Özlenen Rehber Dergisi

163.Sayı

DİLDEKİ DİN

Yasin Durak Özlenen Rehber Dergisi 163. Sayı
Bir mevhibe-i İlahî olarak insan kelam kabiliyeti ile muttasıf kılınıp Cenâb-ı Hakk’ın kelâmına muhatab olma bahtiyarlığına ermiştir. Bu ihsanın neticesinde fıtraten mükerrem olan insan bilkuvve olan keremli mevkisinden bilfiile ulaşıp keremini tahakkuk ettirmeye doğru bir istikamete sevk edilmiştir.
Bu izzet ve şerefin bir yönü de dili, Cenâb-ı Hakk’ın marziyatına göre kullanmak, dil ile alakalı amellerin keyfiyetini temyiz edip müstakim olmaktır.
Efendimiz (s.a.v.): ’Sözün bir kısmı sihir (gibi ruhlar üzerinde tesirli)dir.’1 buyurmasıyla ağızdan lafız olarak çıkan şeylerin ne derece bir potansiyel kuvvete sahip olabileceğini buradan anlayabiliriz. Bir lafzı kullanarak Cehenneme yuvarlanmak, savaş başlatmak ve bitirmek, evlenmek ve boşanmak mümkündür. Zahirde küçük görünen şeyler adetullah’ta bir kanuna müraat etmekle esbabı bilinmeyen, fark edilmeyen, belki de ilmen bile keşfedilmemiş bir surette azim neticelere yol açabilir. İllüzyon ve hipnoz için yapılan bazı küçük hareketlerin şuuraltını şuursuzca boşaltması vakidir.
Her ne kadar kullanılan lafız, özün sadece kabuğu gibi de olsa arka planda ifade ettiği manalar sadece müsemmaya hasredilemeyip genişleyebilir. Lafza muhatap olan kimsenin o lafız üzerinden zihninde bazı tedailer, çağrışımlar uyanır ve bu sözlerle bazı fiziki, fiili ve ruhi değişimler müşahede edilebilir. Mesela kalp atışları söylenen bir söz ile hızlandırılıp yüzü ve kulakları kızartılıp, ruh hali durağan iken bir anda çalkantılı olabilir.
Efendimiz aleyhissalâtü vesselam’ın ismini sordukları bazı kimselerin isimlerini değiştirdiğini rivâyetlerden öğreniyoruz. Mesela ismi Âsî, Harb, Şihab (ateş parçası), Hazn (sertlik, zorluk) olup menfî mana taşıdıklarından onları değiştirme iradesi göstermiştir. Şüphesiz buradan ümmetin alacağı dersler vardır.
Lafızların bilhassa İslam şiarlarına taalluk eden kısımlarında son derece büyük bir ehemmiyet vardır. Hayrettin Karaman ’Din, dilde yaşar’ demiştir. Gerçekten bu mesele o kadar önemlidir ki kişinin kalbinin iman ve küfür hallerine yatkınlıklarının bir alameti ve mihenk taşı sayılabilir. Kur’ân-ı Kerim’de:
وَجَعَلْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَفْقَهُوهُ وَفي۪ٓ اٰذَانِهِمْ وَقْرًاۜ وَاِذَا ذَكرَْتَ رَبَّكَ فِي الْقرُْاٰنِ وَحدَْهُ وَلَّوْا علَىٰٓ اَدْبَارِهمِْ نفُوُرًا
’Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur’an’da (ibadete lâyık ilâh olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.’2 buyrularak kâfirlerin Allah’ı hatırlatan bir şeyden nefret duydukları ifade ediliyor. Yine
ذٰلكَِۗ وَمنَْ يُعَظِّمْ شَعَآئِرَ اللِّٰ فَاِنَّهاَ منِْ تَقْوَى القْلُوُبِ
’Bu böyle. Her kim de Allah’ın (dininin) nişanelerini yüceltirse şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır.’3 buyrularak Allah’ın şiarlarına tazim edenlerin muttakiler olacağına vurgu yapılıyor.
Ecdadımız, kaynağı Kur’ân-ı Kerim olan bir çok kelimeyi lisanımıza alıp kullanmaya önem vermiştir. Bunların kullanılmasıyla Allah’a olan bağlılığın perçinlendiğini düşünmüşlerdir. Bunun gerçekten samimi bir iş olduğunu, Cumhuriyet’in ilk zamanlarındaki imandan uzak olan hakim ideolojinin dili öztürkçeleştirme adına Arapça kelimeleri tasfiye etmesinden anlayabiliriz. Nasıl ki İslam’ı hatırlatan Kur’an harfleri kaldırıldı, kelimeler de böylece bir tahrip faaliyetiyle yozlaştırılarak esasında ruhumuzun maneviyattan uzaklaşmasına müncer oldu.
Ezan nasıl ki bir İslam şiarıdır; ’iyi günler’ demek yerine ’hayırlı günler’ demek de ’hayır’ kelimesinin Cenâb-ı Hakk’a nispetinden dolayı bir şiardır. ’Günaydın’ demekle ’Sabah-ı şerifiniz hayrolsun’ demek aynı şey değildir. ’Umarım’ demekle ’inşallah’ demek arasında çok mesafe vardır.
Kainattaki mahluku manayı harfiyle Halık’ına bağladığımızda nurlandığı gibi sözlerimiz de bu rabıta ile nurlanır, bu nispetin kullanımının artmasına göre umumî vicdan inşa edilir. Cenâb-ı Hakk’a şerefli muhataplar olma yolunun temizliği yapılır, manevi ortam tesis edilir.

Son notlar
1 Buhârî, Tıb, 51.
2 el-İsrâ, 17/46.
3 el-Hac, 22/32.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.