Özlenen Rehber Dergisi

165.Sayı

DİLE SAHİP ÇIKMAK, YUMUŞAK HUYLU OLMAK

Mehmet Bayav Özlenen Rehber Dergisi 165. Sayı
Dile Sahip Çıkmak
Allah’ın insanlara verdiği sayısız nimetlerden biri de dildir. Dil Kur’an okumak, Allah’a zikir ve dua etmek, iyiliği emredip kötülüğü men etmek, hayır söylemek, imanı ve ahirete faydalı işler konuşmak için verilmiştir. Dil, Allah’ın emrettiği şekilde kullanılırsa insanı saadet ve mutluluğa götürür. Nefsin ve şeytanın istediği şekilde kullanılırsa felaket ve hüsrana sürükler.
Bu sebeple diline sahip çıkmak, onu dünya ve ahirete yarayan işlerde kullanmak, kötü sözlerden korumak her Müslüman’ın önemli görevidir. Dili korumanın anahtarı ise, çok dinlemek ve az konuşmaktır. Konuştuğu zaman da hayrı söylemektir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

’Her kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa hayır söylesin ya da sussun.’1
’Her kimin konuşması çok olursa hatası çok olur. Her kimin hatası çok olursa günahları çok olur. Her kimin de günahları çok olursa ateş ona daha layıktır. Şu halde her kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa hayır söylesin ya da sussun.’2
Ukbe b. Âmir (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Yâ Rasûlallâh! Kurtuluş nedir (nasıl olur)?’ dedim. (Rasûlullah): ’Lisanını muhafaza et. Evin sana geniş olsun (yani evinde itaatle meşgul ol, ağyardan uzak dur). Hatana (günahına) ağla.’ buyurdu.3

O halde Allah’ın bir emaneti olan dilimize nasıl sahip çıkacak ve onu nelerden koruyacağız?

1- Dilimizi yalandan koruyacağız:
Yalan Müslüman’a yakışan bir hal değildir. Yalan, büyük bir günah ve çirkin bir huydur. Yalan, melekleri kaçıran, şeytanları çağıran kötü bir sözdür. Yalan, Müslüman için yüz karasıdır. Yalan, haksızlığın baş mimarıdır. Müslüman dilini yalana bulaştırmamalıdır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
’Muhakkak ki yalan (insanı) fücura (şerre) götürür. Ve muhakkak ki fücur da cehenneme götürür. Ve muhakkak ki kişi mutlaka (devamlı) yalan söyler de nihayet Allah katında kezzâb (çok yalancı) olarak yazılır.’4
2- Dilimizi gıybetten koruyacağız:
Kur’ân-ı Kerim’de, ölü eti yemek gibi kötü gösterilen gıybet,5 duyduğu zaman insanın hoşuna gitmeyecek bir şekilde çekiştirilmesidir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
’Miraca çıkarıldığım zaman bakırdan tırnakları olan bir topluluğa uğradım. (Bu tırnaklarıyla) yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Bunun üzerine: ’Bunlar da kimlerdir ey Cibrîl?’ dedim. ’Bunlar, (gıybet ederek) insanların etlerini yiyenler ve şereflerine saldıranlardır.’ dedi.’6
O halde, Müslüman dilini gıybetten de korumak mecburiyetindedir.
3- Dilimizi günah olan çirkin sözlerden koruyacağız:
Dinimizin haram kıldığı çirkin sözleri söylemek ve günah olan işleri anlatmak Müslüman’ın ağzına yakışmaz. Allah’ın haram kıldığı edep dışı sözleri söyleyen, içki, kumar ve kadın gibi hikayeleri anlatan bir ağız, Müslüman’ın ağzı olamaz.
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
’Muhakkak ki Allah, çirkin (işler, taşkınlık) yapıcı, kötü sözlü (dili bozuk, ahlaksız şeyler konuşan) kimseyi sevmez.’7
’Çirkin (işler, taşkınlık) yapıcı, kötü sözlü (dili bozuk), cimri ve korkak olması kişiye (kötüleme, noksanlık ve ayıp olarak) yeter.’8
’(Kamil) mü’min ne çok ayıplayan, ne çok lanet eden, ne çirkin (işler, taşkınlık) yapıcı ve ne de kötü sözlü (dili bozuk, ahlaksız şeyler konuşan)dır.’9
Ağzından Allah’ın ayetlerini inkar edici, dinin hükümlerini hafife alıcı, çirkin sözler çıkan kimselerle oturmamak ve onlardan uzak durmak Müslüman’ın görevidir.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
’Oysa Allah size Kitap’ta (Kur’an’da) ’Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz’ diye hüküm indirmiştir.’10
Demek ki Müslüman dilini günah ve çirkin olan sözlerden koruyacak ve böyle sözlerin söylendiği topluluklardan uzak duracaktır.
4- Dilimizi boş ve fazla konuşmaktan koruyacağız:
Şahsiyetli olmak Müslüman’ın temel özelliğidir. Zaman ise, Müslüman için en kıymetli hazinedir. Boş konuşmak, Müslüman’ın şahsiyetini yaralayan ve zamanını öldüren bir felakettir. İslam’a göre, Allah’ın kitabı, Rasûlullah’ın sünneti, hakkı ve sabrı tavsiye, kötülüğü önleme, dinimize ve dünyamıza yarayan sözler dışındaki konuşmalar boş ve faydasız konuşmalardır. Dinimizde boş ve malayani konuşmaktan sakınanlar övülmüştür.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
’(Din ve dünyası için yararı olmayan ve) kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.’11
’Ne mutlu ilmiyle amel edene, malından fazlasını infak edene ve boş sözden (kendini) alıkoyana!’12
5- Dilimizi kovculuk ve çekişmeden koruyacağız:
Dinimiz söz getirip götürmeyi haram kılmıştır. Bunu insanların arasını bozan aşırı bir davranış olarak görmüştür. Aynı şekilde kalbi katılaştıran, insanlar arasında kin, nefret ve düşmanlık uyandıran çekişmeyi de yasaklamıştır. Müslüman, kovculuk yapmayacağı gibi, sözle olsun, fiille olsun Müslümanlarla çekişmeye de giremez. Nebiler Nebisi (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
’Koğucu cennete giremez.’13
’Kıyamet günü Allah katında insanların en şerlisinden (bir çeşidini de insanlar arasında) şunlara bir yüzle, bunlara bir yüzle gelen iki yüzlü (münafık kimse) bulursun.’14
O halde Müslümanlar olarak, Allah’ın bize bir nimeti ve emaneti olan dilimize sahip çıkalım. Az ve öz konuşalım. Tatlı dilli olalım. Faydalı ve hayırlı söz söyleyelim. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in az ve öz konuştuğunu bilelim.15 Dilimizi yalandan, gıybetten, günah ve çirkin olan sözlerden koruyalım. Boş, fazla ve malayani sözlerden, kovuculuk etmekten uzak duralım. Haklı bile olsak, çekişmeyelim. Müslüman’ın görevinin, ya hayır söylemek veya susmak olduğunu bilelim.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
’İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek
bulunmasın.’16
Yumuşak Huylu Olmak
Sevgili okurlarımız, Yüce Rabbimizin kulları üzerinde görmek istediği en güzel huylardan bir tanesi de ’yumuşaklıktır’. Yumuşaklık, insanı güzelleştiren, yücelten ve diğer insanlarla kaynaştıran ahlaki bir fazilettir. Yumuşaklık, güzel ahlakın meyvesidir. Yumuşaklık yani ’Rıfk’ Allah’ın Yüce sıfatlarından biridir.17 İnsanı ateşten koruyan en güzel huy da yumuşaklıktır. Allah (c.c.) söz ve davranışlarında yumuşak olan kullarını sever. Yumuşaklığın, mü’minlerin özelliği olduğunu Yüce Rabbimiz şöyle haber vermiştir:
’Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, ’selâm!’ der (geçer)ler.’18
Yumuşaklık, sertlik ve şiddetten kaçınarak söz ve davranışlarımızda nazik ve kibar olmaktır. Yumuşaklık, öfkenin zıddıdır. Kaba, sert ve cahilce davranışlara bile yumuşaklık göstermek, olgun Müslümanların özellikleridir. Allah katında yüksek mertebelere ulaşmanın yolu da bu inceliği taşımaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de yumuşaklığı övmüş ve onun, bulunduğu her şeyi süsleyeceğini haber vermiştir. Yine yumuşak huydan nasip alan kimsenin hayırdan nasip aldığını, yumuşak huylu olanın hayırlarla dolu olduğunu müjdelemiştir.
Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
’Her kime rıfk (yumuşaklık)tan nasibi verilmişse, muhakkak ki hayırdan da nasibi verilmiştir. Her kim de rıfk (yumuşaklık)taki nasibinden mahrum edilmişse muhakkak ki hayırdaki nasibinden de mahrum edilmiştir.’19
’Allah Azze ve Celle, bir ev halkı hakkında hayır murat ederse onların arasına rıfk (yumuşaklık) sokar.’20
Gönüllerin fethi, yumuşaklıkla mümkündür. Çünkü insanlar, yumuşaklık ve inceliğe daha çok ilgi gösterirler. Nitekim bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
’Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.’21
Demek ki, insanlara tesir etmenin, onların gönüllerine girmenin yolu yumuşaklıktır. Bu bakımdan, insanları Allah’a davet etmekle görevli bulunan her Müslüman, yumuşak ve nazik olmaya mecburdur. Davet ettiği kimse, zalim, azgın ve katı olsa bile, yine yumuşak davranmak esastır. Zira Yüce Rabbimiz Hz. Musa ve Hz. Harun’a şöyle vahyetmiştir:
’Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.’22
Demek ki, en azgın insanlara bile, yumuşak davranmak dini bir görevdir.
Bir rivayette şöyle buyrulmuştur:
’Rıfk (yumuşaklık) berekettir.’23
Hz. İbrahim (a.s.)’ı yumuşak huylu olmasından dolayı öven yüce Allah (c.c.) kullarının birbirlerine karşı sertlik ve kabalıktan kaçınmalarını, yumuşak ve kibar davranmalarını, hoş görülü ve kibar olmalarını istemiş ve bunu sevmiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
’Muhakkak ki Allah Rafîk’tir (rıfk sahibidir), her işte yumuşaklı(kla muamele)yi sever.’24
Yumuşaklığı yerinde kullanmak da dinimizin emridir. Yumuşak huylu olmak, haklarımızı başkalarına çiğnetmek değildir. Başkalarının kötülüklerine boyun eğmek de değildir. Aksine haklarımızı korumak ve zillete düşmemektir. İntikam peşinde koşmamak, bağışlamasını bilmek ve böylece karşımızdakine fazilet örneği olmaktır. Temel özelliği yumuşaklık olan Müslüman; Allah’ın kanunlarının çiğnendiği, Allah’ın dinine saldırılar yapıldığı, Allah’ın hükümlerinin kaldırılmaya çalışıldığı zaman elbette hiddetlenir. Bu hiddetleniş, nefis için, menfaat için değil, Allah içindir. Allah’ın dinini korumak içindir. İşte o zaman, Müslüman silkinir, ayağa kalkar ve saldırılar karşısında aşılmaz bir dağ olur. İşte hakiki manada Müslüman olmanın gereği budur.
Ezcümle; mevki ve makamımız, malımız ve mülkümüz ne olursa olsun yumuşak huylu olalım. Makamlar geçici, mülk göçücüdür. Geçici ve göçücüye aldanıp kaba ve sert olmayalım. İnsanlara ve tüm canlılara yumuşak davranalım. Ömür ağacını yumuşak huyla süsleyelim. Olgun ve faziletli mü’min olmanın yolu budur. Sert ve kaba davranışları Allah ve Rasûlü’nün sevmediğini bilelim. Gönlünde iman ve Kur’an nuru parlayan her Müslüman’ın yumuşak huylu olması gerektiğini unutmayalım. Allah için olmayan hiç bir hiddetin Müslüman’a yakışmadığını aklımızdan çıkarmayalım.

Konumuzu, Nebiler Nebisi (s.a.v.)’in bir duasıyla sonlandıralım:

’Allah’ım! Beni ilimle zengin kıl, beni hilimle25 süsle, beni takva ile şereflendir ve beni afiyetle güzelleştir.’26
Vesselam...

Son notlar
1 Buhârî, Edeb, 31.
2 Taberânî, Evsat, Dâru’l-Harameyn, Kahire 1995, h.no:6541, c. VI, s. 328.
3 Tirmizî, Zühd, 60.
4 Buhârî, Edeb, 69.
5 Bkz., el-Hucurât, 49/12.
6 Ebû Dâvûd, Edeb, 40.
7 Tirmizî, el-Birru Ve’s-Sıla, 62.
8 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.28, s.548, h.no:17313, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1997.
9 Tirmizî, el-Birru Ve’s-Sıla, 48.
10 en-Nisâ, 4/140.
11 Muvattâ, Hüsnü’l-Huluk, 1.
12 Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, Mektebetu’bni Teymiyye, Kahire ts., h.no:4615, c. V, s. 71.
13 Buhârî, Edeb, 50.
14 Buhârî, Edeb, 52.
15 Bkz., Müslim, Mesâcid ve Mevâdiu’s-Salât, 1.
16 Kâf, 50/18.
17 Bkz., Buhârî, İstitâbetu’l-Murteddîn, 4.
18 el-Furkân, 25/63.
19 Tirmizî, el-Birru Ve’s-Sıla, 67.
20 Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut 1997, h.no:24427, c. XL, s. 488.
21 Âl-i İmrân, 3/159.
22 Tâ-hâ, 20/43-44.
23 Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, Dâru’l-Harameyn, Kahire 1995, h.no:4087, c. IV, s. 241.
24 Buhârî, İstitâbetu’l-Murteddîn, 4.
25 Sabırlı ve temkinli, akıllı ve ağır başlı olmak.
26 İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Kitâbu’l-Hulum, Müessesetü’l-Kütübi’s-Sekâfiyye, Byerut 1993, s. 18.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.