Özlenen Rehber Dergisi

98.Sayı

Nur

İbrahim DEMİR Özlenen Rehber Dergisi 98. Sayı
Aydınlık, parıltı, parlaklık, her çeşit zulmetin zıddı, ışık, zulmeti def eden, şule, gibi anlamlara gelen nur kelimesi Arapçada, güneşten aydan ve ateşten fışkırıp çıkan şeyin, yere, duvar vs. şeylere düşmesi keyfiyetini ifade etmek için kullanılan bir lafızdır.
Kur’ân-ı Kerim’de geçen nur kavramı birçok manalar ihtiva etmektedir. Müfessirler nurdan maksadı; İslâm dîni (Tevbe sûresi, 32; Nûr sûresi, 35), îmân (En’âm sûresi, 122; Hadîd sûresi, 28; Bakara sûresi, 257), Rasûlullah (s.a.v.) (Nûr sûresi, 35), gündüzün ışığı/aydınlığı (En’âm sûresi, 1) ayın ışığı (Nûh sûresi, 16; Furkân sûresi, 61), Allah’ın kıyamet günü sırat üzerinde mü’minlere vereceği ışık (Hadîd sûresi, 12-13; Tahrîm sûresi, 8) ve mübarek ve yüce Rabbimizin nuru (Zümer sûresi, 69) gibi manalarda izah etmişlerdir.

Ente Şemsun, Ente Bedrun, Ente Nurun Alâ Nur
Ente misbahu’s-Süreyya, Yâ Habibi! Ya Rasûl!

Nurun Alâ Nur!
’Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.’ (Nûr sûresi, 35)
Müfessirler nûr suresine ismini de veren bu âyet ile ilgili olarak;
’Allah, göklerin ve yerin nurudur.’ kelamının manası, ’Allah göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır’ şeklindedir demişlerdir. Mananın böyle olduğunu kabul edenler, bu hususta şu üç izahı yapmışlardır.
a) ’O, gökleri melekleriyle; yerleri de peygamberleriyle aydınlatandır.’
b) ’Allah, gökleri ve yeri, güneşi, ayı ve yıldızları ile aydınlatandır.’
c) ’Allah, semâyı, güneş, ay ve yıldızlarla, yeri de, peygamberle ve âlimlerle süsleyip tezyin edendir.’

Bu âyetin sonundaki ’Allah, dilediğini nuruna kavuşturur’ ifadesi mevzubahis olan nur ile O’nun (mahlûkatını) ilim ve amele sevk etmesinin, hidayet etmesinin kastedildiğine delâlet eder.
Âyetteki, ’nur’ ile, Kur’ân-ı Kerim kastedilmiştir. Bunun bu manada oluşunun delili, ’Şüphesiz size, Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi’ (Mâide sûresi,15) âyetidir. Bu görüş, Hasan el-Basrî, Süfyan b. Uyeyne ve Zeyd b. Eslem’indir.
Bu ’nur’ ile, Hz. Peygamber (s.a.s.) kastedilmiştir. Çünkü o, mürşiddir, yol gösterendir, ışık tutandır. Bir de Hak Teâlâ Hz. Peygamber (s.a.s.)’i anlatırken ’Sırâc-ı münir (aydınlatan lamba)’ (Ahzab sûresi, 46) buyurmuştur. Kitap indirmek, peygamber göndermek de, Allah’ın hidayet çeşitleri zincirindendir. Nitekim Cenâb-ı Hak semavî kitaptan anlatırken, ’İşte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı vahyettik’ (Şûra sûresi, 52) buyurmuştur. Peygamberleri anlatırken de, ’(Biz), peygamberleri (rahmet) müjdecileri ve azab habercileri olarak (gönderdik). Ta ki peygamberlerden sonra insanların, Allah’a karşı, bir bahaneleri olmasın.’ (Nisâ sûresi, 165) buyurmuştur.
Ayrıca Mukatil b. Süleyman âyetle ilgili olarak; ’Hz. Muhammed’in kalbindeki iman nurunun misali, içinde lamba bulunan bir oyuk gibidir’ şeklinde olur. O halde bu demektir ki, âyetteki ’Mişkât’ sözü (Hz. Peygamberin babası) Abdullah’ın sulbünü; zücâce lafzı, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in bedenini; misbah lafzı da, ya Hz. Muhammed’in kalbindeki imanı yahut da (kalbindeki) nübüvveti temsil eder.’ demiştir. Bazı müfessirler ise, mişkât Hz. İbrahim’i, zücâce, Hz. İsmail’i, misbah Hz. Muhammed’in bedenini, şecere de onun nübüvvet ve risaletini temsil eder demişlerdir.

Siracen münira…. Nur Saçan Kandil…
’Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik).’ (Ahzab sûresi, 46)
Fahreddin Razi (rh.a.) Tefsir-i Kebir’de bu âyet-i kerime ile ilgili olarak şu açıklamaya yer vermiştir: Cenâb-ı Hak, şu faydalardan dolayı, kandilden daha nurlu olmasına rağmen, Hz. Peygamber (s.a.s.) hakkında, ’o, bir kandildir’ buyurmuş, fakat, ’o, bir güneştir’ buyurmamıştır. Çünkü, güneşin nurundan alınamaz. Kandilden ise, pek çok nurlar alınır, (başkaları tutuşturulur). Hz. Peygamber (s.a.s.) de işte bunun gibidir. Çünkü her bir sahabî hidayet nurunu, Hz. Peygamber (s.a.s.)’den almıştır…

Nur... Rasûlullah’ın Dilinde…
Rasulûllah (s.a.v.) Efendimiz nur kavramını birçok hadis-i şerifte beyan etmişlerdir. ’Namaz bir nurdur.’ (Müslim, Tahâra 1), ’Size iki önemli şey bırakıyorum. Biri insanı doğru yola ileten rehber ve nur olan Allah’ın kitabı Kur’an’dır, ona sımsıkı yapışın. İkincisi Ehl-i Beytim’dir.’ (Müslim, Fezâilü’s- Sahabe 36), ’(Allah) Benim rızam için birbirlerini sevenlere peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır.’ (Tirmizî, Zühd 53) hadis-i şerifleri bunlardan bir kaçıdır.
Ebu Hûreyre (r.a.)’den mervi bir diğer rivayette ise Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: ’Şüphesiz ki benim ümmetim kıyamet gününde abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu elleri ve ayakları pırıl pırıl olmalarıyla çağrılacaklar. Sizden kim nurunun ve parlaklığının arttırılmasına gücü yetiyorsa mutlaka gerekeni yapsın.’ (Buharî, Vudu 3; Müslim, Taharat 35)
’Salât ve selâmların en güzeli kendi nurundan halk ettiğin Habibin, Edibin, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin, Rasûl-i Kibriyâ (s.a.v.) Efendimizin üzerine, Âl ve Ashâbı’nın üzerine ve O’na ittiba eden muttakî kullarının üzerine olsun ya Rabbi! Allah’ım! Habibi’nin dünyaya teşrifiyle bütün âlemi nura gark edişinden dolayı, bu güzel günlerdeki sevincimizi, gayretlerimizi bizden kabul eyle! Bu sevincimizden Habibi’ni haberdar eyle ya Rabbi!’

Yararlanılan Eserler:
Mukâtil b. Süleyman, el-Eşbâh ve’n-Nezâir fi’l-Kur’âni’l-Kerîm
Fahruddin er-Râzî, Mefatihu’l-Ğayb
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.