Özlenen Rehber Dergisi

12.Sayı

Uyurken Ağzına Yılan Giren Birini,bir Bey'in İncitmesi

Müzeyyen KANBUR Özlenen Rehber Dergisi 12. Sayı
.....................Mesnevîden Damlalar..................


Akıllı bir zât ata binmişti. Uyumu? bir adamın ağzına bir yılan giriyordu. O akıllı süvari onu gördü ve onu ürkütüp kaçırmak için atını sürdüyse de yeti?ip emeline muvaffak olamadı. Akıllının imdadı çok oldu?u, yani çok ?eye aklı erdi?i, için uyuyana birkaç topuz vurdu. Kuvvetli topuz darbesi uyuyan adamı uyandırıp süvariden, bir a?aç altına kadar kaçırdı. A?acın altına bir çok çürük elma dökülmü?tü. Süvari:

“Ey dertli Bunlardan ye!” dedi. Adamca?ıza o çürük elmalardan o kadar çok yedirdi ki yedikleri geri gelmeye ba?ladı. Elma yiyen ba?ırdı ki: “Ey emir! Ben sana ne yaptım ki bana kastettin? Şu zulmün sebebi nedir? E?er benim hayatımla senin aslî bir adavetin/dü?manlı?ın varsa, bir kılıç vur da kanımı dök. Sana göründü?üm saat ne u?ursuz bir zamanmı?. Senin yüzünü görmeyenler için ne mutlu! Cinayetsiz, günahsız, az çok bir ?ey yapmı? olmaksızın bu zulmü dinsizler bile caiz görmezler.”

Lakırdı ile beraber a?zından kan fırlıyor, “İlahî, ?u zulmün cezasını sen ver....” Her zaman yeni lanetler ediyor, süvari ise: “Bu kırda, ko?!” diye vuruyordu.


Rüzgar gibi süratle hareket eden süvarinin topuzu adamın beresinden ha bire iniyor ve adam topuz darbelerinin önünden kaçmaya çalı?ıyor, ko?uyor ve yüzü üstüne dü?üyordu. Midesi dolmu?, uykusu zail olmamı?, vücudu gev?emi?, ayakları ve yüzü binlerce yara almı?tı.

Gece vaktine kadar o süvarinin topuz darbeleri ve adamın bitkin haldeki kaçı?ı sürdü. Ta ki a?zına yılan giren adamın safrası galebe etti ve kay etmeye (kusmaya) ba?ladı. Onun yedi?i yemekler çıktı; o yemeklerle yılan da dı?arıya fırladı. Kendinden o yılanın çıktı?ını görünce, o Salih süvarinin önünde yerlere kapandı. O kara, çirkin ve iri yılanı görünce onun korkusu ile dertleri kendisinden gitti. Dedi ki: “Sen hakikaten rahmet-i Cebrâil yahut rahmet-i Hüdâ’sın ki velî nimetimsin. Beni gördü?ün saat ne mübarek zamanmı?. Ben ölmü? gitmi?tim, bana yeni bir hayat ba?ı?ladın. E?ek, e?ekli?inden dolayı sahibinden kaçar, sahibi de hayırhahlı?ından dolayı onu takip eder.

O takip menfaat ve ziyan ?evkiyle de?ildir; e?e?i kurt, yahut canavar yaralamasın diyedir. Senin yüzünü görene, yahut ansızın mahallene gelene ne mutlu! Ey temiz ve senâya layık olan ruh; sana ne kadar saçma sapan sözler söyledim. Ey efendi, ey ?ehin?ah, ey be?, onları ben söylemedim, cehaletim söyledi, onlardan dolayı beni affet. E?er bu hali azıcık bilmi? olsaydım, münasebetsiz sözler söylemezdim. E?er bana bu halden remz ve i?aret yoluyla bir ?ey anlatmı? olsaydın, ey güzel tabiatlı emir, sana medh-u senâda bulunurdum. Lakin sükut etti?im için hiddetlenmi?, sessiz, sedasız ba?ıma vurmu?tun Ba?ım sersem olmu?, aklım ba?ımdan gitmi?ti. Hususiyetle bu ba? ki azıcık bir beyni vardır. Ey güzel yüzlü ve güzel i?li emir; söylediklerim cünün eseridir. Onları affet.”


Emir dedi ki: “E?er ben o vakit sana bir parça söylemi? olsaydım senin ödün kopardı. Eger ben sana yılanın nasıl oldu?unu söyleseydim korku seni helak ederdi.”


Orada uyumu? olan insan, insan-ı gafildir, a?zına giren yılan nefs-i emmâredir. Emir süvari mür?id-i kâmildir. Onu uykuda iken döve döve uyandırıp kırda bayırda ko?turması riyâzet ve mücâhededir. Yılanın çıkı?ı da sâlik’in nefs-i emmâreden kurtulmasıdır. “(Yedullahi fevka eydîhim )

Yani: ‘Allah’ın eli onların eli üstündedir.’ âyetinde eller, filvâki Rasûl-i Ekrem ile Ashâb-ı Kirâm’ın elleri idi ki, ona biat etmi?lerdi. Ehlullah’ın hatta en aciz bir dervi?in de, elden ele Rasûlullah ve o vasıta ile Allah’a biati vardır.

Binaenaleyh, o ellerin üstünde olan da Cenâb-ı Hakk’ın yed-i kudretidir. O halde Allah’ın yed-i kudretine ve Peygamberin yed-i biatine vasıl olan kâmil eller de fevkalade i?ler görebilirler.” (Tahiru’l-Mevlevî, Şerh-i Mesnevî, c.7, s.607.)


Bir müride dü?en; mür?idinin nasihatlerini can kula?ıyla dinlemektir. Mür?idin bazı söz ve fiillerine itiraz etmek, akılların zayıf oldu?undan kaynaklanmaktadır. Nefsinin kötü ahlaklarından ve ?eytanın bütün tuzaklarından kurtulu?unun, mür?idine sâdıkâne bir teslimiyette oldu?unun idraki ve ?uuru içerisinde olunmalıdır. Bizlere verdikleri vazifeler nefsimize ne kadar a?ır gelirse gelsin, hayrın, verilen bu vazifeleri cân-ı gönülden yerine getirmekte elde edilebilece?ini hatırdan hiç çıkartmamalıyız.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.