Özlenen Rehber Dergisi

122.Sayı

Sahâbe'nin Hadis Rivayetindeki Hassasiyeti,

Harun APAYDIN Özlenen Rehber Dergisi 122. Sayı
Efendimiz (s.a.v.)’in son derece önemli olan konumunu idrak eden Ashab-ı Kiram (r.anhüm), onun sözlerini (hadis-i şerifleri) büyük bir titizlik içinde hıfz etmiş, sahifelere yazmış ve büyük bir titizlikle nakletmişlerdir. Sahabeler, hadis rivayetinde son derece ihtiyatlı davranmış, kesin kanaat etmedikçe hadis rivayet etmemişlerdir.
İhtiyatlı davranmalarının temel sebebi, Efendimiz (s.a.v.)’e yalan isnat etmek korkusudur. Zira Efendimiz (s.a.v.): ’Kim benim üzerime yalan isnat ederse, Cehennemdeki yerine hazırlansın!’ (Buhârî, İlm, 38) buyurmuştur. Ashab-ı Kiram, ’hadisleri aynıyla rivayet edemem, kendimden bir kelime katarım veya bir kelime bırakırım, bu nedenle bu hadisin muhatabı olurum’ endişesiyle hadis rivayetinde kendilerini frenlemiş ve olabildiğince az hadis rivayet etmişlerdir.
Sahabe-i Kiram, Rasûlullah (s.a.v.)’den bizzat duymadıkları bir hadisi, rivayet edenlerden şu şartlar dâhilinde kabul etmişlerdir:
1- Şahit istemişler
2- Yemin talebinde bulunmuşlar
3- Ravilerin hıfzlarını (hafızalarını) aralıklarla kontrol etmişler
4- Hatalı rivayetlere müdahale etmişlerdir.

Bu şartları örneklerle açıklamak istiyorum:
1- Şahit istemişler:
Ashab-ı Kiram, bir hadisin doğruluğunu anlamak için iki ya da daha çok ravi tarafından rivayet edilmiş olmasına dikkat etmişlerdir. Nitekim Hz Ebû Bekir (r.a.), Efendimiz (s.a.v.)’in nineye mirastan altıda bir hisse verdiğini bildiren Muğîre b. Şu’be’den şahit getirmesini istemiş, o da Muhammed b. Mesleme’ye şahitlik yaptırmıştır. (Bkz. Ebû Dâvûd, Ferâiz, 5)
2- Yemin talebinde bulunmuşlar:
Ashab-ı Kiram, bir hadisin doğruluğunu anlamak için yemin ettirmişlerdir. Kimi zaman da Hz. Ali (r.a.)’in yaptığı gibi hadisi Efendimiz (s.a.v.)’den duyduğuna dair bizzat kendileri yemin etmiştir. Nitekim Hz. Ali (r.a.) yemin ederek: ’Size Rasûlullah (s.a.v.)’den bir şey haber verdiğimde, Peygamber’in (s.a.v.) dilinden yalan uydurmaktansa gökten düşmeyi tercih ederim.’ diyerek duyduğu mesuliyetin ne kadar derin olduğunu ifade etmiştir. (Bkz. Buhârî, Menâkıb, 25)
3- Ravilerin hıfzlarını (hafızalarını) aralıklarla kontrol etmişler:
Ashab-ı Kiram, aradan uzun zaman geçtikten sonra raviye tekrar sorarak nakledilen hadisleri kontrol etmişlerdir. Hz. Âişe (r.anhâ), yeğeni Urve’ye: ’Abdullah b. Amr, hacca giderken bize uğrayacakmış. Onunla görüş de kendisine (hadis) sor. Çünkü o, Peygamber’den (s.a.v.) çok ilim nakletmiştir.’ diyerek onu Abdullah’a göndermiş. Urve, ondan duyduğu hadisi Hz. Âişe (r.anhâ)’ya rivayet ettiği zaman o, hadiste söylenenleri çok önemli bulmuş ve daha önce duymadığı için: ’Sana kendisinin Peygamber (s.a.v.) bunu söylerken işittiğini anlattı mı?’ diye tekit ettirme ihtiyacı duymuş. Ertesi sene olunca, Âişe (r.anhâ), Urve’yi (r.a.) aynı hadisi sormak için Abdullah b. Amr’a göndermiş, Abdullah (r.a.) hadisi aynen tekrar etmiş. Urve (r.a.) durumu Âişe (r.anhâ)’ya haber verince o, (Abdullah’ın hafızası karşısında) hayranlığını gizleyememiş ve: ’Vallahi Abdullah b. Amr ezberlemiş (ne ziyade ne de noksan yaptı).’ demiştir. (Bkz. Buhârî, İlm, 34)
4- Hatalı rivayetlere müdahale etmişlerdir:

Ashab-ı Kiram, işittiklerinin aksine ya da eksik veya fazla söyleyen birini duyduklarında hemen uyarıp düzeltme yoluna gitmişlerdir. Hz. Ömer (r.a.), Efendimiz (s.a.v.)’den: ’Şüphesiz ölü, ehlinin arkasından ağlaması sebebiyle (kabirde) azap görür.’ şeklindeki hadisi rivayet etmişti. İbni Abbâs dedi ki: Ömer vefat edince, ben bu meseleyi Âişe’ye anlattım. Âişe: ’Allah, Ömer’e rahmet eylesin; hayır vallahi Rasûlullah (s.a.v.): ’Allah mü’min bir kimsenin ağlaması sebebi ile azap eder.’ demedi. Lakin: ’Ailesinin ağlaması sebebiyle Allah kâfirin azabını arttırır.’ buyurdu.’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti: ’Size Kur’an yeter! (Teâlâ Hazretleri): ’Hiç bir günahkâr nefis başka¬sının günahını yüklenmez’ (el-İsrâ, 17/15) (buyuruyor.)’ demiştir. (Müslim, Cenâiz, 9)
Sahabeler, hadis rivayetinde sadece Efendimiz (s.a.v.)’in sözlerini nakletmekle yetinmezler, gerektiğinde fiilini de anlatırlardı. Berâ b. Âzib, Rasûlullah (s.a.v.)’in kurbanlık hayvan seçiminde dikkat edilmesi gereken dört şartı eliyle saydığını kendisi de göstermiş ve ’Benim elim Rasûlullah (s.a.v.)’inkinden daha kısadır.’ (Ebû Dâvûd, Dâhayâ, 6)
Sahabeler, hadis dışında başka bir şey rivayet etmemeye çalışırlardı. Kendi rey ve görüşleri söz konusu bile olmazdı. Hadisi koruma tedbirlerinden biri olarak Sahabelere, sözlerinin hadis mi yoksa kendi görüşleri mi olduğu sorulurdu. Meselâ, İbn-i Ömer, bir cenazeyi kabre indirdiği zaman bazı dualar okumuş, yanında bulunan Saîd b. el-Müseyyeb, söylediklerini Rasûlullah (s.a.v.)’den mi işittiğini yoksa kendi sözleri mi (re’y) olduğunu sormuştur. Bunun üzerine İbn-i Ömer: ’Bu konuda ben kendiliğimden nasıl söz söylerim? Bunlar, Rasûlullah’tan (s.a.v.) işittiklerimdir.’ demiştir. (İbn-i Mâce, Cenâiz, 38)
Sahabeler, hadislerden ne bir söz eksiltmişler ne de onlara bir söz ilâve etmişlerdir. Hadisi kendi sözleriyle karıştırmamaya ve aynen rivayet etmeye özen göstermişlerdir. Bu, aynı zamanda mana ile rivayete pek rağbet etmediklerini göstermektedir. İbn-i Ömer (r.a.), sünnete bağlılıktaki hassasiyetini hadis rivayetinde de göstermiştir ki, buna Muhammed b. Ali’nin: ’İbn-i Ömer, Hz. Peygamber’i (s.a.v.) işittiği zaman ne ona ilave yapar, ne onu noksanlaştırır, ne onu aşar, ne de onu eksik yapardı, (işittiği gibi rivayet eder ve aynen uygulardı).’ (Dârimî, Mukaddime, 31) sözü en güzel delildir.
Netice olarak şunu söylemek mümkündür: Önceki peygamberlerin sünnetlerinin kaybolup gitmiş olmasına rağmen Rasûlullah’ın (s.a.v.) sünneti çağlar boyunca korunmuş, nakledilmiş, kitap halinde yazılmıştır. Elbette ki bunda, Sahabelerin gayretlerinin büyük etkisi olmuştur.

Faydalanılan Eserler:
- Dr. Aynur URALER, Sahâbe Uygulaması Olarak Sünnete Bağlılık, s.257-269, MÜİFV. Yay., İstanbul, 2012.
- Dr. Mustafa KARATAŞ, Hadis Rivayeti Karşısında Sahâbe’nin Tutumu, Diyanet İlmi Dergi, c.36, s.1, Ocak-Şubat-Mart 2000.
- Prof. Dr. İbrahim CANAN, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, c.11, s.511, Akçağ Yay., Ankara, 1988.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.