Özlenen Rehber Dergisi

160.Sayı

Nurlu Hatıralar - 160.Sayı

Osman YURTÇU Özlenen Rehber Dergisi 160. Sayı
Zikirden Sonra…
Zikir sohbetinden sonra çay ve meyve ikram edilirdi. İlk zamanlar meyveyi soyar hazırlardık. Bir müddet beklediği için elma vb. biraz kararırdı ve az çok artardı. Bunun üzerine Efendi hazretleri: ’Meyveyi soymayın! Meyveler soyulunca hem güzelliğini kaybediyor ve artıyor, bekleyen meyvenin vitamini kayboluyor, çok olursa telef oluyor.’ dedi. Bundan sonra meyveler tabaklara 5-7-9-11 gibi tek sayılarda konuyordu. Artan meyveler de sağlam kalıyor, zayi olmuyordu.
Eğer cemaat çok kalabalık ise çay veremiyorduk. Çünkü çok kalabalıktan dolayı çay götürürken veya içerken bardaklar dökülüyor veya kırılıyordu. Bu sebeple önce meyveyi veriyor, mutfağın dışarı tarafa bakan camından da mescitten çıkanlara çay veriyorduk. Eğer cemaat çok kalabalık değilse meyveden önce çay veriyorduk.
Dağıtan kardeşimiz sünnete uygun bir şekilde önce Efendi hazretlerinden başlıyor, sonra onun sağından devam ediyordu. Meyveyi de yine aynı şekilde dağıtıyorduk. Nitekim dağıtmaya topluluğun yaşça veya ilimce büyüğünden başlama ve sağından devam etmeyle alakalı hadis-i şerifler nakledilmiştir. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
’(Rüyada) kendimi bir misvak ile misvaklanıyor gördüm. Bunun üzerine yanıma biri diğerinden daha yaşlı olan iki adam geldi. Ben misvakı onların küçük olanına uzattım. Bunun üzerine bana: ’Büyükle (yani büyüğüne ver)!’ denildi. Ben de onu onların büyük olanına verdim.’1
Âişe (r.anhâ) şöyle diyor: ’Ayakkabı giy­mesinde, taranmasında, temizlen(ip abdest al)masında ve bütün hâlle­rinde sağdan başlamak Nebi (s.a.v.)’in hoşuna giderdi.’2
Enes (r.a.) ise şöyle anlatmaktadır: Rasûlullah (s.a.v.) şu evimiz­de bize geldi ve içecek (bir şey) istedi. Bize ait bir koyunu onun için sağdık. Sonra onu, şu kuyumuzun suyuyla karış­tırdım ve O’na verdim. Ebû Bekir solunda, Ömer karşısında ve bir bedevi de sağında bulunuyordu. (Rasûlullah, içmeyi) bitirince Ömer (’Yâ Rasûlallâh, kalan sütü ona ver.’ manasında): ’Bu Ebû Bekir’dir.’ dedi (ama Rasûlullah, sağında duran) bedevi­ye verdi. Sonra: ’Sağdakiler (öne geçirilir), sağdakiler (öne geçirilir). Dikkat edin; sağlayın (sağdan başlayın, sağdakine verin).’ buyurdu. Enes üç kere: ’İşte bu sünnettir, işte bu sünnettir.’ dedi.3
Yine Sehl b. Sa’d (r.a.) anlatıyor: Nebi (s.a.v.)’e bir bar­dak (su) getirildi ve (o da) ondan içti. Sağında, topluluğun en küçüğü bir genç bulunuyordu. Yaşlılar da solunda idiler. Bunun üzerine (Rasûlullah): ’Ey genç, onu yaşlılara vermem üzere bana izin verir misin?’ buyurdu. (Genç): ’Yâ Rasûlallah, Sen’den (gelecek) artığım hususunda hiç bir kimseyi (kendime) tercih edecek değilim.’ dedi. Bunun üzerine (Rasûlullah) onu ona verdi.4

Zikirden Sonra Su…
Efendi hazretleri zikirden sonra su içmez, içirmez ve bize de verdirmezdi. Bu nedenle çay ikram ederken pencereden su isteyene vermiyorduk. Kendileri bardağa doldurup içenleri görürse: ’Su verme!’ diye bizi uyarır, ’Zikirden sonra su içmek hem hasta eder hem de aşkı söndürür.’ derdi.
Biz de cemaate: ’İstediğiniz kadar çay için ama su vermeyiz.’ diyorduk. Ancak yazın sıcak günlerinde kandil dolayısıyla Hacı Bayram Köyü Camii’nde zikir sohbeti olur, sohbetten sonra oradaki tatlı sudan içilirdi.

’Dünyada Mü’mine Rahat Yok’
Efendi hazretlerinin oturduğu bina içerisinde merdivenlerin altında dar bir yer vardı. Oraya ben, Efendi hazretlerinin odunlarını yerleştiriyordum. Yer dar olduğu için zorlanmıştım. Bu sebeple beni sıkıntılı gördü ve: ’Dünyada mü’mine rahatlık yok!’ dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) de birçok hadislerinde, bu manaya işaret etmişlerdir:
’Dünya, mü’minin zindanı, kâfirin ise cennetidir.’5
Ebû Katâde Rıb’î el-Ensârî (r.a.) anlatıyor: Muhakkak ki Rasûlullah (s.a.v.)’e bir cenaze uğradı da (O): ’Rahatlayan (kurtulmuş veya) kendisinden rahata erilmiş (kurtulunmuş).’ buyurdu. (Ashâb): ’Yâ Rasûlallah! Rahatlayan veya kendisinden rahatlanan da nedir?’ dediler. (Rasûlullah): ’Mü’min kul, dünyanın yorgunluğundan ve eziyetinden Allah’ın rahmetine (kavuşup) rahata erer. Fâcir (asi, günahkar) kul ise, kullar, beldeler, ağaçlar ve canlılar (hayvan­lar) ondan kurtulur (rahata erer).’ buyurdu.6
Abdullâh b. Mes’ûd (r.a.) ise şöyle demiştir: ’Mü’min için Allah Azze ve Celle’ye kavuşmaktan başka (ya da önce) hiç rahat yoktur.’7

Hizmet Ahlakı
Efendi hazretleri buyurdular ki: ’Bizim yolumuzda nafile ibadetten çok hizmetle yükselinir.’
Bu kaide şu hadis-i şerife dayanmaktadır:
Enes (r.a.) anlatıyor: (Bir seferde) Nebi (s.a.v.) ile beraber idik. (Bazımız oruçlu, bazımız oruçsuzdu. Sıcak bir günde bir konak yerine indik.) Gölgesi en çok olanımız, elbisesiyle gölgelenendi. Oruç tutanlara gelince, (onlar takatsizlikten) hiçbir şey yapmadılar. Oruç tutmayanlar ise (sulamak ve yemlemek maksadıyla) develeri kaldırdılar, hizmet ettiler, (yemek pişirme ve su dağıtma) işlerini gördüler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): ’Bugün oruç tutmayanlar sevabı (tam alıp) götürdüler.’ buyurdu.8
Şah Ali Hüsâmeddîn (k.s.) da şöyle dermiş: ’Nefsi kırmada, terbiyede en etkili şey hizmettir.’

Sefer Ahlakından…
Ben Efendi hazretleri ile seferlere gitmezdim. Beni mescitte görevli bırakırdı. Kendisiyle yolculuklara çıkan kardeşlerimiz bana şöyle anlattılar: ’Efendinin usulü şöyle: Seferde tuvalete girince önce 1-2 tas su ile tuvaleti yıkarız. Zira başkasından necaset kalmış olabilir. Çıkarken de sonrasında kullanacak olana temiz bırakmak için yine bu şekilde yıkarız.’
Efendi hazretleri hapishaneye girince tuvaletler çok pismiş. ’Önce bu tuvaletleri temizleyelim!’ demiş. Tüm kardeşlerle birlikte temizlemişler. Bu duruma oradaki mahkumlar hayret etmişler ve onlar da temizliğe alışmışlar. Gerek sefer gerek hazar umumi ya da hususi girdiği helayı güzelce temizlemesi Efendi hazretlerinin bir adeti idi.
Efendi hazretleri şöyle derdi: ’Bu yolda ilerlemek için üç yol var: Bir, aşk; iki, ibadet; üç, hizmet. Dervişlere, salihlere hizmet etmek Peygambere hizmet etmek gibidir. Oğlum, daima hizmete koşacaksınız. Bilhassa gençler bunu borç bilecek. Birisi himmet istemiş, ona: ’Hizmet ettiğin kadar himmet verilir, öyle bedava verilmez.’ denmiş. Bütün canlılara Allah rızası için hizmet et, büyük küçük her şeyde Allah’ın rızasını talep et, hizmetine karşılık bekleme. Bu yollara nasıl sarılıyorsan öyle istifade edersin. Bu kapılara gelen insan sıkı çalışmalıdır, usanmadan, bıkmadan, hasta yorgun demeden Allah yoluna hizmet etmelidir.’
Bir defasında da şöyle demişti: ’Cenâb-ı Hak sevdiği kişiyi hayırda kullanır.’

(Endnotes)
1 Buhârî, Vudû’, 74.
2 Buhârî, Vudû’, 31.
3 Buhârî, Hibe, 4.
4 Buhârî, Müsâkât, 1.
5 Müslim, ez-Zuhd ve’r-Rekâik, 1; Tirmizî, Zühd, 16; İbn-i Mâce, Zühd, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.14, s.44, h.no:8289, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1997.
6 Buhârî, Rikâk, 42.
7 Ahmed b. Hanbel, ez-Zühd, s.194, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1983.
8 Buhârî, Cihâd, 71.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.