Özlenen Rehber Dergisi

12.Sayı

Kur'ân-ı Kerîm ve Hayatımızdaki Yeri

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 12. Sayı
Kur’ân insan hayatını düzenleyen, hayatın bütününü kuşatan, insana dünya ve âhiret mutluluğunu kazandırmayı hedefleyen Rahmânî bir rehberdir.

Şeytanına, hevâ ve heveslerine tâbi olunca her türlü kötülüğü sergileyen insana, doğru yolu gösterebilecek, zulüm, kin, ihtiras, haset, kibir vb. gibi hastalıkları tedavi edebilecek tek kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir.

“Ey İnsanlar! (Kur’ân) Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet olarak gelmiştir.”(1) âyetinde buyrulduğu üzere, vermiş olduğu öğütlerle tüm insanları iyiliğe teşvik eder. Şifa olması hasebiyle de günahkar gönülleri tedavi eder. Hidayet’e, sırât-ı müstakîme bağlar. Rahmet de, bu yönelişin ve sâlih amelin karşılığı olarak dünyada mutluluk, âhirette cennet olarak lütfedilir.

Bu âyette; Kur’ân’ın insan hayatı için önemli olan dört hususiyetinden bahsediliyor. Bu ve benzeri âyetlerle Rabbimiz insanı bir fert olarak karanlıktan aydınlığa çıkmaya davet etmektedir.

Kur’ân’ın ayrıca sosyal bir yönü de vardır ki; burada da toplumu yönlendirmeyi hedefler. Öngördüğü sistemin, yönetimde bir zihniyet olarak benimsenmesini emreder. “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerdir..., fasıklardır..., zalimlerdir.” (2) Peygamberimiz (s.a.v)’de: “Allah-u Teâlâ, şu Kur’ân’la amel eden kavimleri yüceltir ve O’nun izinden gitmeyenleri de alçaltır.” (3) buyurarak Kur’ân’ın toplum hayatındaki yerini ortaya koyuyor.

Ayrıca Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, insanların Kur’ân’la olan ilişkilerine göre onları dört sınıfa ayırarak incelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kur’ân okuyan mü’min kavun gibidir. Kokusu da lezzeti de hoştur. Kur’ân okumayan mü’min, hurma gibidir. Kokusu yok fakat lezzeti hoştur. Kur’ân okuyan münafık reyhana benzer. Kokusu hoş, tadı acıdır. Kur’ân okumayan münafık Ebû Cehil karpuzuna benzer. Kokusu olmadığı gibi tadı da acıdır.” (4)

Kur’ân’ın kuru kuruya okunması fazla bir anlam ifade etmez. Hadiste ifadesini bulan okumayı, “yaşayarak ve okunan âyetlerle amel ederek okumak” olarak algılarsak, Kur’ân okuyan mü’minin hali daha net bir şekilde anlaşılır. Koku, dış görünüşümüzü ve insanlarla olan ilişkilerimizi etkiler.

Lezzet ise iç huzurumuzu ve ortaya koyacağımız ameli, ürünü ve verimini etkiler. Bu etkileme, Kur’ân’ın hayatımızın her alanında yaşanmaya başlanmasıyla; mü’minlerin, münafık ve kafirlerden her bakımdan nasıl farklı bir ahlâk ve karakterde olduklarını çok daha net bir şekilde ortaya çıkaracaktır.

Millet olarak Kur’ân’a çok değer verdiğimiz doğrudur. Dünyada en fazla Kur’ân hafızı yetiştiren İslâm ülkelerinden birisi de Türkiye’dir. Ancak Kur’ân’ın cildine ve hafızlarına gösterilen bu saygıyı, O’nun anlaşılmasında ve hayata geçirilmesinde göremiyoruz.

Zaten toplumsal pek çok sıkıntılarımızın ve iç huzursuzluğumuzun temelinde de bu ihmal yatmaktadır. Bir çok insan, Kur’ân’ı, anlaşılması çok zor, evde bulunduğu takdirde eve bereket getiren ve sadece Cuma geceleri okuyarak ölülere sevap gönderme vasıtası olarak gördüğü için gerçek manada istifade edilememektedir. Bunun için büyük şair Mehmet Akif bu anlayışı şöyle tenkit etmektedir:

“Ya açar bakarız nazm-ı celîlin yaprağına,
Ya üfler geçeriz, bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, şunu hakkı ile bilin,
Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için.”(5)
Bir Müslüman’ın Kur’ân’ı öğrenmemesinden, anlayamamasından, hiç değilse mealinden anlamını okumamasından daha büyük bir hata ve gaflet düşünülemez. Hidayete ermek ve hidayet üzere devam etmek, yani İslâm’dan sapmamak için Kur’ân’ı anlayarak okumak ve O’nunla amel etmek zorundayız.

Unutmayınız! Kur’ân’ı bildiğimiz ve güç yetirdiğimiz kadarı ile samimi olarak yaşamaya başladığımız gün, ümmet olarak kurtulduğumuz ve refaha kavuştuğumuz gün olacaktır inşallah.

Kaynakça:
1. Yûnus 10/57.
2. Mâide 5/44, 45, 47.
3. Müslim, Müsâfirîn 269.
4. Buhârî, Kitâb’u Fedâili’l-Kur’ân 66.
5. Mehmet Âkif ERSOY, Safâhat, Süleymâniye Kürsüsünden.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.