Özlenen Rehber Dergisi

8.Sayı

Ramazan ve Rü'yet-i Hilâl – İı*

RÜ’YET-İ HİLÂL İLE BAYRAM YAPMAK

Peygamberimiz (s.a.v) bir hadîs-i şerîflerinde; “Ramazan hilâlini gördüğünüz zaman oruç tutunuz ve Şevval hilâlini gördü?ünüz zaman iftar ediniz (bayram yapınız). E?er bulut (veyâ toz) hilâli görmenize engel olursa, Ramazan hilâli için (otuz günü doldurmayı) takdîr ve hesap ediniz. (Ramazanı otuz güne tamamlayarak bayram yapınız.)” (1) buyurmu?tur.

Yine benzer bir rivayette İbn-i Ömer (r.a) de, Rasûlullah (s.a.v)’den ?u hadîsi rivâyet etmektedir: “Ramazan hilâlini gördü?ünüz zaman oruç tutunuz ve Şevval hilâlini gördü?ünüz zaman iftar ediniz (bayram yapınız). E?er hava bulutlu ise, otuz gün oruç tutunuz.” (2)

Hadîs-İ Şerîfin Îzâhı:

İbn Ömer (r.a)’in hadîsini Müslim, Ebû Dâvûd, Ahmed, Neseî, Dârekutnî ve Dârimî de rivâyet etmi?lerdir. Ahmed, Dârekutnî ve Ebû Dâvûd’un rivâyetinde İbn Ömer (r.a)’in görü?ünü beyân eden ?u ilâve vardır:

“Şâban ayının yirmi dokuz günü dolunca hilâli gözetletirdi. E?er Ramazan hilâli görülürse mesele kalmaz, ?âyet görülmez ve görmeye mâni bulut ve toz yok ise, İbn Ömer (r.a), ertesi gün oruç tutmazdı. E?er bulut veyâ toz, hilâli görmeye engel olursa, ertesi günü oruç tutardı. Ramazan sonunda İbn Ömer (r.a) bu hesâbı tutmayarak halkla birlikte iftar ve bayram ederdi.”

Fıkıhçılar bu hadîsi; “E?er bulut (toz da bulut hükmündedir) hilâli görmenize engel olursa, Ramazan hilâli için (otuz doldurmayı) takdîr ve hesap ediniz.” ?eklinde yorumlamı?lardır. Yâni Ramazan orucunu otuz güne tamamlayınız, demektir. Çünkü Buhârî’nin İbn Ömer (r.a)’den olan bir rivâyetinde; “E?er hava bulutlu ise, Ramazan orucunun süresini otuz güne ikmâl ediniz.” (3) buyurulmu?tur.

Buhârî, Müslim ve di?erlerinin rivâyet ettikleri yukarıdaki hadîs de bu yorumu teyîd eder. Dârimî’nin İbn Abbas (r.a)’dan olan rivâyetinde de: “E?er bulut hilâli görme?e mâni ise, Ramazan ayını otuz güne ikmâl ediniz.” (4) buyuruluyor.

Ebû Hanîfe, onun arkada?ları, Mâlik, Şâfiî, Evzaî, Sevrî ve hadîsçilerin tümü, mezkûr cümleyi bu ?ekilde yorumlamı?lardır. Yalnız Ahmed b. Hanbel; “E?er bulut hilâli görmenize mâni olursa, hilâlin, bulutun arkasında oldu?unu farz ediniz. Ayın süresini daraltınız.” ?eklinde yorumlamı?, yorumunun dayana?ı olarak da, hadîs râvîsi İbn Ömer (r.a)’in görü?ünü göstermi?tir. Çünkü Şâbanın yirmi dokuz günü dolunca, gözlerini kaybetmi? olan İbn Ömer (r.a), adam göndererek hilâli gözetletirdi. E?er bulut veyâ toz bulunursa, ertesi gün oruç tutardı.

Ahmed b. Hanbel’in bu gerekçesi reddedilmi?tir. Çünkü râvînin re’yi de?il, rivâyeti mûteberdir. İbn Ömer (r.a)’in rivâyetlerinden birisinde bu cümle, “Ramazan hilâli için otuz günü hesaplayınız” ?eklinde geçmi?tir.

Hattâbî; “Bu cümlenin mânâsı, ramazan orucunu otuz güne doldurmaktır. Âlimlerin bir kısmı, bu cümleyi, rasat hesaplarına göre hilâlin durumunu takdîr ve hesaplama ?eklinde yorumlamı?larsa da, bu yorum isâbetli de?ildir. Çünkü bâzı rivâyetlerde bu cümle yerine; “Otuz gün oruç tutunuz” buyurulmu?tur. İlim ehlinin kâhir ço?unlu?u ilk yorumu yapmı?lardır. Şek günü oruç tutmanın Peygamber (s.a.v) tarafından yasaklanması da, bu yorumu te’yîd eder. Ahmed b. Hanbel; “Şâbanın yirmi dokuzundan sonraki gece, gökteki bir engel dolayısıyla hilâl görülemedi?i zaman halk oruç tutar. E?er hava açıkken hilâl görülmezse oruç tutmazlar.” diyerek İbn Ömer (r.a)’in mezhebine tâbî olmu?tur.

RASATHÂHE HESAPLARINA GÖRE ORUÇ TUTMAK VE BAYRAM YAPMAK DOĞRU MUDUR?

Tâbiîlerden Mutarrif b. Abdullah, hadîsçilerden İbn Kuteybe ve Şâfiîlerden İbn Süreyc’in dâhil oldu?u bir cemâat, yukarıda Abdullah b. Ömer (r.a)’den rivâyet edilen hadîsteki hesaplamayla ilgili cümleyi; “E?er hava bulutlu ise, göz ayın seyrini ve burçlarını hesaplamak sûretiyle Ramazan hilâlini takdîr ve hesap ediniz.”
?eklinde yorumladıkları nakledilmi?se de bu görü? ve nakil kabûle ?âyan de?ildir.

Çünkü İbn Abdi’l-Berr; “Mutarrif’in böyle söyledi?i sâbit de?ildir. İbn Kuteybe ise bu konularda güvenilir de?ildir” demi?tir. İbn Süreyc, Şâfiî’nin; “Yıldızlar yönünden bu gece hilâlin bulundu?unu belirleyen ve fakat hava bulutlu oldu?u için görülemedi?i kanâatine varan bir kimse için Ramazan ayının girdi?ine inanması, oruç tutması ve tuttu?u orucun Ramazan orucu olarak sayılması câizdir.” dedi?ini iddiâ etmi?se de, İbn Abdi’l-Berr, İbn Süreyc’in bu iddiâsını reddetmi? ve; “Şâfiî’nin yanımızda mevcut kitaplarında söyledi?i söz ?udur ki; ‘Ramazanın girdi?i ya hilâli görmekle veyâ âdilâne bir ?ehâdetle veyâhut Şâban ayını otuz güne doldurmakla tahakkuk eder. Ramazan ayının girdi?ine ba?ka yollarla inanmak sahîh de?ildir.’ Bu görü? ise yalnız Şâfiî’nin de?il, fıkıhçıların cumhûrunun görü?üdür” demi?tir.

Şâfiî’nin bilinen ve tanınan fetvâsı, cumhûrun görü?üne uygundur.

İbn Süreyc ?unları da söylemektedir: “Hadîsteki bu cümle, astronomi ilminde ihtisâsı olanlara mahsustur. Ramazanı otuz güne doldurmak hükmü ise umûma âittir.” İbnü’l-Arabî onun bu sözünü reddederek, “Artık İbn Süreyc’e göre Ramazan ayının giri?i, halkın durumuna göre muhteliftir. Kimisine göre güne? ve ay hesâbı ile oruç farz olur. Kimisine göre Şâban ayını otuza doldurmakla oruç farz olur. Böyle bir ayrım, zekî insanlardan uzaktır.” demi?tir.

Ben derim ki, böyle bir söz do?ruluktan da uzaktır. Çünkü Şâri-i Hakîm, Ramazan orucunu tutmayı ve hilâli görmeyi veyâ Şâban ayını otuz güne doldurmayı istemi?tir. Bunun içindir ki, Şâfiî âlimlerinden er-Remlî, Minhâc’ın Şerhinde Nevevî’nin; “Ramazan orucu, Şâban ayını otuz güne tekmîl etmekle veyâhut hilâli görmekle ya da âdilâne bir ?ehâdet sonucunda hilâlin görüldü?ünün sâbit olmasıyla farz olur.” ?eklindeki sözlerine kar?ı ?öyle der:

“Şâyet âdil bir adam hilâli gördü?üne ?ehâdet eder de rasatçılarla astronomi uzmanlarının hesapları, o gece hilâli görmenin mümkün olmadı?ına delâlet ederse ve ?âhidin hilâli gördü?ü geceden îtibâren üçüncü gece, âdete aykırı olarak hilâlin yatsıdan önce ufukta batması tahakkuk edip uzmanların hesaplarına eklenirse, yine o ?âhidin ?ehâdeti ile hükmedilecektir. Çünkü Şâri-i Hakîm, hesap i?ine dayanmamı?, bilakis bunu külliyen iptal etmi?tir. Çünkü Buhârî, Müslim, Nesâî ve Ebû Dâvûd’un İbn Ömer (r.a)’dan rivâyet ettikleri bir hadîste Peygamber (s.a.v):

“Biz (Arap âlemi) ümmî bir cemâatiz. Yazma bilmeyiz, hesap bilmeyiz. Ay bâzen böyledir.”(5) buyurmu?tur. Râvî bununla, Peygamberimiz’in bir defâ ayın yirmi dokuz, bir defâ da otuz oldu?unu kastetti?ini söylemektedir.”

Nevevî’nin yukarıdaki ifâdesinden çıkarılan bu netîce do?rudur. Nevevî’nin sözünden anla?ılıyor ki, astronomi uzmanının sözü ile oruç tutmak vâcip de?il, hattâ câiz de?ildir. (yine er-Rmlî der ki) “Evet; o astronomi uzmanı kendi hesâbı ile amel edebilir ve tuttu?u oruç farz yerine geçer”; fakat Mezhebimizde bizim için geçmedi?i belirtilmi?tir.

Astronomi uzmanının kendi hesâbı ile amel etmesinin câizli?ine âit er-Remlî’nin yukarıdaki sözü de reddedilmi?tir. Çünkü ?er’-i ?erîfin kâideleri buna mânidir. Nitekim İmâmü’l-Harameyn; “Matla’lara îtibâr etmek, hesap i?ine ve astronomi uzmanlarının hükümlerine îtimat etmeyi gerektirir. Şer’î kâideler buna engeldir.” demi?tir. Bunun içindir ki, er-Re?îdî; “Şâri’-i Hakîm, oruç tutmamızı hilâlin varlı?ı ile de?il, görülmesiyle farz kılmı?tır. Hasep uzmanı ise hilâlin varlı?ını hesaplayıp anlayabilir; fakat bu kâfî de?ildir. Asıl olan, hilâlin görülmesidir.” demi?tir.

er-Remlî; Mûtemet kavle göre hesap uzmanının tuttu?u oruç, onun farz orucu yerine geçer.” demi?se de, el-İr?âd Şerhi’nde mûtemet gösterilen görü?, onun orucunun farz yerine geçmemesidir. Çünkü aynen ?öyle denmektedir:

“Müneccimin veyâ hesap uzmanının kavline îtimat etmek câizdir. Kendileri kendi hesaplarıyla amel ederlerse, kuvvetli kavle göre onların orucu farzın yerine geçmez. Zayıf bir cemâat ise geçti?ini söylemi?tir.”

er-Remlî’nin ve babasının yukarıdaki fetvâlarından anla?ıldı?ı gibi, Şâri-i Hakîm, hesaplamayı külliyen iptal etmi?tir. Bu hususta müctehidlerin icmâı vardır. Do?rusu Şerhü’l-İr?âd’daki hükümdür.

el-Bermâvî, Nevevî’nin, “Veyâ hilâli görmek” sözü ile ilgili olarak ?öyle der:

“Hilâli ayna gibi bir araçla görmek yetersizdir. Bir adamın rüyâda Peygamber (s.a.v)’i görüp, Peygamber (s.a.v)’in kendisine; ‘Yarın Ramazandır’ gibi bir söz söylemesiyle Ramazana hükmedilemez. Çünkü Peygamber (s.a.v)’i rüyâda görmek gerçek ise de, rüyâ sâhibi kesinlikle gördü?ünü zaptedemez. Şer’an delîl olmaz. Kezâ müneccimin ve hesap uzmanının sözüne îtimat edilmez. Evet, kendileri hesaplarıyla amel edebilirler. Tuttukları oruç, farz yerine geçer ve hesaplarının do?rulu?una inananların da oruç tutması vâcip olur.”

el-Menhel yazarı el-Bermâvî’nin hesap uzmanları ve bunlara inananlarla ilgili fetvâsını, yukarıdaki nakillerle reddettikten sonra, İmâm Mâlik’in ?öyle dedi?ini nakleder:

“Hesap uzmanlarının sözlerine îtimat ederek Ramazana veyâ bayrama hükmeden devlet yetkilisinin hükmüne uyulamaz.”

İbn Dakîki’l-Îyd de; “Ramazan orucu husûsunda hesaplara îtimat etmek câiz de?ildir.” demi?tir.

İbnü’l-Münzir de el-E?râf’ta; “Şâbanın otuzuncu günü hava açık oldu?u hâlde hilâl görülmedi?i zaman, ümmetin icmâı ile oruç tutmak vâcip de?ildir. Ve oruç tutmanın mekruhlu?u sahâbîlerle tâbiîlerin ekserîsinden sâbittir.” demi?tir. İbnü’l-Münzir bu bilgiyi verirken, astronomi uzmanını ve ba?kalarını istisnâ etmemi?tir. Kim böyle bir ayrım yaparsa, kendisinden önce olu?mu? olan bir icmâa muhâlefet etmi? olur.

Hanefî fıkıh kitaplarından olan ed-Dürrü’l-Muhtâr’da; “Âdil de olsalar muvakkatîlerin kavline îtibâr edilemez. Bizim mezhebimiz budur.” denilmi?tir.

İbn-i Âbidîn, yukarıdaki cümle ile ilgili olarak; “Yâni halka Ramazan orucunun farziyeti husûsunda muvakkatîlerin kavline îtibâr edilemez. Hattâ el-Mirâc’da; ‘Muvakkatîlerin kavline îtibâr edilemeyece?i husûsunda icmâ vardır, müneccimlerin kendi hesâbıyla amel etmesi câiz de?ildir.” denilmektedir. En-Nehri’de;

“Muvakkatîler âdil de olsalar, el-Îdah’ta belirtildi?i gibi, onların; ‘Hilâl, falan gece gökte olur’ sözü ile hüküm verilemez” denilmektedir.

Yukarıda nakledilen âlimlerin görü?lerinden ?u netîceye varılıyor ki; ne Ramazan orucuna ba?lamakta, ne de bayram etmekte hesâba veyâ müneccimlerin sözlerine îtibâr edilemez. Hattâ bu hesâbı yapan ki?i veyâ müneccim, kendi nefsi için bile amel edemez. Ya hilâli görmek veyâ ayın otuz gününün doldurulması gerekmektedir. E?er bir ayın girmesi veyâ çıkmasının bilinmesi ya da zannedilmesi, ?er’î hükmün verilmesi için kâfî gelseydi, Peygamber (s.a.v), hilâlin görülmesini veyâ ayın otuz gününün doldurulmasını emretmek yerine, meselâ;

‘Ayın girdi?ini veyâ çıktı?ını bildi?iniz ya da zannetti?iniz zaman oruç tutunuz” (6) gibi bir emir verecekti.

RAMAZAN AYINA GİRMEK ÜÇ ŞEYLE SAHÎHTİR

Ba?ından beri saydı?ımız ?er’î delillerden ve fetvalardan anla?ıldı?ına göre Ramazan ayına göre, Ramazan ayına girmek, ?u üç ?eyle câizdir:

1- Rü’yet-i Hilâl: Çıplak gözle ay’ı görmek sûretiyle Ramazana girilmesi.

2- Şâbânın 29. günü hava kapalı oldu?u (tozlu veyâ bulutlu) takdirde Şâbânı 30’a tamamlamak sûretiyle Ramazana girilmesi (Şevval ay’ı görülmedi?i zaman da Ramazan otuza tamamlanacaktır).

3- Ba?ka beldelerdeki Müslümanların hilâli gördüklerine ?ehâdetleriyle.

TÜRKİYE’DE HİLÂL NİÇİN BİRİNCİ GÜN GÖRÜLMEZ?

Bu konuya dâir, ilk İslâmî ansiklopedi olma özelli?ine de hâiz Mârifetnâme isimli eserin müellifi merhum Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin getirdi?i ?u açıklamayı okuyalım:

“Ay, on iki burcun her birinde yakla?ık olarak iki gün ve sekiz saat kalıp yirmi sekiz günde burçların hepsini dola?ır. Yirmi dokuz buçuk günde güne?e ula?ıp onunla muhâk olur (Yeni ay devresinde yer, ay ve güne?in aynı hizada olmaları). Bu sebepten, kamerî ayların biri yirmi dokuz biri otuz gün olmak üzere, yeni ayın görülmesine göre hesap edilir. Yeni ay (hilal), kuzey yarım küresinde olanlara yaz ve kı? dönüm noktasında (21 haziran- 21 Aralık) grup vaktinde, güney yarım kürede ekvatora yakın olanlara her mevsimde kolay görülür. Çünkü güne?in gün dâireleri kuzey yarım küresine meyillidir. Güney yarım küresinde (ekvator civarında) dike yakındır. O halde ay, güne? batmasından hemen sonra batmayıp ufkun üzerinde az bir zaman görünür. (8)

Yukarıdaki îzâhattan da anla?ılabilece?i gibi, hilal, ekvatora yakın beldelerde daha kolay ve uzun müddet görülebilir. Bu sebepten Yenen, Mısır, Sudan, Arabistan vs. gibi Müslüman ülkeler hilâli ilk gün rahatça görebilmektedirler. İran, Irak, ve daha birkaç memleketle birlikte Türkiye’de hilâl, ancak muhtemelen ikinci gün görülebilmektedir.

* Bu çalı?ma Abdullah Fârûkî el-MÜCEDDİDÎ Hazretlerinin “Fıkhî Risâleler” adlı eserinden alınmı?tır. Fiav Yay. Ank. 1997, s. 93-103.

Kaynakça:
1) Buhârî / Savm: 11-13; Ebû Dâvûd / Savm: 4; Muvatta’ / Sıyâm: 1.
2) Müslim / Sıyâm:18,19; Nesâî / Savm: 10,11; Buhârî / Savm: 11.
3) Aynı yer.
4) Dârimî / Savm: 2,3,6.
5) Buhârî / Savm: 13; Müslim / Sıyâm: 15; Ebû Dâvûd / Savm: 4; Nesâî / Sıyâm: 17; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.2, 43,52,122,129.
6) Bkz. Sünen-i İbn-i Mâce tercümesi, c.4, s.539-549.
7) Erzurumî, Mârifetnâme, Bedir Yay., s.128.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.