Özlenen Rehber Dergisi

69.Sayı

Abdullah Fârukî El-müceddidî'nin (k.s.)...sünnet'e İmtisali

Mustafa ULUM Özlenen Rehber Dergisi 69. Sayı
Abdullah Farukî hazretlerini yakından tanıma fırsatı bulan insanlar kahir ekseriyet ile onun hakkında şu iki kanaate ve hayranlığa sahip olurlardı. Bunlardan birisi, Onu görünce sanki ceddi Hz. Ömer (r.a.)’i görmüş gibi olmak; ikincisi de Kitapların tozlu sayfalarında inzivaya çekilmiş Ashab-ı Kiram ve Evliyâ-ı Izâm’ın harikulade hayat örneklerinin bu gün bir kul üzerinde tecelli etmiş olmasıydı.

Evet, o bu asırda sünnetin sinesinde yeniden yeşerdiği, testisiyle gelenlerin kabını aşk, ilim, marifet ve takva ile doldurdukları engin bir şifa ve hayat kapısıydı. Hususiyetlerinin, bir bir anlatılması ve âlem-i insana ulaştırılması bu zamanın en elzem işlerindendir inancındayım. İşte o mümtaz insanın eti, kanı, canı ve ruhuyla mezc olmuş bir hususiyeti, Rasûl-i Kiriyâ’nın sünnetlerini tükenmez bir iştiyakla ihyası idi. Burada bu hususla ilgili birkaç örneği anlatmak istiyorum:

Öncelikle bilinmelidir ki sünnet-i seniyyenin yaşanması, Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin hadis-i şeriflerini çokça ve ihlâsla okuyup öğrenmekle mümkündür.

Hz. Ömer (r.a.) efendimiz de: “Rasûlullah’ın hadislerini en iyi bilenler, Kur’ân’ı en iyi anlayanlardır” buyurmuşlardır. Bu meyanda Mübarek Üstadımız Abdullah Farukî el-Müceddidî hazretlerinin: “Ben otuz sene Peygamber (s.a.v.) Efendimizin hadis-i heriflerini okudum” buyurmaları, O’nun hadis ilmine olan vukufiyeti açısından çok manidardır.

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz sabah namazından sonra ashabına döner, işrak vaktine kadar onlara nasihat eder, rüyası olanların rüyalarını dinler, rüya gören olmamışsa kendi gördüğü rüyalarını anlatır ve yorumlardı. Mübarek Efendimizin de, Rasûlullah Efendimizin bu vakitte sahabesine yapmış olduğu sohbetin bereketinden istifade edebilmek ve bu husustaki sünneti ihya için sabah namazı ile işrak vakti arasında okunacak olan evrad ve ezkardan önce hadis-i şerifler okuyup, yer yer dinleyenlerin anlayacağı bir tarzda şerhler yapardı.

Yine Cum’a günleri mutad olarak Cum’a namazından önce ve sohbetlerinde talebelerine ezberden Arapça’sı ile beraber hadis-i şerifler okutması da, onun hadis ilmine ne derece önem verdiğinin bir göstergesidir.

Mübarek Efendi hazretleri bu hususla alâkalı olarak bir sohbetinde talebelerine ezberden Arapça metni ile beraber hadis-i şerifler okuttuktan sonra şu açıklamayı yapmışlardı: “Bizler çok çok hadis ezberleyip onları okumak suretiyle şöyle demek istiyoruz: ‘Ya Rasûlallah! Seni çok seviyoruz ve bu sevgimizin bir tezahürü olarak da senin sözlerini ve hadislerini okuyoruz” buyurmuşlardı. Böylelikle bir kez daha Rasûlullah (s.a.v.) Efendimize olan derin sevgi ve muhabbetlerini izhar etmişlerdi.

Onun hadis-i şeriflere karşı derin ilgi ve muhabbeti birçok kere farklı etkinliklerde hadis yarışmaları tertiplemesine vesile olmuştu. Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî hazretleri gibi Allah dostları ve Tasavvuf büyüklerimizin anma programlarında yine talebeleri arasında özellikle Arapça metni ile beraber hadis ezberleme yarışmaları tertip etmiş ve en çok hadis okuyan talebelerini birçok hediyelerle taltif etmişlerdi. Bu vesileyle diğer talebelerini de hadis ezberlemeye ve Peygamberimizin sünnetlerini yaşamaya teşvik etmişlerdi.

Mübarek Üstad’ımız, sohbetlerinde yine zaman zaman, “Kim benim kırk hadisimi ezberleyip onunla amel ederse, Allah (c.c) onu kıyamet gününde fakihler zümresi ile haşreder” hadis-i şerifini zikreder ve bu hadisin te’vilini yaparken:

”Öyle âlimler vardır ki, ömrünü ilme vakfetmiş, bütün ömrünü ilim öğrenmekle geçirmiş, o ilmi elde edebilmek için çok büyük gayret sarf etmiş, ancak nihayetinde bu nimete kavuşabilmiştir; fakat Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin bu hadisinde bildirilen bir müjde vardır ki o da, kırk hadisi ezberleyen ve onunla amel eden mü’minlerin de kıyamet gününde âlimler ile beraber olacağı ve fakihler zümresi ile haşrolunacağıdır.” buyurmuşlardı. O sohbetinde biz öğrencilerine hem hadis ve sünnetin Allah indindeki değerini hem de sünnete imtisal sebebiyle uzakların yakın, zorların kolay, aşılmazların nasıl mümkün olacağının yollarını öğretmişlerdi.

Mübarek Üstadımız bu sebeple Peygamber (s.a.v.) Efendimizin: ”Kim benim unutulmuş olan sünnetlerimi yaşar ve yayarsa Cenâb-ı Hakk (c.c) ona yüz şehid sevabı verecektir” hadis-i şerifini de çokça zikrederlerdi ve ”Bizim mürşid olarak fazladan bir şey yaptığımız yok, sadece Peygamber (s.a.v.) Efendimizin unutulmuş olan sünnetlerini yaşıyor ve yayıyoruz” buyururlardı. Zaten onun ”Her bir Sünnet-i Seniyye’yi yaşamak bir nefis tezkiyesidir.” buyrukları, hem tasavvuf ilmini kısa ve veciz bir halde tarif etmiş hem de tasavvufa azmeden taliplerin nefis terbiyesinden istifadede en kestirme ve en tesirli yolu işaret etmiştir.

Mübarek Üstad’ımızın hadis-i nevebîye ayrı bir önem vermesinin başka sebepleri de vardır. Birincisi ehâdîsin onun nazarındaki yeridir: Ona göre hadis, bütün yakînî ilimlerin esası ve başıdır. Dinî ilimlerin temeli olması bakımından da Kur’an kadar önemlidir. İkinci olarak ise; İnançta, amelde, ahlâkta, Kitap ve Sünnet kıstas olarak alınmadıkça kişinin hayatında kemal hâlinin gerçekleşmeyeceğini inancıydı. Çünkü itidal hâli, ancak sünnet vasıtasıyla korunabilir. Eğer sünnet ve hadisler yaşanmazsa, ümmet ifrat ya da tefrite düşer ve denge bozulur.

Mübarek Üstad’ımız, iman edenler için Rasûlullah Efendimizin fiilî örnekliğinin terk veya ihmal edilmesi durumunda dinî hükümlerin yaşanması ve anlaşılmasının imkânsız olacağı hususu üzerinde önemle dururdu. Çünkü İslâm’a davette bulunmak durumunda olan herkes için hadis en temel esastır ve bu tebliğ vazifesini sünnet ve hadislerden kopuk bir şekilde yapmak mümkün değildir.

Üstad’ımız özellikle ahlâkla ilgili hadisleri temel alarak, kötü ahlâklar ile sâlih amellerin veya amellerde ihlâslı olabilmenin oldukça güç olduğuna dikkat çekerek ”Sirkenin balı bozduğu gibi, kötü ahlâk da amelleri ifsat eder.“ nebevî düsturunu sık sık nasihatlerinde dile getirirdi.

Rabbimiz, vefat yıldönümleri münasebetiyle kendilerini hayırla yâd ettiğimiz büyük âlim ve ârif Hz. Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s) Efendimizin sadrındaki ilim ve hikmet pınarlarından, feyiz ve bereketinden cümlemizi hisseyap eylesin ve bizleri şefaatlerine nail eylesin...
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.