Özlenen Rehber Dergisi

124.Sayı

Ümmetin Kur'ân'a Karşı Sorumlulukları...

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 124. Sayı
Hidayet rehberimiz, bizi yaratan, yaşatan ve nihayet kendisine döndürüleceğimiz Rabbimizle aramızdaki bağımız olan Kur’ân’-ı Kerim’e karşı, biz mü’minler üzerine düşen bir takım sorumluluklar vardır. Kur’an ayı ’Ramazan’ münasebetiyle makalemizde, kısaca bu sorumluluklardan bahsetmeye çalışacağız.
1- İman ve tasdik:
Öncelikle her mü’min, Kur’an’ın baştan sona Allah kelamı olduğunu bilmeli ve ihtiva ettiği hükümlerin hepsinin hak olduğunu tasdik ve ikrar etmelidir.
Kur’ân’da yer alan herhangi bir hükmü inkâr etmek, tamamını inkâr etmek gibidir ve insanın küfrüne sebep olur. Allah (c.c.), Yahudilerin şahsında; âyetleri arasında ayırım yapan, hevasına uyan âyetleri kabul edip uymayanları ise reddeden, kâle almayan kimselerin cezasının:
- Dünya hayatında rezil olmak
- Kıyamet gününde azabın en şiddetlisine itilmek (Bkz., el-Bakara, 2/85)
olduğunu Kelam-ı Aziz’inde haber vermiştir. Çünkü bu kimseler, âhireti verip, denî olan dünya hayatını satın almışlardır. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez. (Bkz., el-Bakara, 2/86)

2- Çokça okumak:
Kur’ân’la münasebetimiz, belirli zaman ve mekânlara has olmamalıdır. Cenâb-ı Hak, ’Kitaptan sana vahyolunanı oku.’ (Bkz., el-Ankebût, 29/45) buyurarak başta Efendimiz (s.a.v.) olmak üzere mü’minlere Kur’ân’ı usulüne uygun bir şekilde devamlı surette tertil etmeyi emretmiştir. Bu hususta bir zaman ve mekân kaydının bulunmaması, her yerde, her zaman ve her fırsatta okunacak şeylerin en başında Kur’an’ın yer alması gerektiğini ifade etmektedir. Şu halde Kur’an okumayan, vakit kaybetmeden onunla irtibata geçmeli, okuyan ise aşk ve iştiyakla manasını anlamaya çalışarak ve hayatına intikal ettirerek okumaya devam etmelidir.
Kur’ân okumaktan ve ahkâmıyla amel etmekten yüz çevirenler büyük tehdit altındadır. Zira bir âyette: ’Her kim de benim zikrimden (yani Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. (O): ’Rabbim! Beni neden kör olarak haşrettin? Hâlbuki ben (dünyada) gören bir kimseydim’ der. (Allah da şöyle) buyurur: ’Öyledir. Sana âyetlerimiz geldi de sen onları unuttun. İşte bugün de sen öylece unutuluyorsun.’ (Tâ-hâ, 20/124-126) buyrulmaktadır.
Kur’ân’ı okumayan ve içindeki hükümlerle gereğince amel etmeyenler Rablerini unutmuş demektir. Allah’ı unutan kimseler için de dünya hayatında dar bir geçim, huzursuzluk, keder ve hastalıklarla dolu oldukça sıkıntılı bir hayat vardır. Ve kıyamet günü de rahmetten mahrum kör bir şekilde haşrolur.
Mü’min, Kur’ân’ı çokça okumalıdır. Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde onu çokça okumakla kazanılacak nimeti şöyle ifade etmektedir: ’Kur’ân’ı okuyun! Zira muhakkak ki o, ashâbına (yani kendisini okuyanlara) kıyamet günü şefaatçi olarak gelir.’ (Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîne ve Kasruhâ, 42)
3- Kurallarına uygun okumak:
Her şeyin bir usulü ve edebi olduğu gibi Kur’ân okumanın da usul ve edepleri vardır. Bunlar kısaca şu şekildedir:
a- Abdestli olmak:
Kur’ân okuyacak kimse abdestli olmalıdır. Mümkünse sırf bunun için abdest almalı veya gusletmelidir.
b- Tertil üzere okumak:
Tertil; Kur’an-ı Kerim’i, harflerini yerli yerince çıkararak, hare¬kelerini iyice belirterek, tecvit kurallarına uyarak ağır ağır okumak demektir. Tertil üzere kıraat, Kur’ân âyetlerinin manasını düşünüp tefekkür etmek için elzemdir.
c- Güzel sesle okumak:
Nitekim Efendimiz (s.a.v.) hadislerinde: ’Kur’an’ı seslerinizle süsleyin.’ (Buhârî, Tevhîd, 52) buyurmuştur.
Şer’an istenen, dinleyenleri Kur’an’ı düşün¬meye, anlamaya, boyun eğmeye ve itaate sevk edecek şekilde sesi güzelleştirmektir. Güzel sesle Kur’ân’ın var olan ziyneti açığa çıkar, güzelliği artar. Ancak bu güzelleştirme tecvit ve tertil ahkâmına riayet ederek olmalıdır. Tecvit ahkâmını ihlal ederek okumak ve bu okuyuşu dinlemek caiz değildir.

5- Ağlamak:
Kur’an okurken ve dinlerken ağlamak müstehaptır. Şayet kişi ağlayamıyorsa ağlar gibi yapmalı ve ağlayamadığına üzülmelidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Muhakkak ki bu Kur’an, hüzn(e sebep olacak bir tesir)le inmiştir. Şu halde onu oku¬duğunuz zaman ağlayın. Ağlayamazsanız ağlamaya çalışın…’ (İbn-i Mâce, İkâmetu’s-Salavâti Ve’s-Sünneti Fîhâ, 176)
Kur’an, kalbi mahzun eden ve gözü yaşar¬tan bir özellikte inmiştir. Manasını düşünerek huşu içinde oku¬yan kimseye ve bu şekilde onu dinleyene tesir eder, kalbi hüzünle, gözleri de yaşla doldurur.
6- Diğer edepler:

Bunlardan başka imkân nispetinde şu edepleri de muhafaza etmek iyi olur:
1- En güzel elbiselerini giymek
2- Koku sürünmek
3- Misvak kullanmak
4- Ağırbaşlı olmak
5- Kıbleye dönmek
6- Zaruret olmaksızın herhangi bir şey dayanmamak

Kur’ân’andan istifade etmek için onu okumayı ve tecvit kurallarını bilmiyorsak öğrenmeli, biliyorsak bilmeyenlere öğretmeliyiz. Nitekim Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde: ’En hayırlınız; Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.’ (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, 21) buyurmuş, ümmetin en hayırlılarının; lafzı, manası ve ahlakıyla kapsamlı bir şekilde Kur’ân eğitimiyle iştigal edenler olduğunu haber vermiştir.
7- Ezberlemek:
Namazda farz olan kıraate yetecek kadar Kur’an’dan bir bölüm ezberlemek her müslüman üzerine farzdır. Bir hadiste: ’Kalbinde (hafızasında) Kur’ân’dan hiçbir şey olmayan kimse harap ev gibidir.’ (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’ân, 18) buyrulmaktadır. Bu hadiste; hafızasında, kalbinde, ahlakında, amelinde ve yaşantısında Kur’an’ın var olmadığı, baş tacı edilmediği bir kimsenin Allah katında harap ve bitik olduğu bildirilmiştir.
Kur’ân’ın ezberlenen bölümleri mutlaka tekrar edilmeli, unutulmamalıdır. Kur’ân’dan ezberlenen bir bölümü unutmak büyük günahlardandır. Nitekim bir hadiste: ’Kur’ân’ı okuyup (ezberleyip) de unutan kimse, kıyamet günü mutlaka Allah Azze ve Celle’ye eli kesik olarak kavuşur.’ (Ebû Dâvûd, Salât, 356) buyrularak Kur’ân’ı unutan kimse kınanmış, şiddetle uyarılmıştır.
Hadiste ’eli kesik olarak’ tercüme edilen ’eczem’ kelimesi; dişleri dökük, hayırdan boş, azaları kesilmiş, delili yok, cüzzamlı, başı önüne düşmüş, unutmasına özür bulamamak gibi manalara da gelmektedir. Her ne olursa olsun, böyle bir kişi ahiret gününde Allah’ın huzuruna kusurlu olarak çıkacaktır.
Hadiste yer alan bu kınama, yalnızca ’ezberledikten sonra unutanlar’a münhasır değildir. Kur’an okumayı terk eden, hükümleriyle gereği üzere amel etmeyen, ahlakını terk eden kimseler de bu hadisin şümulüne dâhildir.
8- Dinlemek:

Kur’an-ı Kerîm okunurken kemal-i edeple yönünü okuyana dönerek dinlemeli, başka bir işle meşgul olmamalıdır.
Kur’an’ı dinlemek: ’Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.’ (el-A’râf, 7/204) âyetinin delaletiyle farz-ı kifâyedir.
Şu halde mü’min, Kur’an okumaya hırslı olduğu gibi, dinlemeye de hırslı olmalı, edebini muhafaza etmeli, anlamak ve öğütlerinden ibret almak için ona kulak vermeli ve susmalıdır.
9- Anlamaya çalışmak:
Okuduğu ya da dinlediği Kur’an âyetlerinin manasını anlamaya çalışmalı ve bunun için âyetler üzerinde tefekkür etmelidir.
Cenâb-ı Hak, Kur’an’ı; akıl sahiplerinin anlaması ve âyetlerinden öğüt alması maksadıyla indirmiştir. (Bkz., es-Sâd, 38/29)
Rivayet edildiğine göre bu âyetle ilgili olarak Hasan-ı Basrî (rh.a.) şöyle demiştir: ’Muhakkak ki bu Kur’ân’ı, tefsiri hakkında hiç bir bilgisi olmayan çocuklar ve köleler okudu. (Onlar), manasını anlayacak yola da suluk etmediler. (Allah Teâlâ ise): ’(Kur’an), âyetlerini düşünsünler… diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.’ (es-Sâd, 38/29) buyurdu. Âyetlerini düşünenler, ancak onun ilmine tabi olanlardır. Allah’a yemin olsun ki bu, (yani âyetlerini düşünmek), harflerini ez¬berleyip (muhafaza edip) de (helal-haram) sınırlarını zayi etmekle olmaz. Öyle ki onlardan biri mutlaka: ’Muhakkak ki Kur’an’ın tümünü okudum ve ondan bir harfi bile (zayi edip) düşürmedim.’ der. Hâlbuki o (Kur’an’)ın tümünü (zayi edip) düşürmüştür. Onda Kur’ân’ın ne bir ahlâkı ne de ameli görülmez. Hatta onlardan biri mutlaka: ’Muhakkak ki ben, sureyi bir nefeste okuyorum.’ der. Allah’a yemin olsun ki bunlar, ne karidirler (hakiki manada okuyucudurlar), ne âlimdirler, ne hikmet sahibidirler ve ne de vera (yüksek takva) sahibidirler. Ne zaman ki kariler bu şekilde söylerlerse Allah Müslümanlar içerisinde bunları(n sayılarını) çoğaltmasın.’ (Abdurrazzâk es-San’ânî, Musannef, c.3, s.363, h.no:5984)
Manasını anlamadan, hakikatleri üzerinde tefekkür etmeden eda edilen bir okuyuş, hakiki bir tilavet sayılmaz. Rabbimiz bir âyet-i kerimede: ’Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?’ (Muhammed, 47/24) buyurmuş, Kur’an’ı tefekkür etmeyen ve anlamaya çalışmayanları kınamıştır.
10- Yaşamaya çalışmak:
Kur’ân’da yer alan ilâhî emirleri tatbik edip yasaklardan sakınmalıdır. Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: ’(Kur’ân) seni yasaklardan alıkoyduğu müddetçe Kur’an’ı oku. Eğer (Kur’ân), seni yasaklardan alıkoymazsa onu okumuş sayılmazsın.’ (Taberânî, Kebîr, c.13, s.622. h.no:14543) Yani ey mü’min! Allah’ın O’nda yasak kıldığı şeyleri terk ettiğin sürece onu okumuş sayılırsın. Şayet emirlerini yerine getirmez yasaklarından da sakınmaz isen Kur’ân’ın zahiriyle meşgul olduğun halde hakikatinden mahrum kalırsın.
11- Tebliğ etmek:
Kur’ân ahkâmını yeryüzünde hâkim kılamaya çalışmalıdır. Bunun için önce ailesinden başlayarak içinde yaşadığı topluma onun emir ve yasaklarını tebliğ etmeli, duyurmalıdır.
***
Kur’an’ı süslü kılıflar içinde muhafaza edip evimizin, işyerimizin ya da aracımızın başköşesine koymakla, bir takım merasimlerde riya dolu eda ve musikilerle terennüm edip manasından gafil bir şekilde dinlemekle Rabbimizin kelamına karşı vazifemizi eda etmiş olmayız.
Cenâb-ı Hak, Kur’ân’ı okunsun, anlaşılsın ve hükümleriyle amel edilsin diye göndermiştir. Kur’an, hem lafız, hem de manadır. Bunlardan birini diğerinden ayırmakla Kur’an’dan istifade etmek mümkün değildir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.