Özlenen Rehber Dergisi

16.Sayı

Hz. Ümmü Seleme (r. Anhâ)

Aysel KOCABAŞ Özlenen Rehber Dergisi 16. Sayı
Hz. Rasûlullah (s.a.v.)’in sevgi ikliminde yetişen Asr-ı saadetin gülleri içerisinden bir sultan. Öyle ki, cihan kadınlarına, saadetin en güzeli olan Allah Rasûl’üne eş olabilmenin haklı şerefiyle sultan olan Annemiz. Cenâb-ı Hakk’ın Kelâm’ında övüp de; ’(Rasûl’ün) eşleri de müminlerin anneleridir.’(1) buyurduğu pak, nadide annelerimizden birisidir Ümmü Seleme (r.anhâ).

Hz. Ümmü Seleme Kureyş kabilesinin Mahzun koluna mensuptu. Asıl ismi Hind’dir. Babası Kureyş eşrafından Ebû Umeyye Bint-i Muğire’dir. Ümmü Seleme (r.ha) evvela Ebû Seleme İbn-i Abdulesed ile evlenmişti. Kendisi de eşi de ilk Müslümanlardan idiler. İnsanların şirkin karanlığında boğuldukları anda Hakk’ı görüp ona sarılmışlardır. Ve bu eşsiz saadete eren ilk Müslümanlardan olmuşlardı. Onlar da tüm müminler gibi müşriklerin işkenceleri ve eziyetleri ile karşılaşmışlar; ama îmanlarındaki kuvvet hasebiyle şirkin karşısında Tevhidi savunmuşlardı.

Müminler için Habeşistan’a hicret izninin çıkmasıyla bu beldeye hicret edip bir süre orada yaşamışlardı. Onlar ailelerini, mallarını, çocuklarını ve yurtlarını bırakıp dinlerini kurtarmak amacıyla iki defa Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Gönülleri her zaman Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber olan sahâbe-i kirâmın bir çoğu Medînelilerin biat haberlerini aldıktan sonra Mekke’ye döndü. İşte Habeşistan’a ilk defa hicret eden ve sonradan Allah Rasûl’ünün yanında olup da onunla sıkıntılara dahi katlanmayı Habeşistan’daki rahat ortama tercih eden bir çiftti Ebû Seleme ve Ümmü Seleme (r.a.).

Bu güzel ailenin kalan fertleri ise Seleme, Ömer, Dürre, Zeyneb adındaki çocuklarıdır.(2) Medine’ye hicret izni çıkınca, bu kutlu aile evlatlarıyla birlikte İslâm’ı doyasıya yaşayabilmek için yola koyulmuştu. Biraz yol aldıktan sonra akrabaları onların etrafını kuşattı. Ümmü Seleme’yi kendi akrabaları, oğulları Seleme’yi de babasının akrabaları alı koymuşlardı. Ebû Seleme’yi ise tek başına gitmesine izin verdiler. Ebû Seleme her iki aileye de söz geçirememişti. Hicret için hüküm verilmiş olduğundan Ebû Seleme Medîne’ye doğru yoluna devam etti. Bu şekilde dağılan kutlu ailenin her bir bireyi farklı mekanlarda tek başına kalmışlardı. Cesur annemiz Ümmü Seleme, müşrik akrabaları içerisinde tek başına da olsa mücadelesini sürdürüyordu. Kendisi geçirdiği bu zor günleri şöyle anlatıyor: ’Sabahleyin evden çıkar, bir toprak yığının üzerine oturur akşama kadar ağlardım. Bu şekilde ben bir sene kadar ömür geçirdim.’ Yaşadığı sıkıntı ve acılar ve bitmeyen feryatlarının sonunda insafa gelen bir akrabası diğerlerini de ikna ederek onun oğluyla eşinin yanına gitmesine izin verdiler. Devesine yavrusuyla binen kahraman sahabe çölde tek başına yola koyuldu. Bir müddet yol aldıktan sonra Osman İbn-i Talha onu görüp yardım etmişti ve eşinin bulunduğu Kubâ’ya kadar onları güven içinde getirmişti. Annemiz; ’Ehl-i Beyt arasında İslâm yolunda Ebû Seleme âilesinin tahammül ettiği musibet ve sıkıntılar gibi sıkıntıyı kimsenin çektiğini sanmıyorum.’ buyurarak zorluklar dolu günlerini ifade etmişti.(3)

Medine de tekrar birleşen ailenin sıkıntıları biraz olsun hafiflemişti. Lakin Uhud savaşının vuku bulmasının ardından yeni bir imtihan daha başlamıştı. Çünkü bu savaşta Ebû Seleme (r.a.) kolundan ağır bir yara almıştı ve bir süre sonrada H.4. yılının Cemâzilâhir ayında vefat etmişti. Mekke’de müşriklerin eziyetleri, Habeşistan’a hicret, Medine’ye hicretteki ayrılık yılları ve Medine’ye hicretin ardından eşinden ayrılış. Bu sıkıntılara sabır ve sebatıyla karşı koyabilen Annemiz, tüm îman gücüyle dimdik ayakta duruyor ve bu güzel yoldaki örnekliğini bizler için sergiliyordu.

Dul kalıp da iddet müddetinin dolmasının ardından Annemize Hz. Ebû Bekir (r.a.) evlenme teklif etti; ancak o bu teklifi reddetti. Daha sonra Fahr-i Kainat Efendimiz evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Seleme (r.anhâ) eşinin, ’Yâ Rabbi! Benden sonra karım Ümmü Seleme’ye benden çok daha iyi bir koca nasip eyle’ diye ettiği duasını ve bunu duyduğu andaki düşüncesini hatırladı. O kendi kendine, ’kim Ebû Seleme’den daha hayırlı olabilir’, derken Allah (c.c.) âlemlerin en hayırlısını ona nasip etmişti. O bu nimete, eşinin duasının yanı sıra, kocasının vefatının ardından, Efendimiz (s.a.v.)’in ona yaptığı şu duanın bereketiyle nail olacaktı: ’Allah’ım! Onun üzüntüsünü gider. Başına gelen musibetten dolayı ona ecir ver. Musibetin elinden aldığından daha hayırlısını ona ver.’

Ümmü Seleme Hz. Rasûlullah’la evlilik için bazı şartlar sundu. Aslında bu şartlar, Rasûlullah’la evlilikte huzur ve mutluluğu sağlamak, O’nu memnun edebilmek içindi. Annemiz, kendisinin çok kıskanç olduğunu, çocuklarının oluşunu ve velilerinin olmamasını belirterek mazeretlerini söyledi. Allah Rasûl’ü (s.a.v.) ise kendilerinin daha yaşlı olduğunu, çocuklarının geçimlerinin Allah ve Rasûl’üne ait olduğunu, kıskançlığında ondan giderilmesi için Allah’a dua edeceğini ve velilerinin bu izdivaca karşı çıkmayacaklarını belirtti. Bunları duyan annemiz hemen kendisinin Allah Rasûl’üne nikahlanması için oğluna emir verdi. H.4. senenin Şevval ayında nikahları kıyılan annemizin acıları sonunda dinmiş, sadetlerin en güzelini tatmıştı. Bütün acıları sevince dönmüştü.(4)

Hz. Rasûlullah (s.a.v.) ona ev eşyası olarak bir çift el değirmeni, iki tulum, bir yatak ve dışı deri olup içi hurma lifleri ile doldurulmuş iki yastık verdiler. ’Rasûlullah (s.a.v.) Ümmü Seleme ile evlenince güzelliği hakkında bana anlatılanlar sebebiyle ziyadesiyle üzüldüm. Onu görünceye kadar nazik davrandım. Onun bu anlatılanlardan kat kat daha güzel olduğunu gördüm.’ buyuran Hz. Âişe Annemiz (r.anhâ) onun güzel cemalini dile getirmişti. Ahlâk güzelliği ile gözler kamaştıran annemizin ilim, cömertlik, takva, üstün zeka gibi pek çok huy ve âdetiyle de adeta mükemmeldi. Hz. Âişe’den sonra en çok alaka gören eş olmuştu.

Ümmü Seleme Annemiz cesaret ve zekasını çok iyi kullanabiliyordu. Nitekim Hudeybiye antlaşmasının hemen ardından sıkıntılarla karşılaşan Allah’ın Rasûl’üne zekice tavsiyelerde bulunarak yardımcı olmuştu. Hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonra Rasûlullah (s.a.v.) ashâbına kurbanlarını kesmelerini ve başlarını tıraş ederek ihramdan çıkmalarını emretmişti. Ashâb (r.anhüm) de bu emirleri tereddütle karşılamışlardı. Çünkü antlaşmanın şartları ağırdı ve Kâbe’yi tavaf edememeleri onları ziyadesiyle üzmüştü. Allah Rasûlü ise onların bu davranışlarına çok üzülmüştü ve Ümmü Seleme’nin çadırına girip olup biteni ona anlatmıştı. Dirayetli annemiz; ’hiç kimseye hiç bir şey buyurmayın, kurbanınızı kesip ihramdan çıkın ve saçınızı kesin.’ diye teklifte bulundu. Hz. Rasûlullah (s.a.v.) eşinin sözlerini nazar-ı dikkate aldılar ve aynısını yaptılar. Allah Rasûl’ünün (s.a.v.) davranışını gören Sahâbe de daha sonra aynı davranışı yaptılar. Kurbanlarını kesip ihramdan çıktılar.(5)

Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ) hayatını züht ve ibadet ile geçirmişti. Dünyaya asla kıymet vermezdi. Bir ara bir gerdanlık takmıştı, bunda da birkaç tane altın bulunuyordu. Hz. Rasûlullah’ın (s.a.v.) ondan hoşlanmadığını görünce hemen onu çıkarıp bir daha kullanmamıştı.(6) O her ayın ilk pazartesi, perşembe ve cuma günlerini oruçlu olarak geçirirdi.(7)

Ümmü Seleme Annemiz cömertliği ile de bir numune-i imtisaldi. Kendisi bu güzel ahlâkı yaşadığı gibi başkalarına da bunu teşvik ederdi. Kapısına bir gün birkaç fakir gelip bir şeyler istemişti. Onları geri çevirmek isteyenlere engel oldu ve şöyle söyledi: ’Bize böyle bir hüküm vermemişlerdir, hiç olmazsa birkaç hurma da olsa ver.’ diyerek cariyesini uyarmıştı.(8)

Güzel Annemiz Rasûlullah (s.a.v.)’e büyük bir saygı ve sevgi duyuyordu. Onun rahat edebilmesi için elinden geleni yapıyordu. Cariyesi Safiyye’yi Rasûlullah’a (s.a.v.) hizmet etmesi için vermişti. Yaşadığı müddetçe Rasûlullah’a (s.a.v.) hizmet etmesi şartıyla onu azat etmişti.(9)

O her hususta hayır işlerine koşar, diğer müminlerin rahatını da çok düşünürdü. Teberruken Hz. Rasûlullah (s.a.v.)’in mübarek sakalından birkaç tüyü bir gümüş kutuda muhafaza ediyordu. Bir sahâbînin sıkıntısı olduğunda bu kıymetli emaneti alıp bir kase suya daldırdıktan sonra, o kimsenin yüzüne bu suyu sürerdi. Allah’ın izniyle de o kimsenin sıkıntısı geçerdi.(9)

Bir gün Hz. Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Fâtımâ, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin (r.a.)’i abasının altına alıp; ’Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir.’ buyurmuşlardı. Bunun üzerine ağlayan Ümmü Seleme Annemize de; ’Kızın ve Sen de Ehl-i Beyt’tensiniz.’ diyerek müjdelemişti. O Ezvâc-ı Mutahharât arasında fazlı keremi ile imtiyaz sahibi idi. Hicret esnasında örtüye ilk defa o girmiş, Medine’ye gelene kadar hep örtünerek gelmişti.

’Ümmü Seleme güzellik ve hüsn-ü cemal ile müşerref bulunduğu kadar akıl, dirayet ve isabet-i rey ile meşhurdur.’ diyen İsâbe’nin müellifinin kaydından da anlaşıldığı üzere O, Hz. Âişe’den sonra gelmekte hak sahibi idi. Müminlerin bu dirayetli ve zeki annesi ilim ve sanatla da meşguldü. Okuma- yazma bilen Annemiz şiirlerle de ilgilenirdi. Kur’ân’ı Hz. Rasûlullah’ın üslubu ile de okuyabiliyordu. Hz. Rasûlullah’tan hadis dinlemek ve öğrenmek hususunda çok meraklı idi. 378 hadis rivayet ederek en çok hadis rivayet eden sahâbîler arasında yer almıştı. İlimce çok kuvvetli olan Annemize Sahâbiler, Ebû Hureyre ve İbn-i Abbas dahil olmak üzere bir çokları sorular soruyorlar, cevabını en güzel şekilde alıyorlar, onunla istişarede bulunuyorlardı. İmâmu’l-Haremeyn’in, ’Kadınlar arasında Hz. Ümmü Seleme’den daha keskin rey ve daha fazla bilgi sahibi benim gözüme ilişmedi.’ buyurması çok haklı bir tespittir.

Hz. Rasûlullah’ın en son vefat eden eşi Ümmü Seleme olmuştur. O, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edildiği zamana kadar yaşamıştı. Hatta bir gün rüyasında Hz. Rasûlullah’ı mübarek saç ve sakalları toz toprak olduğu halde görüp Hz. Hüseyin’in şehîd edildiğini ondan öğrenmişti. Gözyaşlarıyla uyanan annemiz Iraklıların Hz. Hüseyin’i şehîd edeceğini haber vermişti. ’Hüseyin’i bu hale koyan kavme Allah lanet eylesin.’ diyerek yaşlı gözleri ile onun şehâdetine ağlıyordu.(11)

H. 63 senesinde 84 yaşında Ümmü Seleme Annemiz son hicretini asıl hicret yurduna yapmıştı. Hak yolunda katlandığı tüm sıkıntılardan hoşnut olarak hicretini tamamlamıştı güzel annemiz. İman dolu kalbiyle Âlemlerin Sultanına yürümüştü yine.

O’nun cenaze namazını Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) kıldırdı. Bâkî kabristanlığına güzel dostlarının arasına, güzel annemizin yanına ebedî hicret kervanında onlara ortak olmuştu.

Mevla’m şefaatlerine nail eylesin. (Amin)

Kaynakça:
1. El-Ahzâb 33/6.
2. Mübarek Hanımlar, M. Necati Bursalı
3. Sahâbe Hayatından Tablolar, c.3, s.80-85.
4. Kadın Sahâbîler, M. Niyazî, s.103-105.
5. Sahîh-i Buhârî, I.380.
6. Müsned, 4, 315.
7. Müsned, 4, 315.
8. Tirmizî, 544.
9. Müsned, 4, 319
10. Müsned, 2, 697
11. Müsned, 4, 98
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.