Özlenen Rehber Dergisi

152.Sayı

Sözünü Tart da Söyle

Ethem KARLI Özlenen Rehber Dergisi 152. Sayı
İnsana konuşma kabiliyetini veren, böylelikle onu diğer varlıklardan üstün hale getiren Allah Teâlâ, kalpteki ve akıldaki manaya dili tercüman etmiştir. Dil, Yüce Yaratıcı’nın en büyük nimetlerinden ve harikulade sanatının inceliklerindendir. Dilin kendisi küçük, ibadeti veya isyanı pek büyüktür.
Söylem, konuşma, sohbet insanı diğer yaratıklardan ayıran en önemli özelliklerden biridir. Konuşma; anlaşma, kaynaşma düşünce, istek ve arzuları dile getirmenin önemli vasıtasıdır. İnsan konuşmasını sözcük ve cümleler kullanarak gerçekleştirir. Sözcükler değiştikçe cümleler, cümleler değiştikçe ifade, meram ve anlamlar da değişir. Cümlelere anlamlar kazandıran sözcüklerdir. Sözcükler, kullanıldığı bağlamlara göre anlam kazanır. Sözcükler seçilirken yanlış anlaşılabilmek, kötüye çekilmek, huzursuzluğa sebep olmak, karışıklılığa sebep olabilmek mümkündür. Ağızdan çıkan bir söz insanı rezil de edebilir vezir de…
Sözcüklerin kaynağı yirmi dokuz harftir. Bütün iş, o yirmi dokuz harfi bir araya güzel getirmektir. O yirmi dokuz harfle kişi (kalp tasdiki iman ile) ebedi cehennemden kurtulur. O yirmi dokuz harfle kişi (kalp inkârı küfür ile) ebedi cehennemlik de olabilir. Allah korusun!
Dilin açacağı zarar ve afet çok büyüktür. Yanlış konuşmak, yalan söz, gıybet, koğuculuk, tartışma, iftira, alay gibi… Bunların biri bile insanı cehenneme götürebilecek şeylerdir.
İnsanların bir araya gelip de ’iki kul kelamı edelim’ diyerek ettikleri sohbet arasında başkalarının arkasından hoşlanmayacağı bir cümlecik söz (gıybet) kişiye büyük ziyan getirir. Kul, Rabbine karşı sorumluluğunu yerine getirmediği gibi mümin birisinin de gıybetini yapmış olur. Günahlarını artırmış veya sevaplarını eksilmiş olur. Yarın mahşer günü amel defteri dağıtılırken işlemediği başka birinin bir günahını o bir cümlecikle amel defterine işlettiği gibi bir de gıybet günahına girmiş olur. Nemmamcılık (insanlar arasında söz getirip götürerek birbirine düşürmek), kattatçılık (görünmez gizli bir yerden söz dinleyip bu dinlediği sözü nakletmek), yalan, iftira, kötü söz bunların hepsi telafisi zor, telaffuzu kolay olan şeylerdir. Allah ve Rasûlü’nün razı olmadığı sözlerdir. Örneğin nemmam ve kattat hakkında Efendimiz (s.a.v.): ’Koğucu cen­nete giremez.’1 buyurmuştur.
Sonra bunlar nefse hoş gelen şeylerdir. İnsanların çok azı başka insanları arkadan över, maalesef ki çok olan yermektir. Hâlbuki faydalı olan; insanları arkadan övmesi, yüzüne övmemesi, arkadan değil yüzüne karşı kusurunu söylemektir. Övmeyi gıyabında, yermeyi huzurunda yapmak ve kendisine söylemektir.
Yaptığı iyiliği başa kakmak, lanet, husumet, münakaşa, mizah, alay, sırrı ifşa, sövmek, zulüm sözler, batıla dalmak vb. bunlar insana hep zarar getirecek sözlerdir.
’Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.’ Bu bağlamda hemen hemen hepimizin bildiği bir hikâyedir bu: Padişahın biri bir rüya görür ve yorumcu ister. Tabirci:
- Siz, bütün yakınlarınızı kaybedeceksiniz, hepsinin ölümünü göreceksiniz, der. Kardeşiniz ölecek, eşiniz ölecek, çocuklarınız ölecek, der sayar… Padişah bu haberi kötü bir yorum olduğunu düşünerek yorumcunun başını vurdurur. Başka bir tabirci ister, o da padişaha rüyanıza göre padişahım çok uzun yaşayacaksınız, hatta o kadar ki yakınlarınız arasında en uzun ömürlü olacaksınız der. Padişah onu ödüllendirir.
’Söz var ki yar eder, söz var ki yad eder. Sözünü bilemeyen daim feryat eder.’
’Eğer horluk, eğer izzet her kişiye sözden gelir.’

Ağızdan bir söz çıkar
Belki bir gönül yıkar
Sanma ki bin bir tövbe
Böyle günahı yıkar

Kırıcı söz bir oktur
Kurbanı çok, pek çoktur
Yaydan çıktı mı geri
Gelmez çaresi yoktur

Bin düşün de bir söyle
Bir tek, fakat pir söyle
Bir şey söyleyeceksen
Önce kalbine gir söyle

Yıkma sırça sarayı
Çalma aka karayı
Hadi kanattın neyse
Bari tut sar yarayı
(Halil Altıntaş)

Dizeler, bu gerçeğin ifadeleridir.
Cenâb-ı Hak, insana dinlemek için iki kulak vermiştir. Önüne hiçbir engel koymamıştır. Ama konuşmak için dili tek yaratmıştır. Sanki iki dinle bir söyle, demiştir. Ve dilin önüne (konuşmanın önüne) diş ve dudaklar konmuş ve ağızla örtülmüş ve konuşmanın önüne kalp, akıl, fikir… konmuştur.
Hikmetli bir sözde: ’Söz insanın içinde iken insanın esiridir, söz çıktıktan sonra insan sözün esiridir.’ denmiştir.
Tehlikesi ve riski gerçekten büyük olan dilin, açacağı musibetlerden korunmanın en iyi yolu; gerektikçe konuşmak veya susmaktır. İslamî anlayışta susmak övülmüş ve Müslümanlar az konuşmaya teşvik edilmiştir. Konu ile ilgili hadislerin bazıları şunlardır.
’Her kim (hayır sözler söylemek haricinde) susarsa kurtulur.’2
’Her kim bana, iki çene kemiği arasındaki (dili)ni ve iki ayağı arasındaki (haya organı)nı (şerden korumayı) bana garanti ederse, (ben de) ona cenneti garanti ederim!’3
’Her kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa hayır söylesin ya da sussun.’4
Susmanın faziletini anlatan şu sözler de çok güzeldir:
’Mümin bir kimsenin dili, kalbinin arkasındadır. Konuşmak istediği zaman kalbiyle o şeyi düşünür, sonra diliyle o sözü geçiştirir. Münafıkların dili ise kalbinin önündedir. Bir şeyi söylemek istediğinde kalben düşünmeyip dili ile hemen onu ifade eder.’
’Çok konuşanın hatası çok olur. Hatası çok olanın günahı çok olur. Günahı çok olan da cehenneme girmeye müstehak olur.’
Ne demiş atalarımız:
’Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz.’
’Çok konuşan çok yanılır.’
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) çok konuşmamak için ağzına taş koyar, onun vesilesiyle nefsini çok konuşmaktan ve düşünmeden konuşmaktan alıkoyardı.5 Allah ondan razı olsun.
Evet, kişi diyeceğine değil duyacağına bakmalı, atasözünde ifade edildiği üzere sadece konuşacağı sözü kafasında tasarlamamalı, kurduğu cümlelerin ne gibi tepki doğurabileceğini, bize ne bedeller ödettireceğini de hesaba katmalıdır.

Faydalanılan Kaynaklar:
1- Fethu’l-Bârî, İbn-i Hacer el-Askalânî, Polen Yayınları.
2- İhyâu Ulûmiddîn, c.3, Tuğra Neşriyat.



(Endnotes)
1 Buhârî, Edeb, 50.
’Koğucu cennete giremez.’ ifadesi ulema tarafından şöyle izah edilmiştir:
1- Bu söz: ’Şayet Allah Teâlâ bu husustaki vaîdini infaz ederse giremez’ demektir. Çünkü Ehlisünnet ule­ması Allah Teâlâ’nın vaîdinde muhayyer olduğunda müttefiktirler. Binaenaleyh dilerse azap eder; dilerse af buyurur.
2- Veya hadis, koğuculuğu helâl sayanlara hamlolunur.
3- Yahut mana: ’Koğucu, günahsız kullarla birlikte cennete giremez.’ şeklinde anlaşılır. Bu takdirde cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girer.
2 Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme Ve’r-Rekâik Ve’l-Vera’, 50.
3 Buhârî, Rikâk, 23.
4 Buhârî, Edeb, 31.
5 İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn Mea Tahric Hâfız el-Irâkî, c.2, cüz:8, s.1541, Dâru’ş-Şa’b, Kahire.
Zeyd b. Eslem’in babasından rivayet ettiğine göre; muhakkak ki Ömer b. el-Hattâb, (bir defasında) Ebû Bekr es-Sıddîk’in yanına girdi. O sırada o, dilini çekiyordu. Ömer ona: ’Allah seni ba­ğışlasın (veya Allah seni bağışlamıştır), bırak (böyle yapmayı)!’ dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir: ’Muhakkak ki bu, beni tehlikelere düşürdü.’ dedi. (Muvattâ, Kelâm, 5)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.