Bismillâh…
Ve’l-hamdu lillâh…
Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ Rasûlillâh…
Emmâ ba’d…
Kıymetli okurlarımız!
Ümmet-i Muhammed ve ülkemiz Müslümanları olarak zor günler geçiriyoruz. Geçen günler sanki önümüzdeki çetin günlerin habercisi gibi. Bunca kargaşa içerisinde müminlere düşen, birlik ve beraberlikten başka bir şey değil.
Zira Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) hadislerinde:
’Müslüman, Müslüman’ın (din) kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (tehlikede, musibette) terk ed(ip yalnız bırak)maz…’(Buhârî, Mezâlim, 3) buyuruyor ve Müminler arasındaki kardeşliği bir hadislerinde ’muhkem bir bina’ya (Buhârî, Mezâlim, 5), diğer bir hadislerinde ise ’vücud’a (Buhârî, Edeb, 27) benzetiyor.
İslâm’ın temeli tevhîd/vahdet’tir. Bu, Müslümanlar arasında da âyet ve hadislerde belirtildiği üzere en mükemmel şekliyle kendini göstermeli ki İslâm hakiki manada yaşanmış ve yeryüzünde tatbik edilmiş olsun. Bu manada bir kardeşlik, birlik ve beraberlik olmadığı sürece İslâm’ın emirlerini ikame etmek mümkün değildir. Zira kardeşliğin olmadığı yerde fitne, birliğin olmadığı yerde kargaşa, vahdetin olmadığı yerde dağınıklık hâkim olacak ve Müslümanlar bugün şahit olduğumuz üzere kendileriyle uğraşmaktan hakiki düşmanlarıyla mücadeleye fırsat ve vakit bulamayacak, kâfirlerin baskı ve zulmüne maruz kalacaklardır.
Bugün İslâm dünyasındaki vakıanın ne yazık ki bu istikamette olduğunu görüyoruz. Dünyanın her köşesinde Müslümanlar ya ölüyor, ya birbirini öldürüyor, namus payimal olmuş, ümmet perişan halde.
Müslümanlar arasına giren en büyük fitnelerden birisi olan tekfir belası, Asr-ı Saadet’ten bu yana hükmünü icra ediyor. Hz. Ali (r.a.)’ın karşısına dikilen Haricîlilerle başlayan, Osmanlı’ya kafa tutan Vehhabilerle alevlenen bu fitne, bugün Işid vb. dış güçlerin oluşturduğu, Yahudi’ye hizmet eden örgütler tarafından sürdürülüyor. Bunlar, ’İslâm’ı sadece biz anlar ve yaşarız’ iddiasıyla kalmıyor, kendileri gibi düşünmeyen ve yaşamayan Müslümanları küfürle itham ediyor, canlarını, mallarını ve namuslarını helal görüyor.
Bir Müslüman’ı, hiçbir sebep yok iken küfürle itham edenin bizzat kendisi küfre girer. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde:
’Bir kişi, (Müslüman) kardeşine (hitaben): ’Ey kâfir!’ de(yip de mürtet muamelesi yap)tığı zaman, mutlaka o ikisinden biri bu sebeple (küfre) döner.’ (Buhârî, Edeb, 73) buyurmuş ve bizleri bu hususta uyarmıştır.
Suçsuz insanları katleden, hele hele bunu intihar yoluyla gerçekleştiren kimselerin İslam hiçbir alakası yoktur. Cenâb-ı Hak, suçsuz bir insanı öldürenin, tüm insanları öldürmüş gibi günahkâr olacağını bildiriyor. (Bkz., el-Mâide, 5/32) İntihar eden hakkında ise Efendimiz (s.a.v.): ’(Dünyada iken) kendini boğa(rak öldüre)n kimse, cehennemde de kendini bo¬ğ(up durarak azap gör)ecektir. Kendini dürtüp vuran (ve böylece kendini öldüren) kimse de cehennemde kendini dürtüp vur(arak azap gör)ecektir.’ (Buhârî, Cenâiz, 83) buyurarak nasıl intihar ettiyse o şekilde cehennemde kendine azap edeceğini haber veriyor.
Müslümanlar, artık birbirleriyle savaşmaktan, suçsuz insanları katletmekten vazgeçmelidir. Türkiye’de yaşayan Müslümanlar olarak etrafımızda dönen oyunları görmemiz, yaşanan elem dolu hadislerden ibret almamız, Suriye’den, Irak’tan ders çıkarmamız ve önümüze bakmamız gerekiyor.
Belli ki derin şer odakları, İslâm’a girdikleri ilk andan itibaren asırlar boyu İslâm’ın yücelmesi için gayret eden, hayatı cihat meydanlarında geçen bir milletin, etrafında dönen hadiselere müdahil olmasından, zulme karşı çıkmasından, Müslümanları koruyup kollamasından rahatsız olmuş, son bir asırdır olduğu gibi fitne ve kargaşa ortamı meydana getirmek suretiyle tekrar içine kapatmak, kendi kendisiyle, halkıyla uğraştırmak istiyor. Bu gayrete karşı millet ve ümmet olarak birlik ve beraberliğe, dinimizin emirlerine sarılarak gereken cevabı vermeli, bu vesileyle tarih boyu olduğu gibi Allah (c.c.)’nun yardımının üzerimizde tecelli etmesine çalışmalıyız. Hayatın nefsimizden, dünyevî hazlardan ibaret olmadığının farkına varmalı, sıkıntı içerisindeki nice Müslüman’ın bizden bir şeyler beklediğinin idrakına vararak tarihi sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmeliyiz.
Editörden - 152.sayı
Özlenen Rehber Dergisi 152. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.