına söyle: Bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (el-Ahzâb, 33/59) buyrulmuştur.

İbn-i Ebî Hâtim der ki: Bize babam, Safiye bint-i Şeybe’den rivayetinde şöyle anlatıyor: “Biz, Hz. Âişe’nin yanında iken Kureyş’in kadınlarını ve üstünlüklerini anlatmıştık. Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle dedi: “Şüphesiz Kureyş kadınlarının üstünlüğü vardır. Allah’a yemin ederim ki ben; Allah’ın Kitabı’nı tasdikte ve indirilenlere imanda Ensâr kadınlarından daha üstününü ve daha güçlüsünü görmedim. Nûr sûresinde; ‘Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar’ âyeti nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ’nın kadınlar hakkında indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu âyeti karısına, kızına, kız kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan hiçbir kadın hariç olmamak üzere hepsi kalkıp nakışlı, resimli elbiselerine yöneldiler ve bunlarla başlarından aşağı örtündüler ki, Allah Teâlâ’nın, kitabında indirmiş olduğuna iman etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin namazda Allah Rasûlü’nün arkasında baştan aşağı örtülü olarak durdular. Sanki başları üzerinde kargalar vardı.” (Bu hadisi Ebû Dâvûd başka kanaldan rivayet etmiştir.)

• “Ziynetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından... başkalarına göstermesinler.”
Burada zikredilenler, kadının mahremleri (nikâhının ebediyen haram olduğu kimseler) olup aşırı gitmeden ve süslenmeden kadının ziynetlerini onlara göstermesi caizdir. Bunlarla ihtilat (karışma) ve sohbete ihtiyaç zaruret olup fitne endişesi olmadığından, onlarla kadının sohbet etmesine ve onların kadının ziynetine bakmasına bu âyet-i kerime ile müsaade edilmiştir.

Amca ve dayı, kadının mahremi olduğu halde bu âyette onların zikredilmemesinin hikmeti, bazı müfessirlerin beyanı üzere; onların gördüklerini oğullarına anlatmaları ve fitneye sebep olma ihtimali bulunduğundan dolayıdır.
Mü’min kadınların, yukarıdaki âyette zikredilen kimseler yanında -fitneden ve şehvetten emin olmak şartıyla- vücutlarından açık tutmalarında bir sakınca olmayan yerler şunlardır: Yüz, baş, gerdanlık, bacakların dizden aşağı kısmı ve kollar.

• “Yahut kendi kadınları (Müslüman kadınlar)ndan...”
Âyet-i kerimede kadının ziynetini Müslüman kadınlara gösterebileceği belirtilmiştir. Ancak erkeklerine niteleyip anlatmasınlar diye zimmet ehli (Müslüman ülkesinde yaşayan gayr-i Müslimler) kadınlara gösteremezler. Her ne kadar bir kadının, gördüğü başka bir kadını kocasına anlatması bütün kadınlar hakkında muhtemel ise de, bu ahlâkın varlığı, kâfir kadınlarda daha şiddetli ve çoktur. Zira onları bundan alıkoyacak hiçbir engel yoktur. Müslüman kadın ise, bunun haram olduğunu bilir ve kendisini bundan alıkoyar. Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kadın kadına çıplak olarak görünmesin ki, o da kocasına sanki kocası (nitelemekte olduğu kadına) bakarmış gibi anlatmasın.” (Buhârî)

• “Yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden...”
Bu ibare ile kadınların dengi olmayan, bununla birlikte akılları zayıflamış ve kadınlara karşı şehvetleri ve düşünceleri kalmamış olan hizmetçiler kast edilmektedir.
• “Yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler.”

Yani küçüklükleri sebebiyle kadınların ince sözlerinden, yürümede sağa-sola meyletmelerinden, hareket ve duruşlarından kadınların durumlarını ve mahrem yerlerini anlamayan çocuklar. Çocuk, küçüklüğünden dolayı bunları anlamıyorsa kadınların yanlarına girmesinde bir beis yoktur. Ancak kadınların durumlarını bilecek, çirkinle güzelin arasını ayırabilecek bir durumda olan çocukların kadınların yanına girmesi caiz değildir.

• “Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar.”
Cahiliye devrinde kadınlar, yolda yürürken ayağında sesi duyulmayan bir halhal varsa, erkekler onun sesini duyup bilsinler diye ayaklarını yere vururlardı. Cenâb-ı Hakk, Mü’min hanımlara bu çeşit davranışları yasaklamıştır. Meymûne bint-i Sa’d’dan rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ailesi haricindeyken ziyneti içinde kırıtarak yürüyen bir kadın, kıyamet günü nur olmayan bir zulmet gibidir.” (İbn-i Kesîr, c.11, s.5866) Açılıp saçılma sayılacağı için kadınların yolun ortasında yürümeleri de yasaklanmıştır. Ebû Dâvûd der ki: Bize Ka’nebînin Ebû Useyd el-Ensârî’den rivayetine göre: Yolda kadınlar ile erkekler karışmışken, mescitten çıkan Allah Rasûlü’nün kadınlara şöyle buyurduğunu işitmiş: “Geriye kalın! Sizin yolu ortalamaya hakkınız yoktur. Yolun kenarlarından gidin.” Kadınlar da yolda yürürken artık duvarlara yapışır gibi giderlermiş, o kadar ki duvarlara sürtünmeden dolayı elbiseleri yıpranırmış.

• “Ey Mü’minler! Hep birlikte tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!”
Allah’ın sizlere emretmiş olduğu bu güzel sıfatları ve yüce huyları yerine getirip, cahiliyenin rezil ahlâk ve sıfatlarını terk ediniz. Zira bütünüyle kurtuluş, Allah ve Rasûlü’nün emrettiklerini yapmakta, yasakladıklarını terk etmektedir. Kendisinden yardım dilenecek olan yalnızca Allah’tır.

Âyet-i kerimeden anlaşılan; eşlerin dışında zikri geçen kişiler yanında kadının ziynet yerlerinin açık olmasında bir beis olmamasıdır. Ancak örtünme ve tesettürün ana gayesini teşkil eden fitne unsuru bulunursa, bu kimselerin de kadının ziynet yerlerine muttali olmaları haram olur. Kocaya gelince; o, hiçbir sınıra tabi değildir.

Örtünmede bulunması gerekli bazı özellikler vardır:

Örtü, bütün vücudu örtmelidir.

Örtü, alttaki elbiseyi gösterecek kadar ince olmamalıdır.

Örtünün kendisi bir ziynet olmamalı ve cazip renkli kumaşlar kullanılmamalıdır.

Örtü vücut hatlarını belli edecek ve fitneye sebep olacak kadar dar olmamalıdır.

Örtüden güzel koku gelmemelidir.

Kadın, ne erkek elbisesi giymeli, ne de giydiği elbise erkek elbisesine benzemelidir.

Âyet-i kerime Müslüman kadınların örtünmesinin farz olduğunu ve tesettürün asıl gayesinin kadınların şeref ve haysiyetini korumak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu âyet-i kerimenin ışığında anlıyoruz ki; kadınların örtünmesinden maksat haramların önünü kesmek, erkek ve kadınların kalplerinde oluşacak fitne ve vesvese yollarını kapatmaktır.

Şüphe götürmez bir gerçektir ki, kadınlar tesettürden uzaklaştıkça zina çoğalmış, evlenmeler azalmış, evliliklerde geçimsizlik ve boşanmalar çoğalmıştır. Bütün bu olumsuzluklar, toplumları çöküş tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Zira açıktır ki, ailelerin yıkılmasının en büyük sebeplerinden birisi, çiftlerin birbirine hıyaneti, kadınların süslenerek sokakta açık-saçık gezmeleridir.

Âlimler şöyle demiştir: İnsanı hayvandan ayıran şeylerden birisi de giyinmektir. Elbise ziynettir ve medeniyetin sembolüdür. Açıklık-saçıklık ise cahiliye ve iptidâî hayatın emaresidir. Kadının malik olduğu en değerli şey; iffet, hayâ ve takvasıdır. Bunları korumak, kadının insan oluşundan kaynaklanan en ulvi gayelerden biridir.
Cenâb-ı Hakk, fitne yollarını tıkamış, toplumun fitne ve fesattan uzak, rahat ve düzen içerisinde yaşamasına imkân sağlamıştır. Zira insanoğlunu yaratan O’dur ve şüphesiz yarattıklarını ve onların ihtiyaçlarını da en iyi bilendir. Bu sebeple âyet-i kerimenin sonunda yine gönülleri kendine yönelterek tek kurtuluşun emirlerine ittibada olduğunu beyan buyurmuştur.

Mü’min hanımlara düşen görev; Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine kayıtsız şartsız uymak ve en güzel şekilde tesettüre bürünerek kendileri için en önemli şey olan iffet ve hayâlarını korumaktır. Cenâb-ı Hakk, bütün Mü’min hanımları, emirlerine itaat eden, ırzlarını koruyan ve dinin edepleriyle edeplenen yüce hanımlardan eylesin! Hakkı hak bilip ona tabi olanlardan eylesin! Âmin!
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • m.ozturk

    Tesettür hakkında yalan yanlış yorum yapanlara en güzel cevap olmuş bu yazı... elinize sağlık.

1 kişi yorum yazdı.