Özlenen Rehber Dergisi

112.Sayı

Evrâd-u Ezkâr - VI

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 112. Sayı
EVRÂDIN KUR’AN VE SÜNNET ÇERÇEVESİNDE OLMASININ GEREKLİLİĞİ:
’Evrâd-ı Şerîfe-i Fârukîye’de yer alan evrat hakkında:
Hz. Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.)’nun tertip ve tasnif ettiği ’Evrâd-ı Şerîfe-i Fârukîye’ eserinde yer alan virdlerin mesnedi de hiç şüphesiz Kur’an ve Sünnet’tir. Biz bu hakikati, kitap içerisinde yer alan bazı evrâdın kaynaklarını ve onlarla ilgili sahih olarak nakledilen rivayetleri zikretmek suretiyle ifade etmek istiyoru
İmam A’zam (rh.a.)’in Tesbihi:
İmam A’zam (rh.a.)’in tesbihi, mana ehlince maruf olduğu vechile, çok derin ve özlü bir şekilde tevhid hakikatlerini barındıran eşsiz bir virddir. Zikir ve marifet ehli katında çok meşhur olan bu tesbih hakkında İbn-i Âbidîn (rh.a.) şöyle bir rivayet nakletmektedir ki, bu rivayet hem bu tesbihin faziletine, hem de büyük mezhep imamımız Ebû Hanife Hazretlerinin, Allah katındaki derecesinin yüceliğine bir delildir:
’(İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe), Rabbi’ni rüyada yüz defa görmüştür. Bunun da meşhur bir kıssası vardır. Hafız en-Necmu’l-Ğaytî şöyle zikretmiştir ki (kıssa) şudur: İmam (A’zam) (r.a.) dedi ki: ’Rabbu’l-İzze’yi rüyada doksan dokuz defa gördüm. Kendi kendime: ’Eğer yüzüncü defa görürsem mutlaka O’na; kıyamet günü mahlûkatı azabından ne ile kurtulacağını soracağım.’ dedim. Arkasından Subhânehû ve Teâlâ’yı gördüm ve: ’Yâ Rabbi, senin himayende olan aziz, senin senan yüce, esmaların mukaddestir. Kıyamet günü kulların senin azabından ne ile kurtulur?’ dedim. Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyurdu: ’Her kim sabah ve yatsıdan sonra: ’Subhâne’l-ebediyyi’l-ebed. Subhâne’l-vâhidi’l-ehad. Subhâne’l-ferdi’s-samed. Subhâne râfii’s-semâi bilâ amed. Subhâne men beseta’l-arda alâ mâin cemed. Subhâne men haleka’l-halka feahsâhüm adedâ. Subhâne men kaseme’r-rizka velem yense ehadâ. Subhânellezi lem yettehız sâhibeten velâ veledâ. Subhânellezi lem yelid velem yûled velem yekun lehû kufuven ehad.’ derse azabımdan kurtulur.’ (İbn-i Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Dürri’l-Muhtâr, Mukaddime, c.1, s.144)
Muhammed Hazîn el-Fersâfî (k.s.)’nun Salavâtı:

Yakın tarihte yaşamış olan silsilemizin büyüğü Hazîn Fersâfî Efendimizin bu salavâtı, Abdullah Farukî (k.s.)’ya üstadı Alaaddin Fersâfî (k.s.)’dan nakil yoluyla gelen ve halen doğuda birçok yerde camilerde okunan eşsiz bir salavâttır. Üstadımızın özel kütüphanesinde bulunan salavât nüshasının baş tarafında yazılı olan şu ifadeler, bu salavâtın Rasûl-i Ekrem Efendimizden ilham yoluyla yazdırıldığına işaret etmektedir:
’Hayırların nihayetleri olan bu (salavât), Ğavs-ı Hazîn el-Fersâfî’den Kainâtın Efendisi’ne bir hediyedir.
O bu (salavâtı), Nebi (s.a.v.)’i rüyada, sonra da yakaza halinde gördükten sonra söylemiştir.
(Ve sonra: ’Rasûlullah): ’Her kim bu (salavâtı), bana iştiyak ve sevgiyle okursa, ona bu (salavât) içerisinde bulunan (şeyler) adedince sevap yazılır.
Ve ben, Arasât Günü’nde onun için şefaatçi olurum.’ buyurdu.’ demiştir.’
İsmail Hakkı Bursevî (rh.a.)’in, salavâtların menşei hakkında naklettiği şu sözler, Efendimiz (s.a.v.)’den nakledilen bu hakikatin uzak olmadığına işaret etmektedir. ’Velâkin Seyh Sa’duddîn Hamevî (kuddise sırrûhu) nakli üzere; on iki bin salavât-ı serîfe mazbûttur ki, ba’zısı ta’lîm-i Peygamber aleyhi’s-selâm ile ma’lûm olmuş ve ba’zısı sâk-ı arşda mektûb olduğu üzere elvâh-ı melekûtden ahz olunmus ve ba’zısı dahi ehlullâha bi-tarîki’l-ilhâm gelmistir.’ (Gümüşhânî, Mecmûatu’l-Ahzâb, Şâzelî cilti –Hâmiş’in yer alan İsmâil Hakkî Bursevî’ye ait ’Şerh-i Salât-ı Meşîşiyye’den-, s.553)
Hızır (a.s.)’ın Virdi ve Allâhumme Yâ Allah Duası:
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.): ’İmanınızı yenileyin.’ buyurdu. Denildi ki: ’Yâ Rasûlallah! İmanımızı nasıl yenileyeceğiz?’ (Rasûlullah): ’Lâ ilâhe illallâh, sözünü çok söyleyin.’ buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, s.640, h.no:8695)
Yine Câbir b. Abdillâh (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyuruken işittim: ’Zikrin en efdali; ’Lâ ilâhe illallâh’tır. Duanın en efdal olanı ise; ’Elhamdulillâh’tır.’ (Tirmizî, Daavât, 9)
’Hızır (a.s.)’ın Virdi’ ve ’Allâhumme Yâ Allah Duası’nı okumakla hem Rasûlullah (s.a.v.)’in bu tavsiye ve emirleri yerine getirilmiş olmakta, hem de bu tevhid zikrinin vesilesiyle Cenâb-ı Hakk’a niyaz edilmektedir. Ayrıca bu virdlerde kelime-i tevhidin mana ve tefsirleri de bulunmaktadır.
Hz. Ali (k.v.)’nin Virdi:

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e yakınlığı maruf ve meşhur olan bu büyük Sahâbî Efendimiz’den nakledilen bu virdde, birçoğu hadis-i şeriflerde mervi olan dualar, Cenâb-ı Hakk’ın ’İsm-i A’zam’ı vesile edilerek yapılmaktadır.
İsm-i A’zam, Allah (c.c.)’nun en yüce ismidir ki, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) onun: ’Kendisiyle dua edildiğinde icabet edilen ve istendiğinde verilen…’ (Nesâî, Sehv, 58) bir isim olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle bu vird, çok kıymetlidir. Kur’ân-ı Kerim’deki ’Hurûf-u Mukatta’nın mana ve sırlarının kendisine açıldığı nakledilen Hz. Ali (k.v.) Efendimiz’in bu virdi, içerisinde zikredilen esmâlarla ilgili de birçok sırrı ihtiva etmektedir.
Âdem (a.s.)’ın Duası:
’Hz. Âdem (a.s.)’ın Duası’; Taberânî’nin Mucemu’l-Evsat’ı, Hâkim’in Müstedrek’i ve Hindî’nin Kenzu’l-Ummâl’ı gibi hadis kitaplarında birçoğu Hz. Âdem’e nispet edilerek rivayet edilen dualardan oluşmaktadır.
Şifa Âyetleri:
Bu âyet-i kerimeler içerisinde Arapça ’şifa’ kelimesi geçen âyetlerdir. Bu âyetler, geçtikleri sûrelerin Kur’ân’daki tertipleri üzere okunur. Âlimler: ’Bu âyetleri okumakla, hastalıklardan ve özellikle de beşerin tedavisine muktedir olamadığı hastalıklardan şifa bulmak hususunda Allah (c.c.)’nun âyetlerinden istimdat edilmiş olur.’ demişlerdir.
Rivayet edildiğine göre; Ebu’l-Kâsım el-Kuşeyrî (k.s.)’nun çocuğu şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. İmam Kuşeyrî tedavi yollarını araştırmış, ancak bulamamış ve sonunda çocuğun yaşamından ümidini kesmişti. Bu durum onun çok ağrına gidiyordu. Bu durumda iken bir gün Cenâb-ı Hakk’ı (diğer bir rivayette ise Nebi (s.a.v.)’i) rüyada gördü ve halini arz etti. Bunun üzerine ona: ’Niçin şifa âyetlerini okumuyorsun? Şifa âyetlerini bir araya getir ve onu hasta oğluna oku…’ dendi. Kuşeyrî (rh.a.) bunu yaptı ve çocuğu hastalıktan kurtuldu. (Bkz.: İsmâîl Hakkı Bursevî, Tefsîru Rûhi’l-Beyân, c.5, s.194; Âlûsî, Tefsîru Rûhu’l-Meânî, c.15, s.200)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.