Özlenen Rehber Dergisi

138.Sayı

Fetvalar

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 138. Sayı
SORU: Kötü Ahlakları Kalpten Temizlemenin Fıkhen Hükmü Nedir? Ahlâk İlmini Öğrenmek ve Kötü Ahlakları Kalpten Temizlemek Her Kadın ve Erkeğe Farz-ı Ayn’dır... Hiç Bir İnsan Kalpteki Kötü Ahlaklardan Hâlî Değildir...
CEVAP: Bu hususta İbn-i Âbidîn’de, Ta’lîmü’l-Müteallim’de ve sair fıkhî kaynaklarda şunlar zikredilmiştir:
1- Ahlâk ilmi, faziletlerin çeşitlerini ve bunların nasıl kazanılacaklarını; rezaletlerin çeşitlerini ve onlardan nasıl korunulacağını bildiren ilmidir.
2- İhlâs, ucub/kendi amellerini beğenme, hased/başkasının çekememe, riya, kibir/başkasına büyüklük taslama/hakkı kabul etmeme, açgözlülük/şuhh, kin, aldatma/hıyanet, öfke, düşmanlık, buğz, tamah/gözün doymaması, cimrilik, böbürlenme/mağrurlanma, gösteriş/çalım, yağcılık/dalkavukluk, Hakk’a karşı büyüklenme, hile, aldatmaca, katılık/gaddarlık/acimâsızlık, tûl-u emel gibi ahlaklara ait ilimleri öğrenmek farz-ı ayındır. Zira kişinin içinde bulunduğu - ister zâhirî ister bâtınî yani gerek namaz, oruç, zekât gibi şeriatla alakalı gerek kalp/ahlak ile alakalı - haller/durumlar/işler ile ilgili ilimleri öğrenmesi farz-ı ayn’dır.
Keza tevekkül (yani acizliği izhar edip sadece Allah’a dayanıp güvenme), inâbet (yani Allah’a yönelip rücû etme), haşyet (yani Allah’tan korkma), rıza (yani Allah’ın hükmüne ve kazasına kalpte hiçbir sıkıntı duymadan razı olma) gibi kalp hallerini bilmek de her erkek ve kadına farz-ı ayn’dır.
3- Erkek/kadın hiçbir insan yukarıda sayılan bu kötü ahlâklardan hâlî değildir. Binaenaleyh bunlardan kendisini muhtaç gördüklerini öğrenmesi lâzımdır. Bu (kötü ahlakların) izalesi (yani kalpten temizlenmesi) farz-ı ayındır.
4- Yukarıda sayılan bu kötü ahlakların sınırlarını, sebeplerini, alâmetlerini ve ilâçlarını/tedavilerini bilmedikçe onları izale etmek (kalpten temizlemek) mümkün değildir. Zira şerri bilmeyen onun içine düşer.

SORU: Mücâhede/Büyük Cihatın Manasını, Sıfatını ve Hadisten Delilini Açıklar mısınız?
CEVAP: Bu hususta İbn-i Âbidîn’de şunlar zikredilmiştir:
1- Mücâhede lügatte; muhârebe manasına gelir. Şeriatta ise; kötülüğü emreden nefse/nefs-i emareye, şeriatta matlup olan şeylerden ona güç gelenleri üzerine yükleyerek onunla muharebe etmektir.
2- Mücâhedeye, ’Cihâd-ı Ekber’ (büyük cihat) adını veren hadis varit olmuştur. Irâkî, bu hadisi Beyhakî’nin zayıf bir senetle Câbir’den rivayet ettiğini söylemiştir. Aynı hadisi Hatîb-i Bağdâdî ’Târîh’inde Hazret-i Câbir’den şu lâfızlarla rivayet etmiştir:
’Nebî (s.a.v) bir gazadan geldi de; ’hoş geldiniz! Ama küçük cihattan büyüğe geldiniz’ buyurdular. Ashap, büyük cihat nedir? Diye sordular. Rasûlullah (s.a.v); ’kulun, hevâ-hevesi ile mücâhedesidir’ buyurdu. Keza Beyhakî de Câbir’den rivayet etmiştir.
3- Mücâhedenin sıfatı: Mücâhede’nin sıfatı, devamlı olmasıdır.

SORU: Şeriat- Tarikat- Hakikat Nedir? Bunların Yerine Getirilmesindeki Maksat ve Murad Nedir?
CEVAP: Bu hususta İbn-i Âbidîn’de şunlar zikredilmiştir:
1- Tarikat-Şeriat-Hakikat: Kâdı Zekeriya’nın ’Risâletü’l-Futûhât’ında şu satırlar vardır: ’Tarikat; şeriat yolunu tutmaktır. Şeriat ise; mahdud birtakım şer’î amellerdir. Tarikat, Şeriat ve Hakikat birbirinden ayrılmayan üç şeydir. Çünkü Allah Teâlâ’ya götüren yolun zâhiri ve bâtını bulunup, zâhiri; ’tarikat ile şeriat’, batını ise; ’hakikattir.’
2- Hakikatin, şeriat ve tarikat içindeki gizliliği, sütün içindeki kaymağın gizliliği gibidir. Süt çalkalanmadan ise kaymağı çıkmaz.
3- Bu üç şeyden (yani şeriat-tarikat ve hakikat’ın icrasından) murad; ’kuldan beklenen kulluk vazifesinin ondan beklendiği şekilde ikamesidir.’

SORU: Evliya nedir? Veli/Allah Dostu Kime Denilir? Velilerde Olması Gereken Şartlar Nelerdir?
CEVAP: Bu hususta İbn-i Âbidîn’de şunlar zikredilmiştir:
Evliya: Evliya, Velî kelimesinin cemisidir/çoğuludur. Velî, ’faîl’ vezninde ’ismi fâildir’ veya ’ism-i mef’ûl’ manasına gelmektedir. Velî olan kişinin iki özelliği vardır:
1- Araya isyan karışmamak üzere tâate devam eden kimsedir.
2- Kendisine, Allah’ın ihsanı ve lütfu kesilmeden devam eden kimsedir.
Bir kimsenin hakikatte velî olabilmesi için bu iki vasfın tahakkuku mutlaka lâzımdır.
3- Bir de Peygamberin ’masum’ olması nasıl şart ise, Velînin de ’mahfûz’ olması şarttır. İmam Kuşeyrî’nin ’Risâle’sinde böyle beyan edilmiştir.

Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.