Özlenen Rehber Dergisi

34.Sayı

Sırrı Sakatî (k.s.)

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 34. Sayı
Evliyanın büyüklerinden ve meşhurlarındandır. Ramazan ayında H. 253 (M.867) yılında Bağdat’ta vefat etti. Ma’ruf-i Kerhî hazretlerinden feyiz aldı. Cüneyd-i Bağdadî hazretlerinin hocası ve dayısıdır. Tasavvufta, verâ ve takvada asrının bir tanesi idi. Hâris Muhâsibi ve Bişr-i Hafî’nin akranıdır.

Cüneyd-i Bağdadî (k.s) anlatır: ’Sırrı Sakatî hazretlerinden ziyade ibadet ehli kimse görmedim. Daima edepli bir hâlde otururdu. Allah’u Teâlâ’dan hiçbir zaman gafil olmamıştır. Yetmiş yıl hiç kimse onun, ayaklarını uzatıp yattığını, edebe uymayan bir hareketini görmemiştir. Gece-gündüz Allah’u Teâlâ’nın huzurunda olduğunu düşünür ve her zaman edepli bir şekilde otururdu; ancak ölüm hastalığında yatağa uzanabildi.?

Doğduğu şehir olan Bağdat’ta ticaretle uğraşırdı. Bir gün çarşı yandı ve kendi işyerine bir zarar gelmediğini haber alınca ’elhamdülillah’ dedi. Bu hadiseden pişmanlık duyarak bütün mallarını dağıttı; ama yine de kendi mallarının zarar görmeyişine sevinip elhamdülillah dediği için vefat edinceye kadar acı duydu.

Şöyle anlatılmıştır: ’Bir gün Sırrı Sakatî’ye sabrın ne olduğu soruldu. O da sabır konusunu anlatmaya başladı. Bu esnada bir akrep dolaşmaya başladı. İğnesini defalarca soktuğu halde, Sırrı Sakatî hazretleri hiç bir şey yokmuş gibi, sükûnetle konuşmasına devam etti. ’Neden akrebi fırlatıp atmıyorsunuz?’ diye soranlara, Sırrı Sakatî şöyle cevap verdi: ’Sabır konusunda konuşurken, sabretmemek hususunda Hak Teâlâ’dan hayâ ederim.?

Sırrı Sakatî hazretleri, bir bayram günü meşhur bir zâtla karşılaşmış ve ona güler yüzlü olmayarak selâm vermişti. ’Neden böyle yaptın?’ diye sorduklarında Sırrı Sakatî (k.s): ’Rasûlullah (s.a.s) Efendimiz bir hadislerinde: ’İki mü’min karşılaştıkları zaman, yüz rahmet aralarında taksim edilir. Bunlardan doksan rahmet, daha güler yüzlü olana verilir.’ buyurmuştur. İstedim ki o, benden daha çok sevap alsın.? diye cevap verdi.

Sırrı Sakatî hazretlerinde, Allah korkusu, kendini küçük ve aşağı görme hâli o derece fazla idi ki, ’Bağdat’ta ölmek istemem. Çünkü bu insanlar benim hakkımda iyi zan sahibidirler. Korkarım ki toprak beni kabul etmezse herkese rezil olmuş olurum. Kabahatlerimden dolayı yüzümün kararacağından korkarak her gün bir kaç defa aynaya bakarım ve keşke bütün insanların kalplerindeki sıkıntı ve üzüntüler bende olsa ve insanların hepsi rahat olsalar.? buyururlardı.

Bu büyük velînin nasihatlerinden birkaçı şöyledir:
’Şu üç şey Allah’u Teâlâ’yı çok üzer: Vakti boşa geçirmek, insanlarla alay etmek ve gıybet etmek.?
’Kul dört şeyle yükselir. Bunlar: İlim, edeb, emânet ve iffettir.?
’Allah’u Teâlâ’yı görmekten mahrum kalmak, en şiddetli cehennem ateşinden daha çok azap verir.?
’Farzları yapmak, haramlardan kaçmak, çok istiğfar etmek, alçak gönüllü olmak ve çok sadaka vermek, Allah’u Teâlâ’nın kendilerini çok sevdiği evliyasının ahlâkından olup, O’nun rızasına kavuşturur.?
’Sünnete uygun olarak yapılan az bir ibadetin sevabı, bid’at işlenerek yapılan çok amelden kat kat daha fazladır.?
’Bir kimsenin ahmak olduğuna alâmet, kendi ayıbını bırakıp başkasının ayıbıyla meşgul olmasıdır.?
’Kendi nefsini terbiye edemeyen, başkasının nefsini hiç terbiye edemez.?
’Tasavvuf üç manayı içine alan bir isimdir:
1. Marifetin nûru verânın nûrunu söndürmez.
2. Kitab ve sünnetin zâhirine muhalif olacak şekilde ilm-i bâtından bir söz ile konuşmaz.
3. Kerametleri kendisini, Allah’ın mahrem olan sırlarını açıklamaya sevk etmez.
Rabbim şefaatlerine nâil eylesin

????.
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi, c.3, sh. 302-304.
Risale-i Kuşeyrî, sh. 64.
Hilyetü’l-Evliya, c.10, sh.116.
Tabakâtu’s-Sûfiyye, sh. 48.
Nefahatü’l-Üns, sh.180.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.