Özlenen Rehber Dergisi

79.Sayı

Salikin Allah'a Karşı Edebleri

ÎMÂNIN ÂDÂBI
a) İbâdet ve Ahlâkın Temeli: Îman
Bütün ibâdetler ve ahlâk kâideleri, îmân ile mânâ kazandığı için, öncelikle sâlik; Allah’ın varlığına, birliğine O’nun noksan sıfatlardan uzak, kemâl sıfatlarla muttasıf olduğuna inanmalıdır. Bu inançtan sonra da îmânını kemâle erdirecek işler yapması gerekir ki, bunlar da ibâdetler ile zâhirî ve bâtınî edeblerdir.

b) Allah ve Rasûlullah Sevgisi
Sevgi konusu ehemmiyetli bir konudur. Çünkü îmânın temeli sevgidir; seven îmân eder. Gerçek sevgide ölçü ise; en çok Allah’ı sevmek, daha sonra da O’nun Rasûlü Hazret-i Muhammed (s.a.v)’i, diğer peygamberleri, Ehl-i Beyt’i, Ashâb-ı Kirâmı, evliyâullâhı, anne-baba, çoluk-çocuk ve bütün mü’minleri sevmek gerekmektedir. Kur’ân-ı Azîmüşşân’da Allah Teâlâ, en çok kendisini sevmemizi istemiş ve bunu ’Eşeddü hubben’ tâbîriyle ifâde buyurmuştur. Ayrıca, Allah’ı sevmenin bir gereği olarak yine Kur’ân-ı Hakîm’de ’Rasûl’e uymak’ şart koşulmuştur ki, bu aynı zamanda Rasûl-i Zîşân’ı sevmek mânâsını da taşır. Zâten Rasûl-i Ekrem Efendimiz de bunu bir hadîslerinde dile getirerek, kendisini ’Mal, evlâd ve canımızdan da çok sevmedikçe kâmil bir îmâna sâhip olamayacağımızı’ vurgulamıştır. Bu sınırı aşmamak kaydıyla, insanın yakınlarını, din kardeşlerini ve dünyalık metâları sevmesi de meşrûdur.

c) Tevekkül ve Allah Rızâsı

Îmânın âdâbında en mühim prensiplerden biri, her işinde O’na güvenmek ve tevekkül etmektir. Sâlik, ibâdetlerini sırf Allah’ın rızâsını kazanmak gâyesiyle yapmalı, kendisini her ân Allah’ın gördüğünü düşünmeli, Allah’ın bütün emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmalı, Allah’ın, onun bütün davranışlarını gördüğünü ve meleklere yazdırdığını, âhirette hesâba çekileceğini düşünmelidir.
Her işinde Allah’a sığınmalı, hakîkî yardımcısının Allah olduğunu bilerek O’ndan yardım talep etmeli ve bütün mahlûkâta faydalı olmaya çalışmalıdır. Allah (c.c)’ın takdîr ettiği kaderlere rızâ göstermeli, kendisine ulaşan hayırları Allah’tan, kötülükleri de nefsinden bilmelidir. Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını ve sevgisini her şeyin üzerinde tutmalıdır.
Sâlik, her işinde tevekkül sâhibi olmalı, istediği her şeyi Rabbinden istemelidir. Unutmamalıdır ki; Allah Rasûlü sahâbesine bir tutam tuzun dahi kullardan değil Rabbimiz’den istememizi emir buyurmuştur. Sahâbe de Efendimiz (s.a.v)’in bu emrine riâyet ederek Cenâb-ı Hakk’a tevekküllerinin ne derece büyük olduğunu göstermişler, hattâ savaşta kırbaçları düştüğünde kendileri atlarından inip almışlar, başkalarından yine de istememişlerdir. Allah Teâlâ da her zaman sahâbeye yardım etmiştir.

d) Allah’ın Sıfatlarını Bilmek

Sâlik, Cenâb-ı Hakk’ın Zatî ve Subûtî sıfatlarını gâyet iyi bilmelidir. Allâhu Azîmü’ş-şân Hazretleri’ni zâtıyla değil bu sıfatlarıyla tefekkür etmelidir.

e) Allah Teâlâ Karşısında Acziyetimiz
Sâlik kendisinin Hak Teâlâ karşısında ne kadar âciz olduğunu unutmamalıdır. Yaptığı ibâdetleri bu acziyetinin idrâkinde olarak yapmalıdır. Sâlik önce Hak Teâlâ karşısında yok olmalıdır ki yok olmadan var olunmaz. Toprağa atılan bir buğday tohumu önce toprakta yok olur. Sonra Cenâb-ı Hak ona tekrardan neşv ü nemâ vererek buğday başaklarını bitirir. Bunun içindir ki Rabb-i Rahîm karşısında önce acziyetimizin idrâkinde olup yok olmalı, bu bilinçle ibâdet etmeliyiz.

f) Emir ve Yasaklara Sıkı Riâyet
Sâlik, Cenâb-ı Hakk’ı ve O’nun emirlerini canından bile çok sevmeli, bunları her yerde hâkim kılmaya çalışmalıdır. Bu uğurda her fedâkarlığı yapmalıdır.
Cenâb-ı Allah’ın emirlerini yerine getirirken ve yasaklarından sakınırken, cennete girmek, cehennemden kaçmak endîşesiyle ve sevap kazanmak maksadıyla değil, Allah Teâlâ’nın rızâsını kazanmak, sevgisine lâyık olmak için yapmalıdır. Bu sebeple sâlik Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını her şeyin üstünde tutmalıdır.

g) Nîmetlere Şükür

Sâlik her hâlinde Cenâb-ı Hakk’a hamd ü senâda bulunmalı, Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği nîmetleri azımsamamalıdır. Dâimâ çok şükreden bir kul olmaya gayret etmelidir.

h) Kâmil Bir Îman ve Îmânın Halâveti

Mü’minin, kendisi için arzû ettiği şeyi, mü’min kardeşi için de istemesi; kendisine zararlı olması sebebiyle reddettiği şeyi, mü’min kardeşi için de reddetmesi, yine kâmil bir îmânın şartlarındandır.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v)’in beyânına göre bir mü’minin îmânın halâvetini tadabilmesi için şu üç husus gerekmektedir:
a) Allah (c.c.) ve Rasûlullah (s.a.v) kendisine başka her şeyden daha sevgili olmak.
b) Bir kimseyi yalnız Allah için sevmek.
c) Allah onu şirk ve küfürden kurtardıktan sonra küfre dönmekten ateşe atılırmışçasına korkmak.

ı) Îman Tazelemek
İçerisinde yaşadığımız günah ortamında îmânı muhâfaza etmek için sabah ve akşam devamlı olarak Allah (c.c)’ın zikriyle meşgûl olmak gerekir. Bu sebeple îmânın yatağı olan kalplerimizi ibâdetle, tevbe ve istiğfarla ve zikrullahla mâsivâlardan temizlemeli, nefs terbiyesine ehemmiyet vermelidir.

Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.