Özlenen Rehber Dergisi

74.Sayı

Mümin ve Şuur - Zamanın Kıymetini Bilmek

Nedim BABAOĞLU Özlenen Rehber Dergisi 74. Sayı
ZAMANIN KIYMETİNİ BİLMEKÖyle bir zamanda yaşıyoruz ki, ne tarafa yönelsek, ne tarafa gözümüzü çevirsek her tarafımız mayınlı birer tarla gibi zaman harcama makinesi olmuş. Her yerde zaman öldüren tuzaklar mevcut. Hâlbuki insanoğlunun herhangi bir para birimiyle asla kıyaslanamayacak kadar değerli bir hazinesi var. O, durdurulması mümkün olmayan ve bir akarsu gibi akıp giden zamandır.Allah’u Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerim’de; Sabah vaktine, Kuşluk vaktine, İkindiye, Asra, Gündüze, Geceye, Güneşe ve Ay’a yemin ettiği âyetler mevcuttur. Zamanla ilgili bu nesnelere bizzat Rabbimizin yemin etmesi, zamanın ne kadar önemli bir nimet olduğunu gözler önüne sermektedir.“Asra (zamana) yemin olsun ki, hiç şüphesiz insan hüsrandadır. Ancak inanıp Salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabırlı olmayı tavsiye edenler bunun dışındadır.” (Asr sûresi, 103/1-3) Peygamber Efendimiz (s.a.v) de birçok hadis-i şeriflerinde zaman nimetinin öneminden bahsetmişler ve şöyle buyurmuşlardır:“İki nimet vardır ki; insanların çoğu onların kıymetini bilmez, aldanır. Onlar; sıhhat ve boş vakittir.” (Buhârî, Rikak 1)“Kıyamet gününde bir kula şu sorular sorulmadıkça yerinden kıpırdayamaz. Ömrünü nerede ve nasıl tüketti? Öğrendiği bilgilerle ne yaptı? Malını nereden kazandı ve nerede harcadı? Vücudunu nerede yıprattı?” (Dârimî, Mukaddime: 18)İbni Mesud (r.a) de; “Herhangi bir amel işlemediğim gün, güneş batarken pişman olduğum kadar hiçbir şeye pişman olmadım. Çünkü o gün geçti, fakat ben amelimi artıramadım.” buyurarak zamanın önemine vurgu yapmaktadır.Hasan-ı Basrî hazretleri de şöyle buyurmuşlardır: “Öyle zatlara eriştim ki, onlar sizin nakitlerinizi harcamaktan çekindiğinizden daha fazla vakitlerini harcamaktan çekiniyorlardı. Yani ya okuyorlardı ya yazıyorlardı ya da ibadetle meşgul oluyorlardı. Tek dakikalık vakitlerini dahi boşa harcamıyorlardı” buyurarak zamanın önem ve kıymetini ifade etmiştir.Şimdi bütün bu örneklerden sonra, kendi nefsimize yönelerek, bizlerin zamanımızı nasıl değerlendirdiğimiz konusunda derinlemesine bir nefis muhasebesi yapmamız gerekmiyor mu? Durum böyle ise, zamanımızı nasıl değerlendirmeliyiz? Zamanımızı daha verimli kullanabilmek ve boşa harcamamak için neler yapabiliriz? Nakitten daha değerli vakitlerimizi, ecelle son bulacak hayat serüvenimiz için nasıl sermaye yapıp ahirette ve ebedi hayatta kullanabileceğimiz bir hazineye dönüştürebiliriz? Yani ne zaman gafletten uyanıp bitip tükenmeyen, kabirle başlayıp, cennet veya cehennemde devam edecek olan ebedi mekânlarımız için harekete geçeceğiz?Bu sorulara verilecek cevabımız herhalde yarın olmayacaktır. Çünkü yarının ne getireceğini, yarın bu dünyada olup olmayacağımızı bilmiyoruz. Mevlânâ hazretleri bu konuda ne güzel buyurmuştur: “Yarın yaparım deme, yarın yaparım deme. Nice yarınlar geçti. Ekin zamanı tamamıyla geçmesin; dikkat et!” (Mesnevî, 2. cilt) Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in yaşamış olduğu ve nübüvvetinden kıyamete kadar tüm insanlığa örnek olan ve ışık tutan o güzel, o mukaddes hayatını, Hadis-i Şeriflerini, Sünnet-i Seniyyelerini; hayatımıza, ruhumuza, gönlümüze ve tüm hücrelerimize öyle nakşetmeliyiz ki, canımızın bedenimizden ayrılacağı o ana kadar onları muhafaza etmeliyiz.Yüce Mevlâ’mın biz kullarına; kıymette değer biçilemeyen, mutat zamanlarımızın dışında, o kadar kıymetli, o kadar mukaddes vakitler bahşetmiş ki, o kıymetli vakitleri nasip ettiği için Rabbimize gönülden niyaz etmeliyiz. Bu kıymetli vakitlerden biraz bahsedecek olursak, inşallah bu vakitlerin kıymetini biraz daha fazla idrak etmiş oluruz.Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir.” (İbni Mâce, İkamet 99). Öyleyse, aynı zamanda Müminlerin bayramı da sayılan bu mübarek cuma gününü ibadetle, Kur’ân-ı Kerim okumakla, Allah’ı zikretmekle, dua ve niyazla geçirmeliyiz ki, o saate isabet edelim inşallah.Kâinatın Efendisi’nin (s.a.v.) bizlere haber verdiği diğer kıymetli zaman dilimlerinden bazıları şöyledir:Namazda, secdede olduğumuz zaman: Çünkü Rabbimize en yakın olduğumuz anlar secdede olduğumuz vakitlerdir.Kâbe-yi Muazzama’yı ilk gördüğümüz an: Duaların müstecab olduğu çok kıymetli vakitlerdendir. İmâm’ı A’zam efendimizin “Yâ Rabbi! Bundan evvel yaptığım ve bundan sonra yapacağım tüm duaları kabul buyur” diyerek dua ettiği rivayeti meşhurdur. Sabah namazı vaktinden başlayan ve güneş doğduktan sonra İşrak vaktine kadar olan zamanlar da çok kıymetli vakitlerdir. Çünkü o vakitlerde rızıkların dağıtıldığını, İşrak namazına kadar uyanık kalıp iki rekât namaz kılana Yüce Rabbimizin bir hac bir umre sevabı verdiğini Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz bizlere haber vermektedir.Gecenin üçte ikisi geçtikten sonra teheccüd namazı vakti olan bu mübarek vakitte kılınan iki rekât namaz ve yapılan niyazlar da Allah’ımızın bizlere bahşettiği nimetlerdendir. Sahabe-i Kiram’ın Rasûlullah (s.a.v)’in huzurunda bulunduğu anlar da bu kıymetli vakitlerdendir. Yine bu sünnetin şümullünde bir ihsan ki; Allah (c.c.)’nun aşkını arayıp, Allah’ın rızasına talip olup da nefis ve ruh terbiyesine yönelen saliklerin Allah Dostları’nın huzurunda bulunduğu vakitler de dünyada emsali bulunmayan nimetlerdendir.Arefe günleri, kandil geceleri, cuma günü ve gecesi, bayram günleri ve geceleri de ihya edildiğinde Yüce Rabbimize çok büyük yakınlık kesbettiren vakitlerdendir.Zamanın kıymetini bilemeyi çocuklarımıza da anlatmalıyız. Onlara, vakitlerinin büyük çoğunluğunu televizyon karşısında, bilgisayar ve internet karşısında geçirilmeleri müsaade edilmemelidir. Planlı, programlı ders çalışmayı; kitap okumayı, Kuran-ı Kerim ve mealini okumayı, özellikle Peygamber Efendimizin hayatı ve güzel ahlâkına dair eserleri okumalarını teşvik etmeliyiz.Netice olarak, ihtiyarlık gelmeden ve ölüm gelip çatmadan, vakitlerimizi boş işlerle harcanmadan, kendimize çeki düzen vermeliyiz.Allah’u Teâlâ’nın “zarardadır, ziyandadır” dediği kullardan olmamak için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Hayatımızı; düzenli Kur’an-ı Kerim okuyarak, Rasûlullah Efendimizin hadis-i şeriflerinin derlendiği eserleri bir bir okuyup tatbik etmeye çalışarak, dünya ve ahretimize fayda sağlayacak bol bol yararlı ve kaynak eserler okuyarak, Allah’u Teâlâ’yı çok zikretmek suretiyle dolu dolu yaşamalıyız ki; yarın ahirette “vaktini nasıl değerlendirdin?” diye sual edildiğinde, Rabbimizin huzurunda mahcup olmayalım.Rabbimizin rızası için, ihlâsla ameller yapabilmeyi ve rızasına kavuşmayı nasip eylesin.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.