Özlenen Rehber Dergisi

68.Sayı

Sizin İçin Seçtiklerimiz...

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 68. Sayı
Ruh ve bedenden yaratılan insanoğlu akıl gibi bir nimetin bahşedilmesi neticesinde Allah’a kullukla sorumlu hale gelmektedir. Tertemiz bir ruh ve kalple dünyaya gönderilen insanın özünde var olan iyilik, güzellik ve doğruluk erdemleri; nefis ve onunla beraber hareket eden güçler tarafından kuşatılmaya çalışılır.

İnsanın zayıf bir imanının olması; itaatten uzak olma, isyanlar içerisinde yaşama ve günahlara da tevbe edip pişman olmama gibi özelliklere sahip olması, onun nefs-i emmaresinin daha da güçlenmesine ve kötülüklerinin de o oranda artmasına sebep olur.

Aslında ruh, yaratılışı gereği Allah’a kulluğa ve itaata daima meyillidir. Fakat, nefsanî isteklerin sorgusuz sualsiz yerine getirilmesi neticesinde ruhun tabiatında var olan güzellikler ortaya çıkma imkanı bulamaz.

Akıl-kalp-nefis üçgeninde cereyan eden dünya imtihanında nefis; kötülük ve negatif kuvvetlerin merkezi, şeytanın ve dostlarının kullanabileceği bir santral konumundadır. Şeytanî davet ve desiseler nefs-i emmare üzerinden insana hâkim olurken, melekî-insanî güzellikler ve sıfatlar ise kalp ve vicdan üzerinden insana yayılır. Nefsin hile ve desiseleri kalbe sirayet ederse tüm bedeni ifsat ederek insanı hem manen hem de vicdanen ölü hale getirebilir. Allah katında hiç bir kıymeti olmayan bu tarz bir insan; aslında yeryüzünde nefes alıp veren bir cenazeden başka bir şey de değildir.

İnsana sorumlulukların yüklenmesinde başrolü oynayan akıl ise; iyilik ve kötülüğü, doğru ile yanlışı, faydalı ile zararlıyı ayırt eden Allah’ın bahşettiği en kıymetli nimetlerdendir. Dolayısıyla akıl; kalbe de, nefse de hizmet edebilir. Mesela insanoğlunun nefsindeki temel hislerden olan akletme, şehvet ve öfke, Kur’ân’da beyan buyrulduğu üzere ’akleden kalbin’ kontrolüne verilirse, insanın kötülüğe meyli azalır. Akleden kalbe sahip olan bir müminin kontrolündeki nefsin bu üç gücünden akıl gücü, hikmeti; şehvet gücü, iffeti; öfke gücü ise yiğitliği ve civanmertliği elde etmeye vesile olan bir kuvvete dönüşür.

Tasavvuf okulu, bu ve benzeri güzel ahlâkların kazanılıp ruhta bulunan esas güzelliklere kavuşarak, Allah’ın kendisine yüklemiş olduğu sorumlulukların farkına varmasına vesile olması bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden tıpkı nebiler gibi mürşid-i kâmil dediğimiz rehber insanlar da, insanoğlunu nefsin bataklığından çekip çıkararak yaratılış maksadına uygun bir insan olmalarında öncü rolü üstlenmişlerdir.

Bu manadan olmak üzere siz değerli okuyucularımızı Ruh, Nefis, Akıl ve Kalbin hepsinin de Allah’a dönük olmasının gerekliliğinin gönül diliyle işlendiği yazımızla başlayan dergimiz Özlenen Rehber’le baş başa bırakıyor, bütün kuvvelerinizde tevhidin hâkim olmasını diliyorum...
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.