Özlenen Rehber Dergisi

127.Sayı

Musa'ları Beklemek Yerine Asanı Al Düş Yola?

Mehmet DOĞAN Özlenen Rehber Dergisi 127. Sayı
Bir ateş düştü yüreğime... ve arkası hiç kesilmedi bu ateşin. Ne biteceği, ne de söneceği hiç belli değil… Rabbim izin verirse bu ateşi ancak O söndürür.
Adem (a.s) oğlu Habil’in taraftarları bu ateşi dindirir,
Zalim Nemrud’un karşısındaki Hz. İbrahim (a.s) ve onun ateşini söndürmeye çalışan kuş ve karınca misali…
Firavunun karşısındaki hakkı söylemekten geri durmayan Musa (a.s) ve onun yanında yer alanlar gibi.
Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin ordusunu bozguna uğratan Ebabiller gibi…
Ebu Cehil’in zulmüne, işkencelerine ve çirkinliklerine boyun eğmeyen Peygamber Efendimiz’in üzerinden işkembeyi alan asaletli kızı Fatıma anam gibi. Onu yalnız bırakmayan Hz. Ebu Bekir efendimiz gibi, ona kimse inanmazken, onun hususi duasıyla 40’ıncı Müslüman olan Hz. Ömer Efendimiz gibi. Hakkı üstün tutanlar, hakkın hâkimiyeti için çalışanlar dindirir ateşimi.
Ben bu filmi izlemiştim.
İslam coğrafyasında yine kan yine gözyaşı. Suriye, Mısır, Filistin, Arakan, Irak, Doğu Türkistan, Bosna Hersek ve daha niceleri… Vakfımızın da kurban yardımında bulunduğu Mali Gine, Senegal Moro (Filipinler). Bu kurban bayramında da inşallah yardım götürmek için uzak diyarlara gideceğiz.
Müslümanların yaşadığı her coğrafyada kan ve gözyaşı var. Kardeşlerimizin ırzları çiğneniyor. Vahşet ve kötülüğün her türlüsü onlara reva görülüyor. Sabiler ölüyorlar, öldürülüyorlar, analar ağlıyor. Babaların bağırları yürekleri yanıyor…
Müslümanlar ne yapıyor? Kendimizden mi bahsediyoruz?… Küçük bir azınlık hariç dünyada 2 milyara yakın Müslüman hadiselere seyirci kalıyor. Sanki Sevgili Peygamberimizin "şarkta bir Müslüman’ın ayağına diken batsa garptaki Müslüman bunun acısını hissetmez ise gerçekten iman etmiş sayılmaz" nebevi düsturuna inatla bakıyoruz. Her şey bize normal geliyor. Ölümlere alıştık, Müslümanların diri diri yakılmasına alıştık, kimyasal bombalara alıştık. Anaların ağlamasına, masumların ölmelerine alıştık. Yüreğimizde hiç bir şey oluşmamış gibi.
Hani haksızlık karşısında sussan dilsiz şeytandı? Bırakın zalime başkaldırmayı, canımızla bedenimizle, malımızla, kalbimizle buğzetmeyi bile unuttuk Allah’ım.
Neden mi diyorum?
Mısır Deyince akla Musa Peygamber ve firavun geliyordu; ama şimdi ise Rabiatü’l-Adeviyye meydanı, Mursi, Sisi ve Şehid Esma ve diğerleri akla geliyor. Darbe olduğu günden beri Müslüman Kardeşler ve taraftarları ramazan ayı boyunca orucunu, teravihini ve bayramını gece ve gündüz ailecek o meydanda geçirdi. Neredeyse 70 gün boyunca birçok İslam ülkesinde halklar Mursi’ye omuz verdi ve destek oldular. Vampir Sisi’ye ve onun işbirlikçilerine lanet okudular.
Ne fark eder? Ha Mısır, ha Suriye. Suriye’de vampir Esed rejimi de aynı değil mi? Dünyayı Müslüman kan kokusu sarmış gidiyor. Bebek katili Esed kimyasal silah kullanıyor. Çocuklar ölüyor. Bir baba henüz bir yaşına bile basmamış şehit edilen, organları parçalanmış yavrusunu elleriyle havaya kaldırıyor, ’Ya Rabbi ya Rabbi’ diyor. ’Benim masum çocuğumu öldürdüler diyor’. ’Bu zalimler ebedi sana havale ediyorum’ diyor. ’Dünya neden bizi görmüyor’ diyor. Televizyon ekranlarında bizim mahallenin tv’leri basında bu zulmü, bu vahşeti ekranlarda görürken başka bir bebeğin doğmasını dünya basını aynı gün ekranlara taşıyor. İngiliz kraliyetin yeni veliahdı küçük prens dünyaya geldi, bütün dünya bu çocuğu konuştu. Çocuk erkek olmasından dolayı ülkelerin en büyük sembolü olmuş. Kuleler, heykeller köprüler, büyük meydanlar mavi ışıklarla renklendirilmiş. ’Hoş geldin baby’ deniliyor. Şehit edilen Ayşe, Fatma, Hamza, Ömer ve Ali’ye inat ’prense’ hoş geldin. Bizim çocuklarımıza bırakın şehit demeyi öldüklerinden bile bahsetmediler. Bu arada haberlere bakıyoruz ABD’de bir ayı yavrusu çöp konteynırına sıkışmış, bu küçük ayı çok zorluklarla çöp konteynırından çıkarılmış. Caretta caretta kaplumbağaları yumurtlamış nesli tükeniyormuş. Bırakın yahu, bırakın bu işleri. Müslümanların nesli tüketilmeye çalışılıyor. Mescid-i Aksa’nın altını oyuyorlar kazıyorlar ve neredeyse çökmek üzere. Hani neredesin batı?
BM nerdesin, neden 3 maymunu oynuyorsun?.. Buzullarda 3 yavru balina buzullara sıkıştı diye Birleşmiş Milletler seferber olmuş yardıma koşmuştu. İslam coğrafyası kan ağlıyor. Sizler gelmeyin. BM’in geldiği yerde nifak, zulüm, tecavüz, yine ölüm var. Sizin BOP ve büyük İsrail devleti hayaliniz var. Uşak kölelerinizi getireceksiniz yine o ülkenin başına. Yenidünya düzeni kurma hayalleriniz var. O düzende, Muharref Tevrat’ta ifade edildiği gibi Müslümanlara yaşama hakkı yok. Gelmeyin bizim Allah’ımız var. Hz. Mehdimiz var ona asker eyle Allah’ım bizi. Bu kan bitecek, bu kan duracak inşallah. Orta doğuda bu yangın sönecek. Bizim imtihanımız var; sizlerin timsah gözyaşlarınıza ihtiyacımız yok. Rabbimin vaadi idi. Ama ne acıdır Türkiye’de mitingler düzenlenirken gönül isterdi ki; o meydanları daha çok Müslümanlar doldursun. Saadet Partisinin İstanbul’da, Kazlı Çeşmede, Konya Alaeddin meydanında Memur-Sen Hak-İş, Anadolu Gençlik Derneği ve Mazlum-Der’in Ankara Sıhhiye meydanında yaptığı STK’ların da destek verdiği büyük mitinglere 100 binler toplandı. Ama neden milyonlar değildi.
Ankara Sıhhiye meydanında Memur-Sen öncülüğünde yapılan Hak-İş, Anadolu Gençlik Derneği ve Mazlum-Der’in tertip ettiği ’MAZLUMLAR İÇİN DİRENİŞ, MAZLUMLAR İÇİN DİRİLİŞ!’ mitinginde yüz binler Sıhhiye meydanında buluştu. Birçok sivil dernek teşkilatı mitinge destek verdi. Mısır’ın sembolü olan Şehit Esma’nın babasına yazdığı mektup Dursun Ali Erzincanlı’nın yorumu ile katılımcılara dinlettirildi.
Farukiye Vakfı da Suriye, Mısır, Arakan, Filistin’de şehit olan kardeşlerini canlandırdı. Meydanlarda Allah için tekrar öldürülüp tekrar dirilmeyi canlandırdılar. Kanlı kefenler giyildi. Tekbir getirilirken miting alanında yer aldılar. Mitinge destek verdiler. Vakfımızın kanlı kefenli protestosu katılımcılar tarafından gözyaşları ve tekbir getirilerek destek buldu. Vakfımızın mitinge yapmış olduğu kanlı kefenli eylemi katılımcılar tarafından hüsn-ü kabul gördü.
İllerde de gıyabi cenaze namazları kılındı ve zulümler protesto edildi. Birçok cemaat ve cemiyet mensubu da orada yoktu. Neredesiniz ey Müslümanlar? Geceleri zahid olun, gündüzleri de mücahid olmayı ihmal etmeyin.. Lut kavminin helakini unutmayınız.
Meydanlara sahip çıkmazsanız cemiyetlerinizi derneklerinizi sizleri bu zalimler bulurlar. Mısır örneğinde olduğu gibi. Bu mitingler Müslümanların sigortasıdır. Unutmayın nemelazımcılığı bırakın. Sevgili Peygamberimiz Peygamber olduğu halde Allah’a şükretti. ’Kul olmayayım mı?’ derken aynı zamanda mescidin inşaatında harç taşımıştır, amelelik yapmıştır. Savaş meydanlarından seferden gelmesine rağmen zırhını çıkarmadan Yahudi’nin Müslüman kadının çarşafına el uzattığını duyunca Yahudilerle anlaşmasını bozmuş ve onlara karşı savaşmıştır. Onun hali hazırdaki halifeleri de aynı yolu takip ederek mitinglere destek olup müminlerin ahretini kurtaracak faaliyetlere de bizzat iştirak etmekteler.
Başbakanın bir mitingine katılan insan sayısı neredeyse zulüm için yapılan mitinglerden daha kalabalık. Bu mitingleri başbakana endekslemeyin, daha kalabalık olalım. İşte gezi olayları! Bu olay parti, dernek ve sendika meselesi değil; hak ve batıl meselesidir.
Sayın Başbakan Musa’ları beklemeye gerek yok; sen Musa’sın, bizler Musa’yız, herkes Musa. Yeter ki gezi olaylarında yaptığın gibi sen de Mısır için, büyük Mısır için, Suriye için mitingler düzenle. Dik durunuz, millet sizin yanınızda, siz de eğilirseniz millet gider ve tarihi bir kırılma noktasına girer. İslam ülkelerini birlik ve beraberliğe çağır. Yarım kalan D.8’leri hayata geçir. Mısır düşerse, Suriye biterse sıra bize gelir.
Çünkü büyük İsrail devleti projesi adım adım ilerliyor…
Uyanık olun, uyanık kalın!
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.