Özlenen Rehber Dergisi

16.Sayı

Vahiy ve İlham

Mustafa ULUM Özlenen Rehber Dergisi 16. Sayı
Vahiy; süratle bildirmek, yazmak, işaret etmek, elçi göndermek, ilham; gizli söz ve ilkâ etmek anlamlarına gelir. Vahiy gerçekte, Allah tarafından gizli, süratli işaret ve bildirmeye isim olmuştur. Allah’tan başkaları hakkında kullanılan vahiy, vahiy olarak anlaşılmamıştır ki buna İslâm alimleri ilham şeklindeki tarifi uygun görmüşlerdir.

İlhamla alakalı vahiy Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Meryem’e ve Hz. Mûsâ’nın annesine olan vahiydir ki şöyledir: ’Hani bir vakit (Firavun doğan çocukları öldürüyordu da, sen doğduğun zaman annen endişelenmişti. İşte bu sırada), vahyedilecek şeyi annene şöyle vahyettik.’(1), ’Onu (çocuğu-Mûsâ’yı) tabut içine koy da denize bırak, deniz (Nil) de onu sahile atsın. Onu hem bana düşman, hem sana düşman biri alsın. Bir de (Ey Mûsâ), murakabem altında yetiştirilmen için üzerine tarafımdan bir sevgi bırakmıştım.’(2) buyurulmaktadır. Hz. Mûsâ’nın annesine gelen vahyi, Peygamberlere gelen vahiy olarak kabul etmek kadınları peygamberlik mertebesine çıkarmak demektir. Mâturidîler’e göre: ’Kadınlardan peygamber olamayacağı için Hz. Mûsâ (a.s)’ın annesine gelen vahyi ilham olarak telakki etmek gerekir.’ Vahiy sadece peygamberlere tahsis edilmişken ilham peygamberler dışındaki insanlarda da müşahede edilmiştir.

Cenâb-ı Hakk (c.c.) Kur’ân’da: ’Allah bir insanla ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderir, izniyle dilediğini vahyeder. Doğrusu o yücedir, hakîmdir.’ buyurmaktadır.(3) Bu âyet-i kerime ile vahyin üç kısma ayrıldığı anlaşılmaktadır:

1- Allah’ın doğrudan doğruya vahyetmesi: Bu vahiy şekli söz ve mananın vasıtasız olarak süratli ve gizli bir tarzda kalbe bırakılması veya ilham şeklindedir. Hz. İbrahim (a.s.)’ın annesine gelen vahyi, peygamberler dışındaki insanlara gelen ilham türünden vahye misal olarak gösterebiliriz.
2- Allah’ın perde arkasından vahyetmesi: Allah’ın vahyettiği kimseye vahyetmeyi dilediği sözleri bir cisimde yaratması ile olur, bu sözleri işiten, kelâmın sahibini görmez. Mûsâ (a.s.)’ın vahyi bu şekilde olmuştur. Tûr-i Sinâ dağında Allah’ın nuru bir ağaca tecelli etmiş ve Allah (c.c.) Mûsâ (a.s.)’a o ağaçtan konuşmuştur.
3- Allah’ın bir melek vasıtası ile vahyetmesi: Allah’ın bir melek vasıtası ile vahyetmesi peygamberlerine bir melek göndermek suretiyle olur. Peygamberlere Allah’ın vahyi lafız ve kelâm ile olur ki, buna ’vahy-i metluv (okunmuş vahiy)’ denir. Vahy-i metluv’a örnek: Kur’ân-ı Kerim’dir.
Lafızları Peygamberimize ait olup, manası ise Cenâb-ı Hakk’a ait olan vahye de ’vahy-i gayr-i metluv (okunmamış vahiy)’ denir. Buna örnek Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadis-i şerifleridir. Kaynağı vahiy oluşu itibariyle Kur’ân’a uymak nasıl farz ise, sünnetin kaynağının da vahiy olması hasebiyle Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetlerine uymak da öylece farzdır.

Peygamberimiz (s.a.v.)’e Cebrail (a.s.) vahiy getirdiğinde, Cebrail (a.s.) âyetleri daha söylemeden Peygamberimiz (s.a.v.) velayet nuru ile yani ilham yolu ile Cenâb-ı Hakk’tan alıyor ve söylüyordu. Bu hadise de ilhamın varlığına delildir. Peygamberimiz (s.a.v.)’de iki nur vardır ki; birincisi: ’Nübüvvet Nuru’dur, onunla Cenâb-ı Hakk’ın vahyine muhatap olmuştur. Bu nur Peygamberimiz (s.a.v.)’in vefatı ile kapanmıştır. İkinci nur ise: ’Velayet Nuru’dur ki hâlâ devam etmekte olup, kıyamete kadar sürecektir. İşte Peygamberimiz (s.a.v.)’den O’nun varislerine, Allah dostlarına intikal eden nur, velayet yani yakınlık nuru içerisinde gelen ilham nurudur. **

Kur’ân-ı Kerim’de Kehf Sûresinde Hızır (a.s.)’dan bahsedilirken Cenâb-ı Hakk (c.c.): ’Biz kendi katımızdan ona bir ilim öğrettik...’(4) buyurmaktadır. Bu âyette ledün ilmine, ilham ilmine işaret edilmektedir. Kehf Sûresinde Mûsâ (a.s.) ile Hızır (a.s.) arasında geçen hadisede bizzat Hızır (a.s.)’ın Cenâb-ı Hakk’tan aldığı emirler ile hareket etmesi, onun ilham aldığına işarettir. Ancak bazı âlimler Hızır (a.s.)’a Cenâb-ı Hakk’tan gelen emirlerin vahyin altında, ilhamın üstünde olduğunu beyan etmişlerdir.

Peygamberimiz (s.a.v.) ilham ilmine bir çok hadis-i şeriflerinde işaret buyurmuşlardır. Enes (r.a.)’den rivayetle Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz: ’İlim ikidir, biri kalbe yerleşmiştir. Bu ilim, faydalı bir ilimdir. Diğeri de sadece dildedir. Allah (c.c.) bununla kullarını sorumlu tutacaktır.’(5) buyurmuşlardır. Bu ilme sudûrî ilim de denilmiştir.


VELİLERE İLHAM’IN GELİŞİ


1- Allah’tan gelen ilham; Kur’ân’ın muhtevasındaki emirlere yöneliktir.
2- Peygamberlerde gelen ilham; âyetlerin ve hadislerin ışığında sünnetlerin yaşanmasına ve teşvik edilmesine yöneliktir.
3- Melek ve akl-ı kül’den gelen; doğru yola teşvik ve uyarıcı mahiyettedir.
4- Şeytandan gelen ilham; nefis, bir şeyi ilham yolu ile istedi mi, nefislere kötülükleri emretmek şeklinde olur. Eğer vesvesesinde muvaffak olamazsa, başka bir vesveseye geçer ki, bu hal o kişiyi kandırıncaya kadar devam eder.
5- Nefisten gelen ilham: Nefis bir şeyi ilham yoluyla istedi mi, o isteği yapılıncaya kadar başka bir şeye geçemez. Mutlaka o isteğini yaptırmaya çalışır.(6) Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu ilhamların nereden geldiğini bilmek, Kur’an ve sünnet süzgecinden geçirerek âyet ve hadislere uyan ilhamları almalı, zıt olanları ise terk etmeli ve itibar etmemelidir. İlham, mutasavvıflarca ve bazı âlimlerce delil sayılmıştır. Hatta âlimler, müctehidlerin vasıflarını sıralarken ’ilham ’ ilmine sahip olmaları gerektiğini şart koşmuşlardır. İlhamın delil sayılabilmesi ve bir kıymet ifade etmesi için onun Kur’an ve Sünnet’te belirtilen kesin hakîkatlere aykırı bulunmaması gerekir. Bu hususta İslâm âlimleri, ’zahire ters düşen her batın, batıldır’ kat’î prensibini vaz’ etmişlerdir. Konumuz ile alakalı olarak Efendimiz Abdulkadir Geylânî Hazretlerinin başından geçen hadise bizlere güzel bir örnek teşkil etmektedir ki şöyledir:

Bir gün Abdulkadir Geylânî Hazretleri çölde bir yere giderken birden gök yüzünde bir ses işitir. Bir bulutun arkasından kendisine; ’Ey Kulum! Ey Abdulkadir! Artık sen öyle bir mertebeye ulaştın ki farz ibadetler senin üzerinden sâkıt oldu. Artık sen bundan sonra farz ibadetlerinden mesul değilsin.’ denir. Abdulkadir Geylânî Hazretleri bunun üzerine hiddetle: ’Ey mel’un iblis! Defol git. Beni kandıramazsın.’ der. Bunun üzerine şeytan ona seslenerek, ’benim iblis olduğumu nasıl anladın, halbuki ben bu hitapla yetmiş sâlih insanı saptırdım.’ der. Efendimiz de: ’Mel’un iblis! Şu iki şey ile anladım.’ der. ’Birincisi, sen bana bulutun ardından seslendin, halbuki ilham insana bir yönden bir cihetten gelmez. ikincisi ise Peygamberimiz (s.a.v.) bile farz ibadetlerden sorumlu tutulmuş iken ve bu farzlar kendisinden sakıt olmamış iken ben nasıl olur da sorumlu tutulmam.’ der ve şeytanı orada kovar.

Cenâb-ı Hakk’tan gelen ilhamlar seyr-i sülûkta bekabillah makamında gelmeye başlar. Melek’ten gelen ilham ise nefs-i mutmainneyi geçtikten sonra gelmeye başlar. Allah (c.c.) kulundan razı olup, onu sevdiğinde sadrında bir melek halk eder (yaratır) o melek ona durmadan iyiliği ilham eder, iyiliğe yönlendirir. Bu halin bir başka anlamı velilik (velayettir) ki, insanı diğer insanlardan ayıran en büyük hususiyet işte budur. Zira hadîs-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v): ’Allah (c.c.) bir kulu sevdiğinde, o kulun nefsinden ona bir vaiz kılar. Onun kalbinde o kimseyi kötülüklerden sakındırıcı bir kuvvet kılar. Ona iyiliği emreder ve onu kötülüklerden sakındırır.’(7) buyurmuşlardır.

Mevzuumuzu Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin irşâd-ı nebevîsi ile nihayetlendirelim: Ebu Hureyre (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: ’Bazı ilimler gizli inci gibi olup, bunu yalnız Allah’ı tanıyan kişiler bilebilirler. Âlimler bu ilmi söyledikleri zaman onu sadece Allah’ı tanımayan gafil kişiler inkar ederler.’(8)

Kaynaklar:
1- Tâhâ 20/ 38..
2- Tâhâ 20/39.
3- Eş-Şûrâ 42/ 51.
4- El-Kehf 18/ 65.
5- Tergib ve Terhib, c.1, s.143-144. Deylemî ’Müsnedü’l-firdevs’te rivayet eder.
6- A Fârukî el-Müceddidî, İslâm’da Zikir ve Rabıta, s.179.
7- Hadisi Deylemî rivayet etmiştir.
8- Tergib c.1, s.144; Deylemî ’Müsned’ de rivayet etmiştir.
** A. Faruki el-Müceddidî Hazretlerinin bu husustaki görüşleridir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • büşra

    çok iyi

1 kişi yorum yazdı.