Özlenen Rehber Dergisi

43.Sayı

Toplumumuzda Dinî Değerler Azalıyor Mu?

H. İbrahim ŞEN Özlenen Rehber Dergisi 43. Sayı
Allah (c.c.) biz insanların nasıl bir ahlâka sahip olmamız, nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini bildirmiştir. Gerçek din ahlâkını yaşamak, Allah’ın emirlerinin eksiksiz olarak yerine getirilmesiyle ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) sünnetine tam olarak uymakla mümkündür.

Kimileri tam olarak Allah’ın hükümlerine teslim olmak istemez, kendi nefislerinin de tatmin olacağı bir model oluşturmaya çalışırlar. Bunun için kendilerince bazı kurallar, prensipler oluşturur, dinin de bu prensiplere uygun olması gerektiğini düşünürler. Kendi kural ve mantıklarına uygun olduğu müddetçe dini yaşamayı kabul ederler. Oysa bu, çok büyük bir yanılgı ve aldatmacadır. Çünkü gerçek ahlâk, insanların istediği gibi değil, Allah’ın bildirdiği gibi yaşanan ahlâktır.
İnsanların bir kısmı ise bu ahlâkı yaşamaktan şiddetle kaçınırlar. Tüm bunlar, vahye dayalı olmayan düşüncelerdir. Allah’ın bildirdiğinin dışında mantıkî yorumlarda bulunmak insana her zaman kayıp getirir.

Günümüzde insanların gündemini sadece dünyalıklar belirler oldu. İnsanlar, nefsi kamçılayan şeylerle meşgul ediliyor. Âhirete karşılık şu fâni ve geçici dünya satın alınır oldu. Herkes bilerek veya bilmeyerek dünyalık bir yarışın içine çekildi. Âhireti tercih edip o yola girenler horlanır, diğerleri ise itibar görür oldu. Bunların hepsi birer fitnedir ve insanı dinden uzaklaştırır. Bugün bu fitneler sebebiy1e, nice ruhlar yaralı, nice kafalar malûl ve nice vicdanlar kapkaranlıktır.

Bir yandan da emperyalist düşüncelerin işgal ve saldırısına maruz kalan toplumumuzda zayıf karakterli insanlar türedi. Onlar da kendi ifsatlarını devam ettirecek nesiller yetiştirdiler. Bütün bu olumsuzluklar dine verilen değerin azalması sonucunu doğurdu. Tâbiînden olan Hasan-ı Basrî’ye (rh.a) Sahâbelerle Tâbiîn dönemi arasındaki fark sorulduğunda; ’Siz Sahâbeleri görseydiniz deli zannederdiniz, onlar sizi bu hâlinizle görselerdi kâfir zannederlerdi.? sözünü günümüz Müslümanları için düşündüğümüzde ne demek lazım? Acaba hayatımızın ne kadarını dinimiz belirliyor?

İşte neslimizin geçmekte olduğu yol üzerinde bir tarafta kadın, başka bir tarafta içki, bir başka yerde ise kumar, rüşvet, ihtikâr, faiz... Evet, bütün bunlar bu yoldan geçme mecburiyeti olanlar için mücadele gerektiren zorluklar. İnsan birinden kurtulsa bir diğer tehlike kendisini karşılıyor. Bunlarla mücadele etmeyi başarabilen seçkinler ise tahmin edilenden daha az, hatta azlardan da azdır.
Nerede olursanız olun, günümüzde kendinize günah adına bir şeyler bulaşmasına mâni olmak; ruhunuz örselenmeden, kalbî hayatınız sarsılmadan, toplum hayatının bir tarafından diğer bir tarafına geçmeniz oldukça zordur. Bugün Müslüman’ca yaşamak, adeta alevden bir zemin üzerinde yürümek gibidir.

Hz. Ali (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) (bir gün):

- ’Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman hâliniz ne olur?? diye sormuştu. (Yanındakiler hayretle):

- ’Ey Allah’ın Rasûlü! Yani böyle bir hâl mi gelecek?? dediler.

- ’Evet, hatta daha beteri!? buyurdu ve devam etti:

- ’Emr-i bi’l-ma’rufta bulunmadığınız, nehy-i ani’l-münker yapmadığınız vakit hâliniz ne olur?? diye sordu. (Yanındakiler hayretle):
- ’Yani bu olacak mı?? dediler.

- ’Evet, hatta daha beteri!? buyurdular ve sormaya devam ettiler:

- ’Münkeri emredip, ma’rufu yasakladığınız zaman hâliniz ne olur?’ (Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek):

- ’Ey Allah’ın Rasûlü! Bu mutlaka olacak mı?? dediler.

- ’Evet, hatta daha beteri!? buyurdular ve devam ettiler:

- ’Ma’rufu münker, münkeri de ma’ruf addettiğiniz zaman hâliniz ne olur?’ (Yanındaki Ashâb):

- ’Ey Allah’ın Rasûlü! Bu mutlaka olacak mı?’ diye sordular.

- ’Evet, olacak!? buyurdular.(Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, İbrahim Canan, c. 13, s. 432, h.no: 4786)

Bu toplumsal ve dinî bozuklukların ilk halkasını, gençlerin ve kadınların ihmal edilerek İslâmî terbiye ile yeterince terbiye edilmemesi teşkil etmektedir. Bu hal zamanla iyiliği emretmenin terkine, hatta zamanla kötülüğün emredilmesi ve iyiliğin nehyedilmesine sebep olmaktadır. Bozulmanın son halkasında ise iyinin kötü, kötünün iyi bilinmesi vardır. Bu hal, dinî-manevî değerlerin alt-üst olması, tersine dönmesi demektir. Günümüzde ilericilik, çağdaşlık vs. yaftası altında sunulmaya çalışılan beşerî değerler sistemi, dinî açıdan ma’rufun münker addedilmesinden başka bir şey değildir. Günümüzde bu hâlleri iyice müşahede eder olmadık mı?
Günümüzün tasviri olan bütün bu olumsuzluklar bizleri ümitsizliğe düşürmemelidir. Ancak, ümit edebilmek için de gayret etmek ve bazı hususlara dikkat etmek gerekir:

Çarşı pazarda gezerken dikkat ve teyakkuz elzemdir. Mümkün olduğunca yalnız kalmamak gerekir. İşlenen bir günah neticesinde derhal pişman olup tevbe kapısına koşulmalıdır. Zira günahın en az kalabileceği kalp, Mü’min’in kalbidir. Orada hatalar, güneşle aramıza perde olan bulutlar gibi gelip geçici olmalıdır. Hemen geçip gitmelidir.

Tevbede gecikme, ruhun o nispette kararmasına sebep olur. Ve o esnada, diğer günahlarla münasebete geçme yolları kolaylaşır. Onun için, buna meydan vermeden, hata ve günahın şekil, keyfiyet ve büyüklüğü ne olursa olsun, insan derhal kendine gelip, Tevvâb olan Rabb’in rahmetine sığınmalıdır. Nasihatiyle ruh dünyamızı ayakta tutacak dostlar edinerek İslâm’la kurulan bağın zayıflamasına fırsat verilmemelidir.

Bilinmelidir ki İslâm, devrini tamamlamış, tükenmiş, tarihe gömülmüş çağ dışı köhne bir inanç sistemi değildir. Bilakis kendine tutunanları kötülüklerden arındıran bir kurtuluş ipi; dipdiri, çağlar üstü bir hayat nizamı; söndürülmek için üflendikçe kuvvetlenen bir nur; bir ilâhî aşk membaı; bir hayat pınarıdır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.