Özlenen Rehber Dergisi

90.Sayı

Fıkhın Aydınlığında...

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 90. Sayı

SORU: Ramazanda oruca niyet ettikten sonra, oruçlu iken birkaç defa orucunu bozan kimseye bir keffaret yeterli midir?

Bir kimse, ramazan-ı şerifte birkaç defa orucunu bozar ve birincisi için de keffaret vermemiş bulunursa, ona bir keffaret kâfidir. Fakat bozduğu birinci gün için keffaret vermişse, zâhir rivayete göre ikinci defa bozduğunda bir daha keffaret vermek icabeder. İmam Muhammed’e göre; oruç bozma işi velev ki iki ramazanda olsun, yine bir keffaret vermesi yeterlidir. İtimat da bu kavledir.
Mezhebimizdeki bazı kaynaklar, oruç bozma işi cima ile olmuş ise şu ziyadeyi yapmışlardır; tekrarlanan oruç bozma işi, hem ayrı ayrı ramazanlarda ve hem de ikisinde de cima ile olursa, keffaret birbirinin içine girmez. Bazı kaynaklarda ise; tekrarlanan oruç bozma işi, cima ile olursa, aynı ramazan da olsa bile, yine keffaret birbirinin içine girmez. Yani cima ile bozulan her bir gün oruç için ayrı ayrı keffaret vermek gerekir. Orucu bozduğu birinci gün için keffaret vermiş veya vermemiş olmaması bir şey değiştirmez.
(İbn-i Abidin Keffaret Bahsi; Hindiyye İtikâf Babı Oruçla İlgili Meseleler Bahsi; Zuyhayli Orucun Bozulması, Kazası, Keffareti Babı Değişik Günlerde Oruç Bozmanın Keffaretleri Bahsi)

SORU:
1- Ramazanda oruç tutmaya hiç niyet etmemiş bir kimseye kaza mı lazım gelir, keffaret mi?
2- Bir kimse niyet etmese bile yiyip içmeyi ve cima’ı terk etmekle orucu tutmuş sayılır mı?


1- Bir kimse bütün ramazanda oruç tutmaya veya tutmamaya niyet etmeksizin yiyip içmeyi ve cima’ı terk ederse, o günleri kaza eder; keffaret lâzım gelmez. Yani bir kimse alelade sair günlerde olduğu gibi hiçbir niyet olmaksızın ramazanda da yemeye ve içmeye devam ederse ona yalnızca kaza lazım gelir. Aynı şekilde ramazan-ı şerifte da bilerek oruç tutmamaya niyet eden kimseye de sadece kaza lazım gelir.

2- Mukim ve sağlam olan bir kimse niyet etmese bile yiyip içmeyi ve cima’ı terk etmekle orucu tutmuş sayılmaz. Çünkü niyet mutlaka lâzımdır. Farz olan vazife, orucu ibadet ciheti ile tutmaktır. Niyetsiz ise ibadet olamaz. Niyetsiz yiyip içmekten ve cimadan kendini tutarsa oruçlu sayılmaz. Kaza etmesi lâzım gelir; keffâret gerekmez. Kaza lâzım gelmesi, oruç tahakkuk edemediği içindir. Çünkü şartı olan niyet bulunmamıştır. Keffaret ancak orucunu bozana icabeder. Burada oruç yoktur. Olmayan bir şeyin bozulması imkânsızdır. Şüphe ile amel, ancak asıl tahakkuk ettikten sonra güzel olur, yani orucun bozulup bozulmaması hususu ancak oruçlu kimse için geçerlidir.
(İbn-i Abidin Orucu Bozan ve Bozmayan Şeyler Bahsi; Hindiyye İtikâf Babı Oruçla İlgili Meseleler Bahsi; Zuyhayli Orucun Bozulması, Kazası, Keffareti Babı Ramazan Orucunu kaza Etmenin Vakti Bahsi; Hidaye Oruç Bahsi)
Yukarıda ki açıklamalara ilaveten, özürsüz olarak orucu tutmayıp da ’nasıl olsa kazası, keffareti var’ diyen kimsenin kaçırdığı ecri ifade etmek için şu hadis-i şerifi aktararak konumuza son veriyoruz.
Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Kim ramazanda ruhsatsız (yani oruç tutmamayı mubah kılan bir özrü) veya hastalık olmaksızın bir gün oruç yerse, ömür boyu oruç tutsa da o günün kazasını (borcunu) ödemiş olmaz.’ (Terğîb Terhîb Oruç Bahsi)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.