Özlenen Rehber Dergisi

156.Sayı

Fıkıh Köşesi - 156.sayı

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 156. Sayı
1- Erkeğin kendisine nikâhı ebedi haram olan akraba kadınların ve başkasının cariyesinin yüzlerine, başlarına, sadırlarına/gerdanlık yerine, dize kadar bacaklarına ve kollarına şehvetten emin olmak şartıyla bakmasında ve bu azaları tutmasında bir beis olmadığı…
Erkeğin kendisine nikâhı ebedi haram olan akraba kadınların ve başkasının cariyesinin yüzlerine, başlarına, sadırlarına/gerdanlık yerine, (dize kadar) bacaklarına ve kollarına şehvetten emin olmak şartıyla bakmasında ve bu azaları tutmasında bir beis yoktur. Zira bu azalar, ziynet yeridir. Bunun delili Allah Teâlâ’nın: ’Ziynetlerini kendi kocalarından veya kendi babalarından başkasına göstermesinler.’ (en-Nûr, 24/31) ayetidir. Ayetteki ’ziynet’ten murat, ziynet yerleridir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’den: ’Gazadan döndüğünde kızı Fatıma (r.anhâ)’nın başını öperdi ve ’Cennet kokusu alıyorum.’ buyururlardı.’ diye rivayet edilmiştir. Keza Rasûlullah (s.a.v.); ’Bir kimse annesinin ayağını öperse sanki cennet eşiğini öpmüş gibidir.’ buyurmuştur.

2- Erkeğin başkasının cariyesinin ve nikâhı kendisine ebedi haram olan akraba kadınların karınlarına, sırtlarına, (göğüslerine) ve uyluklarına/baldırlarına şehvetten emin olsa bile bakmasının haram olduğu…
Erkeğin başkasının cariyesinin ve nikâhı kendisine ebedi haram olan akraba kadınların karınlarına, sırtlarına, (göğüslerine) ve uyluklarına/baldırlarına şehvetten emin olsa bile bakması caiz değildir, haramdır. Çünkü bu yerler ziynet yerleri değildir.

3- Bir erkek, kendisine nikâhı ebedi haram olmayan bir kadının -akrabası olsun olmasın- şehvetten emin olmak şartıyla yalnız yüzü ve ellerine bakabilir. Şehvetten emin olmadığı takdirde bu azalarına da bakmasının haram olduğu… Şahit kişi şahitlikte bulunurken ve hâkim hüküm verirken şehvetten emin olmasalar bile bakmalarının caiz olduğu…
Bir erkek, kendisine nikâhı ebedi haram olmayan bir kadının -akrabası olsun olmasın- şehvetten emin olmak şartıyla yalnız yüzü ve ellerine bakabilir. Şehvetten emin olmadığı takdirde bu azalarına da bakması caiz değildir, haramdır. Ancak şahit şahitlikte bulunurken ve hâkim hüküm verirken şehvetten emin olmasalar bile bakmaları caizdir.

4- Bir erkeğin, kendisine nikâhı ebedi haram olmayan genç bir kadının şehvetten emin olsa bile yüzüne ve ellerine dokunmasının haram olduğu…
Bir erkek, kendisine nikâhı ebedi haram olmayan genç bir kadının şehvetten emin olsa bile yüzüne ve ellerine dokunması caiz değildir, haramdır. Kadın yaşlı olup, şehvet duyulan biri olmazsa yahut erkek pîr-i fâni olup kendisinin ve kadının nefsi üzerine şehvetten emin olursa, kadının ellerine ve yüzüne dokunması caizdir.

5- Bir kimse, bir cariye satın almak istediğinde şehvet korkusu bulunsa bile ona bakması ve eliyle dokunması veya bir kadınla evlenmek istediğinde şehvet korkusu bulunsa bile ona bakmasının caiz olduğu…
Bir kimse, bir cariye satın almak istediğinde şehvet korkusu bulunsa bile ona bakması ve eliyle dokunması veya bir kadınla evlenmek istediğinde şehvet korkusu bulunsa bile ona bakması caizdir. Çünkü Muğîre b. Şu’be (r.a.) bir kadınla evlenmek istediğinde Peygamberimiz (s.a.v.); ’Ona bak, çünkü bu, aranızda muhabbetin devam etmesine vesile olur.’ buyurmuştur.

6- Kölenin hanımefendisine bakmasının caiz olmadığı, ancak şehvetten emin olmak şartıyla yüzüne ve ellerine bakabileceği…
Kölenin hanımefendisine bakması caiz değildir, ancak şehvetten emin olmak şartıyla yüzüne ve ellerine bakabilir.

7- Tenasül aleti kesilmiş olan erkek ile hadım edilmiş erkeğin erkek gibi olup, kadınlarla bir arada bulunmasının haram olduğu…
Tenasül aleti kesilmiş olan erkek ile hadım edilmiş erkek, erkek gibidir, kadınlarla bir arada bulunması caiz değildir, haramdır. Çünkü sürtme ihtimali bulunduğu için fitneden emin olunmaz.

8- Bir erkeğin diğer bir erkeği kucaklamasının hükmü… Şehvet yoluyla yapılan kucaklaşmanın mekruh, teberrük yoluyla yapılan kucaklaşmanın caiz olduğu…
a) İmam Âzam (rh.a.)’e göre, bir erkeğin diğer bir erkeği gömleksiz sadece peştamalla öpmesi veya kucaklaması mekruhtur. İmam Ebû Yusuf (rh.a.)’e göre ise mekruh değildir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.), Cafer (r.a.)’ı Habeşistan’dan geldiğinde kucaklamış ve Hayber’in fethinde alnından öpmüştür. Keza Ashab-ı Kiram da birbirleriyle kucaklaşırlardı. Keza Rasûlullah (s.a.v.); ’Bir kimse bir hacıyı veya bir gaziyi kucaklarsa bin Peygamber’i kucaklamış olur.’ buyurmuştur. Keza İbn-i Abbas (r.a.)’dan kucaklaşma sorulduğunda; ’İlk kucaklaşan İbrahim (a.s.) olmuştur. İbrahim (a.s.) Mekke’de iken Büyük Zülkarneyn Mekke yakınlarına geldiğinde kendisine ’İbrahim (a.s.) buradadır’ dediler. Zülkarneyn (a.s.); ’İbrahim (a.s.)’ın bulunduğu bir yerde ata binmek bana yakışmaz’ deyip attan indi ve yaya olarak İbrahim (a.s.) ile buluştuğunda kucaklaşmışlardır.’ diye cevap vermiştir.
b) Kucaklaşmanın yasak olması ve caiz olması hususunda hadis-i şerifler varit olmuştur. Şeyh Ebû Mansûr-i Mâturîdî (rh.a.) hadis-i şeriflerin arasını bularak; ’Şehvet yoluyla yapılan kucaklaşma mekruhtur, teberrük yoluyla yapılan kucaklaşma caizdir’ demiştir.

9- Öpmenin beş çeşit olduğu…
Ebû’l-Leys (rh.a.) şöyle demiştir: ’Öpmek 5 kısımdır.
1- Merhamet yollu öpmek. Babanın ve annenin çocuklarını öpmesi gibi
2- Müminlerin birbirini selamlamak için öpmesi gibi
3- Sevgi yollu kardeşlerin birbirini öpmesi gibi
4- Şehvet yollu erkeğin karısını ve cariyesini öpmesi gibi
5- Diyanet yollu Hacerü’l-Esved’i öpmek gibi.’

10- İlmiyle amel eden âlimlerin, adaletli devlet başkanlarının teberrük için ellerini öpmekte bir beis olmadığı… Ashab-ı Kiram’ın Rasûlullah (s.a.v.)’in ellerini öptükleri… Annenin-babanın elini öpmenin, bunların haricindeki büyüklerin elini Müslümanlıklarına tazim ve hürmet için öpmekte bir beis olmadığı…
a) İlmiyle amel eden âlimlerin, adaletli devlet başkanlarının teberrük için ellerini öpmekte bir beis yoktur. Zira Ashab-ı Kiram Rasûlullah (s.a.v.)’in ellerini öperlerdi.
b) Annenin-babanın elini öpmek, bunlardan başka büyüklerin elini Müslümanlıklarına tazim ve hürmet için öpmekte bir beis yoktur. Ama dünya menfaati için el öpmek mekruhtur. Bir Müslüman’ın başka bir Müslüman’la karşılaştığında kendi elini öpmesi tahrîmen mekruhtur.
c) Süfyan b. Uyeyne (rh.a.); ’İlmiyle amel eden âlimlerin ve adaletli devlet başkanlarının ellerini öpmek sünnettir.’ dediğinde Abdullah b. Mübarek (rh.a.) kalkıp Süfyan (rh.a.)’in başını öpmüştür.

11- Bir kişinin bir kişi için ayağa kalkmasının hükmü…
a) Ayağa kalkmak mekruhtur. Bir hadis-i şerifte şöyle varit olmuştur: ’Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) bizim yanımıza teşrif ettiklerinde biz O’nun için ayağa kalktık. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.); ’Acemlerin birbirine ayağa kalktıkları gibi ayağa kalkmayınız.’ buyurdular.’ Enes (r.a.); ’Peygamberimiz (s.a.v.) hakkında, ’Ayağa kalkılmasını hoş görmezdi’ diye rivayet etmiştir.’ Rasûlullah (s.a.v.); ’Her kim kendisi için ayağa kalkılmasını arzu ederse, cehennemden yerini hazırlasın!’ buyurmuşlardır. Câmiu’s-Sağîr’de Âişe (r.anhâ)’dan Rasûlullah (s.a.v.)’in; ’Her kim kendisi için erkeklerin ayağa kalkmasını isterse, cehennemden yerini hazırlasın.’ buyurmuşlardır.
b) Şeyh Ebû’l-Kâsım (rh.a.) zenginlere ayağa kalkardı, Âlimler ve fakirler için ayağa kalkmazdı. Kendisinden bunun sebebi sorulduğunda; ’Zenginler benden tazim beklerler, eğer terk edersem bana buğzederler ve düşman olurlar. Ama âlimler ile fakirler, zenginler gibi benden tazim ve hürmet beklemezler.’ diye cevap vermiştir.
c) (Bazı ulema şöyle demiştir; ’İlim ehli, edepli, ahlâklı kimseler, baba, dede gibi yakınlar, yolculuktan gelenler için, bir gönül alma ve ikram babından kalkmakta bir sakınca yoktur.’)

12- Musafaha yapmanın hükmü… İki Müslüman’ın karşılaştıklarında birbirinin elini tutmaları, salât-ü selam okumaları ve birbirinin hal ve hatırını sormalarının sevgi ve dostluk alameti olduğu… Birbirine rastgelen iki Müslüman musafahada bulunduklarında günahları ağaçtan kuru yaprakların döküldüğü gibi döküldüğü… İki Müslüman bir araya gelip musafahada bulundu mu, daha birbirinden ayrılmadan mağfiret olundukları…
Musafaha yapmakta bir beis yoktur. İki Müslüman karşılaştıklarında birbirinin elini tutarlar, salât-ü selam okurlar ve birbirinin hal ve hatırını sorarlar. Bu, sevgi ve dostluk alametidir. Rasûlullah (s.a.v.); ’Birbirine rastgelen iki Müslüman musafahada bulunduklarında günahları ağaçtan kuru yaprakların döküldüğü gibi dökülür.’ buyurmuştur. Keza Rasûlullah (s.a.v.); ’İki Müslüman bir araya gelip musafahada bulundu mu, daha birbirinden ayrılmadan mağfiret olunurlar’ buyurmuştur. Fetevây-i Bezzâziye’de; ’Musafahada bir beis yoktur, çünkü musafaha Müslümanlar arasında devamlı mevcut olan eski bir sünnettir.’ diye söylenmiştir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

5 kişi yorum yazdı.