Özlenen Rehber Dergisi

106.Sayı

Sizin İçin Seçtiklerimiz...

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 106. Sayı
İmam Gazalî, Kimya-yı Saadet’te şöyle bir hâdise nakleder:
Emevî halifelerinden Süleyman bin Abdülmelik Medine’ye geldiğinde dönemin tanınmış âlimlerinden Ebu Hazim’i çağırtır ve ona ’Ölümü sevmiyorum, sebebi nedir?’ diye sorar. Ebu Hazim, ona ’Dünyaya özenip ahireti harap ettiğin içindir. Elbette mamur olan bir yerden viraneye götürülen kimse üzüntülü olur’ şeklinde ibret ve ders alınacak bir cevap verir.
Süleyman b. Abdülmelik’in bu cevaptan kendisine ders çıkarıp çıkarmadığı bize düşmez. Ancak aynı bilgiye sahip olan bizler kendimize hiç soruyor muyuz acaba? İçimiz nasıl? Ahiret yurdunu imar ettik mi, dünyadan kopmak zor geliyor mu, hayat defterimizde ne var ne yok, artılar eksiler, ’Oku kitabını’ dendiğinde, okumakta zorlanacağımız, yüzümüzün rengini değiştirecek neler yazıldı oraya?
Geçirdiğimiz her bir 24 saati veya hayat diye yaşadığımız alışkanlıklarımızı bir sorgulasak? Ne kadarı taşınabilir öte dünyaya ne kadarı belimizi büker?
Unutmayalım ki, gerçek hayat ahiret hayatıdır! Bu sözleri yazarken gözümün önüne şu anki insanlığın durumu geldi. Acaba Allah’ın ve Rasûlullah (s.a.s.)’in kastettiği manada ahiret yurdunun hakikatini anlayan kaç insan vardır? En doğrusunu Allah bilir ama insanlık çok vahim bir şekilde gaflet bataklığının içinde yüzmektedir ve daha da kötüsü gafletinin de farkında değildir. ’Gafil olduğu halde, gafletinden habersiz kimseye şaşılır. Şu kişiye de şaşılır ki ölüm onun peşinde iken, o dünyanın peşinde koşar. Rabbi kendinden hoşnut olup olmadığını bilmeden kahkaha ile gülene de şaşılır.’ Evet, Efendimiz (s.a.s.)’in beyanından da anlaşılacağı gibi günahlarına pişman olmaksızın gaflet üzere koca bir ömrün sonunda varılacak nokta pişmanlıktan başka bir şey olmayacaktır.
Kur’an’da bildirildiği üzere insanoğlu zayıf bir varlıktır. Başına bir bela geldiğinde Allah’a yalvarır, Allah onun sıkıntısını giderince de geçmişi unutup hiçbir şey olmamışçasına tekrar eski günahlara döner. Maalesef günümüz insanı günahlarını, isyanlarını önemsiz görmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de insanın bolluk, rahatlık ve refah içinde yaşarken ahiretini unutup dünya zevklerine kendini kaptırmasıdır. Bu dünyaya yalnızca Allah’a kulluk yapmak için gönderildiğini unutmasıdır.
Günahların önemsiz sayılması, işlenen günahların ahirette insanın başına ne belalar açacağını, neler getireceğini, can verirken ve hesaba çekilirken nasıl bir tavırla karşılaşacağını gerçek manada bilmemesinden kaynaklanmaktadır. İmanlarda olan zayıflık, bilgisizlik, Allah korkusu ve Allah sevgisi eksikliğinden ötürü günahların mahiyeti sorgulanmıyor, başımıza neler getireceği göz önünde tutulmuyor.
Şakik-i Belhî hazretleri buyuruyor ki: ’İnsanlar üç şey söylerler. Fiilleriyle ona muhalefet ederler: Biz kuluz derler, fakat şef gibi yaşarlar. Allah bizim rızkımıza kefildir derler. Fakat kalblerini rızık kazanmakla meşgul ederler. Elbet biz de öleceğiz derler. Fakat hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılırlar.’
Zünnun-i Mısrî hazretlerini rüyada görüp sual ederler:
- Vefatından sonra sana ne yaptılar?
- Allah (c.c.), bana buyurdu ki:
- ’Beni sevdiğini söylerdin; fakat benden gafil olurdun. Bu ise yalancılıktır.’
Zünnun-i Mısrî hazretlerine böyle denirse, bizlere ne söylenmez ki?..
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.