Özlenen Rehber Dergisi

161.Sayı

Fıkıh Köşesi - 161.sayı

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 161. Sayı
1- Eğer hamile bir kadın ölür de karnındaki çocuk hareket ederse ne yapılır?
Eğer hamile bir kadın ölse, karnındaki çocuk hareket etse, sol tarafından karnı yarılıp çocuk çıkartılır…

2- Oruç ve namaz ıskâtı var mıdır? Ölenin yerine namaz kılınıp oruç tutulabilir mi?
a) Hasta veya yolcu olup oruç tutamayan kişiler öldükleri takdirde bunların velileri onların üzerlerinde borç olarak kalan her gün için fıtır sadakası (hususunda olduğu gibi) gibi bir fakiri doyurur. Oruç tutulmayan her gün için bir fakiri 2 öğün yedirir veya fıtır sadakası miktarını bir fakire verir. Eğer hasta veya yolcu kişi ölürken tutamadıkları oruçların fidyesinin verilmesini vasiyet ederlerse mallarının üçte birinden, oruçlardan her gün için bir fıtır sadakası verilmesi lazımdır. Eğer vasiyet etmezlerse verilmesi lazım değildir, ancak mirasçıları teberruda bulunursa sahih olur. Namaz da oruç gibidir. Yani her namazın fidyesi bir orucun fidyesi gibidir, sahih olan da budur. Bir günlük namazın ıskatında altı fıtır sadakası miktarı takdir edilir…
b) Hanefî mezhebine göre ölen kimsenin velisi, ölenin yerine namaz da kılamaz oruç da tutamaz. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Hiç kimse hiç bir kimsenin yerine oruç tutamaz’ buyurmuştur. İmam Şâfiî (rh.a.)’e göre tutabilir. Zira Rasûlullah (s.a.v); ’Bir kimse, üzerinde oruç borcu varken ölürse, o kimsenin yerine velisi oruç tutar’ buyurmuştur…

3- Bir insanın kendi amelinin sevabını ölüye hibe etmesi caiz midir? Ölüye hediye edilen sevaplar ona ulaşır mı?
Ehlisünnet’e göre bir insanın kendi amelinin sevabını başkasına hibe etmesi caizdir. Bu amel, namaz, oruç, hac, sadaka, Kur’an okuma, zikir veya başka iyilikler olsun, onu işleyip sevabını başkasına hibe edebilir. Bu sevap ölüye ulaşır ve bununla faydalanır. Zira bir kimse Peygamberimiz (s.a.v.)’den, ’Anam babam hayatta iken bana çok iyilikte bulundular, onların ölümünden sonra benim de onlar için iyilik yapmam mümkün müdür?’ diye sorduğunda Rasûlullah (s.a.v.); ’Onlar için namaz kılarsın, oruç tutarsın’ buyurmuşlardır. Keza Dârakutnî (rh.a.), Ali (r.a.)’dan Rasûlullah (s.a.v.)’in; ’Bir kimse mezarlıktan geçerken on bir kere İhlâs Suresi’ni okuyup sevabını ölülere hibe ederse, Allah Teâlâ o ölülerin sayısınca o kimseye sevap ihsan eder’ buyurduğunu rivayet etmiştir. Enes (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.)’den; ’Ya Rasûlullah! Biz ölülerimiz için sadaka verir, hac yapar ve dua ederiz. Bizim onlar hakkında işlediğimiz amellerin sevabı onlara ulaşır mı?’ diye sorduklarında Rasûlullah (s.a.v.); ’Evet, sevap onlara vasıl olur. Sizden birinize bir tabak bir şey hediye edilince sevindiği gibi onlar da o sevaba sevinirler’ buyurmuşlardır. Ebû Dâvûd (rh.a.); Rasûlullah (s.a.v.)’in, birini kendisi için, diğeri de ümmeti için olmak üzere iki koç kurban ettiğini rivayet etmiştir ki bu bize bir insanın başkasının ameliyle faydalanabileceğini göstermektedir…

4- Sattığı malın parasını almadan önce, sattığından daha ucuza aynı malı geri alması caiz midir?
Bir kimse sattığı malın parasını almadan önce, sattığından daha ucuza aynı malı geri alması caiz değildir. Bir kimse bir cariyeyi/arabayı bin liraya satıp, satın alan da bu cariyeyi/arabayı teslim alıp parasını vermeden önce satan kimse satın alandan bu cariyeyi/arabayı beş yüz liraya satın alsa ikinci alış-veriş sahih değildir. Keza sattığı malın parasını almadan önce başka bir malla beraber satın alması da caiz değildir, ancak diğer aldığı malın alış-verişi hissesiyle sahihtir. Mesela bir kimse, beş yüz liraya cariyesini/arabasını satıp, satın alan kimse cariyeyi/arabayı teslim alıp, cariyenin/arabanın kıymetini vermeden önce cariyeyi/arabayı satın aldığı kimseye başka bir cariyeyle/arabayla birlikte bu satın aldığı cariyeyi/arabayı beş yüz liraya satsa, kendi satıp da henüz parasını almadığı cariyenin/arabanın satışı caiz değildir. Zira bu alış-veriş fasittir, ama diğer cariyenin/arabanın alış-verişi hissesiyle caizdir…

5- Alış-verişte konulan şartta eğer satıcı için veya alıcı için yahut satılan mal için menfaat olursa alış-veriş caiz olur mu?
Genel olarak, alış-veriş anlaşmasının gerektirdiği şart olsun veya olmasın, konulan şartta satıcı veya alıcı için bir menfaat bulunmazsa alış-veriş sahih olur, eğer satıcı için veya alıcı için yahut satılan mal için menfaat olursa alış-veriş caiz olmaz…

6- 10 metre kumaşı 15 metre kumaş ile veya 20 yumurtayı 25 yumurta ile peşin olarak satmak caiz midir? 1 avuç buğdayın 2 avuç buğdaya peşin olarak satılması caiz midir?
Beş metre kumaşı beş veya altı metre kumaş karşılığında aynı cinsten olsun olmasın veresiye satmak caiz değildir. Otuz yumurtayı otuz veya otuz beş yumurta karşılığında veresiye satmak da caiz değildir. Veresiye faizin illeti yalnız cins veya yalnız miktardır…
Ribe’l-fadl/fazlalık faizi metre ve tane ile satılan şeylerde olmaz. Bu bakımdan on metre kumaşı on beş metre kumaş ile veya yirmi yumurtayı yirmi beş yumurta ile peşin olarak satmak caizdir. Bir de ribe’l-fadl/fazlalık faizinde (alınıp satılan malın miktarı) şeriat tarafından kabul edilen ölçek ve tartı altına girecek vaziyette bulunması lazımdır. Örneğin bir avuç buğdayın iki avuç buğdaya peşin olarak satılması, bir zerre altının iki zerre altına peşin olarak satılması caizdir…

7- Altın ve gümüş sikkenin yarısından çoğu altın veya gümüş olursa, hükmü ne olur?
Altın ve gümüş sikkenin yarısından çoğu altın veya gümüş olursa, hükmen altın veya gümüş sayılır…

8- Bir erkek, ailesinin nafakasını vermezse hapsolunabilir mi? Baba, çocuğunun borcundan dolayı hapsolunabilir mi?
Bir erkek, ailesinin/hanımının nafakasını vermediği için hapsolunur. Zira ailesinin nafakasını vermediği için zalim olmuştur… Fakat baba, çocuğunun borcundan dolayı hapsolunmaz… Ancak baba, kendi evladının nafakasını vermezse o takdirde hapsolunur…

9- Âlimlerin çoğunun ittifak ettikleri bir meselede bazı âlimler ihtilaf ederse nasıl davranılır?
Âlimlerin çoğunun ittifak ettikleri bir meselede bazılarının ihtilafına bakılmaz… Usûl-ü Fıkıhta; ’Âlimlerin çoğunun ittifakı bir hükmün sabit olması için yeterlidir, hepsinin ittifakına ihtiyaç yoktur’ diye açıklanmıştır…
10- Boşanma, evlenme ve alış-veriş gibi şeylerde dava açılınca, yalancı şahitle verilen hüküm geçerli olur mu?
Bir kadın bir erkek üzerine o erkeğin kendisiyle evlendiğine dair şahit getirse ve hâlbuki o erkek o kadınla evlenmemiş olsa ve hâkim/kâdı da yalancı şahitlerin şahitlikleri gereğince hüküm verse, ne olur?
a) Boşanma, evlenme ve alış-veriş gibi şeylerde belirli bir sebeple dava açılınca yalancı şahitle bile olsa, (arz edilen hususun) helal olduğuna veya haram olduğuna dair hüküm verilmesi hem insanlar yanında hem de Allah (c.c.) katında sahih ve geçerlidir. Bu, İmam Âzam (rh.a.)’e göredir. İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre ise ’Yalancı şahitlerle verilen hüküm, insanlar yanında geçerli olup Allah (c.c.) katında ise sahih ve geçerli olmaz…’
Buna göre, bir kadın bir erkek üzerine o erkeğin kendisiyle evlendiğine dair şahit getirse ve hâlbuki o erkek o kadınla evlenmemiş olsa ve hâkim/kâdı da yalancı şahitlerin şahitlikleri gereğince hüküm verse, İmam Âzam (rh.a.)’e göre, bu kadının kendisini bu adama teslim etmesi caizdir. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre ise, kadının nefsini bu adama teslim etmesi caiz değildir…
İmam Âzam (rh.a.)’in delili şudur: ’Ali (r.a.) zamanında bir adam bir kadına dava açıp ’Bu kadın benim nikahlımdır’ demiş ve iki şahit getirmiş, şahitler de ’Bu kadın bu adamın nikahlısıdır’ diye şahitlik yapmışlar ve bunun üzerine Ali (r.a.) şahitlerin şahitlikleri gereğince hüküm vermişti. Bunun üzerine kadın Ali (r.a.)’a; ’Ey Müminlerin Emiri! Gerçi benim üzerime nikâh sabit olmuştur, fakat gerçekten daha önce ben bu adama nikâhlı değildim. Hiç olmazsa şimdi benim rızamla benim nikâhımı bu adama kıy!’ dediğinde Ali (r.a.); ’Senin nikâhını senin şahitlerin kıymıştır’ demiştir…’
b) Yalancı şahitlere göre verilen hükmün Allah (c.c.) katında sabit olması durumu mülklerde yani yiyecek, içecek ve cariye gibi hususlarda geçerli değildir. Böyle bir hüküm insanlar yanında sabit olur ancak Allah (c.c.) katında sabit olmaz. Örneğin, bir kimse bir cariyeyi satın aldığını veya kendisine miras kaldığını söylemeksizin kendisinin mülkü olduğunu iddia edip yalancı şahitler getirse, kâdı/hâkim de bu cariyenin o kimsenin mülkü olduğuna hükmetse, bu hüküm insanlar yanında sahih ve geçerlidir, lakin Allah (c.c.) katında sahih ve geçerli değildir. Binaenaleyh bu adamın bu cariyeye cinsî yakınlıkta bulunması ittifakla caiz olmaz…
c) Sadaka ve hibe hakkında yalancı şahitlerin şahitliklerine binaen hüküm verme hususunda ise iki rivayet vardır…
11- Hanefî mezhebinde olan bir kimse/kâdı unutarak veya kasten örneğin Şâfiî mezhebine göre hüküm verirse ne olur?
Kâdı/Hâkim olan zât, kendi görüşüne zıt olan, lakin üzerinde içtihat edilmiş bir meselede unutarak veya kasten hüküm verse, İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre bu hüküm geçersizdir. Fetva da bunun üzerinedir. Mesela, Hanefî olan bir kâdı, unutarak veya kasten Şâfiî mezhebine göre hüküm verse, bu hükmü geçersizdir. Lakin Hanefî olan bir kişi, Ebû Yûsuf (rh.a.)’in veya İmam Muhammed (rh.a.)’in yahut Hanefî imamlarından birisinin kavliyle hükmetse kendi görüşüne zıt olmuş olmaz. İmam Âzam (rh.a.)’ göre, Hanefî olan bir kişi unutarak Şâfiî mezhebine göre hüküm verse, bu hükmü geçerlidir. Eğer kasten böyle bir hüküm verirse bunda iki rivayet vardır…

12- Bir kimse ’Bütün malım veya malik olduğum her şey sadaka olsun’ dese, bu söz neleri kapsar?
a) Bir kimse ’Bütün malım veya malik olduğum her şey sadaka olsun’ dese, bu söz para, hayvanlar, ticaret malı gibi kendisinden zekât verilmesi vacip olan malları kapsar. Ev tarla gibi gayr-i menkul mallarını kapsamaz…
b) ’Bütün malım veya malik olduğumun hepsi sadaka olsun’ diyen kimsenin sadaka olarak verdiğinden başka malı olmasa, eğer sanat ehliyse bir günlük yiyeceğini yanında alıkoyar, aylık gelir sahibiyse bir aylık, tacir ise malına ulaşacak kadar bir müddet için, köylüyse bir senelik yiyeceğini yanında alıkoyar. Sonra alıkoyduğu bu mal kadar sadaka verir…

13- Âdaletli olmayan bir kâdının vermiş olduğu hüküm geçerli olur mu?
Âdaletli olmayan bir kâdının sözüyle mutlak surette yani bu kâdı gerek âlim olsun gerek olmasın, (vermiş olduğu) hükmün sebebi bilinmedikçe onunla amel olunmaz. Zira onun yanılma veya hataya düşme ihtimali vardır…

14- Şahitlikte ’şahitlik yapacak kişinin şahitlik edeceği hadiseyi gözüyle görmüş olması’ şart mıdır? Zan ve tahmin yoluyla şahitlik yapılabilir mi?
a) Şahitliğin sahih olabilmesinin şartı, şahitlik yapacak kişinin şahitlik edeceği şeyi gözüyle görmüş olmasıdır. Zan ve tahmin yoluyla şahitlik yapılamaz. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Bir hadiseyi güneş gibi gördüğün zaman şahitlik yap, aksi takdirde şahitlik yapma’ buyurmuştur…
b) Bir kimsenin gözüyle görmediği bir hadiseye şahitlik yapması caiz değildir. Ancak kendisine itimat edilen iki adâletli erkek veya bir adâletli erkek ile iki adâletli kadın kendisine haber verdiklerinde, örneğin nesep hususunda ’Şu kimse falan şahsın oğludur’, ölüm hususunda ’Falan kimse ölmüştür’, nikâh hususunda ’Falanca kadın falanca erkekle evlenip ona cinsî yakınlıkta bulundu’, kâdının/hâkimin tayini hususunda ’Falanca kimse devlet başkanı tarafından kâdılığa/hâkimliğe tayin edilmiştir’, asıl vakıfta ’Falan kimse bu evi falan camiye vakfetmiştir’ gibi bu şeylerin sabit olması hususunda başkasından işitmek yoluyla yapılan şahitlik yeterli olup, bu hususları yakînen görmeye ihtiyaç yoktur…
c) Bir kimse, bir evde bir erkekle bir kadının ikamet ettiklerini ve aralarında evli olanların arasında geçen hallerin geçtiğini görse, bu kimse, o kadının o erkeğin karısı olduğuna şahitlik yapabilir…
Keza bir kimse bir kişinin elinde insandan başka bir mal görse, elinde mal bulunan şahsın o malda, malik olanların mülklerinde tasarruf ettikleri gibi tasarruf ettiğini görüp o malın o şahsa ait olduğuna kanaat getirse, o malın o şahsın olduğuna dair şahitlik yapması caizdir…

15- Bir kişi zina etme, içki içme, hırsızlık gibi bir duruma şahit olursa bunu gizlemeli midir yoksa gidip anlatmalı mıdır?
Had’ler (yani zina etme, içki içme, hırsızlık, kazif, yol kesme hadleri) ile ilgili olan şahitliği gizlemek efdaldir, (yani bir kişi bunlarla ilgili bir hususa şahit olursa bunu gizlemesi daha faziletlidir). Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Kim bir Müslüman’ın (kusurunu) örterse, Allah Teâlâ da onun (kusurunu) dünya ve ahirette örter’ buyurmuştur… Had’lerdeki şahitliğin gizlenmesinde Müslüman’ın kanının korunması vardır…

16- Had’lerde ve kısas’ta kadınların şahitlikleri kabul edilir mi?
Had’lerde ve kısas’ta kadınların şahitlikleri caiz değildir, kabul edilmez… Zina haddinde dört erkeğin şahitliği, zinanın haricindeki diğer hadlerde ise iki erkeğin şahitliği şart kılınmıştır…

17- Doğum, kızların bakire olma durumu, kadınların elbiseleri altındaki ayıplar gibi hususlarda bir kadının şahitliğinin yeterli midir?
Erkeklerin öğrenemeyecekleri (muttali olamayacakları) haller olan doğum, kızların bakire olma durumu, kadınların elbiseleri altındaki ayıplar gibi hususlarda bir kadının şahitliği yeterlidir. Zira hadis-i şerifte böyle varit olmuştur… Bir çocuk doğduktan sonra öldüğünde, bir kadının ’Çocuk ses verdi’ diye şahitlik etmesi yeterlidir, dolayısıyla bu şahitliğe binaen çocuğun üzerine namaz kılınır…

18- Borç, mal hakkındaki meseleler, nikâh, süt emme, talak/boşanma, vekâlet ve vasiyet gibi hususlarda kaç şahit gereklidir?
Gerek borç veya menfaat gibi mal hakkında olsun, gerek nikâh, süt meselesi, talak/boşanma, vekâlet ve vasiyet gibi mal olmayan şeyler hakkında olsun, iki erkeğin ya da bir erkek ile iki kadının şahitlikleri yeterlidir…

19- Bir kimsenin öldüğünün sabit olmasında kaç şahit gereklidir?
Bir kimsenin öldüğünün sabit olmasında muhtâr olan kavle göre, kadın olsa bile bir kişinin şahitliği yeterlidir…

20- Bir kimsenin ’adâletli olması’ ne demektir? Kâdı/hâkim, fasığın şahitliğini kabul ederse vermiş olduğu hüküm geçerli olur mu?
Bir kimsenin adâletli olması demek; ’bu kişinin iyiliklerinin kötülüklerinden çok olması’ demektir. Kâdı/hâkim, fasığın şahitliğini kabul etse, vermiş olduğu hüküm geçerli olur, lakin haram işlemiş olur…

21- Kişinin, babaları, anaları, dedeleri ve nineleri lehine şahitliği kabul edilir mi? Kişinin, çocuklarının ve torunlarının lehine şahitliği kabul edilir mi?
’Fürûun’ ’Usûlün’ lehine, ’Usûlün’ de ’Fürûun’ lehine şahitlik yapmaları kabul edilmez. Yani ne kadar yukarı çıkarsa çıksın kişi, babaları, anaları, dedeleri ve nineleri lehine şahitlik yapamaz; ne kadar aşağı inerse insin kişi, çocuklarının ve torunlarının lehine de şahitlik yapamaz…
22- Karı ile kocanın birbirleri lehine şahitliği kabul edilir mi? İşçinin, İşvereni lehine şahitliği kabul edilir mi? Bir ortağın diğer Ortak lehine şahitliği kabul edilir mi?
a) Karı ile kocanın birbirleri lehine yaptıkları şahitlikleri kabul edilmez…
b) İşçinin işvereni lehindeki şahitliği kabul edilmez. Zira karı-koca, baba-evlat, evlat-baba, işçi-işveren arasında olan menfaatler ortaktır. Bundan dolayı bunların birbirlerine zekât vermeleri de caiz değildir. Bunların birbirleri lehine şahitlikleri caiz olsaydı, kendi lehlerine şahitlik yapmış olacaklardı ki, bu ise caiz değildir…
c) Bir ortağın diğer ortağının lehine, kendi ortak malları ile ilgili olan şeyler lehine şahitliği kabul edilmez. Zira menfaat kendisine ait olmuş olur. Ama ortaklı oldukları mallar ile ilgili olmayan şeylerde birbirleri lehine şahitlik yapabilirler…

23- Kendisini kadına benzetip kullandıran alçağın şahitliği kabul edilir mi? Çalgı aletiyle olsun ya da olmasın, şarkı söyleyen kadınların şahitliği kabul edilir mi? İçilmesi haram olan şeylere tedavi için olmaksızın devam edenlerin şahitliği kabul edilir mi? Tambur ile veya kuş ile oynayanların şahitliği kabul edilir mi? Eğlendirmek için şarkı söyleyenlerin şahitliği kabul edilir mi? Tavla veya satranç oynayanların şahitliği kabul edilir mi? Faiz yiyen kişinin şahitliği kabul edilir mi? Yollarda halkın gözleri önünde idrar yapan ve yollarda halkın gözleri önünde yiyip içen kişilerin şahitliği kabul edilir mi? Sahabe’ye, Tâbiîn’in büyüklerine ve âlimlere açıktan sövenlerin şahitliği kabul edilir mi? Dünyalık yüzünden birbirine düşman olan iki kimseden birinin diğerinin aleyhine şahitliği kabul edilir mi?
a) Kendisini kadına benzetip kullandıran alçağın şahitliği kabul edilmez. Zira bu işler fasıkların işlerindendir…
b) Başkalarının ölüsüne veya başına gelen musibete -bir ücret karşılığı olsun veya olmasın- yüksek sesle ağlayan kadınların şahitlikleri kabul edilmez…
c) Çalgı aletiyle olsun olmasın, şarkı söyleyen kadınların şahitlikleri kabul edilmez. Zira kadınların sadece seslerini yükseltmeleri bile haramdır, şarkı ile haram olması evleviyetledir…
d) İçilmesi haram olan şeylere tedavi için olmaksızın devam edenlerin şahitlikleri kabul edilmez. Zira bunlar dinde haram olan şeyleri işlemişlerdir…
e) Tambur ile veya kuş ile oynayanların şahitlikleri kabul edilmez. Zira bunlar oyun sebebiyle vakitlerini boşa geçirmektedirler…
f) Halkı başına toplayıp onları eğlendirmek için şarkı söyleyenlerin şahitlikleri kabul edilmez…
g) Tavla oynayanların veya bu oyun sebebiyle namazlarını bırakanların şahitlikleri kabul edilmez. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Kim tavla oynarsa Ebû Kasım’a (Rasûlullah’a) âsi olmuştur’ buyurmuşlardır... Satranç oynayan kişi devamlı oynuyorsa, satrancı kumar ile oynuyorsa ve satranç oyunu sebebiyle namazı bırakıyorsa, bu üç vasıf bulunduğu takdirde şahitliği kabul edilmez, eğer bu üç vasıftan birisi bulunmazsa şahitliği kabul edilir…
h) Kendisine had vurulmasını gerektiren bir iş yapan kişinin şahitliği kabul edilmez. Zira haddi gerektiren şeyler büyük günahlardandır…
ı) Faiz yiyen kişinin şahitliği kabul edilmez. Zira faiz yemek büyük günahlardandır…
j) Peştamalsız hamama giren kişinin şahitliği kabul edilmez…
k) Yollarda halkın gözleri önünde idrar yapmak, yollarda halkın gözleri önünde yiyip içmek gibi halk arasında kendisini küçük düşürecek şeyleri yapanların şahitliği kabul edilmez…
l) Sahabe’ye, Tâbiîn’in büyüklerine ve âlimlere açıktan sövenlerin şahitlikleri kabul edilmez…
m) Dünyalık yüzünden birbirine düşman olan iki kimseden birinin diğerinin aleyhine şahitliği kabul edilmez…

24- Bir kimse hanımının anası, hanımının ilk kocasından olan çocukları, kızının kocası, babasının karısı ve oğlunun karısı gibi olanların lehlerinde ve aleyhlerinde şahitlik yapabileceği… Hevâ ehli yani bidat sahibi olanların şahitliklerinin kabul edileceği… Hıristiyan’ın Yahudi üzerine, Yahudi’nin Hıristiyan üzerine şahitliğinin caiz olduğu…
a) Bir kimse hanımının anası, hanımının ilk kocasından olan çocukları, kızının kocası, babasının karısı ve oğlunun karısı gibi olanların lehlerinde ve aleyhlerinde şahitlik yapabilir…
b) Hevâ ehli yani bidat sahibi olanların şahitlikleri kabul edilir. Bunlar, Haricîler, Rafızîler, Cebriyye, Kaderiyye, Müşebbihe ve Muattıla fırkalarıdır…
c) Hıristiyan’ın Yahudi üzerine, Yahudi’nin Hıristiyan üzerine şahitliği caizdir…

25- Şahidin halinde muteber olan hangi vakittir? Davalı olan kimse davacının şahitleri hakkında ’Davacı bunları parayla tutmuştur’ gibi şeyler söylerse ne olur?
a) Şahidin halinde muteber olan şahitliği yaptığı vakittir (edâu’ş-şehade), şahitliği yüklendiği vakit değildir (tahammülü’ş-şehade)…
b) Davalı olan kimse davacının şahitleri hakkında ’Bunlar faiz yiyicilerdir’ veya ’Bunlar fasıktırlar’ yahut ’Davacı bunları parayla tutmuştur’ gibi şeyler söylerse davalının bu söylediklerine itibar edilmez…
26- Yalancı şahit olduğu belli olan kişiye hâkim ne yapar?
Bir kimse yalancı şahitlikle tanınırsa, İmam Âzam (rh.a.)’e göre halk arasında o kimsenin yalancı şahit olduğu bildirilir ancak ta’zir edilmez. Kâdı olan zât, eğer o yalancı şahit çarşı ehlinden ise onu çarşıya gönderip ’Bu adam yalancı şahittir, bundan sakınınız’ diye tembih eyler, eğer çarşı ehlinden değilse onu kavmi arasına veya mahallesine gönderip ’Bu adam yalancı şahittir, bundan sakınınız’ diye tembih eyler. Zira Kâdı Şureyh (rh.a.)’den İmam Âzam (rh.a.) böyle rivayet etmiştir… İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre, kâdı, yalancı şahidi acıtacak şekilde dövüp hapseder. Zira Ömer (r.a.), yalancı bir şahide kırk kamçı vurup, yüzünü karaya boyamıştır…

27- Bir kimse bir kişiyi 1 kilo eti 1 liraya satın alması için para verse, bu kişi de 1 kilosu 1 liraya satılan etlerden, 2 kilosunu 1 liraya satın alsa hükmü ne olur?
Bir kimse bir kişiyi 1 kilo eti 1 liraya satın alması için vekil tayin etse, tayin edilen bu vekil de 1 kilosu 1 liraya satılan etlerden, 2 kilosunu 1 liraya satın alsa, İmam Âzam (rh.a.)’e göre, müvekkile o 2 kilo etten 1 kilo et 50 kuruşa lazım olur (yani müvekkil/vekil tayin eden kişi sadece 50 kuruş verip 1 kilo et almak zorundadır, gerisini almak zorunda değildir...) İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre, 2 kilo et 1 liraya lazım olur. Zira müvekkil, vekiline 1 lirayı ete sarf etmesini emretmiştir. Talihine de 1 liraya 2 kilo et gelmiştir…

28- Bir kimse, bir kişiye ’Al şu 10 lirayı çoluk çocuğuma harca’ dese parayı alan kişi de kendi cebindeki 10 lirayı harcasa, ne olur?
Bir kimse, bir kişiye ’Al şu 10 lirayı çoluk çocuğuma harca’ dese parayı alan kişi de kendi cebindeki 10 lirayı harcasa, kendi cebinden harcadığı 10 lira, kendisine verilen 10 liranın karşılığı sayılır (onun yerine olmuş olur). Bu istihsanen caizdir. Kıyasen caiz değildir, zira kendi parasını teberrû/hibe etmiş olur…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.