Özlenen Rehber Dergisi

160.Sayı

Asr-ı Saadet'te Vahiy ve Rasûlullah'ın Vahiy Kâtipleri

Harun APAYDIN Özlenen Rehber Dergisi 160. Sayı
Bu ayki makalemizde, vahyin gölgesinde insanlığın yeniden inşa edildiği, Asr-ı Saadet’te Rasûlullah (s.a.v.)’in vahiy kâtiplerinden bahsetmek istiyorum. Yüce Rabbimizin, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) vasıtası ile insanlara bildirdiği İslam dini, şüphesiz iki temel kaynağa dayanmaktadır. Bunlardan birisi Kur’ân-ı Kerim, diğeri de Hadis-i Şeriflerdir. İşte biz bu çalışmamızda İslam dininin ilk ve aslî temeli olan Kur’ân-ı Kerim’in Asr-ı Saadet’te nasıl yazıldığına ve nasıl kaleme alındığına yolculuk edeceğiz. Nitekim vahye iman etmek, Kur’ân’ın ve Risalet’in zaruretlerindendir. Çünkü vahiy Kur’ân’ın Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)’in kalbine inzalde bir vesiledir.
Vahiy kâtiplerinin 40 kişiden çok olması nedeni sadece isimlerini zikredip, Mekke dönemi ve Medine dönemi diye iki kısma ayırdıktan sonra onlar hakkında kısaca bilgi vereceğiz. İlk olarak vahiy hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra Rasûlullah (s.a.v.) zamanında anlaşmalarda nasıl bir yol izlendiğini ve yazının nasıl sistemleştirildiğini ele alacağız.

VAHİY
Vahiy kelimesi mastar olup, gizli konuşmak, emretmek, ilham etmek, imâ ve işaret etmek, acele etmek, seslenmek, fısıldamak, mektup yaz­mak gibi çeşitli anlamlara gelmektedir.1
Vahy’in Başlangıcı
Rabbimiz Azze ve Celle, ’Biz onu (yani Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik.’2 buyurarak Kur’ân-ı Kerim’i Kadir gecesinde indirdiğini, ’O Ramazan ayı ki Kur’an onda indirildi.’3 âyetiyle de bu gecenin Ramazan’da olduğunu4 haber vermiştir. Âlimler bu günün Pazar­tesi günü olduğunda ittifak etmişlerdir. İhtilâf edilen mesele ise Kur’ân’ın indiril­diği gece olan Kadir gecesinin hangi gece olduğudur. Âlimlerin, bu gecenin Ramazan’ın 17., 24. ve 27. gecesi olduğunu söyledikleri göz önüne alınırsa, Kur’ân’ın iki nüzulünün olduğu ortaya çıkmaktadır:
Birincisi Levh-i Mahfûz’dan dünya semasına toptan indiriliş (inzal)dir.
İkincisi de oradan Cebrail vasıtasıyla Hz. Peygamber’in kalbine tenzili (peyder pey, aralıklı, parça parça olarak) indirilişidir.5
Vahy’in Geliş Şekilleri
Vahyin geliş şekliyle ilgili olarak sâdece Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sözle­rinden bir fikir edinebilmekteyiz. Hadislerden çıkarılan bilgilere göre Hz. Peygamber’e vahyin geliş şekil ve tarzları şöyledir:
1- Sâdık rüya: Bu, vahyin ilk şekli olup Efendimiz (s.a.v.)’in uyku halinde gördüğü ve sabah aydınlığı gibi apaçık gerçekleşen rüyalarıdır.6
2- Melek tarafından ilkâ edilmesi: Hz. Peygamber uyanık iken meleğin görülmeksizin kalbine ilâhî vahyi bildirmesi (ilkâ etmesi)dir. Bunun ilham olmayıp vahiy ol­duğuna dair bir bilginin Hz. Peygamber’in gönlünde yaratılmasıdır.7
3- Meleğin insan suretinde gelmesi: Hadis ve siyer kitaplarında, Cebrail (a.s.)’ın Sahâbe’den ’Dıhye’ nin suretine girerek geldiği nakledilir.8
4- Efendimiz (s.a.v.)’e vahiy nasıl geldiği sual edildiğinde şöyle buyurmuştur: ’Bazı vakitlerde bana çıngırak sesi gibi gelir ki, ba­na en ağır geleni de budur. Benden o hâl gider gitmez, (meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Bazen de melek bana bir insan olarak temessül eder, benimle konuşur, ben de söylediğini iyice bellerim.’9
5- Cebrail’in aslî şekliyle görünüp ilâhî emri duyurmasıdır.10 Bu durum iki defa gerçekleşmiştir. Birincisi, Peygamberliğin başlangıç döneminde vahyin kesilmesi (Fetret) olayından sonra Hira’da vâki olmuştur. İkincisi de Miraç’ta gerçekleşmiştir. Hz. Peygamber birinci olayda son derece korkmuş ve bayılmış, ikinci görüşünde ise korkmamıştır.11
6- Hz. Peygamber’in uyanık iken Allah Teâlâ ile konuşmasıdır. Bu vasıtasız vahiy şekli, Miraç gecesinde beş vakit namazın farz kılınışı ve Bakara’nın son âyetlerinin vahy edilmesi olayında görülmüştür.
7- Cebrail (a.s.)’ın Efendimiz (s.a.v.)’e yakaza halinde iken vahiy getirmesi şeklidir. ’Kevser sûresi’ buna örnektir.’12


Vahiy Esnasında Efendimiz (s.a.v.)’in Hali
Âişe (r.anhâ) şöyle rivayet ediyor: Rasûlullah’ı, soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy inerken görmüşümdür, (işte öyle soğuk bir günde bi­le) kendisinden o hâl geçtiği vakitte şakaklarından şapır şapır ter akardı.13
Deveye bindiği sırada vahiy gel­mişse, deve çöker, Peygamberimiz inmek zorunda kalırdı. Bir defasın­da Hz. Peygamber’in dizi Zeyd b. Sâbit’in dizi üzerinde iken vahiy gel­miş, Zeyd büyük bir ağırlık hissetmiş, bu ağırlık altında ayağı kırılacak gibi olmuştu.14
Vahiy geldiğinde gözlenen bu tabii olmayan durumu, Peygam­ber’in etrafındakiler de hissetmişlerdir.

VAHİY KATİBLERİ
Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisine nâzil olan âyetleri yazdırdığı Sahâbeler için kullanılan terkiptir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kâtiplerinin bir kısmı devlet yazışmalarında bir kısmı ise vahiy yazımında görev almışlardır. Rasûlullah (s.a.v.)’in kâtiplerini Mekke’de bi’set ile beraber ilk dönemlerde bulmak mümkündür.
’İlk vahiy kâtibi kimdir?’ sorusuna İbni Hacer el-Askalânî, ’Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh’ şeklinde cevap vermiştir.
Mekke Dönemi
Mekke döneminde nâzil olan ayetlerin Mekke’de yazıya geçirildiğine dair İbn Abbas’tan bir rivayet nakledilmekle birlikte bunun ne zaman başladığı ve nasıl yürütüldüğü hakkında kaynaklarda net bir bilgi yoktur. İlk inen ayetlerin genelde kısa olması sebebiyle güçlü bir hafızaya sahip olan bu toplum tarafından ezberlendiği ve o günün şartları sebebiyle vahiylerin düzenli biçimde yazıya aktarılması işine sonradan başlandığı düşünülebilir.15
Şu tarihî hadise, vahyin ilk dönemde yazıldığına bir işarettir. Nitekim nübüvvetin beşinci yılında Ömer b. Hattâb kız kardeşinin evinde Tâhâ ve Tekvir sûrelerinin ilk ayetlerini yazılı şekilde görmüş ve okumuştur.16
Rasûlullah (s.a.v.) vahiy kâtiplerine sadece yeni inen ayetleri yazdırmakla kalmaz, ’Bu ayeti filanca sûrenin içine koyun’17 demek suretiyle yazılacağı yeri de bildirirdi.
Bir sûreye ait ayetler değişik zamanlarda inebileceğinden Übeyy b. Kâ’b, nâzil olan ayetleri doğru yerlerine koyabilmek için Rasûlullah (s.a.v.)’den talimat beklediğini söylemektedir.18
Vahiy kâtiplerinin sayısı hakkında farklı rivayetler nakledilmiş, ilk kaynaklardan itibaren bu sayı giderek artmıştır. Bu konudaki farklılığın en önemli sebebi vahiy kâtipleriyle mektup, ahidnâme, ganimet, kayıtları vb. hususlarda kâtiplik yapanların ayırt edilememesidir.19
1- Hz. Ebû Bekir (r.a.)
2- Hz. Ömer b. el-Hattab (r.a.)
3- Hz. Osman b. Affan (r.a.)
4- Ali b. Ebî Tâlib (r.a.). Rasûlullah (s.a.v.)’in sözleşmelerinde ve sulhlarında kâtiplik ederdi.
5- Talha b. Ubeydullâh (r.a.)
6- Zübeyr b. Avvam (r.a.)
7- Âmir b. Füheyre (r.a.)
8- Hâlid b. Saîd b. el-Âs (r.a.) (Rasûlullah (s.a.v.)’in ilk kâtibi olduğu da söylenmektedir.20 İlk Müslümanlardan olan Hâlid b. Saîd (r.a.)’in kızının, besmeleyi ilk defa babasının yazdığına dair ifadesindeki hareketle bu zatın Mekke deki ilk vahiy kâtiplerinden olabileceği belirtilmektedir.21
9- Ebân b. Saîd b. el-Âs (r.a.)
10- Saîd b. Saîd el-Âs (r.a.). Bunların üçü de kardeştir. (Halid, Ebân, Sâid)
11- Abdullah b. Erkam ez-Zührî (r.a.)
12- Hanzala b. er-Rabi’ el-Üseydî (r.a.). Bu Sahabe efendimiz, bir işi dolayısıyla gelemeyen kâtiplerin yerine kâtiplik görevi yapardı.
13- Übeyy b. Ka’b (r.a.). Medine’de ilk vahiy kâtipliği görevini yapan Sahabe efendimizdir.
14- Sâbit b. Kays b. Şemmâs (r.a.)
15- Zeyd b. Sâbit (r.a.) Rasûlullah efendimizin devamlı yanında bulunur ve kâtiplik görevini ifa ederdi.
16- Şurahbîl b. Hasene (r.a.)
17- Muâviye b. Ebî Süfyân (r.a.) Rasûlullah efendimizin devamlı yanında bulunur bütün görevi kâtiplik etmek idi.
18- Yezîd b. Ebî Süfyân (r.a.). Hz. Muâviye efendimizin kardeşidir.
19- Muğîra b. Şu’be (r.a.)
20- Abdullah b. Zeyd b. Abdurabbih (r.a.)
21- Cüheym b. es-Salt (r.a.)
22- Hâlid b. el-Velîd (r.a.)
23- el-Âlâ b. el-Hadramî (r.a.)
24- Amr b. el-Âs (r.a.)
25- Abdullah b. Ravâha (r.a.)
26- Muhammed b. Mesleme (r.a.)
27- Abdullah b. Abdullah b. Ubeyy (r.a.)
28- Muaykıb b. Ebî Fâtıma ed-Devsî (r.a.). Rasûlullah efendimizin ganimetlerini yazmakla görevli idi.
29- Ebû Eyyûb el-Ensarî (r.a.)
30- Cehm b. Sa’d (r.a.)
31- el-Erkam b. Ebi’l-Erkam (r.a.)
32- Huzeyfe b. el-Yemânî (r.a.). Hicaz’da ticari işler ile ilgili kâtipliği yapan Sahabe efendimizdir.
33- Abdullah b. Sa’d b. Sarh (r.a.). Hicaz’da ticari işler ile ilgili kâtipliği yapan Sahabe efendimizdir.
34- Ebû Seleme Abdullah b. Abdü’l-Esed (r.a.). Kureyş kabilesinden ilk olarak kâtiplik eden, sonra mürtet olan, sonra yeniden İslam’a giren Sahabe efendimizdir.
35- Huveytıb b. Abdü’l-Uzzâ (r.a.)
36- Ebû Sebra b. Harb (r.a.)
37- Hâtıb b. Amr (r.a.)22

(Endnotes)
1 Bkz., Lisânu’l-Arab, 15/379-382; Sihahu’b Cevheri, 6/2519-2520.
2 el-Kadr, 97/1.
3 el-Bakara, 2/185.
4 Bkz., İbn Hişâm, Muhtasaru Sîreti’bn-i Hişâm, I, s. 159.
5 Suyûtî, el-Burhân Fî Ulûmi’l-Kur’ân, I, s. 160.
6 İbn Hişâm, a.g.e., I, s. 158; Suyûtî, a.g.e., I, s. 95.
7 Suyûtî, a.g.e., I, s. 96.
8 İsmail CERRAHOĞLU, Tefsir Usûlü, s. 49.
9 Bkz., Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 5.
10 Bkz., İbn Hişâm, a.g.e., I, s. 160.
11 CERRAHOĞLU, a.g.e., s. 48-49.
12 CERRAHOĞLU, a.g.e., s. 48-49.
13 Bkz. Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 5.
14 CERRAHOĞLU, a.g.e., s. 50.
15 Mehmet Suat MERTOĞLU, ’Vahiy Kâtibi’, DİA, XII, s. 448.
16 İbn Hişâm, a.g.e., I, s. 217-218.
17 Ebû Dâvûd, Salât, 125.
18 MERTOĞLU, a.g.e., XII, s. 448.
19 MERTOĞLU, a.g.e., XII, s. 448.
20 el-Kittânî, İzzettin Bedreddin b. Cema’ah el-Kittâni, Muhtasaru’l-Kebîr Fî Sîreti’r-Rasûl, s. 111.
21 M. Mustafa el-A’zamî, Küttâbü’n-Nebî, s. 77.
22 el-Kittânî, a.g.e., s. 111-113; Bkz., İbn Kesîr, Fusûl Fî Sîrati’r-Rasûl, s. 255-256; Bkz., İbn Seyyidi’n-Nâs Şemseddin Ebî Abdillâh Muhammed b. Muhammed b. Ahmed b. Seyyidin-Nâs, s. 101-102.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.