1- Tacir/esnaf olan bir kimse, ticarethanesini/dükkânını veya ticaret mallarını açarken ’lâ ilâhe illallah’, ’sübhânallah’ veya ’Allâhümme salli alâ Muhammedin’ dese günahkâr olacağı… Bir gazi çarpışırken veya bir Âlim ilim meclisinde tekbir getirirse sevap kazanacağı…
Tacir/esnaf olan bir kimse, ticarethanesini/dükkânını veya ticaret mallarını açarken ’lâ ilâhe illallah’, ’sübhânallah’ veya ’Allâhümme salli alâ Muhammedin’ dese günahkâr olur. Çünkü tacir/esnaf bu cümlelerle dini, dünya kazancına alet etmiş olur. Ama bir gazi çarpışırken veya bir âlim ilim meclisinde tekbir getirirse sevap kazanırlar, çünkü bunların maksatları dini yükseltmektir.
2- Kabrin yanında Kur’ân-ı Kerim okumanın caiz olduğu… Bir kimsenin bir kor üzerine oturup da o korun elbisesini yakması ve ta cildine işlemesi kabir üzerine oturmasından çok daha hayırlı olduğu…
İmam Âzam (rh.a.)’e göre kabrin yanında Kur’ân-ı Kerim okumak mekruhtur. Zira kabir, ehl-i cifedir. Kabir üzerine oturmak da mekruhtur. Çünkü kabrin tavanı, ölünün hakkıdır, üzerine oturmak ise ihanettir/horlamaktır. Rasûlullah (s.a.v.): ’Biriniz, bir kor üzerine oturup da, o korun elbisesini yakması ve ta cildine işlemesi kabir üzerine oturmasından çok daha hayırlıdır.’ buyurmuştur. İmam Muhammed (rh.a.) kabrin yanında Kur’ân-ı Kerim okumayı caiz görmüştür. Fetva, İmam Muhammed (rh.a.)’in kavli üzeredir. Zira kabrin yanında ’Âyetü’l-kürsî’, ’İhlâs’ suresi ve ’Fatiha’ suresinin okunması hususunda nice âsâr (hadis ve sahabe sözü) varit olmuştur.
3- ’Temelluk’ yapmanın haram olduğu… Ancak öğrencinin hocası için; çocuğun babası için; kölenin efendisi için temelluk yapmasının caiz olduğu…
’Temelluk’ haramdır. ’Temelluk’, âdetten ziyade alçalma ve tevazu göstermektir. Tevazu güzeldir, temellük çirkindir. Zira Rasûlullah (s.a.v.): ’Temelluk müminin ahlakından değildir. Ancak öğrencinin hocası için; çocuğun babası için; kölenin efendisi için temelluk yapması caizdir.’ buyurmuştur.
4- Savaşta düşmanı aldatmak, iki kişinin arasını düzeltmek, karısının kocasını, kocanın da karısını razı etmek için ve zalimin zulmünü defetmek için yalan söylemenin haram olmadığı…
Yalan söylemek ’aklen ve naklen’ haramdır. Ancak savaşta düşmanı aldatmak, iki kişinin arasını düzeltmek, karısının kocasını, kocanın da karısını razı etmek için ve zalimin zulmünü defetmek için yalan söylemek haram değildir. Çünkü bunların niyeti düzeltmektir.
5- Yalan ile ta’rîzin mekruh olduğu, ancak bir ihtiyaç için olursa mekruh olmadığı…
Yalan ile ta’rîz mekruh olur. Ancak bir ihtiyaç için olursa mekruh olmaz. ’Ta’rîz’ sözlükte; açığın zıddıdır, yani kapalı ve ihtimalli söz söylemektir. İşiten kimse, ta’rîzi ilk işittiğinde anlamayıp ancak düşünmekle anlar. Mesela bir kimseye ’gel yemek ye’ denildiğinde o kimse ’yedim’ deyip dün yediğini murat etmiş olsa, ta’rîz yapmış olur.
6- İnsanlara sözü ve işi ile zulmeden zalimin yaptığı haksızlıkları anlatmanın gıybet olmayıp bilakis sevap olduğu… Gıybetin ancak bilinen kimseler için yapıldığı, bu takdirde bir köy halkının gıybetinin gıybet olmadığı… Bir kimse, terk etmesini isteyerek bir Müslüman kardeşinin bir kötülüğünü söylese, gıybet etmiş olmayacağı… Gıybet ancak kızgınlık yoluyla bir kimsenin kusurunu söyleyip onun küçük düşmesini istemek olduğu…
a) İnsanlara sözü ve işi ile zulmeden kimsenin yaptığı haksızlıkları anlatmak gıybet değildir. Böyle bir zalimin yaptığı haksızlıkların hâkime bildirilmesi de günah değildir, bilakis sevaptır. Çünkü bu, münkerden nehyetme babındandır.
b) Gıybet, ancak bilinen kimseler için yapılır, bu takdirde bir köy halkının gıybeti, gıybet değildir. Çünkü murat olunan kişiler bilinmemektedir. Gıybet, kazif (namuslu birisine zina isnadında bulunmak) gibi olur. ’Dürer’de: ’Bir kimse, terk etmesini isteyerek bir Müslüman kardeşinin bir kötülüğünü söylese, gıybet etmiş olmaz. Gıybet, ancak kızgınlık yoluyla bir kimsenin kusurunu söyleyip onun küçük düşmesini istemektir.’ denilmiştir.
7- Hadım edilmiş kimseye hizmet ettirmenin mekruh olduğu…
Hadım edilmiş kimseye hizmet ettirmek mekruhtur. Çünkü böyle yapmakta bu sanata insanları teşvik etmek vardır, bu ise azaptır. Peygamberimiz (s.a.v.) bunu yasaklamıştır. Hiç bir kimse hadım olan şahsı hizmetçi olarak kullanmasaydı hiçbir fert kendisini hadım ettirmezdi.
8- Arap olmayanların Kur’ân-ı Kerim’i doğru okumaları için ta’şîr ve noktalama işaretleri koymanın güzel olduğu… Kur’ân-ı Kerim’i süslemekte bir beis olmadığı…
a) Kur’ân-ı Kerim’i ta’şîr yani her on ayet sonunda alamet koymak ve noktalamak mekruhtur. Ancak Arap olmayanların Kur’ân-ı Kerim’i doğru okumaları için ta’şîr ve noktalama işaretleri koymanın her biri güzeldir.
b) Kur’ân-ı Kerim’i süslemekte bir beis yoktur. Çünkü bunda Kur’ân-ı Kerim’e tazim vardır.
9- Zimmînin Mescid-i Haram’a girmesinde bir beis olmadığı…
Zimmînin Mescid-i Haram’a girmesinde bir beis yoktur. İmam Şafii ve İmam Malik (rh.aleyhimâ)’ya göre, zimmînin Mescid-i Haram’a girmesi mekruhtur. Bunların delili Allah Teâlâ’nın: ’Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir necistir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.’ (et-Tevbe, 9/28) ayetidir. Biz Hanefîlerin delili ise; Peygamberimiz (s.a.v.) Sakîf’in elçisini mescit içerisine çadır kurdurup orada ağırlamıştı. Ashab-ı Kiram: ’Müşrikler necistir!’ dediklerinde Peygamberimiz (s.a.v.): ’Onların necasetleri yer üzerinde değildir, necasetleri ancak kendi nefislerindedir.’ buyurmuştur.
10- Zimmî hasta olduğunda ziyaret edilmesinde bir beis olmadığı… Zimmînin selamını almada da bir beis olmadığı fakat ’aleyküm’ kelimesinden başka bir şey söylenmeyeceği ve Müslüman’ın ilkönce zimmîye selam vermeyeceği ancak Müslüman’ın bir zimmîye işi düşerse ona selam vermesinde bir beis olmadığı… Zimmî için mağfiret ile dua edilmeyeceği ancak hidayete ermesi için dua edilmesinin caiz olduğu… Bir Müslüman’ın Mecusi olan komşusu hastalandığında onu ziyaret edip etmeyeceği…
a) Zimmî hasta olduğunda ziyaret edilmesinde bir beis yoktur. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.), komşusu olan bir Yahudi hasta olduğunda ziyaretine gidip başucunda oturmuş, kelime-i şehadet getirmesini teklif etmiş, hasta olan Yahudi de babasına bakmış, babası da: ’Muhammed (s.a.v.)’e icabet et.’ demiş, hasta olan Yahudi de icabet edip kelime-i şehadeti getirdikten sonra ölmüştü. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): ’Benim sebebimle bir kimseyi ateşten kurtaran Allah’a (c.c.) hamdolsun.’ buyurmuştur.
b) Zimmînin selamını almada da bir beis yoktur. Fakat ’aleyküm’ kelimesinden başka bir şey söylenmez. Müslüman ilkönce zimmîye selam vermez. Çünkü Müslüman’ın zimmîye ilkönce selam vermesinde zimmîye tazim vardır. Ancak Müslüman’ın bir zimmîye işi düşerse ona selam vermesinde bir beis yoktur.
c) Zimmî için mağfiret ile dua edilmez. Hidayete gelmesi için dua edilmesi caizdir.
d) Bazıları: ’Bir Müslüman’ın Mecusi olan komşusu hastalandığında onu ziyaret etmez.’ demiştir. Bazıları da: ’Ziyaret eder’ demiştir, zira onu ziyaret etmede İslam’ın güzelliklerini ortaya koymak vardır.
11- Fasık olan kimse hasta olduğunda ziyaret edileceği…
Fasık olan kimse hasta olduğunda ziyaret edilip edilmemesinde âlimler ihtilaf etmiştir. Esah olan kavle göre ziyaret edilmelidir. Çünkü Müslüman’dır. Hastayı ziyaret etmek ise Müslüman’ın haklarındandır.
Fıkıh Köşesi - 152.sayı
Özlenen Rehber Dergisi 152. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.